el-Kur’ân ve Nakdu Metâ‘ini’r-Ruhbân Salâh Abdulfettâh El-hâlidî; Mehmet Nurullah Aktaş
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi (Online),
12/2016, Volume:
7, Issue:
15
Journal Article
Peer reviewed
Open access
Salâh Abdulfettâh el-Hâlidî'nin el-Kur’ân ve Nakdu Metâ‘ini’r-Ruhbân başlıklı eserinin tanıtımı.
İran, Asya’dan Ortadoğu’ya uzanan göç ve ticaret yollarının kesiştiği önemli bir coğrafyada yer almaktadır. Bu coğrafya üzerinde çok sayıda devlet kurulmuş ve birçok Hanedan yönetime ortak olmuştur. ...Yaklaşık bir buçuk asır boyunca İran’a egemen olan Kaçarlar, Orta Asya’dan İran topraklarına göç etmiş Türk boylarından biridir. 1795’te Muhammed Ağa Han ile başlayan Kaçarlar dönemi 1925’te Ahmed Şah ile son bulmuştur.XIX. Asrın başında Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’nin gayretleriyle Irak’ta flizlenen Nakşibendî-Müceddidî hareketin, Hâlidîlik adıyla İran’ın kuzeybatısındaki Sünnî halk ile İran-Azerbaycan sınırındaki Sünnî Taliş bölgesinde yayıldığı bilinmektedir. İlmî ve tasavvufî faaliyetlerin yanında çoğu zaman siyasî ve toplumsal hadiselere de müdâhil olan Nakşbendî-Hâlidî şeyhlerininİran’daki faaliyetleri, Kaçarların Osmanlı ve Rusya ile olan ilişkilerinde önemli bir faktör olarak dikkate alınmalarına sebep olmuştur.
Memoirs of an Early Arab Feminist is the first English translation of the memoirs of Anbara Salam Khalidi, the iconic Arab feminist. At a time when women are playing a leading role in the Arab ...Spring, this book brings to life an earlier period of social turmoil and women's activism through one remarkable life. Anbara Salam was born in 1897 to a notable Sunni Muslim family of Beirut. She grew up in 'Greater Syria', in which unhindered travel between Beirut, Jerusalem and Damascus was possible, and wrote a series of newspaper articles calling on women to fight for their rights within the Ottoman Empire. In 1927 she caused a public scandal by removing her veil during a lecture at the American University of Beirut. Later she translated Homer and Virgil into Arabic and fled from Jerusalem to Beirut following the establishment of Israel in 1948. She died in Beirut in 1986. These memoirs have long been acclaimed by Middle East historians as an essential resource for the social history of Beirut and the larger Arab world in the 19th and 20th centuries.
Şeyh Muhammed Kerbelayî XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Nakşî-Halidîliğin önemli merkezlerinden olan Aktepe ekolünde yetişmiş mutasavvıf bir şairdir. Şairin Nakşî-Halidî tekke ve tarikat kültürü ...etrafında şekillenmiş olan edebî birikimi, onu özellikle tasavvufî şiir sanatında mümtaz bir yere taşımıştır. Kendisinden geriye, Kürtçe dışında üç dilden (Farsça, Arapça, Osmanlıca) şiirlerin yer aldığı bir divan bırakmış olan şairin şiirleri; içerik ve muhteviyat açısından oldukça zengin, özellikle tasavvufî anlamda retorik değeri son derece yüksek şiirlerdir. Şairin mezkûr divanında Nakşî-Halidîliğin kurucusu Mevlâna Halid-i Bağdâdî’nin gazellerine yapılmış tahmîs ve nakizeler de mevcuttur. Söz konusu bu tahmîs ve nakizeler Farsça yazılmıştır. Farsça yazılmış tahmîslerden ikisi yedi, diğeri ise beş bend şeklindedir. Beş bendlik bu tahmîs, Mevlâna Halid-i Bağdâdî’nin beş beyitten oluşan bir gazeline yapılmış bir tahmîstir. Mevlâna Halid’in bu beş beyitlik gazali ise Hafız Şirazî’nin bir gazeline yazdığı nazireden ibarettir. Tasavvufî ve ahlakî mânada derin düaletik mukayeselere ve bu mukayeselerin güçlü çıkarımlarına sahip bu beş bendlik tahmîs, tematik form ve estetik açısından dikkate değer olduğu gibi Mevlâna Halid’in Kürt mutasavvıf şairleri üzerinde sadece tasavvufî ve Müceddediye-i Nakşîyye fikriyatı yönüyle değil, edebî yönüyle de etkili olduğunu göstermesi bakımından dikkate şayandır. Ayrıca bu tahmîs, Şeyh Muhammed Kerbelayî’den Mevlâna Halid’e ondan da Hafız-ı Şirazî’ye uzanan bir tür metinlerarasılığı (intertekstualite) göstermektedir. Öte taraftan da klasik Kürt tasavvuf edebiyatında Hafız Şirazî’nin etkisini ortaya koymaktadır. Her üç şair de bu şiirle iyi ile kötü, kıymetli ile kıymetsiz, güzel ile çirkin gibi önermelerde bulunmuştur. Tahmîsin muhteviyatında kişide olması gereken minimum ahlâkî değerlerin kalıcılığından, kişiyi iyi tinetinden koparan zahirî güzelliklerin ise formel oluşundan söz edilmiştir. Görünürde aynı olan iki cinsin, özde aynı olamayacağı düşüncesi işlenmiştir. Böylelikle tasavvuf mefkûresinin temelini oluşturan zahir ile batın arasındaki farka düaletik münazara çerçevesi göz önünde bulundurularak dikkat çekilmiştir. Bu çalışmada Şeyh Muhammed Kerbelayî tarafından bir tahmîsle sonlandırılmış bir şiirin tasavvufî ve edebî analizi yapılmıştır. Söz konusu üç şair arasındaki etkileşim, interdisipliner bir yaklaşımla incelenmiştir. Bu inceleme de tasavvufî ve edebî klasik şerh yöntemleri izlenerek yapılmıştır. Çalışmada öncelikle tahmîsin yapısal yönleri ve düaletik mukayese özellikleri ele alınmıştır. Ardından her bir bendinin beş mısradan oluştuğu, toplam yirmi beş mısralık tahmîsin, transkripsiyon ve tercümesi yapılmıştır. Çalışmanın ana bölümünü oluşturan şerh kısmında ise beyit ve dizelerin gramatik özellikleri ile sözlükçelerinden ziyade manaya odaklanılmıştır. Bu kısımda her bir mısra ayrı ayrı ele alınmış, bendin genel dokusunu bozmayacak şekilde varsa ayet ve hadislere ya da dinî referanslara dikkat çekilmiştir. Klasik inanış ve itikâdlar izah edilmiş, tasavvufî imgeler üzerinde özellikle durulmuştur. Bend ya da beyitte yer alıyorsa ayrıca mitolojik anlatılara, kadim inanışlara, adı geçen veya adına işarette bulunulan şahısların hayatına ve kimliğine de kısaca değinilmiştir. Her bendin şerh kısmından sonra edebî nükteleri ele alınmıştır. Bu kısımda telmih, iham, istiare, kinaye ve benzeri edebî nükteler varsa belirtilmiş, böylece söz konusu tahmîsin bir tür anatomisi ortaya konularak; tasavvuf ve tasavvuf edebiyatı araştırmacılarının istifadesine sunulmuştur.