Článek se zaměřuje na výjimečný stav a řešení krizí v právním státě a hledá odpověď na otázku, který z možných přístupů v dané oblasti je z hlediska zájmu na dlouhodobém udržení právního státu ...a náležitém plnění jeho funkcí nejvhodnější. V předložené studii věnujeme pozornost problematice řešení krizí v kontextu právního státu, zkoumáme pojem výjimečného stavu, ukazujeme kontroverze, konfuze a problémy, které jsou s ním spojeny, představujeme možné způsoby reakce veřejné moci na krizové situace a posuzujeme jejich přednosti a nedostatky. V návaznosti na závěr, že výjimečný stav by měl být upraven v pozitivním právu, následně věnujeme pozornost otázce, jakým způsobem a v souladu s jakými zásadami by do něj měl být vtělen. V této souvislosti předkládáme tezi, že by měl být zakotven na ústavní úrovni formou dvoustupňové regulace, jež kombinuje enumerativní výjimečné stavy s výjimečným stavem obecným s generální klauzulí na straně právních následků normy, který smí být vyhlášen pouze za předpokladu, že nastala existenční krize a dokonce ani enumerativní výjimečné stavy zjevně neumožňují její překonání. Jelikož však sebeširší regulace výjimečného stavu nemůže vyloučit potřebu jednání ultra vires nebo contra legem, zkoumáme v další části práce, zda a za jakých předpokladů může být legitimní nadpozitivní výjimečný stav a na bázi jakých důvodů.
Tornádo zasáhlo území několika obcí na jižní Moravě ve večerních hodinách ve čtvrtek 24. června 2021. Ačkoliv se jednalo o relativně malé území, rozsahem škod šlo o mimořádnou událost nevídaných ...rozměrů. Velké množství lidí se ocitlo v přímém ohrožení života svého a svých blízkých. V psychologii nazýváme takovou událost jako potenciálně traumatizující a ze zkušenosti víme, že může mít závažné dopady na lidskou psychiku. Článek má za cíl představit, jak fungoval systém psychosociální krizové pomoci a spolupráce zajišťovaný ze strany Integrovaného záchranného systému ČR, který tvořil jádro psychosociální pomoci v akutní fázi katastrofy. Je uvedena návaznost na další organizace, které mají svou funkci především ve fázi stabilizace, ve střednědobé a dlouhodobé péči o zasažené osoby. Považujeme také za potřebné zopakovat principy psychosociální pomoci při mimořádných událostech.
The tornado hit the territory of several municipalities in South Moravia in the evening on Thursday, June 24, 2021. Although it was a relatively small area, the extent of the damage was extraordinary and of unprecedented proportions. Many people found themselves in direct danger of themselves and their loved ones. In psychology, we call such an event potentially traumatic, and we know from experience that it can have serious effects on the human psyche. The article aims to present how the system of psychosocial crisis intervention and psychological first aid provided by the Integrated Rescue System of the Czech Republic worked. This psychosocial assistance in the acute phase of a disaster builds the core of psychosocial help. There is a link to other organizations, which have their function mainly in the stabilization phase, in the medium and long-term care of the affected persons. We also consider it necessary to repeat the principles of psychosocial assistance in emergencies.
Suriye krizi, günümüz Ortadoğu’sunda güç ilişkilerini etkileyen ve bölgesel/küresel etki oluşturan uzun yıllara dayanan bir sorundur. Coğrafi açıdan bulunduğu konum ve uluslararası yeraltı ...zenginlikleri yanında çeşitli kaynaklara ulaşım yolunda bulunması sebebiyle birçok devletin ilgisini çekmiştir. Başka bir ifadeyle, yaşanan krizler aslında devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda aldığı kararlar ölçüsünde ortaya çıkmaktadır. Bu durumu şekillendiren en önemli husus, bölgedeki kaynaklara ulaşma çabası yanında uluslararası sistem özelinde 21. yüzyıl içinde süregelen sorunların birbiriyle içselleştiği bir olgu olmaktadır. Uluslararası sistem üzerinde var olan geçişken halin anlaşılmasında olayları irdelerken sadece var olan konjonktürel düzenden bir çıkarımda bulunmak yeterli değildir. Bu bağlamda öngörülen çalışma içerisinde Neorealist çerçeveyle özellikle benzer iki dönem aralığı olarak, Soğuk Savaş içerisinde 1957 Suriye Krizi ve Soğuk Savaş sonrasında 2011 Suriye Krizi seçilerek uluslararası sistemde var olan iki rekabet içindeki gücün yaklaşımlarını ele almak hedeflenmektedir. Çünkü bu iki kriz döneminde hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Rusya Federasyonu (Soğuk Savaş döneminde SSCB) kendi çıkarlarını korumak isterken sorunların ortaya çıkma ve kalkma süreçlerini de etkilemektedirler. Çalışma ile Suriye meselesinin Türkiye-Rusya ilişkilerini hem uluslararası sistem açısından hem de Neorealist perspektifle bölgeye yönelik farklılıkları bakımından nasıl etkilediği ortaya konulmaya çalışılacaktır. Devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinde sadece salt bu kriz bağlamında değil diğer dünyadaki kriz noktalarında da esasında Neorealist bakış açısıyla bakıldığında çözülemeyen sorunlara dair nasıl çözüm önerileri getirilebileceği tartışılmaya çalışılacaktır.
