Aim: The purpose of this study was to investigate the rate of traumatic experiences and the relationship between traumas and anxiety, loneliness, depression, posttraumatic growth and pain, in refugee ...university students.
Materials and Methods: This study was conducted at the Gaziantep University between September 2017 and September 2018. UCLA (University of California, Los Angeles) Loneliness Scale, Posttraumatic Growth Inventory (PTGI), Beck Depression Inventory (BDI), Beck Anxiety Inventory (BAI), Traumatic Events Checklist (T.E.C) were used for assessment purposes.
Results: A total of 71 students were included in our study. There was a positive correlation between UCLA and BDI, T.E.C and a negative correlation between UCLA and PTGE. There was a positive correlation between BDI and BAI, T.E.C. A negative correlation was determined between PTGE and BDI and also T.E.C. A significant and positive correlation was observed between duration of pain felt during a day and T.E.C, BDI, and a negative correlation between duration of pain and PTGE.
Conclusion: Excessive traumatic experiences were positively related with depression and negatively related with traumatic growth. The duration of pain felt during a day was positively related with the excess of depressive symptoms and traumatic events, however there was no relationship between the presence of pain/localization of pain and assessment scales.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, mülteci üniversite öğrencilerinde travmatik deneyimlerin oranını ve travmalar ile anksiyete, yalnızlık, depresyon, travma sonrası gelişim ve ağrı arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve
Yöntemler: Bu çalışma Eylül 2017 ve Eylül 2018 tarihleri arasında Gaziantep Üniversitesi'nde gerçekleştirilmiştir. Değerlendirme için UCLA (California Üniversitesi, Los Angeles) Yalnızlık Ölçeği, Travma Sonrası Büyüme Envanteri (TSBE), Beck Depresyon Envanteri (BDE), Beck Anksiyete Envanteri (BAE), Travmatik Yaşantilar Kontrol Listesi (TYKL) kullanılmıştır.
Bulgular: Çalışmaya toplam 71 öğrenci dahil edildi. UCLA ve BDE, TYKL arasında pozitif, UCLA ve TSBE arasında negatif korelasyon vardı. BDI, BAE ve TYKL arasında pozitif korelasyon vardı. TSBE ve BDE ile TYKL arasında negatif bir korelasyon saptandı. Bir gün içinde hissedilen ortalama ağrı süresi ile TYKL, BDE arasında anlamlı ve pozitif bir korelasyon ve ağrı süresi ile TSBE arasında negatif korelasyon gözlendi.
Sonuç: Mülteci öğrencilerde travmatik yaşantıların fazla olması depresyon ile pozitif, travmatik büyüme ile negatif ilişkiliydi. Gün içinde hissedilen ortalama ağrı süresi, depresif belirtilerin fazlalığı ve travmatik olayların fazlalılığı ile pozitif ilişkilidir, ancak ağrının varlığı / ağrının lokalizasyonu ve değerlendirme ölçekleri arasında bir ilişki saptanmamıştır.
Endodontik tedavi görmüş dişlerde kron, kron-kök ya da kök kırıkları görülebilmektedir. Bu durum preparasyon sırasında diş yapısından fazla miktarda madde kaldırılması, dolgu yapılırken fazla kuvvet ...uygulanması yada koronal restorasyonun yetersiz planlanması sonucu meydana gelmektedir. Bu tür durumlarda eğer aşırı derecede kron harabiyeti meydana gelmişse ve kırık hattı diş etinin altına doğru uzanıyorsa periodontal cerrahi desteği ile birlikte bir restorasyon düşünülmelidir. Bununla birlikte bu tür dişlerde periodontal cerrahi desteği ile birlikte uygulanan cam fiber destekli post ve zirkonyum kron ile tedavisi hem estetik hem de fonksiyon açısından tatmin edici bir tedavi yöntemidir. Bu olgu sunumunda ; posterior dişlerde çeşitli nedenlere bağlı olarak diş eti altına kadar uzanan komplike kron kırığı sonucu kaybedilen fonksiyon ve estetiğinin fiber post ve zirkonya destekli tam seramik restorasyon ile kazandırılması ve takibi bir klinik vaka üzerinden anlatılmıştır.
