To analyze the relationship between clinical features, hormonal receptor status, and survival in patients who were diagnosed with medullary breast cancer (MBC). Methods: Demographic characteristics, ...histopathological features, and survival statuses of 201 patients diagnosed with MBC between 1995 and 2015 were retrospectively recorded. Survival analyses were conducted with uni- and multivariate cox regression analysis.
Median follow-up time was 54 (4-272) months. Median patient age at the time of diagnosis was 47 years old (26-90). Of the patients, 91.5% were triple negative. Five-year recurrence free survival time (RFS) rate was 87.4% and overalll survival (OS) rate 95.7%. For RFS, progesterone receptor (PR) negativity, atypical histopathological evaluation, absence of lymphovascular invasion, smaller tumor, lower nodal involvement were found to be favourable prognostic factors by univariate analysis (p less than 0.05). The PR negativity and smaller tumor were found to be favourable factors by univariate analysis (p less than 0.05). However, none of these factors were determined as significant independent prognostic factors for OS (p greater than 0.05). Conclusion: Turkish MBC patients exhibited good prognosis, which was comparable with survival outcomes achieved in the literature. The PR negativity was related to a better RFS and OS rates.
Objectives: To analyze the relationship between clinical features, hormonal receptor status, and survival in patients who were diagnosed with medullary breast cancer (MBC). Methods: Demographic ...characteristics, histopathological features, and survival statuses of 201 patients diagnosed with MBC between 1995 and 2015 were retrospectively recorded. Survival analyses were conducted with uni- and multivariate cox regression analysis. Results: Median follow-up time was 54 (4-272) months. Median patient age at the time of diagnosis was 47 years old (26-90). Of the patients, 91.5% were triple negative. Five-year recurrence free survival time (RFS) rate was 87.4% and overalll survival (OS) rate 95.7%. For RFS, progesterone receptor (PR) negativity, atypical histopathological evaluation, absence of lymphovascular invasion, smaller tumor, lower nodal involvement were found to be favourable prognostic factors by univariate analysis (p<0.05). The PR negativity and smaller tumor were found to be favourable factors by univariate analysis (p<0.05). However, none of these factors were determined as significant independent prognostic factors for OS (p>0.05). Conclusion: Turkish MBC patients exhibited good prognosis, which was comparable with survival outcomes achieved in the literature. The PR negativity was related to a better RFS and OS rates.
People across the world and throughout history have gone to great lengths to enhance their physical appearance. Evolutionary psychologists and ethologists have largely attempted to explain this ...phenomenon via mating preferences and strategies. Here, we test one of the most popular evolutionary hypotheses for beauty-enhancing behaviors, drawn from mating market and parasite stress perspectives, in a large cross-cultural sample. We also test hypotheses drawn from other influential and non-mutually exclusive theoretical frameworks, from biosocial role theory to a cultural media perspective. Survey data from 93,158 human participants across 93 countries provide evidence that behaviors such as applying makeup or using other cosmetics, hair grooming, clothing style, caring for body hygiene, and exercising or following a specific diet for the specific purpose of improving ones physical attractiveness, are universal. Indeed, 99% of participants reported spending >10 min a day performing beauty-enhancing behaviors. The results largely support evolutionary hypotheses: more time was spent enhancing beauty by women (almost 4 h a day, on average) than by men (3.6 h a day), by the youngest participants (and contrary to predictions, also the oldest), by those with a relatively more severe history of infectious diseases, and by participants currently dating compared to those in established relationships. The strongest predictor of attractiveness-enhancing behaviors was social media usage. Other predictors, in order of effect size, included adhering to traditional gender roles, residing in countries with less gender equality, considering oneself as highly attractive or, conversely, highly unattractive, TV watching time, higher socioeconomic status, right-wing political beliefs, a lower level of education, and personal individualistic attitudes. This study provides novel insight into universal beauty-enhancing behaviors by unifying evolutionary theory with several other complementary perspectives.
İklim değişikliği başta olmak üzere pek çok çevre sorunu artık salt bilimsel toplantılarda konuşulan bir olgu olmakla kalmayıp tüm insanlığın günlük yaşantısını da etkilemeye başlamıştır. Edebiyatı ...yalnızca bireyin kendi başına ortaya koyduğu bir sanat dalı olarak görmeyip onun aynı zamanda toplumsal bir üretim olduğunda hemfikir isek, çevre sorunlarının edebiyatta görmezden gelinemeyeceğinin de farkında olmamız gerekir. Hemen hemen aynı tarihlerde yazılmış olan İngiliz yazar JM Ledgard'ın Batır Gitsin Derin Sulara (2011) adlı romanı ve Türk yazar Buket Uzuner'in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları: Su (2012) adlı romanı edebiyatın çevre problemleri ile meşguliyetini yansıtmaları bakımından önemlidir. Her ne kadar birbirinden farklı coğrafya ve kültürün ürünü olsalar da bu iki eser doğaya bakış itibariyle benzerlik göstermektedir. Ayrıca her iki eser de iklim değişikliğinin romana yansımasını gözler önüne sermesi bakımından önemlidir. Her iki eserin de mitlerden yararlanarak suyu ele alışları oldukça dikkat çekici bir diğer ortak noktadır. Ayrıca her iki romanda da bolca yer alan ansiklopedik bilgiler ışığında çevre sorunları ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu anlamda bahsi geçen iki roman değerlendirilip günümüz çevre sorunlarının romanın kurgusuna nasıl sızdığı ortaya konulacak ve çevre sorunlarını çözmede ekolojik bilinç yaratmak adına mitlerden nasıl yararlanıldığı gösterilmeye çalışılacaktır.
