Depression is one of the most common diagnosed psychiatric disorders in the world. Besides individual risk factors, it is also found that environment and socio-cultural factors are the other main ...risk factors for depression. In this article, the results of the 2016 national household survey of depression in North Cyprus (NC) are presented. The aim of the study is to determine the prevalence and possible risk factors of depression in NC households.
The study was conducted between April and June 2016, the sample consisting of Turkish-speaking individuals between 18 and 88 years of age living permanently in NC. A multi-stage stratified (randomized) quota was used in the survey, and 978 people were selected according to the 2011 census. A 21 item questionnaire prepared by the researchers and a Turkish version of the Beck Depression Inventory scales were used for obtaining data.
This cross-sectional study found a point prevalence of 23.4% for relatively high BDI scores (≥17) suggesting clinical depression. Being female, a widow, unemployed, having a limited education and low income level, having a physical illness, living alone, and using illicit substances were defined as possible risk factors for depression.
When we consider the world prevalence, NC has one of the higher depression prevalence. NC has environmental and socio-cultural characteristics such as a history of war, migration and colonization, high unemployment rates, socioeconomic problems, similar to other extremely high prevalence depression countries and regions, which give a strong indication of the importance of socio-cultural factors on depression.
Full text
Available for:
DOBA, IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, SIK, UILJ, UKNU, UL, UM, UPUK
ABSTRACT Purpose: To report a case of successful removal of right staghorn renal calculi in a 3-year-old girl with Arnold-Chiari malformation and multiple urogenital anomalies. Case report: A ...3-year-old female child with the diagnosis of Arnold-Chiari type 2 malformation was referred to our clinic due to presence of 9 kidney stones with a total volume of 10743mm3. The total of the longest diameters of all stones was calculated as 11.4cm. The patient had a urogenital septum, bifid bladder, and duplicated collecting system on the right side. An 18F Amplatz sheath was placed and mini-percutaneous nephrolithotomy was performed successfully by laser and pneumatic lithotripter. Any residual urinary tract stones or urinary tract infection were not detected during the 6th-month follow-up. Conclusion: Urolithiasis requires a thorough understanding of the underlying causes, as well as an effective and minimally invasive treatment. It is important for urologists to understand the complexity of the optimal stone management in pediatric patients in order to maximize treatment efficacy and minimize morbidity. We conclude that it is essential to treat urolithiasis in a single session in children with urogenital anomalies and accompanying congenital anomalies who have past surgical history.
Amaç: Kumar bağımlılığının yaygınlaşmasının nedenlerini anlamaya yönelik çalışmalar dünyada son yıllarda hız
kazanmış ve sosyokültürel nedenler ile akültürasyonun etkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu ...çalışmada 2014 yılında
yapılan KKTC’de kumar davranışı yaygınlığı sonuçları 2007 ve 2012 verileri ile karşılaştırmalı olarak ortaya konmakta
ve akültürasyon ile problem ve patolojik kumar oynama arasındaki ilişki irdelenmektedir. Yöntem: Bu çalışmanın
evreni KKTC’de yaşayan, 18-65 yaş arasında, Türkçe konuşan bireylerden oluşmaktadır. Yaş, cinsiyet, şehir/köy
ve coğrafi bölge nüfus kotaları göz önüne alınarak, çok tabakalı rastgele örneklem yöntemiyle 958 kişilik örneklem
belirlenmiştir. Veriler Mayıs 2014 tarihinde toplanmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından hazırlanan
anket ile South Oaks Kumar Tarama Testi (SOKTT) ve Kültürlenme Tutumları Ölçeğinin (KTÖ) Türkçe formları
kullanılmıştır. Yaygınlık verileri benzer yöntemle yapılan ve aynı anket formunun kullanıldığı 2007 (1012 kişi) ve
2012 (996 kişi) yıllarında yapılmış araştırmalarla karşılaştırılarak verilmiştir. Bulgular: Katılımcıların %70.6’sı anket
formunda sorulan 17 çeşit kumar aktivitesinden bir veya fazlasına yaşamları boyunca en az bir kez katılmışlardı.
