Amaç: Bu çalışmanın amacı, laparotomi uygulanan künt karın travmalı olgularda prognozu etkileyen faktörleri ve travma puanlama sistemlerinin prognostik değerini saptamaktır.
Gereç ve Yöntem: 1 Ocak ...1998 ile 31 Aralık 2005 tarihleri arasında laparotomi uygulanan 151 künt karın travmalı olgu retrospektif olarak incelendi. Travma ve Yaralanma Şiddet Puanı (TYŞP), APACHE II, Yaralanma Şiddet puanı (YŞP), Düzeltilmiş travma puanı (DTP), Travma puanı (TP), Circulation , Respiration , Abdomen , Motorn and Speech (CRAMS) ve Glasgow koma ölçütü için tüm hastaların travma skorları hesaplanarak hasta sonlanımları açısından karşılaştırıldı.
Bulgular: En sık travma şekli trafik kazaları (%73.4), en sık yaralanan organ dalaktı (%36.5). Hastaların 54 (%34.8)’ünde postoperatif major cerrahi komplikasyon gelişti ve 37 (%24.5) hasta öldü. Hasta sonlanımlarını tahminde Travma ve Yaralanma Şiddet Puanı, APACHE II, Yaralanma Şiddet puanı, Düzeltilmiş travma puanı, Travma puanı, CRAMS ve Glasgow koma ölçütünün doğruluk oranları sırasıyla %92, %87, %80, %72, %69, %68 ve %66 olarak bulundu.
Sonuç: Laparotomi uygulanan künt karın travmalı hastalarda Travma ve yaralanma Şiddet puanı ve APACHE II hasta sonlanımını tahminde en iyi sistemler olarak bulunurken 55 üzeri yaş, 6 üniteden fazla kan tranfüzyonu, travma ile operasyon arasındaki sürenin 12 saatten uzun olması ve postoperatif komplikasyon gelişimi bağımsız prognostik faktörler olarak saptandı.
Bu çalışmanın amacı, 18-35 yaş arasındaki genç yetişkinlerin nesne ilişkileri ile travma sonrası büyüme düzeyleri arasındaki ilişkide algılanan sosyal desteğin aracı rolünü incelemektir. Çalışmanın ...örneklemini 257 kadın (%76,9) 77(%23,1) erkek 334 katılımcı oluşturmaktadır. Araştırmada ilişkisel tarama modeli ve kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Katılımcılar, araştırmacılar tarafından hazırlanan Sosyodemografik bilgi formu, Bell Nesne İlişkileri ve Gerçeği Değerlendirme Ölçeği (BORRTI), Travma Sonrası Büyüme Ölçeği (TSBÖ) ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) doldurmuşlardır. İstatistiksel analizler, Sosyal Bilimler için İstatistik (SPSS) Programı 25,00 ile yapılmıştır. Data analizi aşamasında aracı değişken analizi (PROCESS) ve Pearson korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre nesne ilişkileri ile travma sonrası büyüme arasındaki ilişkide algılanan sosyal desteğin aracı rolü olduğu belirlenmiştir.
The aim of this study examining the mediating role of perceived social support in the relationship between object relations and posttraumatic growth levels of young adults aged 18-35. The sample of the study consisted of 257 (%76,9) women, 77 (%23,1) men 334 participants. The relational screening model and the snowball sampling method was used. Participants, completed Bell Object Relations and Reality Assessment Scale (BORRTI), Posttraumatic Growth Scale (PTGI), Multidimensional Scale of Perceived Social Support (MSPSS) and the Sociodemographic information form prepared by researchers. SPSS 25,00 Program was used for the statistical data analysis. In the data analysis phase, analysis of mediating variables analysis (PROCESS) and Pearson correlation analysis were conducted. According to the findings obtained from the study, it was determined that perceived social support played a mediating role in the relationship between object relations and posttraumatic growth.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Taktik Muharebe Yaralı Bakımı, 1996 yılında ilk ele alınan ve sivil tıbbi müdahale algoritmalarından oldukça önemli farklılıklar gösteren bir tıbbi müdahale şeklidir. Silahlı çatışma alanlarında ...yapılıyor olması, bu algoritma değişikliklerini hem özel hem de gerekli kılar. Harp şartları ve yerel imkânlardaki sınırlılıklar ile tahliyede yaşanabilecek aksaklıklar, yapılabilecek tedavi seçeneklerini sivil yaralanma algoritmalarının dışına çıkarmıştır. Taktik Muharebe Yaralı Bakımı Algoritmaları 1996 yılı sonrası 2003, 2015 ve 2021 yılları arasında her yıl güncellenmiştir. Vietnam, Irak ve Afganistan savaşlarında elde edilen veriler ışığında düzenlenen bu güncellemeler sahadaki personelin eğitilmesi suretiyle