The syringomyelia refers to the development and progression of the cerebrospinal fl uid (CSF) fi lling space within the spinal cord. We wanted to share with you the 56 years old male case with ...syringomyelia that misdiagnosed as amyotrophic lateral sclerosis (ALS) and using riluzole therapy. We wanted to share this phenomenon, which was diagnosed with ALS in terms of emphasizing the importance of neuroimaging. ( Sakarya Med J, 2018, 8(4):859-862 ).
Purpose: The aim of this study was to compare the efficacy of ISS (injury Severity Score), RTS (Revised Trauma Score) and ViEWS (VitalPAC Early Warning Score) scoring systems in predicting prognosis ...and mortality.
Materials and Methods: Patients over the age of 18 who presented with multitrauma were prospectively examined between May 1, 2019 and November 1, 2019. Trauma scores, clinical outcomes within the first 24 hours, surgery requirement and 30-day mortality data were recorded.
Results: The study included 435 patients, of whom 333 (76.6%) were male. The median age was 34 (IQR: 18-90) years. It was observed that ISS, RTS and ViEWS had a significant relationship with 30-day mortality. In the ROC analysis of 30-day mortality, no statistically significant difference was observed between the ISS, RTS, and ViEWS AUC values. There was also no statistically significant difference in terms of the ISS, RTS and ViEWS according to the length of hospital stay and surgery requirement.
Conclusion: In addition to their relationship with mortality, it should be kept in mind that the investigated scoring systems may also be related to the length of hospital stay and surgery requirement.
Amaç: Bu çalışmada travma skorlama sistemlerinden ISS (Injury Severity Score), RTS (Revised Trauma Score) ve VİEWS (VitalPAC Early Warning Score)’in prognoza ve mortaliteye etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Multitravma ile gelen 18 yaş üstü onam alınan hastalar 01.05.2019-01.11.2019 tarihleri arasında prospektif olarak incelendi. Travma skorları, ilk 24 saatlik klinik sonlanım, cerrahi gerekliliği ve 30 günlük mortalite verileri kaydedildi.
Bulgular: Çalışmaya 435 hasta dahil edildi. Hastaların 333’ü (%76,6) erkek idi. Yaş median değeri 34(IQR:18-90) idi. 30 günlük mortalite oranı, ilk 24 saatte hospitalizasyon oranı, ICU yatış oranı ve cerrahi gereklilik oranı sırasıyla; %1,1, %19,1, %1,8 ve %8,5 idi. ISS, RTS ve VİEWS’in 30 günlük mortalite ile anlamlı ilişkisi olduğu gözlendi. 30 günlük mortalite ile ilgili olarak yapılan ROC analizinde ISS, RTS, and VIEWS AUC değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Hastanede yatış süresi ve operasyon gerekliliği açısından da ISS, RTS ve VİEWS arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır.
Sonuç: Travma skorlama sistemlerinin mortalite ile ilişkisinin karşılaştırılmasının yanısıra, hastanede kalış süresi ve operasyon ihtiyacı olup olmaması ile bu skorlama sistemlerinin ilişkili olabileceği unutulmamalıdır.
Objective: We aimed to assess the causes of trauma that result in spleen and accompanying organ injuries, management types, and results of management in children referred to our clinic for spleen ...injuries in the last ten years.
Material and Method: The reports of 76 (56 boys,20 girls) patients managed for spleen injuries owing to blunt abdominal trauma between June 2011 and May 2021 were reviewed retrospectively.