SOKTT sonuçlarına göre KKTC’de 2007’de %2.2 ve 2012’de %3.5 olan kumar bağımlılarının (SOKTT 8 ve üzeri)
oranı %3.8 düzeyine yükselmiştir. Kumar problemi (SOKTT puanı 3-7) oranı 2007’de %9.2, 2012’de %9.7 ve 2014’-
te %9.5 olarak bulunmuştur. Kumar davranışı için risk etkenleri erkek olmak, 18-29 yaş aralığında olmak, bekar
olmak, yalnız yaşamak ve beş yıldan az evli olmak olarak saptanmıştır. Sonuç: Çalışma verileri KKTC’de kumar
oynama davranışının yaygın olduğunu ve kumar bağımlılığının giderek yükseldiğini göstermektedir. Kumar bağımlılığındaki
yüksek oranlar KKTC’de olduğu gibi her toplumun kendine özgü toplumsal yapısında değerlendirilse de,
kültürsüzleşmenin kumar bağımlılığının artmasında etkin bir etken olduğu görülmektedir. (Anadolu Psikiyatri Derg
2019; 20(4):395-403)
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Amaç: Son yıllarda anksiyete bozuklukları giderek küresel bir sağlık sorunu durumuna gelmiş ve çalışmalar yaygınlığı ve nedenleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada KKTC’de olası anksiyete ...belirtilerinin yaygınlığı, risk etkenleri ve kültürlenme tutumları ile ilişkisi irdelenmiştir. Yöntem: Çalışmanın örnekleminde KKTC’de yaşayan 18 ve üstü yaşlarda 974 birey yer almıştır. Örneklem yaş, cinsiyet, şehir/köy ve coğrafi bölge nüfus kotaları göz önüne alınarak, çok tabakalı rastgele örnekleme yöntemiyle belirlenmiştir. Veriler 2018 Nisan-Mayıs aylarında toplanmıştır. Verilerin toplanmasında Sosyodemografik Bilgi Formu, Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ve Kültürlenme Tutumları Ölçeği (KTÖ) kullanılmıştır. Olası anksiyete belirtileri (OAB) olanlar ve olmayanların sosyodemografik değişkenler açısından karşılaştırılmasında ki-kare, BAÖ ve KTÖ alt ölçek arası ilişki için Pearson korelasyon analizi kullanılmış-tır. OAB oluşumundaki olası risk etkenleri lojistik regresyon analizi ile belirlenmiştir. Bulgular: KKTC’deki erişkin popülasyon ağırlıklandırılmış örnekleminde olası anksiyete yaygınlığı %19.1 (Ort.±SS=8.77±9.58) olarak bulun-muştur. Kıbrıs doğumlularda bu oran %15.9 (Ort.±SS=7.85±9.60), Türkiye doğumlularda %23 (Ort.±SS=9.96±9.61) olarak bulunmuştur. Kıbrıs doğumlularda özümseme (p=0.004, r=0.128) puanı arttıkça, BAÖ puanının da arttığı belirlenmiştir. Kadın olmak, evli olmamak, Türkiye doğumlu olmak, 2300 TL ve altında geliri olmak, çalışmamak, fiziksel veya psikiyatrik bir hastalığın varlığı, Kıbrıs doğumlularda kültürlenme alt boyutlarından özümsemenin olma-sı OAB oluşumunda risk etkenleri olarak saptanmıştır. Sonuç: Çalışma KKTC’deki gerek yerli, gerekse göçmen-lerde OAB oranlarının birçok ülkeye göre daha yüksek yaygınlık gösterdiği ve diğer yüksek yaygınlık oranları görü-len bölgelerle benzer sosyokültürel özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Ekonomik sömürüye uğrama, koloni geçmişi, işsizlik, çatışma ve göç gibi sosyokültürel özelliklerin diğer ruhsal bozukluklar yanında anksiyete bozukluk-larının oluşmasına da temel oluşturmaktadır. OAB’nin yüksek yaygınlık özelliklerinin anlaşılmasında her toplumun kendine özgü toplumsal yapısında değerlendirilmesi ve kültürlenme tutumlarının da anksiyete bozukluklarının önlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Amaç: Dünyada psikoaktif madde kullanımının giderek artmasında bazı özel bölgelerin önemli rolü olduğu bilinmektedir. Araştırmanın amacı, KKTC’de özel bölge olarak nitelendirilen Lefkoşa/Surlar İçi ...ve Gazimağusa/Maraş bölgelerindeki psikoaktif madde kullanıcılarının profilinin detaylı olarak incelenmesidir. Yöntem: Çalışma KKTC'de 2018 Mayıs ayında 18-65 yaş grubu 468 kişi arasında gerçekleştirilmiştir. Bölgeler, maksimum çeşitliliğe yönelik amaçsal örnekleme göre kotalı çok basamaklı tabakalandırılmış seçkisiz (randomize) örneklem yöntemi ile seçilerek çalışmaya alınmıştır. Olguların sosyo-demografik özellikleri yarı-yapılandırılmış 30 sorudan oluşan bilgi formu ve psikoaktif madde kullanımı ile ilgili sorular ise Avrupa Model Anket formu ile incelenmiştir. Çalışmada betimleyici istatistik yöntemleri kullanılmış gruplar arası farklı özellikler ki-kare istatistik yöntemi ile incelenmiştir. Bulgular: Surlariçi ve Maraş bölgelerinin