hayata geçmektedir. Çatışma altında ölümlerin önemli bir kısmının bu algoritmaların uygulanması ile önlenebileceği gösterilmiştir. Askeri hastanelerin artık faal olmadığı ülkemizde Askeri Hekim sayısı da son yıllarda artış göstermesine rağmen, istenilen sayıda değildir. Yurdumuzda karşılaşılan sağlık hadiselerinde sivil sağlık personeli ile desteklenmekte ise de harp alanlarında bu hekimlerden faydalanma oranları kısıtlıdır. Sağlık personeli olmayan silahlı personelin tıbbi müdahaleleri uygulamaları ile ilgili olan hukuki ve idari boşluk 22.03.2016 tarih ve 29661 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Sağlık Meslek Mensubu Olmayan Personelin Sağlık Personeli Yokluğunda Yapmaya Yetkili Oldukları Acil Tıbbi Müdahaleler Hakkında Yönetmelik” ile giderilmiştir. Bu personelin “Taktik Muharebe Yaralı Bakımı” eğitimi, çatışma alanındaki ölüm riskini azaltmada en önemli etken olacaktır. Ayrıca Askeri Hasar Kontrol Resüsitasyonunu da içeren tıbbi ilaç ve malzemelerdeki gelişim ve ilerlemeler, yaralanma sonrası ölüm insidansını azaltmada daha da etkin rol oynayacaktır.
Tactical Combat Casualty Care is a medical intervention that was first addressed in 1996 and differed significantly from civilian medical response algorithms. The fact that it is done in armed conflict areas makes this algorithm changes necessary. Both the war environment with the limitations in local facilities and the possible problems in evacuation has taken out possible treatment options from civilian injury algorithms. Tactical Combat Casualty Care Algorithms were updated at 1996, 2003, and 2015-2021. These updates, organized in the light of the data obtained from the Vietnam, Iraq and Afghanistan Wars, are announced by training the personnel in the field. It has been shown that many deaths under conflict could be prevented by applying these algorithms. In our country where military hospitals are no longer active, the number of military physicians is not at the desired number. Although it is supported by civilian health personnel, the rate of benefiting from them in warfare areas is limited. The legal and administrative gap related to the medical interventions of non-healthcare personnel was eliminated with the "Regulation on Emergency Medical Interventions Authorized by Non-Healthcare Personnel to Perform in the Absence of Health Personnel" published in the Official Gazette dated 22.03.2016 and numbered 29661. "Tactical Combat Casualty Care" training of these personnel will be the most important factor in reducing the risk of death in the conflict area. In addition, developments and advances in Military Damage Control Resuscitation medical drugs and supplies will play an even more effective role in reducing the incidence of death after injury.
Natural disasters, which are considered as one of the most important problems of recent times, affecting all humanity, have become a public health problem. Disasters have effects on both individuals ...and society in different dimensions, including health, economic, social, and psychological, and can have serious negative consequences. The number of individuals affected by natural disasters is increasing every year. While it is clear that natural disasters threaten human life and bodily health, little attention has been paid to their effects on mental health. Natural disasters threaten our psychological well-being in many ways, cause both short-term and long-term psychological distress and create a significant psychological burden. Post-traumatic stress disorder (PTSD) is a syndrome that occurs as a result of a serious threat or physical injury, a near-death experience, war-related trauma, sexual assault, interpersonal conflicts, child abuse, or a medical illness. When the literature is examined comprehensively, it has been determined that the incidence of PTSD after natural disasters is quite high. Causes of post-disaster PTSD include the nature of the trauma, its severity, loss of relatives and/or property, poor coping skills, displacement, and direct exposure to disaster. Studies have shown that both non-pharmacological and pharmacological treatments are effective on PTSD.