Organizasyonlarıbirer sosyo-teknik sistem hatta birer canlıorganizma gibi görecek olursak, son yıllarda yaşanan hızlıdeğişimleri kavramak, sorunlarıtespit etmek, çözüm yollarıbulmak, bu yollardan en ...makulünü denemek ve sorunlarıtamamen ortadan kaldırmak için işletmelerin çok da fazla vakti bulunmamaktadır. Durumsallık yaklaşımının ışığıaltında işletmeler birer açık sistem olmakla birlikte çevreleriyle sürekli iletişim halindelerdir ve bunun gereği olarak etkileşim ve değişim kaçınılmaz olmakta ve kimi zaman da bu etkileşimin sonucu kriz gibi işletme için hayati sorunlara yol açabilmektedir. Krizler en genel anlamıyla atlatılmasıgereken zor zamanlar olarak tanımlanabilir. Organizasyonlarıtüm fonksiyonel faaliyetlerin durmasına kadar sürükleyebilecek bu gibi durumlara hazırlıklıolmak onu kısa yoldan atlatmanın veya ondan karla çıkmanın bir yolu olarak kullanılabilir. Öte yandan yönetim perspektifinden bakıldığında ise krizler yöneticinin her zaman göz önünde bulundurmasıgereken olgular olarak değerlendirilmektedir. Günümüz rekabetçi işortamında yönetici, bir yandan geleceği düzgün planlamanın peşindeyken, bir yandan da olasıtehlikelere karşıişletmenin hayatınısürdürebilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Kriz anlarıbu tehlikelere bir örnek olarak gösterilebilecekken, var olan önlemler sayesinde ve krizlerin dinamik ve değişken yapısıitibariyle yöneticiler bu zamanlarıbirer fırsat olarak da kullanabilirler. İşdünyasındaki gelişmeleri takip ederek ve bu gelişmelere adapte olma sürecini minimuma indirerek yola devam edebilmek bugün tüm organizasyonların temel sorunu halindedir. Zira günümüz işdünyasında ayakta kalmanın yolu sadece birkaç değil birçok koşulun bir araya gelmesi ile mümkün bir hale gelmiştir. Dolayısıyla işletmeleri zor duruma sokacak ekonomik, finansal, küresel her türlü olumsuz değişiklik durumuna hazırlıklıolmak günümüz işdünyasında tutunabilmenin olmazsa olmaz şartıdır. Her ne kadar krizleri bu olumsuz gelişmelere örnek olarak verebilsek de incelenen gerçek vakalarda kriz ortamında doğan fırsatlarla karşılaşılmışve hatta bu zamanlarıkar ile atlatan işletme örneklerine rastlanmıştır. Kriz ortamında var olan konjonktürü iyi değerlendiren işletmelerden bazılarıkişilerin alım gücünün azalmasına istinaden geliştirdikleri yeni marka ile müşterilerine daha ucuz mal sunarak büyümüşlerdir. Hatta bazılarıise bu kriz ortamlarında ortaya çıkmışve var olan boşluğu doldurarak müşterilerin ihtiyaçlarınıkarşılamışlardır. Türkiye açısından örnek verecek olursak indirim perakendeciliğinin doğuşu ve gelişimi kriz ile başlayan bir sürecin ürünüdür. Krizlerin ortaya çıkışsebepleri ne olursa olsun, işletmeler adına bir etki yarattıklarıaşikârdır. Bu etkiden olumlu kazanımlar çıkartabilmenin yollarından biri de doğru bir kriz yönetim planıve yerinde bir iletişimden geçmektedir. Tüm bu açıklamalardan beslenerek bu çalışmanın amacı, teorik açıdan krizlerin fırsata dönüşmesi olgusunu açıklamaya çalışmak olup bu durumu bazıkriz ortamlarındaki işletme örnekleriyle pekiştirmektir. Aynızamanda bu çalışma, krizlerin kayıp yerine kazanç olarak algılanma kültürünün gelişimine katkısağlamayıamaçlamaktadır. Bütün bunlarıdoğru bir şekilde aktarabilmek adına çalışmada krizin detaylıtanımlamalarına, kriz yönetimine ilişkin görüşlere ve krizlerin fırsat olarak algılanmasıgerekliliğinden hareketle çeşitli yaşanmışkriz örneklerine yer verilmektedir. Daha genişbir perspektiften değerlendirebilmek için verilen işletme örnekleri hem Türkiye’yi, hem de ABD ve AB Ülkelerini kapsamaktadır. Bu örneklerden varılan ortak sonuç, krizlerin sahip olduğu dinamik ve değişken yapısısayesinde bünyesinden bazıfırsatlarıbarındırdığıyönünde olmuştur.