sigara ve DPM kullanım oranları GMMB ve Köşklüçiftlik bölgelerinden daha yüksek alkol kullanma oranlarının ise daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Surlariçi ve Maraş bölgelerinde en yaygın madde esrardır. Esrardan sonra sentetik kannabinoid ve yatıştırıcı-sakinleştirici ilaç kullanımın da yüksek olduğu tespit edilmiştir. Eroin, ekstazi ve LSD maddelerinin özellikle kontrol merkezlerinde yoğun olarak kullanıldığı gözlemlenmiştir. Surlariçi ve Maraş bölgeleri Türkiye'den en fazla göç alan bölgelerdir. Surlariçi ve Maraş bölgesindeki katılımcıların çoğunluğunun vatandaş olmadığı veya kaçak olarak ikamet ettikleri de tespit edilmiştir. Sonuç: KKTC'de özel bölge olarak ele alınan Surlariçi ve Maraş bölgelerindeki DPM ve YM kullanımının kontrol merkezlerine oranla daha fazladır. Surlariçi ve Maraş bölgelerindeki düşük sosyoekonomik düzey, düşük eğitim seviyeleri, göçmenlik, işsizlik gibi sosyodemografik karakter özelliklerinin madde kullanımı üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Bu çalışma, gelecekte yapılacak olan önleme çalışmalarına ışık tutmuş ve halk sağlığı politikaları belirlenirken özel bölgelere daha çok önem verilmesi gerektiği ortaya çıkarmıştır.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Objective: This study is a follow-up study of the study, which was conducted in 1999. In the light of the recent results, this study’s aim is to investigate prevalence of psychoactive substance use; ...such as cigarettes, alcohol and others, and to see the change in ratios compared to previous years. Methods: This study was conducted in March 2015, with 1487 secondary school students from state schools and private schools in TRNC. A questionnaire form consisted of questions about sociodemographic characteristics, use of tobacco, alcohol and other psychoactive substances was administered to the students. The questionnaire of the study was based on questions from the European Schools Research Project on Alcohol and Other Drugs, similar with recent school-based studies in TRNC. Results: Results showed that, the percentage of smoking at least once was 8.9%, alcohol use percentage was 36.3%, use of other psychoactive drugs (OPD) was 5.5% and the use of illegal substances was 3.9%. When the results compared with 1999 study, it has seen that illegal substance use was increased. Most commonly reason of using OPD were entertainment, curiosity and irritability. It was seen that first OPD use was decreased to the age of 11 and below. Smoking, alcohol use and being drunk were the risk factors for becoming probably users of illegal drugs. Conclusion: Research findings indicated that there is an increase in the use of different kinds of psycho-active substances.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Amaç: Bu çalışmada 2017 yılında yapılan KKTC’de madde kullanım yaygınlığı araştırma sonuçları 2003, 2008, 2013 ve 2015 araştırma verileri ile karşılaştırılarak KKTC’deki madde kullanımının seyri ve ...madde kullanımına yönelik tutumlar incelenmiştir. Yöntem: Bu çalışmanın evreni KKTC’de yaşayan, 18-65 yaşları arasındaki bireyler-dir. Bin kişilik örneklem yaş, cinsiyet ve coğrafi bölge kotaları göz önüne alınarak çok tabakalı rastgele örneklem yöntemiyle belirlenmiştir. Veriler Mayıs-Haziran 2017 tarihlerinde toplanmıştır. Çalışmada Avrupa Konseyi’nin ‘Model Avrupa Anketi’ ve ‘Bağımlılık Yapıcı Maddeleri Kullanan Bireylere Yönelik Tutum Ölçeği’ kullanılmıştır. Madde yaygınlık verileri benzer yöntemle yapılan ve aynı anket formunun kullanıldığı 2003 (825 kişi), 2008 (804 kişi) 2013 (1040 kişi) ve 2015 (994 kişi) yıllarında yapılmış araştırmalarla karşılaştırılarak verilmiştir. Bulgular: Çalışmada yaşam boyu en az bir kez sigara içme oranı %60.9, alkol kullanma oranı %63.5, yaşam boyu herhangi bir diğer psikoaktif madde (DPM) kullanma oranı %14.9 ve yasa dışı madde kullanma oranı %11.7 olarak bulun-muştur. Esrar ve sentetik kannabinoidin en çok kullanılan yasa dışı maddeler olduğu görülmüştür. Yasa dışı madde kullanımında erkek olmak, genç olmak, Türkiye doğumlu olmak, yalnız yaşamak, dini önemsiz bulmak, sigara-alkol kullanmak ve sarhoş olmak