Hizbu'llah Amal Saad-Ghorayeb
2001, 2001-01-12, 20020101
eBook
Hizbu'llah is the largest and most prominent political party in Lebanon, and one of the most renowned Islamist movements in the world. In this book, Amal Saad-Ghorayeb examines the organisation's ...understanding of jihad and how this, together with its belief in martyrdom, brought about the withdrawal of Israeli occupation forces from Lebanon in May 2000. Saad-Ghorayeb explores the nature of the party's struggle against the West by studying its views on the use of violence against Westerners. Crucially, she also addresses the question of whether Hizbu'llah depicts this struggle in purely political or civilisational terms. The existential nature of the movement's conflict with Israel is analysed and the Islamic roots of its anti-Judaism is unearthed. The author explores the mechanics and rationale behind the party's integration into the Lebanese political system, and sheds light on how it has reconciled its national idenitity with its solidarity with the Muslim umma.
11. yüzyılda Büyük Selçuklular Orta Asya, İran ve Ortadoğu’da büyük bir güç haline gelerek Sünnî İslam dünyasının koruyuculuğunu üstlenip, Sünnî mezhepleri koruyup bunların halk içindeki gücünü de ...arkasına alarak Şiî, Râfizî ve Bâtınîlere karşı büyük bir mücadele vermiştir. Tuğrul Bey döneminden sultan Berkyaruk ve Sultan Sencer dönemine kadar devam eden mücadeleler ele alınmıştır. Çalışmada Selçukluların Şiî ve Bâtınîlere karşı aldıkları önlemler ve buna karşı Şiîlerin yaptıkları faaliyetler ele alınmıştır. Selçuklu sultanlarının asıl amacı Sünnî mezheplerden destek alarak Şiî, Râfizî ve Bâtınîlerin devlet kademelerine sızmasını engellemekti ancak bunda başarılı olamamıştır. Çünkü Şiîler, Selçukluların bütün devlet kademelerine sızarak devletin zayıflamasında önemli rol oynamışlardır. Aynı zamanda Şiî Bâtınîlerle mücadele eden önemli devlet adamlarına da suikastlar yaparak devleti zayıflatmışlardır. Bu çalışmada, üstünlük sağlamak için her alanda rekabet eden Sünnî ve Şiî grupların mücadelesinin önemi üzerinde durulmuş ve devlet ile muhalifler arasındaki rekabete sebep olan dini ve siyasi olaylara dikkat çekilerek muhalif grupların devlete nasıl sızdığı ya da sızdırıldığına değinilmiştir. Bu çalışmada özellikle dönemin Farsça ana kaynakları kullanılarak konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır.
Celotno besedilo
Dostopno za:
DOBA, IZUM, KILJ, NUK, PILJ, PNG, SAZU, UILJ, UKNU, UL, UM, UPUK
3.