Son zamanların en önemli sorunları arasında değerlendirilen, tüm insanlığı etkileyen doğal afetler bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Afetlerin hem birey hem de toplum üzerinde sağlık, ekonomik, sosyal ve psikolojik olmak üzere farklı boyutlarda etkileri olmaktadır ve ciddi olumsuz sonuçlara ulaşabilmektedir. Her geçen yıl doğal afetlerden etkilenen birey sayısı da artmaktadır. Doğal afetlerin insan yaşamını ve beden sağlığını tehdit ettiği açık olmakla birlikte ruh sağlığı üzerindeki etkilerine çok az dikkat edilmiştir. Doğal afetler birçok yönden psikolojik iyi oluşumuzu tehdit etmekte hem kısa hem de uzun vadeli psikolojik sıkıntılara yol açabilmekte ve önemli bir psikolojik yük oluşturabilmektedir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ciddi bir tehdit veya fiziksel yaralanma, ölüme yakın bir deneyim, savaşla ilgili travma, cinsel saldırı, kişilerarası çatışmalar, çocuk istismarı veya tıbbi bir hastalığın sonucu olarak ortaya çıkan bir sendromdur. Literatür kapsamlı olarak incelendiğinde doğal afetler sonrası TSSB görülme oranının oldukça fazla olduğu saptanmıştır. Doğal afet sonrası TSSB nedenleri arasında travmanın doğası, şiddeti, bireyin yakınını ve/veya mülkünü kaybetmesi, zayıf baş etme becerisi, yerinden edilmesi ve doğrudan afete maruz kalması gibi faktörler sayılabilir. Araştırmalar hem farmakolojik olmayan hem de farmakolojik tedavinin TSSB üzerinde etkili olduğunu göstermiştir.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Aim: In this study, we aimed to evaluate the clinical course and treatment requirements of orbital emphysema cases resulting from orbital trauma.Material and Method: We included the 112 orbits of 82 ...patients who had presented to the emergency service of our hospital between 2016 and 2019 in this retrospective study. The common feature was severe orbital trauma due to various causes and referrals to the ophthalmology department with a preliminary diagnosis of ocular or orbital damage. The orbital computerized tomography images were evaluated for orbital emphysema and a classification was performed according to the location of the air as preseptal, extraconal, intraconal and intraocular. Results: We included a total of 82 subjects consisting of 65 males and 17 females in the study. The mean age was 37.85 (3-78) years in general, 36.09 (3-78) years in the males, and 44.58 (15-78) years in the females. Emphysema was present in the preseptal area in 80 cases, the extraconal area in 26, and the intraconal area in 5 of the 112 orbits. Intraocular emphysema was detected in only a single case. The orbital compartment syndrome was not present in any of our cases.Conclusion: Orbital emphysema is a common condition in orbital trauma. It may be associated with the orbital compartment syndrome. Orbital emphysema after orbital trauma is usually a benign, self-limiting condition.
Amaç: Çalışmamızda, orbita travmalarına bağlı görülen orbital amfizem (OA) olgularının klinik seyrini ve tedavi ihtiyaçlarını değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya 2016-2019 yılları arasında hastanemiz acil servisine başvuran 82 hastanın 112 orbitası dahil edildi. Hastalarımızın ortak özelliği farklı nedenlerle ciddi yüz ve orbita travması yaşamış olmalarıydı. Glob veya orbita yaralanması ön tanısı ile göz hastalıklarına konsülte edilmiş bu hastaların orbita bilgisayarlı tomografileri (BT) OA yönünden değerlendirildi. Orbital havanın yerleşim yerine göre, preseptal, ekstrakonal, intrakonal ve intraoküler olarak sınıflandırıldı.Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 82 hastanın 65’i erkek, 17 tanesi ise kadındı. Hastaların genel yaş ortalaması 37,85 (3-78) idi. Cinsiyete göre bakıldığında erkek hastaların yaş ortalaması 36,09 (3-78), kadın hastaların yaş ortalaması ise 44,58 (15-78) olarak bulundu. 112 orbitanın 80 tanesinde preseptal sahada amfizem saptandı. Orbital havanın yerleşimi 80 gözde preseptal, 26 gözde ekstrakonal, 5 gözde intrakonal, 1 gözde ise intraokülerdi. Hiçbir hastamızda orbital kompartman sendromu tespit edilmedi.Sonuç: Orbital amfizem orbita travmalarında sık karşılaşılan bir durumdur. Orbital kompartman sendromu ile ilişkili olabilir. Travma sonrası izlenen orbital amfizem genellikle iyi huylu kendini sınırlayan bir durumdur.
Bu çalışmanın amacı, COVID-19 nedeniyle yakınlarını kaybetmiş bireylerin yaşadıkları stres verici
durumla başa çıkma sürecini ve bu süreçte yararlandıkları dini başa çıkma stratejilerini tespit ...etmektir.