risk etkenleri olarak belirlenmiştir. Madde kullanmayan bireylerin, madde kullanan kişiler ile iletişim kurmaktan çekindikleri, ev arkadaşlığı veya arkadaşlık ilişkisi kurmak istemedikleri ve madde kullanan bireyleri tehlikeli olarak algıladıkları saptanmıştır. Sonuçlar: Araştırma sonuçları, yasa dışı madde kullanımının 2003-2017 yılları arasında KKTC’de hızla artan önemli bir sorun olduğunu göstermiştir. Çalışma sonucunda madde kullanımına yönelik daha olumlu ve olumsuz tutumların önleme programları hazırlanırken dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmıştır. (Anadolu Psikiyatri Derg 2019; 20(3):277-286)
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Extracorporeal cardiopulmonary resuscitation (ECPR) is defined as the venoarterial extracorporeal membrane oxygenation (VA-ECMO) support in a patient who experienced a sudden pulseless condition ...attributable to cessation of cardiac mechanical activity and circulation. We aimed to evaluate the clinical outcomes of our ECPR experience in a pediatric patient population.
Between September 2014 and November 2017, 15 children were supported with ECPR following in-hospital cardiac arrest (IHCA) in our hospitals. VA-ECMO setting was established for all patients. Pediatric cerebral performance category (PCPC) scales and long-term neurological prognosis of the survivors were assessed.
The median age of the study population was 60 (4–156) months. The median weight was 18 (4.8–145) kg, height was 115 (63–172) cm, and body surface area was 0.73 (0.27–2.49) m2. The cause of cardiac arrest was a cardiac and circulatory failure in 12 patients (80%) and noncardiac causes in 20%. Dysrhythmia was present in 46%, septic shock in 13%, bleeding in 6%, low cardiac output syndrome in 13%, and airway disease in 6% of the study population. Median low-flow time was 95 (range 20–320) min. Central VA- ECMO cannulation was placed in only 2 (13.3%) cases. However, the return of spontaneous circulation (ROSC) was obtained in 10 (66.6%) patients, and 5 (50%) of them survived. Overall, 5 patients were discharged from the hospital. Finally, survival following ECPR was 33.3%, and all survivors were neurologically intact at hospital-discharge.
ECPR can be a life-saving therapeutic strategy using a promising technology in the pediatric IHCA population. Early initiation and a well-coordinated, skilled, and dedicated ECMO team are the mainstay for better survival rates.
Full text
Available for:
DOBA, IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UILJ, UKNU, UL, UM, UPUK
Holmium:Yttrium Aluminum Garnet laser lithotripsy is used in Retrograde Intrarenal Surgery. Fragmentation is made with a certain value of pulse energy (Joule) and frequency (Hertz) in Holmium laser ...lithotripsy and the multiplication of these values gives us total power (Watt). Devices with maximum power of 20 Watt and 30 Watt are used in clinical practice. We want to compare the efficiency, safety and pain scores of the lithotripsy made below 20 Watt and over 30 Watt with 30 Watt laser device.
60 patients who had 2-3 cm sized kidney stones and operation planned were prospectively divided into three groups. Groups were random identified. In the first group, fragmentation was performed below 20 Watt power with 20 Watt laser device. In the second group, fragmentation was performed below 20 Watt power with 30 Watt laser device. In the third group, fragmentation was performed over 20 Watt power with 30 Watt laser device. Demographic, stone, intraoperative and postoperative data were recorded. We compared these groups regarding efficiency, safety and pain score.
For demographic and stone data, there was a statistically significant difference only for stone number. For intraoperative and postoperative data, there was a statistically significant difference only for ureteral access sheath usage between the groups. Success was lower than the other groups in Group 1.
Success was higher in groups using 30 Watt laser device. There was not statistically significantly difference between complications and pain. 30 Watt laser device is safe and efficient in Retrograde Intrarenal Surgery.