Bilge Karasu anlatısında su ve kadın Topçu,Türkan
Journal of Turkology Research / Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi,
Bahar 2019, Letnik:
24, Številka:
45
Journal Article
Recenzirano
Doğanın ve suyun kadınla özdeşleştirilmesi nadir karşılaşılan bir
tutum değildir. Toplumların yaratılış mitlerinden günümüze uzanan pek çok
anlatıda bu özdeşleştirmeyle karşılaşırız. Nitekim Gaston ...Bachelard'a göre
“suda yansıyan her şey kadınsı bir iz taşır” Doğanın “Tabiat Ana” olarak temsili
doğayı ve de kadını yüceltmek için mi, yoksa bu ikisine tahakküm kurma
çabasında olan kültürü ve erkeği yüceltmek için midir? Bu çalışmada Bilge
Karasu anlatısından yola çıkılarak bu soruya cevap aranırken suyun bu metinlerde
nasıl kurgulandığı meselesine değinilecektir. Şöyle ki bu metinlerde doğum
ve ölüm, kadın ve erkek birbirinin karşıtı değildir belki; ama su her
zaman kadını çağrıştırır ve kadın/su her zaman ürkütücüdür. Bu, doğanın üzerinde
tahakküm kuramadığı gibi doğurganlığıyla “büyüleyen” kadının karşısında
“aç” olan erkeğin korkusudur. Su başta olmak üzere sandal, ada gibi
unsurların doğumla nasıl bağdaştırıldığı, bu bağdaşımda erkeğin salt bir seyirci
olarak suya ve kadına bakışı gösterilmeye çalışılacaktır.
Nasıl ki özne kendini tanımlarken en az bir ötekine ihtiyaç du-yuyorsa toplumlar da kendilerini tanımlarken öteki/ötekilere ihtiyaç duya-caktır. Batı için bu öteki Doğu’dur. Yüzyıllarca öteki olarak ...konumlandırı-lan Doğu için ise Batı karşı-öteki olacaktır. Yakup Kadri Karaosma-noğlu’nun Bir Sürgün adlı romanı öteki ve karşı-öteki kavramlarını ortaya sermesi açısından oldukça önemli bir eserdir. Romanda Batı için öteki olan Doğunun gizemli ve egzotik görülen doğası aralarına girmeye çalışan bir Doğulu ile nasıl alt üst olup tehlike arz eden, aşağılanan, hor görülen bir duruma geldiği okura gösterilmeye çalışılır. Bunun yanı sıra romanın asıl meselesi olan Doğunun kendini ve kendi kültürünü tanıması meselesi öteki durumuna düşmesinden hemen sonra geliştirdiği karşı-öteki kavramıyla birleşir. Bu anlamda öteki ve karşı-öteki açıklanırken şarkiyatçılığın (or-yantalizm) ve garbiyatçılığın (oksidentalizm) görüşlerinden yararlanılacak-tır. Fakat bu akımlardan yararlanırken temel çıkış noktamız öteki olmaya devam edecektir.
Çevre sorunlarına mitler ışığında çözüm önerileri Polat,Nazım Hikmet; Topçu,Türkan
Journal of Turkology Research / Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi,
20/Güz , Letnik:
23, Številka:
44
Journal Article
Recenzirano
İklim değişikliği başta olmak üzere pek çok çevre sorunu,
artık salt bilimsel toplantılarda konuşulan bir olgu olmakla
kalmayıp tüm insanlığın günlük yaşantısını da etkilemeye başlamıştır.
Edebiyatı ...yalnızca bireyin kendi başına ortaya koyduğu bir
sanat dalı olarak görmeyip onun aynı zamanda toplumsal bir üretim
olduğunda hemfikir isek, çevre sorunlarının edebiyatta görmezden
gelinemeyeceğinin de farkında olmamız gerekir. Hemen
hemen aynı tarihlerde yazılmış olan İngiliz yazar JM Ledgard'ın
Batır Gitsin Derin Sulara (2011) adlı romanı ve Türk yazar Buket
Uzuner'in Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları: Su (2012) adlı
romanı edebiyatın çevre problemleri ile meşguliyetini yansıtmaları
bakımından önemlidir. Her iki eser de iklim değişikliğinin romana
yansımasını gözler önüne sermekle dikkat çekmektedir. Her ne kadar
birbirinden farklı coğrafya ve kültürün ürünü olsalar da bu iki
eser doğaya bakış itibarıyla benzerlik göstermektedir. Ayrıca her
iki eserin de mitlerden yararlanarak suyu ele alışları oldukça dikkat
çekici bir diğer ortak noktadır. Bunun yanı sıra bu eserlerde -bolca
yer alan ansiklopedik bilgiler ışığında- çevre sorunları ile ilgili bilgiler
yer almaktadır. Bu anlamda bahsi geçen iki roman değerlendirilip
günümüz çevre sorunlarının romanın kurgusuna nasıl
sızdığı ortaya konulacak ve çevre sorunlarını çözmede çevreci bilinç
yaratmak adına mitlerden nasıl yararlanıldığı gösterilmeye çalışılacaktır.