Haşhaşiler: Gizli Bir Örgütün Tarihi TÜRK, Kerem
Turkish Journal of Middle Eastern Studies,
06/2021, Letnik:
8, Številka:
1
Journal Article, Book Review
Recenzirano
Odprti dostop
Haşhaşiler kimdir? Dünyanın şuana kadar gelmiş en iyi suikast örgütü mü, tarihteki ilk terör yapılanması mı, Şii İsmaili mezhebine bağlı bir tarikat veya birbirinden ayrı istihkâm edilmiş kalelerden ...oluşan bir devlet mi; yoksa haşhaşla uyutulmuş, sahte cennet ve hurilerle kandırılan fedailerin diyarı mı? Haklarında birçok eserler üretilen Haşhaşiler, işledikleri siyasi suikastlarla kötü şöhretlerini Orta Çağ’da duyursa da tarihsel gerçekleri gölgede bırakan efsanelerle zenginleştirilen hikâyeleri belgesellerden akademik çalışmalara, romanlardan bilgisayar oyunları ve sinema filmlerine günümüz dünyasına yadsınamaz bir etki bırakmaktadır. Kimi zaman bu etkinin kahramanı haşhaş kullandığı iddia edilen, dönemin elit siyasetçilerine suikastlar düzenleyen ama esasında haklarında bir kaynağın neredeyse olmadığı fedailer; kimi zaman kurulan bu ağın zirve ismi Hasan Sabbah, kimi zaman da Haçlı tarihlerinde “kralların yaşamı ve ölümünü ellerinde tutan Dağın Şeyhi” olarak bilinen liderlerdir. Peki, Haşhaşi adı verilen bu insanlar gerçekte kimlerdi? Şii İslam konusunda otorite, Haşhaşiler ve heteredoks İslam konularında birçok akademik çalışma sahibi Alma Profesör Heinz Halm, bu eseriyle tarihi gerçeklerle efsaneler arasına derin bir çizgi yerleştiriyor. Dokuz bölümden oluşan çalışmasında Halm, mevcut İslam ve Avrupa kaynaklarına dayanarak on birinci ve on ikinci yüzyıllarda Şii inancında yaşanan bölünmeden gizli bir İsmaili örgütünün ortaya çıkışını, Batîni yorumlamalarla Kur’an’ın yazıya dökülmemiş gerçek mesajının bildiklerine inanan örgütün, İran ve Suriye’de kaleleri ele geçirip etrafındaki devlet ve elitlerini nasıl korku ve dehşete düşürdüklerini anlatıyor.
Rifâî tarikatına ait erkânnâme türündeki teliflerden günümüze ulaşanlar, XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyıla ait eserlerdir. Rifâî erkânının İstanbul ve Anadolu’da ne şekilde icra edildiğini tespite ...imkân sağlayan bu eserler, tarikata bağlı zümreler için bir nevi el kitabı konumundadırlar. Tarikat merasimleri, seyrüsülûk usûlleri, hizmet mertebeleri, burhan ve devsiye kâideleri gibi konuları içeren bu teliflerin çoğunun Fütüvvetnâme şeklinde isimlendirilmesi, Rifâîliğin fütüvvet erkânına bağlı tarikatlardan biri olduğunun ilk işaretidir. Muhtevalarında da fütüvvete ayrı bir fasıl açıldığı; şed kuşatma, şerbet içirme ve mahfil açma gibi fütüvvet erkânına bağlı tarikatlarda bulunan unsurların yer aldığı görülmektedir. Şeyh Yâsin eş-Şâmî’ye (v. XVIII. yüzyılın sonu) ait Fütüvvetnâme-i Yâsin er-Rifâî ve Mehmed Tâhir Tophanevî’ye (v.1812) ait Minhâcü’l-Müridîn, bilinen en eski Rifâî fütüvvetnâmeleri olup, daha sonra yazılanlara da kaynaklık etmişlerdir. Özellikle Minhâc’ın ikinci faslında nakledilenler, Rifâîlik ile fütüvvet arasındaki bağı daha anlaşılır kılan nitelikte bilgilerdir. Makalede, eserin bu ikinci faslının muhtevası değerlendirilmiş ve kaynağının Seyyid Hüseyin ibn Seyyid Gaybî’ye (v. XV. yüzyıl) ait fütüvvetnâme olduğu tespit edilmiştir. İbn Gaybî fütüvvetnâmesinin Şiî unsurlara sahip bir fütüvvetnâme olarak değerlendirilmesi ve Abdülbâkî Gölpınarlı’nın, Rifâîliğin, fütüvvet ehlinin etkisiyle zamanla Alevî meşrep bir hâl aldığı iddiası, Rifâîlerle fütüvvet erbâbını yakınlaştıran sebeplerin neler olduğu meselesini ele almayı gerektirmiştir. Makalenin ikinci bölümünde, Rifâîlerle Şiî-Bâtınî-Alevî zümrelerin müşterek bir zeminde buluşmalarına sebep olabilecek bazı unsurlar, metinlere, tarihî hadise ve olgulara dayanılarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme neticesinde, söz konusu unsurların Rifâîliğin kurulduğu dönemden itibaren mevcut olduğu ve tarikatın bu şekilde Anadolu’ya intikal ettiği görüşüne varılmıştır.