İklim krizinden kaynaklanan sorunların salt teknik bir mesele olmamasının anlaşılmasıyla iklim krizinin oluşumunda ve bu krizin çözümü için sorumluluk üstlenme konusunda iklim adaleti kavramı ...tartışılmaya başlanmıştır. İklim krizine en çok etkisi olanların bu krizden en az etkilenenler olduğu gerçeği iklim adaletinin temelini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, Amerika, Asya ve Afrika kıtaları ele alınarak iklim adaleti ile iklim etiği politika ve uygulamaları incelenmektedir. İklim adaletinin iklim etiğinden ayrı düşünülemeyeceği ve bunun aynı zamanda bir etik sorun olduğundan hareketle çalışmada, çevre etiği anlayışlarından yola çıkılarak iklim etiği ve iklim adaleti tartışmalarının ele alınması amaçlanmıştır. Yöntem olarak, literatür taraması yapılmış, kavramsal çerçeve ve etik temellere dayandırılarak iklim adaleti arayışları ve örnekler üzerinden iklim adalet(sizliğ)i değerlendirmeye alınmıştır. Sonuç olarak, ahlaki ilgi alanı çevre merkezciliğe yöneldiği taktirde, iklim krizinden kimin sorumlu olduğu, hangi türlerin, hangi sınıfların ve ekosistemdeki hangi canlı-cansız varlıkların bu krizden en fazla etkilenmekte olduğu, kimin ve/veya neyin korunması gerektiği, gelecek kuşak haklarının göz önüne alınması, koruma misyonunu kimin üstleneceği gibi sorular ağırlık kazanmış olur. Oluşturulacak bu bütüncül perspektif ile ekosistemin tamamı için sorumlulukların paylaşıldığı, etik değerlerin ön plana çıktığı, hakkaniyet ve adalet kavramlarının canlı-cansız tüm varlıklar için yerini bulduğu bir iklim krizi çözüm arayışı gerçekleşebilecektir. Bu sorulara verilecek cevaplar çerçevesinde oluşturulacak etik anlayış gerek iklim etiğinin, gerek iklim adaletinin sağlanmasının temellerini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bu sorular çerçevesinde benimsenecek iklim etiği yaklaşımı ile canlı-cansız varlıkları da ahlaki ilgi alanına alan, türler arası, uluslararası, sınıflar arası, kuşak içi ve kuşaklar arası bir küresel iklim adaleti anlayışı oluşturulması gerekliliği kaçınılmaz olarak görülmektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, 2050 yılına kadar Avrupa Birliği için net sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı hedeflemiş ve sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefi yolunda Avrupa Birliği’ni kaynak verimli ve ...rekabetçi bir ekonomiye sahip, modern, yüksek refaha sahip bir topluma dönüştürmeyi de amaçlamıştır. Yeşil Mutabakat henüz yapım aşamasında iken ortaya çıkan Covid-19 krizi, mutabakatı raydan çıkarabilecek bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Fakat Yeşil Mutabakat oluşturulduğu süreçteki eksikliklerine ve Covid-19 krizinden dolayı ortaya çıkan kısa vadeli ihtiyaçlara rağmen bu süreçten güçlenerek çıkmıştır. İklim ve salgın krizleri arasındaki etkileşim, Yeşil Mutabakat’ın Avrupa Birliği’nin uzun vadeli hedefleri ile krizleri önlemek için gereken kısa vadeli politikalar arasındaki bütünleyici parçayı tamamlaması ve yeşil geçiş için gerekli adımların atılması fırsatını sağlamıştır. Pandemi krizine müdahale etmek için yeşil geçişe yönelik mevcut bütçe güçlendirilmiş ve Avrupa Komisyonu’na daha fazla icra yetkisi verilmiştir. Avrupa Komisyonu da Covid-19 krizi döneminde Yeşil Mutabakat’ı krizden çıkmak için bir strateji olarak görmüş ve büyük bir kısmı yeşil hedefler için olmak üzere yaşanan krizden kurtulmaya yönelik fonlarla donatmak için kullanmıştır. Bu çalışmada Avrupa Birliği ekonomik modelinin Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın rolünü güçlendirmeye ve aynı zamanda sürdürülebilirlik lehine güçlü dinamikler oluşturmaya ve entegrasyonu teşvik etmeye ne oranda katkıda bulunduğu ele alınmaktadır.
