Amaç: Bu çalışmada, çocukluk çağı akut lenfoblastik lösemilerinde (ALL), apoptozis mekanizmasının anlaşılmasında rol oynayan hücre membran reseptörlerinden serum Fas ve Fas Ligand düzeyinin ...araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çocukluk çağı akut lenfoblastik lösemi tanısı (1-18 yaş) almış 29 hastada tanı anında periferik kandan elde edilen serum Fas ve Fas Ligand düzeyleri ELISA yöntemi ile çalışıldı. Yirmiyedi çocuktan oluşan kontrol grubunun yaş dağılımı 1-15 yıl arasındaydı. Bulgular: ALL‟li hastalarda serum Fas düzeyi ortanca 63 pg/mL (15-690 pg/mL) kontrol grubunda ortalama serum Fas düzeyi ortanca 37 pg/mL (8-67 pg/mL) saptandı. ALL‟li hastalarda serum Fas Ligand düzeyi ortanca 0,18 ng/mL (0-2,1 ng/mL), kontrol grubunda ise ortanca 0,1 ng/mL (0-4 ng/mL) saptandı. Akut lenfoblastik lösemi tanılı hastalar ile, kontrol grubu arasında ortalama serum Fas düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark varken, Fas Ligand düzeyleri arasında fark saptanmadı. Akut Lenfoblastik Lösemili hastalar immunfenotiplemeye göre serum Fas düzeyi karşılaştırıldığında T-ALL hastalarında B-ALL’li hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Relaps olan hastalarda remisyondaki hastalara göre Fas düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptandı. Sonuç: Bu bulgular sonucunda serum Fas düzeylerinin ALL hastalarda prognostik faktör olarak değerlendirilebileceği düşünüldü.
İslamiyet’in yaygın olduğu coğrafyaya bakıldığında mimarînin bölgelere göre farklı özellikler gösterdiği görülür. Çünkü bir mimarî eser bulunduğu yerin coğrafî ve iklim özellikleri, tarihçesi, eseri ...inşa eden toplumun inanç kaideleri, kültürü, gelenek ve görenekleri ile sosyal hayatlarından izler taşır. Mesela 16. yüzyılda Osmanlı döneminde yapılan bir cami ile İran’da Safevîler tarafından yapılan bir cami ya da Kuzey Afrika’da Fas’ta Sa’dîler döneminde yapılan bir câmi mimarî olarak birçok farklılık gösterir. Hepsi cami olmasına ve aynı zaman diliminde inşa edilmelerine rağmen yukarıda değindiğimiz farklılıklar sebebiyle o coğrafyaya has özelliklerle biçimlenir. Hazreti Peygamber (s.a.s)’in vefatından sonra çeşitli sebeplerle ortaya çıkan mezhepler de mimaryi etkileyen bir başka husustur. Bu araştırmamızda Fas coğrafyasını esas alarak bölgede yaygın olan mezhebin câmi mimarîsi üzerine etkilerini örneklerle açıklamaya çalışacağız.