Fâtımî Devleti, hükmettiği geniş coğrafyada farklı etnik köken ve dini inanca mensup insanları bünyesinde barındırmıştır. Fâtımîler’in idaresi altında yaşayan bu topluluklar devletin en üst düzey ...idari kademelerinde yer alarak yönetime katılmışlardır. Fâtımîler’in yönetimi altında yaşayan Ermeniler de, halifeden sonra en yetkili yönetim kademesi olan vezirlik makamında yer almış ve 60 yılı aşkın bir süre devlet idaresinde etkin bir şekilde rol oynamışlardır. Ermeni vezirler, devletin siyasi, askeri, hukuki, iktisadi ve idari yapısında önemli görevler üstlenmiş ve adeta devleti bir hükümdar gibi yönetmişlerdir. Söz konusu vezirlerin başarılı yönetimleri sayesinde Fâtımî Devleti yıkılmaktan kurtulmuş ve devletin ömrü bir asır daha uzamıştır. Bu yönüyle Ermeni vezirlerin yönetime gelmesiyle başlayan dönem, ‘Vezirler Asrı’ olarak nitelendirilmiştir. Bu çerçevede Fâtımîler’de yedi Ermeni vezir görev almıştır. Vezirlerden altı kişi Şiî, bir kişi ise Hıristiyan olduğu halde bu görevi yürütmüştür. Bu çalışmamızda; Bedr el-Cemâlî, Efdal b. Bedr el-Cemâlî, Ebû Ali Ahmed b. Efdal Küteyfât, Ebü’l-Feth Yânis el-Ermeni, Behrâm el-Ermeni, Talâiʻ b. Rüzzîk ve Rüzzîk b. Talâiʻ isimli Ermeni vezirlerin Fâtımî Devleti’nin sosyal ve siyasi hayatındaki rollerini incelemeye çalışacağız.
Bağdat, mezhep kavgalarının yoğun olarak yaşandığı bir şehir olagelmiştir. 3./9. yüzyılın sonlarında ve 4./10. yüzyılın başlarında iyice belirgin hale gelen bu kavgaların bir tarafında Şīʿīler, diğer ...tarafında Sunnīler yer almaktadır. Kavgaların dozu zaman zaman iyice şiddetlenmiş ve dinî merkezlere yönelik fiili bir müdahaleye evrilmiştir. Şīʿī inancı ve kültüründe özel bir yeri olan Berās̱ā Mescidi bu merkezlerden biridir. Makalede, Bağdat’ta Şīʿīlerle Sunnīler arasında ciddi gerilimlere neden olan Berās̱ā Mescidi’ne ilişkin apokaliptik bir rivayet analiz edilmiştir. Bu çerçevede; Şīʿīlerle Sunnīler arasında ciddi kavgaların yaşanmasına neden olan, bu nedenle de siyasi ve askerî müdahalelere maruz kalan, bazen el değiştiren, devlet eliyle yıktırılıp yerle bir edilen ve yine devlet eliyle tekrar inşa edilen bu meşhur mescidin rivayetlere yansıyan hikayesi tarih-hadis ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Şianın, içerisinde barındırdığı alt kollarıyla birlikte ayrı bir mezhep olarak ortaya çıkışı, bu fırka mensuplarını bir nevi Müslüman toplumların muhalefet hareketi konumuna getirmiş ve böylece geri ...kalan Müslümanların Sünnilik adı altında bir araya gelmelerine neden olmuştur. Bu şekilde Şiilik ve Sünnilik olarak iki ana bünyeye bölünen Müslümanlar, asırlarca kendilerini meşgul edecek bir mezhep kavgasının içine girmiş oldular.