Ayrıca çalışma, kayıp sonrası kişilerin yaşamış oldukları psiko-sosyal değişimi ortaya çıkarmayı da
amaçlamaktadır. Nitel araştırma yönteminin kullanıldığı makalede veriler, süreç gereği açık uçlu soruların
olduğu e-posta anket yoluyla toplanmıştır. Durum çalışması deseninin benimsendiği araştırmada
amaçsal örnekleme tekniklerinden kartopu ve ölçüt örnekleme tekniği benimsenmiştir. Ölçüt örnekleme
göre yakınlarını COVID-19 nedeniyle kaybetme ve kaybın üzerinden en az 5 ay geçmiş olma şartı
aranmıştır. Araştırmaya 17-43 yaş aralığında toplam 28 kişi katılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre
katılımcıların kayba, ölen kişinin hayatta olduğunu düşünme, inanamama, şok tepkileri verdikleri
gözlenmiştir. Katılımcıların kayıp sonrası daha çok olumlu dini başa çıkma stratejilerini benimsedikleri
tespit edilmiştir. Bu sürecin etkisini hafifletmek konusunda Ahiret inancı, imtihan düşüncesi, yaşanılanların
Allah’ın bir takdiri olduğu fikrinin yanında olumlu dini başa çıkma unsurlarından dua etmek,
şükür, sabretmenin de katkısı olduğu gözlenmiştir.
Çocukluk döneminde yaşanan duygusal, fiziksel, cinsel ve ekonomik istismar kişiyi ruhsal yönde olumsuz olarak etkilemektedir. Bu istismarları yaşayan kişiler birden fazla psikopatolojiyi aynı anda ...geliştirebilirken bu kişilerde en sık rastlanan psikopatoloji Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)’dur. Özellikle fiziksel ve cinsel istismar yaşayan çocukların bu bozukluğu geliştirme riski daha yüksektir. Bu çalışmanın amacı çocukluk döneminde maruz kalınan istismardan dolayı TSSB geliştiren bireyler için etkili, kanıtlanmış, güncel psikolojik tedavileri araştırmaktır. Cinsel istismardan dolayı TSSB geliştiren bireyler için kanıtlanmış müdahale teknikleri: Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Diyalektik Davranış Terapi (DDT), Duygu ve Kişilerarası İlişkiyi Düzenleme Becerisi Eğitimi (STAIR), Travma için Duygu Odaklı Terapi (DOT), GHareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme (EMDR), Yeniden Senaryolaştırma (Imagery Rescripting, IR)’dır.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, ODKLJ, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Amaç: Bu çalışmanın amacı; 24.01.2020 tarihinde merkez üssü Elazığ Sivrice ilçesi olan, toplamda 44 kişinin vefat ettiği ve 1500 üzerinde insanın yaralandığı deprem sonrası ortaya çıkan psikiyatrik ...semptomları ortaya koyabilmektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışma depremden 2,5 ay sonra yapılmıştır. Tüm katılımcılara; sosyodemografik veri formu, Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Peritravmatik Disosiyasyon Ölçeği (PTDÖ), DSM-5 Travma Sonrası Stres Bozukluğu Kontrol Listesi (TSSBKL) uygulandı.
Bulgular: Çalışmaya 360 kişi; 284 kişi deprem mağduru ve 76 kişi de kontrol grubu olarak alındı. Katılımcıların yaş ortalaması 30.9±9.9 olarak hesaplandı. Deprem mağdurlarından yakınını kaybeden 11 kişi (%3.87) olduğu saptandı. Katılımcıların BAÖ ve BDÖ skorları gruplar arasında farklılık göstermedi. PTDÖ ve TSSBKL için deprem mağdurlarının hesaplanan skorları çok daha yüksekti.