Bu araştırmada oruç ibadetinin ruh sağlığı üzerine etkilerinden yola çıkarak, bir aylık süre içerisinde yani ramazan ayı öncesine göre ramazan ayı sonrasında değerlendirilen ruh sağlığı ...belirtilerinin düzeyinde bir düşüş veya artış olabileceği varsayılmıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı oruç ibadetinin ruh sağlığı üzerine etkisini belirlemektir. Bu amacın yanı sıra katılımcıların ruh sağlığı düzeylerinin cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı da incelenmiştir. Araştırma, deneme öncesi modellerden tek grup ön test - son test modeline göre tasarlanmıştır. Zayıf deneysel model olarak da bilinen bu modelde, rastgele seçilmiş deneklere deneysel işlem uygulanır. Hem deney öncesinde (ön test) hem de deney sonrasında (son test) ölçümler yapılır. Araştırmada oruç ibadetinin ruh sağlığı üzerine etkisini belirlemek için oruç ibadetine başlamadan bir hafta öncesinde “Kısa Semptom Envanteri” ön test olarak uygulanmıştır. Oruç ibadetinden hemen sonra da son test olarak uygulanmıştır. Bu kapsamda iki ölçmede elde edilen ruh sağlığı aritmetik ortalama puanları arasında anlamlı derecede bir fark gösterip göstermediği belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada katılımcı olmak için (1) fiziksel bir engeli olmama, (2) ruhsal bir rahatsızlığı olmama, (3) psikiyatrik ilaçlar kullanmama, (4) alkol ve uyuşturucu bağımlısı olmama ve (5) yetişkin olma kriterleri göz önünde tutulmuştur. Ayrıca en az üç hafta oruç tutmayanlar araştırmaya dahil edilmemiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Demografik Bilgi Formu” ve “Kısa Semptom Envanteri” kullanılmıştır. Örneklemin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında 38’inin (%55,9) kadın, 30’unun (%44,1) erkek olduğu görülmektedir. Örneklem, toplam 68 kişiden oluşmaktadır. Araştırmada verilerin analizinde SPSS 23.00 paket programı kullanılmıştır. Analizlere geçmeden önce veri setinin normal dağılım gösterip göstermediğine bakılmıştır. Veri setinin normal dağılım şartını yerine getirebilmesi için çarpıklık ve basıklık değerlerinin +1.5 -1.5 arasında bir değer almış olması gereklidir. Araştırma verileri normal dağıldığı için (ilgili değerler sağlanmış) parametrik testler kullanılmıştır. Bu kapsamda ruh sağlığının cinsiyet göre istatiksel olarak anlamlı derecede farklılaşma gösterip göstermediğini belirlemek için bağımsız gruplar t testi uygulanmıştır. Ölçeğin genelinde ve alt boyutlarında ruh sağlığı düzeylerinin ön test ve son test aritmetik ortalama puanlarının istatiksel olarak anlamlı derecede farklılaşma gösterip göstermediğini belirlemek için ise bağımlı gruplar t testi yapılmıştır. Etki değerleri çevrimiçi siteler kullanılarak hesaplanmıştır. Araştırmada katılımcıların ruh sağlığının olumsuz benlik (t67=3,776; p lt;.05) ve hostilite (t67=2,360; p lt;.05) alt boyutundan aldıkları ön test ve son test aritmetik ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede farklılaşma gösterdiği bulgusuna ulaşılmıştır. Başka bir ifadeyle katılımcıların deney sonrası olumsuz benlik ve hostilite düzeylerinde istatiksel olarak anlamlı derecede bir düşüş olduğu bulgusu saptanmıştır. Cohen’s d istatistiği ise uygulanan oruç ibadetinin ruh sağlığının olumsuz benlik (d=0.45) ve hostilite (d=0.28) alt boyutunda küçük düzeyde bir etki büyüklüğüne işaret etmektedir. Bu durumda oruç ibadetinin ruh sağlığının olumsuz benlik ve hostilite boyutunda olumlu etkileri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca cinsiyete göre ön test ve son test aritmetik ortalama puanlarının farkına bakıldığında erkek katılımcılarda ruh sağlığı genelinde ve alt boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı derecede fark tespit edilemezken (p gt;.05), kadın katılımcılarda ruh sağlığının geneli (t37=2,541; p lt;.05) ve depresyon (t37=2,988; p lt;.05), olumsuz benlik (t37=3,978; p lt;.05), hostilite (t37=2,330; p lt;.05) boyutlarında ön test ve son test aritmetik ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede farklılaşma gösterdiği bulgusuna ulaşılmıştır. Başka bir ifadeyle kadınlarda ruh sağlığının geneli ve depresyon, olumsuz benlik, hostilite boyutlarının ön test aritmetik ortalama puanlarına göre son test aritmetik ortalama puanlarının anlamlı derecede düşük olduğu saptanmıştır. Cohen d istatistiği oruç ibadetinin ruh sağlığının kadınlardaki azalan belirtilere etkisinin genelinde (d=0.41) küçük düzeyde, depresyon boyutunda (d=0.48) küçük düzeyde, olumsuz benlik boyutunda (d=0.64) orta düzeyde, hostilite boyutunda (d=0.37) küçük düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Oruç ibadetinin ruh sağlığı üzerine etkisi kadınlarda anlamlı fark gösterirken, erkeklerde anlamlı fark göstermemesi, orucun ruh sağlığı belirtileri üzerinde etkisinin cinsiyete göre farklılık gösterebileceğini ortaya koymuştur.