Results: The patients were aged between 2-17 (8.7±5.4) years old; 56 (73.7%) were boys and 20 (26.3%) were girls. Causes of injuries included accidents involving a motorized vehicle (37,48.7%), falls from height (21, 27.6%), sports/bumping into obstacles (14,18.3%), a crash object in the abdomen (3,3,9%), kick from a horse 1(1.3%). Isolated spleen injury was present in 42 patients (55.3%), while 34 patients (44.7%) had other organ injuries. Spleen injuries were grade I in 9 patients (11.8%), grade II in 18 (23.7.%), grade III in 27 (35.6%), grade IV in 19 (25%), and grade V in 3 (3.9%). Splenectomy was performed in three patients (3.9%) owing to hemodynamic instability and small intestine repair owing to a small intestine injury in two patients (2.6%). None of these patients died from splenic injuries, but one of our patients died from brain injury while in nonoperative treatment.
Conclusion: Conservative treatment methods should be chosen in patients with a spleen injury who are hemodynamically stable. The shorter duration of hospital stay, less blood transfusion requirement, and lower morbidity, mortality percentages are indispensable reasons for this method to be preferred. The probability of other organ injuries should be thought of besides splenic trauma.
Amaç: Son on yılda dalak yaralanmaları nedeniyle kliniğimize başvuran çocuklarda dalak ve beraberindeki organ yaralanmalarına neden olan travma nedenlerini, tedavi tiplerini ve tedavi sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Haziran 2011-Mayıs 2021 tarihleri arasında künt karın travmasına bağlı dalak yaralanması nedeniyle tedavi edilen 76 (56 erkek,20 kız) hastanın raporları retrospektif olarak incelendi.
Bulgular: Hastaların yaşları 2-17 (8.7±5.4) arasında; 56'sı (%73.7) erkek, 20'si (%26.3) kız idi. Yaralanmaların nedenleri arasında motorlu taşıtla ilgili kazalar (%37,48,7), yüksekten düşme (%21,27,6), spor/engellere çarpma (%14,18,3), karın duvarına bir nesnenin çarpması(%3,3,9), atın tekme atması 1 (%1,3) yer aldı. 42 hastada (%55.3) izole dalak yaralanması mevcutken, 34 hastada (%44.7) başka organ yaralanmaları vardı. Dalak yaralanmaları 9’ unda grade I (%11.8), 18’ inde grade II (23.7.% ), 272 sinde grade III (%35.6), 19’ unda grade IV (%25) ve 3’ünde grade V (%3.9) idi. Hemodinamik instabilite nedeniyle üç hastada (%3.9) splenektomi ve iki hastada (2.6%) incebarsak yaralanması nedeniyle incebarsak onarımı yapıldı. Bu hastaların hiçbiri dalak yaralanmasından ölmedi, ancak hastalarımızdan biri ameliyatsız tedavi sırasında beyin hasarından öldü.
Sonuç: Dalak yaralanması olan ve hemodinamik olarak stabil olan hastalarda konservatif tedavi yöntemleri seçilmelidir. Hastanede kalış süresinin kısalması, kan transfüzyonu gereksiniminin azalması ve morbidite, mortalite yüzdelerinin düşmesi bu yöntemin tercih edilmesinin vazgeçilmez nedenleridir. Dalak travmasının yanısıra diğer organ yaralanmalarının olasılığı düşünülmedir.