European Green Deal aims to achieve net-zero carbon emissions for the European Union by 2050, and on the way to achieving zero carbon emissions, it also aims to transform European Union into a modern, highly prosperous society with a resource-efficient and competitive economy. Covid-19 crisis, which emerged while Green Deal was still under construction, emerged as a problem that could derail it. However, despite its shortcomings and the short-term needs arising from Covid-19 crisis, Green Deal has emerged stronger. The interplay between the climate and pandemic crises provided the opportunity for Green Deal to complete the complementary piece between the long-term goals of European Union and the short-term policies needed to prevent crises and take the necessary steps for a green transition. To respond to the pandemic crisis, the existing budget for the green transition was strengthened and European Commission was given more enforcement powers. During the Covid-19 crisis, European Commission also saw Green Deal as a strategy to get out of crisis and used it to equip itself with funds to recover from the crisis, mostly for green goals. This paper examines the extent to which European Union economic model has contributed to strengthening the role of European Green Deal and at the same time creating strong dynamics in favor of sustainability and promoting integration.
Anadolu’nun farklı bölgelerinde teşkilatlanan Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan halkın beklentileri, ekonomik durum, kültürel farklılık, etnik kimlik vb sebeplerden dolayı farklılık gösterdi. Konya’da ...1929 Dünya Ekonomik Krizi’nin etkilerine kuraklık eklemlenince Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın tabanı kendiliğinden şekillendi. Bu tabloya karşın muhalefetin teşkilat kadrosunda hukukçuların yoğun bir şekilde yer alması, tabanla paralel bir görüntü arz etmedi. Belediye seçimlerinde iktidar ve muhalefet, ekonomik krizin olumsuz yansımalarını çözmeye yönelik bir söylem geliştirdi. Her bölgede olduğu gibi iktidar, muhalefetin Konya’da teşkilatlanmasıyla ilgili ayrıntılı istihbarat raporları hazırladı. Çerkez, Laz, Arap vb. etnik kimliğe yönelik vurgulamalardan, kurucuların toplumla ilişkilerine ve eğitim-iş durumlarına kadar farklı yönlerden ele alındı. İktidarın farklı bölgelerde muhalefet üyelerini/kurucularını irticai unsurlarla ilişkilendirmesine karşın Konya’da bu durumun çok ön plana çıkarılmaması dikkat çeken bir ayrıntıydı. Buna karşı muhalefetin okullarda dini metinlerin okutulmasının zenginleştirilmesinin gerekli olduğuna yönelik iddialarının iktidar tarafından Ortadoğu coğrafyasındaki İslami hareketlerle ilişkilendirilmeye çalışılması zorlama bir yorum olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidarın kontrolündeki Türk Ocaklarına mensup üyelerin muhalefete yöneldiği vilayetlerin başında Konya’nın geldiğini görmekteyiz. Bu çalışmada Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Konya’da krizin etkilerini çözmeye yönelik ortaya koyduğu siyaset anlayışının iktidar ve halk üzerindeki etkilerini irdelemek amaçlanmaktadır.