Amaç: Bu çalışmada apoptotik uyarıcı Fas hücre yüzey ölüm reseptörü (FAS) ve FAS ligandı genleri (FASLG) polimorfizmlerinin tekrarlayan gebelik kaybı (TGK) etiyolojisindeki yeri araştırıldı.
Gereç ve ...Yöntem: Bu vaka-kontrol çalışmasında, TGK tanısı almış 70 kadın ve kontrol grubu olarak 70 kadından genomik DNA izole edildi. Her iki gruptaki FAS -670 A>G, FAS -1377 G>A ile FASLG -124 A>G polimorfizmlerinin genomik dağılımı ve allel frekansları real-time PCR yöntemi ile belirlenerek karşılaştırıldı.
Bulgular: Çalışmamızda, FASLG -124 A>G polimorfizmi için TGK ve kontrol gruplarının genotip frekans farkının istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı. Ancak FAS −670 A>G ve FAS-1377 G>A genotipleri ile TGK arasında istatistiksel düzeyde anlamlı bir ilişki saptanmadı. FASLG −124 A>G polimorfizmi için A allelini taşıyanlarda hastalığın görülme olasılığı A allelini taşımayanlara göre 3,94 kat daha yüksek bulundu.
Sonuç: Bulgularımız, apoptozla ilişkili FASLG -124 A>G polimorfizminin TGK oluşumuna katkısı olabileceğini düşündürmektedir.
Yavuz Altıntaş, Miyase. İctihadın Modern Müslüman-Çoğunluklu Ülkelerin Aile Hukuku Reformlarındaki Rolü: Fas Örneği. Doktora Tezi, SOAS Londra Üniversitesi, Hukuk ve Sosyal Bilimler Fakültesi Hukuk ...Anabilim Dalı, İngiltere, 2018. Bu çalışmanın temel amacı ictihadın modern dönemdeki kavramsallaştırma ve hukuki temellendirmelerini analiz ederek İslam hukukunun modern Müslüman-çoğunluklu ülkelerde uygulanmasındaki rolünü araştırmaktır. Bu araştırmada ictihadın hukuk reformlarında neden ve nasıl kullanıldığı meselesinin yanı sıra uygulama esnasında hangi motivasyonlar, teknikler, formlar ve muhakeme usullerinin benimsendiği incelenmektedir. Aynı zamanda ictihadın birincil kaynaklara, yani Kur’an ve Sünnet’e dönülerek mi yoksa klasik İslam hukuk bilimi içerisinde var olan hukuki görüşlerden seçmek suretiyle mi yapıldığı analiz edilmektedir. Son olarak klasik İslam hukuk teorisi (fıkıh usûlü) kuralları ve prensiplerinin ne derece itibar gördüğü ve bunların günümüzde ictihad vasıtasıyla gerçekleştirilen reformlarda ne derece takip edildiği araştırılmaktadır. Tezin ana odak noktasını modern Müslüman-çoğunluklu ülkelerde İslam hukukunun en yaygın uygulanan yönü olması sebebiyle aile hukuku teşkil etmektedir. 2004 Fas Aile Kanunu reformlarıictihada dayanılarak uygulamaya konduğundan dolayı özellikle incelenmiştir. Tezin ana argümanı ictihadkavramının klasik ana akımdaki anlayıştan tanım, kapsam ve ictihadetme yetkisi açısından farklılık gösterse de modern dönemdeki ictihadkavramsallaştırmaları ve uygulamalarının İslam hukuku içerisinde yer alması gerektiğidir. Nitekim kavramsal bir analiz yapıldığında özellikle tarihi bağlamın sosyo-politik değişikliklerinin zemin hazırladığı çeşitli ictihadanlayışlarının ve uygulamalarının İslam hukuk tarihi içerisinde var olduğu görülmektedir. Modern dönem ictihaduygulamalarına bakıldığında çoğunun genel olarak klasik İslam hukuk teorisinin detaylı kural ve prensiplerini sıkı bir şekilde takip etmediği görülmektedir. Bununla birlikte bu uygulamalar hukuki temellendirmelerden mahrum değildir ve bazıları klasik İslam hukuk bilimi içerisinde kaynağını bulabilmektedir. Dahası bu uygulamalar iptidai de olsa meşru bir teorik çerçeve sunmaktadır.