Amaç:
Bu çalışmanın amacı bölgemizde görülen çene yüz kırıklarının demografik ve
klinik özelliklerini, etiyolojik faktörlerini ve tedavi protokollerini
retrospektif olarak analiz etmektir. Gereç ve ...Yöntemler:
Çalışmamızda Nisan 2015- Kasım 2017 tarihleri arasında
kliniğimizde çene yüz kırık tanısı ile tedavi edilmiş hastaların medikal
kayıtları değerlendirmeye
alındı. Yaş, cinsiyet, etiyolojik neden, kırığın lokalizasyonu, uygulanan
tedavi yöntemi
belirlenerek veri dağılımı analiz edildi.Bulgular: Medikal
kayıtların incelenmesi ile, 40’ı erkek (%77), 12’si kadın olan 52 hastada 62 çene yüz kırığı tespit
edildi. Ortalama yaş 33.3 (9- 67), etiyolojik faktörler sırasıyla darp (%42),
trafik kazası (%33), düşme (%25) olarak bulundu. 62 kırığın %92’si mandibulada;
lokalizasyonlarına göre sırasıyla angulus (%34), simfiz (%31), kondil (%14), korpus (%8), ramus (%5)
ve %8’i de maksillada görüldü. Sonuç: Çene yüz kırıklarının
etiyolojisi ve insidansı; sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel şartlara bağımlıdır. Farklı
coğrafik, ekonomik ve sosyal özelliklere sahip olan ülkemizde yapılacak çok merkezli çalışmalara ihtiyaç
bulunmaktadır.
Anahtar Kelime:
Travma; Çene yüz Kırıkları; Etiyoloji
Background:Proper diagnosis and first intervention in dental trauma is of importance in terms of prognosis. The level of knowledge of pediatricians, emergency medicine physicians and dentists ...constitutes the most important step in carrying out this intervention. The aim of this study was to determine the level of knowledge of pediatricians, pediatric residents, emergency medicine specialists and dentists on dental traumas.Methods:A total of 103 people participated in this survey study conducted on pediatricians, emergency physicians and dentists serving in 10 different hospitals in Istanbul, and a survey including fourteen multiple-choice questions was prepared to determine the level of knowledge on the basic issues that are important for emergency intervention in trauma cases.Results:Of the participants, 55 % stated that the first aid training they received included dental trauma intervention, and 89 % answered the question of "Have you have ever encountered any dental trauma?" as "Yes". Particularly in avulsion cases, the knowledge level of the participants was found to be low in terms of treatment procedures related to tooth replacement.Conclusions:In this study, the knowledge of pediatricians, emergency physicians and dentists on dental trauma was evaluated, and according to the results of this survey, it was concluded that the issue of emergency interventions in dental traumas should be more emphasized in the training of these occupational groups.Keywords:Trauma, child, emergency treatment, dentistry
Amaç: Dental travmada teşhisin ve ilk müdahelenin uygun bir şekilde yapılması prognoz açısından önem taşımaktadır. Bu müdahelenin yapılmasında pediatristlerin, acil tıp doktorlarının ve diş hekimlerinin bilgi düzeyi en önemli basamağı oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı pediatristler, pediatri uzmanlık öğrencileri, acil uzmanları ve diş hekimlerinin dental travmalar konusundaki bilgi düzeylerinin saptanmasıdır.Gereç ve Yöntemler:İstanbul ili içinde bulunan 10 farklı hastanede görev yapmakta olan pediatristler, acil hekimleri ve diş hekimleri üzerinde yürütülen bu anket çalışmasına toplam 103 kişi katılmış, travma vakalarında acil müdahalede önem taşıyan temel konulardaki bilgi seviyesinin tespiti amacı ile çoktan seçmeli on dört soru içeren anket hazırlanmıştır.Bulgular:Katılımcıların % 55’i aldıkları ilk yardım eğitiminin dental travma müdahalesi içerdiğini belirtmiş olup, daha önce dental travma ile karşılaştınız mı sorusuna % 89’u “Evet” cevabını vermiştir. Özellikle avülsiyon vakalarında dişin yerine yerleştirilmesi ile ilgili tedavi prosedürleri açısından katılımcıların bilgi düzeyi düşük bulunmuştur.Sonuçlar:Bu çalışmada pediatristlerin, acil servis hekimlerinin ve diş hekimlerinin dental travma konusundaki bilgileri değerlendirilmiş olup, katılımcıların çoğunluğunu diş hekimlerinin oluşturduğu bu ankete göre dental travmalarda acil müdahaleler konusunda bu meslek gruplarında eğitimin yoğunlaştırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.Anahtar Kelimeler:Acil Müdahale, Çocuk, Diş hekimliği, Travma
Dd E ddd vr el ll kdvdl Dl Nlll dl rdd ll rd rdil lll lvl e dl r rilll rdd ddv ddd r el llvl kdvdl Dl Nlll edd dl rd ed dlkl d lvl r lll Yll lvdlvlv ddll S ir Zlrv rd d dd lvdlvl ddd l ...rddd elll lid ll Ed Dl r edd r kdd ddd l kdvdd r l Nd kdvdd d rdddv dkd d dd derrrvl kll ddd l dl r l lv dkd v dl vldk ddddd dd kdlll dkd elll H v d rdddd R klvl d rdddd lv dd kdvddd l Dl r edd ledkd d ddd d vl idd dl r dil ddv r Kdvdl dl vlvl edd dl rd r ll ddl l l dd e dd kl ledkd d ddd dd dl rd dvd ldl rdd d d ddd ld dd ll d ddd der rrvl kll dl rd dvd dd d Vdndud Ws Ghujlvl Ddkd Nl Dl vlv dl r rdil l
OBJECTIVE: In this study it was aimed to evaluate the types of trauma, accompanying solid organ injuries, treatments, and treatment outcomes in children admitted to our clinic in the last 10 years ...due to blunt liver trauma.
MATERIAL AND METHOD: The data of 47 patients who were involved in liver injuries owing to blunt abdominal trauma between July 2010-May 2020 assessed retrospectively.
RESULTS: There were 30 (63.8%) male, 17 (36.2%) female patients who had carried out with blunt liver injuries between 1-17 (7.8±5.8) years were involved in this study. The induces of these injuries included traffic accidents 29 ( 61.7%), falls from height 12 25.5 %), bicycle accidents 4 (8.5%), objects falling on the body 1(2.1%), and 1(%2.1) after the assault. Twenty-seven (57.4%) of the patients had isolated liver injuries and 20 (42.6%) of other organ injuries.. Liver injuries were 8 patients (17.3%) stage I, 12 patients (26%) stage II, 18 patients (38.2%) stage III, 8 patients (17%) stage IV, 1 patient (2%) stage V. While all patients of stage I and II were treated conservatively, 4 patients (22.2%) who underwent surgery were stage III, 3 patients (37.5%) were stage IV and 1 patient (100%) were stage V. There was an additional ileum perforation in 2 patients in stage III and 1 patient in stage IV who underwent surgery. Thirty-nine patients (83%) were carrıed out by conservatively in these series of liver injury, whereas eight patients (17%) who had unstable vital signs underwent surgery. The mortality rate, duration of stay in intensive care and hospital, and the number of blood transfusions were higher in surgically managed patients, while hemoglobin level and blood pressure were particularly lower in surgically conducted patients.
CONCLUSION: Conservative treatment method should be chosen in patients with a liver injury who have stable hemodynamics after blunt trauma. The shorter duration of hospital stay, less blood transfusion requirement, and lower morbidity and mortality rates are important reasons for this method to be preferred.
Son 10 yılda künt karın travması nedeniyle acil servise getirilen çocuklarda gelişen karaciğer hasarının geriye dönük değerlendirilmesi; Tek merkez deneyimi.