The expectations of the people from the Free Republican Party, which was organized in different regions of Anatolia, differed due to reasons such as economic situation, cultural difference, ethnic identity. When drought was added to the effects of the 1929 World Economic Crisis in Konya The base of the Free Republic Party formed spontaneously. Despite this picture, the intense presence of lawyers in the opposition's organizational staff did not show a parallel image with the grassroots. In the municipal elections, the government and the opposition developed a discourse aimed at solving the negative reflections of the economic crisis. As in every region, the government prepared detailed intelligence reports on the organization of the opposition in Konya. Circassian, Laz, Arab etc. It was discussed from different aspects, from emphasizing ethnic identity to the relations of the founders with the society, and their education-work situations. Although the government associated opposition members/founders with reactionary elements in different regions, it was a remarkable detail that this situation was not brought to the fore in Konya. On the other hand, trying to associate the opposition's claims that it is necessary to enrich the teaching of religious texts in schools by the government with Islamic movements in the Middle East is a forced interpretation. We see that Konya is at the forefront of the provinces where the members of the Turkish Hearths under the control of the government turn to the opposition. In this study, it is aimed to examine the effects of the Free Republican Party's understanding of politics to solve the effects of the crisis in Konya, on the government and the people.
Avrupa Birliği ülkeleri son yüzyılın en önemli göç destinasyonlarından birini oluşturmaktadır. Göçe dair meseleler eskiden devletlerin kendi egemenlik alanında iken AB projesinin gelişimi ile bu ...alanlarda Birliğin ulus-üstü organlarının yetkileri artmıştır. Yani AB göç politikalarında uzun bir süre hükümetler arası bir yaklaşım tercih edilirken zamanla kısmi bir ortak politikanın gelişiminden de söz edilmektedir. Güvenlik perspektifinden göç politikalarını oluşturan AB, özellikle son otuz yıldır göçü “dışsallaştırarak” yönetmeyi tercih etmektedir. Suriye İç Savaşı’nın neden olduğu göç krizinin bir sonucu olarak Türkiye ile iş birliği yapmak AB’nin göç politikalarının dışsallaştırılmasında önemli bir yere sahip olmuştur. Bu çerçevede, 2015 yılındaki göç krizi sırasında Avrupa’ya göç akışını önlemek için iki tarafın üzerinde anlaşmaya vardığı 18 Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Göç Mutabakatı bir başarı olarak sunulmuştur. Ancak bu açıklamanın yasal niteliği ve çeşitli yönleri birçok tartışmaya yol açmıştır. Gayri resmi yöntemler kullanılarak gerçekleştirilen bu iş birliği AB göç politikalarının dışsallaştırılması açısından önemli bir örnek niteliğindedir.
Finansal krizler dünya ekonomik düzenini sarsan afetlerdir. Bu afetler toplumlarin yasam standartlarini da etkilemektedir. 18. yy.'dan itibaren ulus devletlerin ortaya çikisi ulusal ekonomileri de ...birbirine yakinlastirmistir. Karsilikli ticaret ve buna bagli finans iliskilerin de artmasi ulusal para ve finans kurumlarini da birbiri ile olan baglantilarini hizlandirmistir. Fakat dönemin Klasik ögreti anlayisi par ve finans piyasalarini düzenleyecek ve denetim altinda tutacak yetkili kurumlari olusturamamistir. Bu yüzden 20. yy. kadar finansal krizler daha sik araliklarla yasanmistir. 1930 sonrasi Büyük Depresyon ve Keynesyen Devrim yetkili ulusal para kurumlari olan Merkez Bankalarina müdahale yetkilerini vererek ulusal para ve finans sahalarini düzenlemeleri için tecrübe kazanmalarina olanak saglamistir. 20 yy. içinde yasanan finansal krizler ise agirlikli iki nedenden dolayi ortaya çikmaktadir. Birincisi küresel para ve finans sistemine hakim ülkenin hatali para ve finans politikalari sonucunda çevresindeki ülkeleri de içine alacak sekilde ortaya çikmaktadir. Ikincisi ise serbest dolasimli küresel finans akimlarinin düzensiz dagilimi ve yükselen Pazar ekonomilerindeki kontrolsüz dalgalanmayla krizlerin çikmasidir. Çalismanin hedefi finansal krizler öncesinde yasanan iktisadi süreçlerin incelenmesi ve bu krizlere ne tür toplum ekonomisi hareketlerinin neden olabilecegini ortaya çikarmaktir. Olasi finansal krizlere karsi nasil hazir olunabilecegi konusu da ayni zamanda tartisilacaktir.