Yavuz Altıntaş, Miyase. İctihadın Modern Müslüman-Çoğunluklu Ülkelerin Aile Hukuku Reformlarındaki Rolü: Fas Örneği. Doktora Tezi, SOAS Londra Üniversitesi, Hukuk ve Sosyal Bilimler Fakültesi Hukuk ...Anabilim Dalı, İngiltere, 2018. Bu çalışmanın temel amacı ictihadın modern dönemdeki kavramsallaştırma ve hukuki temellendirmelerini analiz ederek İslam hukukunun modern Müslüman-çoğunluklu ülkelerde uygulanmasındaki rolünü araştırmaktır. Bu araştırmada ictihadın hukuk reformlarında neden ve nasıl kullanıldığı meselesinin yanı sıra uygulama esnasında hangi motivasyonlar, teknikler, formlar ve muhakeme usullerinin benimsendiği incelenmektedir. Aynı zamanda ictihadın birincil kaynaklara, yani Kur’an ve Sünnet’e dönülerek mi yoksa klasik İslam hukuk bilimi içerisinde var olan hukuki görüşlerden seçmek suretiyle mi yapıldığı analiz edilmektedir. Son olarak klasik İslam hukuk teorisi (fıkıh usûlü) kuralları ve prensiplerinin ne derece itibar gördüğü ve bunların günümüzde ictihad vasıtasıyla gerçekleştirilen reformlarda ne derece takip edildiği araştırılmaktadır. Tezin ana odak noktasını modern Müslüman-çoğunluklu ülkelerde İslam hukukunun en yaygın uygulanan yönü olması sebebiyle aile hukuku teşkil etmektedir. 2004 Fas Aile Kanunu reformlarıictihada dayanılarak uygulamaya konduğundan dolayı özellikle incelenmiştir. Tezin ana argümanı ictihadkavramının klasik ana akımdaki anlayıştan tanım, kapsam ve ictihadetme yetkisi açısından farklılık gösterse de modern dönemdeki ictihadkavramsallaştırmaları ve uygulamalarının İslam hukuku içerisinde yer alması gerektiğidir. Nitekim kavramsal bir analiz yapıldığında özellikle tarihi bağlamın sosyo-politik değişikliklerinin zemin hazırladığı çeşitli ictihadanlayışlarının ve uygulamalarının İslam hukuk tarihi içerisinde var olduğu görülmektedir. Modern dönem ictihaduygulamalarına bakıldığında çoğunun genel olarak klasik İslam hukuk teorisinin detaylı kural ve prensiplerini sıkı bir şekilde takip etmediği görülmektedir. Bununla birlikte bu uygulamalar hukuki temellendirmelerden mahrum değildir ve bazıları klasik İslam hukuk bilimi içerisinde kaynağını bulabilmektedir. Dahası bu uygulamalar iptidai de olsa meşru bir teorik çerçeve sunmaktadır.
Bu yazıda, Fas Haseniyye Dar-ı Hadis'inde savunması yapılmış ve alınmış olan toplam 176 tane yüksek lisans ve doktora tezi, hazırlayanı yöntemi ve konusu zikredilerek toplanmıştır. Bu tezlerin sadece ...Hadis ilmiyle ilgili olmayıp diğer İslami ilimleri hatta çağdaş fikir akımlarını bile içine alan pek çok ilim dalını ilgilendirmekte olduğu görülmektedir.