Mehmet Uysal1,
1Karaman Devlet Hastanesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Karaman, Türkiye
AMAÇ: Bu çalışmada son 10 yılda künt karaciğer travması nedeniyle kliniğimize başvuran çocuklarda travma tipleri, eşlik eden solid organ yaralanmaları, tedavileri ve tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Temmuz 2010-Mayıs 2020 tarihleri arasında künt karın travması nedeniyle karaciğer yaralanması nedeniyle tutulan 47 hastanın verileri geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Çalışmaya 1-17 (7,8 ± 5,8) yıl arasında künt karaciğer yaralanması ile başvuran 30 (% 63,8) erkek, 17 (% 36,2) kadın hasta dahil edildi. Bu yaralanmaların nedenleri arasında trafik kazaları (29,% 61,7), yüksekten düşme (12,% 25,5), bisiklet kazaları (4,% 8,5), vücuda düşen nesneler (1,% 2,1) ve 1 (% 2,1) ) saldırıdan sonra. Hastaların 27'si (% 57,4) izole karaciğer yaralanması ve 20'si (% 42,6) diğer organ yaralanmaları idi. Karaciğer yaralanmaları 8 hasta (% 17,3) evre I, 12 hasta (% 26) evre II, 18 hasta ( % 38,2) evre III, 8 hasta (% 17) evre IV, 1 hasta (% 2) evre V. Evre I ve II'deki tüm hastalar konservatif olarak tedavi edilirken, cerrahi uygulanan 4 hasta (% 22,2) evre III, 3 hastalar (% 37,5) evre IV ve 1 hasta (% 100) evre V idi. Evre III' te 2, evre IV'te ameliyat edilen 1 hastada ek ileum perforasyonu vardı. Bu karaciğer hasarı serilerinde otuz dokuz hasta (% 83) konservatif olarak tedavi edilirken, vital bulguları stabil olmayan 8 (% 17) hastaya ameliyat yapıldı. Cerrahi tedavi gören hastalarda ölüm oranı, yoğun bakım ve hastanede kalış süresi ve kan transfüzyonu sayısı daha yüksek iken, hemoglobin düzeyi ve kan basıncı cerrahi olarak uygulanan hastalarda özellikle daha düşüktü.
SONUÇ: Künt travma sonrası hemodinamisi stabil olan karaciğer yaralanmalı hastalarda konservatif tedavi yöntemi seçilmelidir. Hastanede kalış süresinin daha kısa sürmesi, daha az kan transfüzyonu gerektirmesi ve daha düşük morbidite, mortalite yüzdeleri bu yöntemin önemli tercih sebebidir.
Travmalar birey yaşamı açısından olduğu kadar sosyal yaşamın da kaçınılmaz bir olgusudur. Bu anlamda, travma kökenli semptomlar bir sosyal grubun üyeleri tarafından ortak bir şekilde tecrübe ...edilebilir. Bu yüzdendir ki, bir ulusun üyeleri kimliklerini ilgilendiren sorunlara aynı anda tepki gösterirler. Bu çalışmada, ‘seçilmiş travma’ olarak İstanbul’un kaybının Yunan ulusunu şekillendirmedeki rolüne ilişkin İstanbul’u kaybetmenin yıldönümü olan 29 Mayıs 2022’te atılan Tweet’ler MAXQDA 2020 yazılımı aracılığıyla çekilerek netnografik bir analiz yapılmıştır. ‘Seçilmiş travma’ temel olarak bir ‘büyük grup’ tarafından büyük bir kaybın sonucunda sebep olmuş aşağılanmışlık duygusuna atıfta bulunur. Psikolojik bir terim olarak travma, ulusları hafıza çalışmalarıyla sosyal düzeyde ele alarak onları icat edilmiş topluluklar olarak görmeyi sağlar. Bu çalışmada da amacımız ‘seçilmiş travma’nın Yunan ulusal kimliğini nasıl şekillendirdiğini ortaya çıkarmaktır. Bunun sonucunda netnografik tasarımdan yararlanarak nitel bir çalışma yürütülmüştür. Netnografi internet ve etnografiyi birleştiren bir araştırma tasarımıdır. Sonuç olarak, Yunan ulus kimliğinin Türklerin sebep olduğu ve aşağılanmış hissetmeye sebebiyet veren bir ‘seçilmiş travma’nın neden olduğu daimî yas sürecinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu gerçeklikler sonucunda, Tweetlerde Türklerle bir mücadele içerisinde Yunan Helenizmininin Türkokrasi karşısındaki üstünlüğünü kanıtlamaya çalışarak aşağılık duygusundan kurtulmaya çalışan tutum olduğu görülmüştür.