Değişen Otoriteler: Sünnî ve Şiî Halkalarda Müşterek Nakledilen Bir Rivayetin İncelemesi Öz Ehl-i sünnet ve Şîa’nın hadis literatüründeki müşterek rivayetlerin isnad ve metinleri hadis tarihinin ...erken dönemlerine dair bilgi sunan önemli bir kaynaktır. Bu makalede konu edilen ve metni anlamlı değişiklikler içeren “İslam’ın aslı namaz, fer‘i zekat, zirvesi Allah yolunda cihattır” hadisi, söz konusu özelliklere sahip müşterek rivayetlerdendir. Nitekim bu hadis Sünnî literatürde Allah Resûlü ve Muâz b. Cebel, Şiî kaynaklarda ise Muhammed el-Bâkır ve Cafer es-Sâdık’ın ashâbıyla yaptığı konuşmalar sırasında nakledilir. Rivayete konu olan otoritelerin ve kişilerin rollerindeki değişimin nasıl meydana geldiğini tespit etmek amacıyla, ilk olarak hadisin Şiî isnad ve metinleri hakkında bilgi verilmiş, özellikle râvilerin Ehl-i hadis halkalarıyla irtibatlı olup olmadığı belirlenmiştir. Ardından Sünnî literatürdeki isnad ve metinlere işaret edilmiş, bunları nakleden râvilerin Şiî ders meclisleriyle olan bağlantılarına ve Şiî görüşleri benimseyip benimsemediklerine bakılmıştır. Böylece rivayetin bir ekolün ders halkasından diğerine ne zaman, nerede ve hangi râviler vasıtasıyla intikal ettiği, ayrıca metin farklılıklarının hangi gerekçelerle meydana geldiği tespit edilmiştir.
Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nin Yerkent gibi bazı şehirlerinde İslam dininin Şii mezhebine inanan bir topluluk mevcuttur. Bu topluluk, Yarkent Dolkaza camisini merkez olarak kabul etmiş ve ...böylelikle tarihi hatıralarını devam ettirmişlerdir. Bu farklı kültür, Uygur kültürünün İslam dini ile birleşmesini ve farklı toplumların birbirleri arasındaki kültürleşme süreçlerini araştırmak için büyük bir öneme sahiptir.
Bu çalışma Ortadoğu bölgesinde önemli bir etkisi bulunan şiddet eğilimli devlet dışı aktör (Violent Non-State Actors) Hizbullah’ın (Hezbollah-Allahın Taraftarları/Partisi) fikirsel ve örgütsel ...yapısını analiz etmektedir. Bu oluşum Lübnan’da 1960’lı ve 1970’li yıllarda gelişen Şii radikalizmi sonucu yerel bir direniş hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Sonrasında Lübnan ve Ortadoğu politikasında etkili bir aktöre dönüşen Hizbullah, İran’daki İslami yönetime ve Şii aktivizmi fikrine benzer şekilde din adamlarının önemli politik roller üstlendiği bir oluşumdur. Bu çerçevede, Ortadoğudaki ve Lübnan içerisindeki zaman-mekan koşullu sosyo-politik gelişmelerin şekillendirdiği Hizbullah’ın fikirsel ve örgütsel zeminine Kum (İran) ve Necef (Irak) gibi önemli Şii din okullarında (havza) eğitim gören Lübnanlı dini figürler katkı sağlamıştır. İsrail’i “ebedi” düşman olarak gören ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) genel olarak uluslararası ve özel olarak Ortadoğu bölgesindeki hegemonyasına radikal şekilde karşı çıkan İslamcı (Şii) hareket, özellikle oluşumunun ilk yıllarında “canlı bomba” eylemlerini de kapsayan şiddet araçlarına başvurmuştur. Bu çerçevede, bu makale Hizbullah oluşumunun fikirsel ve örgütsel temelini hangi aktörlerin, bölgesel ve yerel olayların, tarihsel olayların ve özellikle dini figürlerin etkilediğini tartışmaktadır. Ayrıca, bu çalışma örgütsel zeminin ve önemli bir meşrulaştırma aracı olan fikirsel unsurların bu aktörün eylemleri ve söylemleri üzerindeki etkisini açıklamaya çalışmaktadır.