Provider: - Institution: - Data provided by Europeana Collections- DW Türkçe tarafından hazırlanan ve hafta içi her gün TSİ 07.00'de Açık Radyo'da yayınlanan Güne Başlarken programı…- The Start of ...the Day program prepared by DW Turkish and broadcast on Open Radio every weekday at 07:00 BST...- All metadata published by Europeana are available free of restriction under the Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication. However, Europeana requests that you actively acknowledge and give attribution to all metadata sources including Europeana
Mağrib'in Cüneyd'i diye tanımlanan Ebu Medyen, Muhyiddin İbnü'IArabi gibi Mağrib sufılerini etkilemiştir. Muvahhidler dönemi Endülüs, Fas .ve Cezayir topraklarında hayatını sürdürmüştür. Aldığı güçlü ...· eğitimle İslami disiplinlerde saygın bir konuma ulaşmış ve bilhassa tasavvufi hayata dair yaklaşımları ile dikkat çeken bir isim olmuştur. Horasan tasavvuf geleneğinin fütüvvet anlayışını takip etmiştir. Onun . tasavvuf anlayıŞını üç ana başlık altında özetleyebiliriz: ı. Tasavvufi Ahlak Telakkisi: .Ebu Medyen bu hususta dokuz esası gerekli görür: Allah'a ulaşmayı hedefleyen müridin öncelikli olarak tövbe etmesi ve pişmanlığını arzetmesi, Kur'an ve sünnete dayalı dini anlayışının benimsenmesi, zühd sahibi olması, fakr duygusuna bürünmesi, sıdk ve ihlasa sahip olması, tevekkül etmesi, fütüvvet yoluna koyulması, sohbet ve hizmette bulunması ve adaba riayet etmesi gerekmektedir. ,_ 2. Seyr u Süluk Metodu: Bu ht.ıSU?ta da beş esasa dikkat çeker: Mürşid-i kamilin vasıfları, dervişiri sıfatları, riyazet ve mücahede, zikir ve seıiıa', seyahat etmek.. : 3. Marifet ve Varlık Nazariyes
Fas 'ın El Hüseyma şehri 10 yıl arayla 26 Mayıs 1994 ve 24 Şubat 2004 tarihlerinde meydana gelen iki deprem (Mw=6.0; Mw^-6.5) ile sarsılmıştır. Gömülü doğrultu atımlı faylarda meydana gelen bu ...depremlerde yüzey kırığı oluşmamıştır. Aktif doğrultu atımlı faylar boyunca gözlenen morfotektonik yapıların topoğrafyada çok belirgin olmaması ve sismik gözlemlerin yetersizliği nedeniyle bu iki depremin hangi faylar üzerinde oluştuğu, kinematikleri ve birbirleri arasındaki ilişki ortaya çıkartılamamıştır. Bu çalışmada Avrupa Uzay Ajansı 'nın (ESA) Envisat ve ERS uydularına ait radar görüntüleri Sentetik Açıklık Radar İnterferometrisi (InSAR) yöntemi ile işlenip bu iki depremin yeryüzünde meydana getirdiği yüzey deformasyonu farklı bakış açılarından haritalanmış ve atım dağılımları modellenmiştir. Elde edilen kosismik interferogramlar ve nihai fay modelleri depremlerin kör eşlenik faylar üzerinde meydana gelmiş olduğunu; 1994 depreminin sol yanal olup K23°D doğrultusunda, 2004 depreminin ise sağ yanal ve K45°B doğrultusunda olduğunu göstermektedir. Bu sonuç önceki araştırmalarda sismolojik analizlerden elde edilen çıkarımlar ile çelişmektedir. Son zamanlarda oluşan doğrultu atımlı faylarla ilişkili deprem aktivitesi göstermektedir ki Kuzey Afrika-Avrasya levha sınırındaki Rif bölgesi doğusunda ve batısında bindirme faylarıyla ilişkili depremlerin etkisi altındaki kuzey Cezayir ve Kadiz bölgelerinden sismotektonik açıdan farklılık göstermektedir. El Hüseyma ve civarında topoğrafyadaki hakim morfotektonik yapıların halen sıkışma rejimi ürünleri olmaları bu bölgedeki D-B yönelimli açılma ile uyumlu doğrultu atımlı tektonik rejimin yakın zamanda başladığı fikrini desteklemektedir.