Sonuç: Çalışmamızda deprem sonrası hayatta kalanların depresyon ve ansiyete düzeyleri artmasa da travma ve dissosiyasyon skorlarının artmış olduğu görüldü. Elde ettiğimiz sonuçlara dayanarak; deprem gibi felaketler sonrası hayatta kalanların psikiyatrik ve sosyal olarak iyi desteklenmeleri, hem kayıplarına alışabilmeleri hem de psikiyatrik olarak rahatsızlanmamaları açısından önemlidir
ÖZ: Bu çalışma Fransız yazar Marcel Cohen’in 1985 yılında Madrid’te Ladino dilinde yayınlanan Kayıp Bir Ladino'nun İzinde adlı eserindeki bellek ve kimlik öğelerinin yapıbozumcu bir yaklaşımla ...inceler. Cohen’in metni Sefarad Yahudilerinin kolektif kimliğini 1492'de İspanya'dan sürülmelerinden Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişi ve düşüşüne, oradan günümüz Fransa'sına uzanan geniş bir tarihsel bağlam içinde ele alırken, sürgün, çokdillilik, azınlık statüsü, asimilasyon ve yerinden edilme gibi soruları da bir araya getirir. Cohen'in Kayıp Ladino'yu yazmaktaki temel kaygısı, Sefarad toplumunun kayıp dünyasını yeniden inşa etmektir. Bunu, çocukluğunda kalan ve neredeyse ulaşılmaz Ladino dilini kullanarak, Sefarad gelenekleri ve kültürel tarihinden bahsederek, araya Ladino şiir ve şarkıları ekleyerek, anımsayarak ve hayal ederek yapar. Bu çalışma yapıbozumcu eksende metni yeniden değerlendirerek, metnin geleneksel bir diyaspora anlatısının yapacağından daha fazlasını sunduğunu savunur. Dilbilimsel ve metinsel boşluklar, sürçmeler, kararsızlıklar ve tutarsızlıklar anlatıda merkezî bir çatışmaya işaret eder. Bu çatışma, yuvayı etrafı güvenli bir şekilde çevrilmiş ve sabit bir mevcudiyet olarak hayal etmek ile, onun aslında istikrarsızlaşmış ve sarsılmış doğasını, ve ona kavuşmanın geçiciliğini kabul etmek arasındadır. Metnin söyleşimsel (dialogic) doğası, Cohen'in köklerin ve yuvanın kaybına ve çözülmesine yaptığı vurguya meydan okur, belleğin ve benliğin farklı konfigürasyonlarını hayal eder. ABSTRACT: This article focuses on French author Marcel Cohen’s In Search of Lost Ladino, written in Ladino published in 1985 in Madrid, and analyzes questions of memory and ethnic identity in the work with a deconstructive approach. Lost Ladino brings together questions of exile, multi-lingualism, minority status, assimilation and uprooting, while exploring Sephardic collective identity within its larger historical context, from the 1492 expulsion from Spain, to the rise and fall of Ottoman Empire and to contemporary France. Cohen’s central concern in writing Lost Ladino is to reconstruct the lost world of Sephardic community. He does so by using an almost inaccessible childhood language; by giving accounts of Sephardic customs and cultural history; by incorporating the heritage of Ladino poetry and songs, and by acts of recollection and imagination. By rereading the text through deconstructive analysis, this article argues that it offers more than a conventional diaspora narrative. Linguistic and textual gaps, slips, ambivalences and inconsistencies point to a central conflict in the narration, between imagining home as a securely enclosed and fixed entity and acknowledging its destabilized version grounded in the recognition that unity is transitory. The dialogic nature of the text challenges Cohen’s emphasis on loss and dissociation and uncovers its potential to imagine other configurations of belonging.
Full text
Available for:
IZUM, KILJ, NUK, ODKLJ, PILJ, PNG, SAZU, UL, UM, UPUK
Amaç: Bu çalışmada üst servikal travmalı hastalarda yapmış olduğumuz cerrahi tedavi yöntemlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır..Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, 2014-2016 tarihleri arasında üst ...servikal travma nedeniyle opere edilmiş 12 hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Kitle, metastaz veya romatoid artrit gibi patolojik fraktür nedeniyle opere edilmiş olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Tüm hastalarda tanı; servikal direk grafi, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile gerçekleştirildi. Bulgular: Üst servikal travma nedeniyle opere edilen hastalar’da (6K, 6E, ortalama yaş; 46) etiyolojik nedenler arsında en sık etken yüksekten düşme tespit edildi. Yine en sık izlenen patoloji tip-2 odontoid fraktürü idi. Bir hastada kuadriparezi, bir hastada monoparezi ve bir hastada 12. Kranial sinir defisiti saptandı. Sadece bir hasta dışında (anterior odontoid vidalama-AOV) tüm hastalarda üst servikal (C1-C2) posterior segmental stabilizasyon (PSS) uygulandı. Hastaların hiçbirinde ek nörolojik defisit gelişmedi, bir hastada yara yeri enfeksiyonu gelişti (%8.3) ve bir hasta sistemik komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi (%8.3).Sonuç: Üst servikal travmalı hastalarda, servikal kolar veya halo yelek ile mobilizasyon kısıtlaması, AOV veya C1-C2 PSS gibi cerrahi yöntemler tercih edilebilecek tedavi seçenekleridir. Özellikle servikal BT ve MRG ile elde edilen görüntüler eşliğinde anatomik varyasyonların ve ligamentöz hasarın tespiti uygulanacak cerrahi teknik açısından oldukça önemlidir.