We study the two North African earthquakes, May 26, 1994 (Mw=6.0) and February 24, 2004 (Mw=6.4) earthquakes that affected the Al Hoceima region of northern Morocco with the available InSAR data collected from both the ascending and descending orbits. Being the strongest earthquakes ever to be recorded instrumentally in the region, the analysis of the earthquakes has an important role in the tectonics of the region.
The Rif Cordillera belong to the E-W trending thrust-and-fold system of north Africa that results from the collision between Africa and Eurasia. The system includes the Tell Atlas mountain ranges of Algeria and Tunisia along the Mediterranean coast to the east, and forms a collision tectonics strip along the African-Eurasian plate boundary. The ongoing shortening rate between the two plates decreases towards the west from 6.3 to 2.3 mm/yr from Sicily to northern Morocco. The seismicity along the boundary is rather complex and varies significantly from west to east. The Al Hoceima sequence indicate that the Rif is being deformed under a strike-slip tectonic regime. However adjacent regions in northern Algeria to the east and the Gulf of Cadiz to the west are subject to thrust faulting. Neotectonic features of the Rif consist of the major Nekor and Jebha, NE-SW trending left-lateral strike slip faults accompanied by N-S trending normal faults that form a gra-ben-like structure east of Al Hoceima and a conjugate network of relatively small NW-SE and NE-SW strike-slip faults. The transpressive tectonics and existence of m complex fault network with different types offaulting in the Rif probably reflect the rapidly changing local tectonic regime with block rotations during the Neogene and Quaternary. Several strong earthquakes are known to have occurred in the historical times.
The exact location, kinematics and relationships between the 1994 and 2004 earthquakes are poorly known since neither of them produced surface ruptures. Using Synthetic Aperture Radar interferometry (InSAR) we mapped the surface displacement field of the two earthquakes to characterize their seismic source parameters. The availability of ascending and descending interferograms for both earthquakes allows us to constrain their rupture parameters with high confidence. We used European Space Agency's (ESA) ERS and Envisat SAR data, respectively. While the ERS Level-0 (raw) SAR data were processed using the JPL ROIJPAC software, the Envisat Level-1 (single-look) ASAR data were processed using DORIS SAR processing software, and precise satellite orbits from Delft University. The effect of topography which depends on the perpendicular separation between orbital trajectories is removed from the interferograms using the SRTM 3-arc-second (-90 m) posting digital elevation model. The interferograms were also filtered using a weighted power spectrum technique. We modelled the manually unwrapped fringes derived from the processed interferograms by using slip inversions on triangular fault patches instead of commonly used rectangular ones which enabled us to use non-planar more realistic fault models for the earthquakes.
Analysis of the interferograms and subsequent elastic modeling suggest that the two mainshocks occurred on blind conjugate strike-slip faults; the 1994 quake on a N23°E trending left-lateral and 2004 quake on a N45°W trending right-lateral fault. It is worthwhile to mention that, especially for the 2004 event, InSAR result contradicts previous inferences on the kinematics, location and rupture geometry of the earthquakes deduced from conventional analyses of seismic waveforms and aftershocks distribution which suggest a left-lateral fault plane instead of a right-lateral one.
The InSAR analysis reveals the fragmentation of the Rif Mountain throughout a complex network of conjugate blind faults consistent with the transpression tectonics along the plate boundary in North Africa. Although the two earthquakes took place in the Rif thrust-and-fold belt, the late Quaternary deformation indicates E-W extension in agreement with the NW-SE and NE-SW trending conjugate strike-slip faulting.