This study aimed to investigate the psychometric properties of the Movement Imagery Questionnaire-3 (MIQ-3) (Williams et al., 2012), among a Turkish sample. The study was conducted with 127 (97 ...women, 30 men) university students. Participants are in the 19-29 age range (Mage = 20.97, SD = 1.67). 81 of the participants (59.6%) reported that they were licenced athletes before. The questionnaire that consists of three subscales (internal-visual imagery, external-visual imagery, kinesthetic imagery), was developed to assess the imagery ability of individuals towards certain basic movements. The participants were asked to rate the level of ease/difficulty of the imagery task of these movements on a 7-point scale (1 = very hard to see/feel; 7 = very easy to see/feel). The results showed that the goodness of fit indices was satisfactory, (χ2(48) = 72.10 p = .01, CMIN/DF = 1.50, CFI = .94, TLI = .92, SRMR = .05, RMSEA = .06 (90 % CI = 0.06–0.07). 0.75 CR and 0.43 AVE values for the internal-visual imagery subscale, 0.76 CR and 0.46 AVE values for the external-visual imagery subscale, and 0.84 CR and 0.57 AVE values for the kinesthetic imagery subscale was obtained. In conclusion, we suggest that the Turkish version of the "MIQ-3" has good psychometric properties in measuring individuals' imagery ability.
Bu çalışmanın amacı, 1 elit genç güreşçilerin wellness, antrenman yükü ve nöromüsküler yorgunluk değerlerini tanımlamak ve 2 antrenman yükü ölçütleri, nöromüsküler yorgunluk ile haftalık wellness ...değerleri arasındaki ilişkileri analiz etmektir. Bu çalışmada on elit genç güreşçinin üç haftalık (21 antrenman seansı) wellness, antrenman monotonluğu, Akut kronik iş yükü oranı (AKİYO), nöromüsküler yorgunluk, algılanan yükün antrenman gerginliğinin günlük varyasyonları tanımlanmıştır. Ayrıca, antrenman yükü ölçümleri ile günlük değişkenliklerin arasındaki ilişkileri analiz edilmiştir. En yüksek antrenman günlük ortalama yük değerleri (420 arbitrary unit (A.U.)) 11. günde gözlenmiştir. Günlük ortalama antrenman yükü değerlerinin (301.95 A.U.) en düşük olduğu gün üçüncü gün olarak tespit edilmiştir. Analiz sonucunda, AKİYO ile ortalama yük (AU) arasında pozitif yönde orta düzeyde (r = 0.51, p = 0.003), antrenman monotonluğu ile ortalama yük (AU) arasında pozitif yönde çok yüksek düzeyde (r = 0.81, p <0.001) bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bunun dışında diğer tüm değişkenler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Sonuç olarak, antrenman yük değerleri, wellness ve nöromüsküler yorgunluk arasında bir ilişki olmadığı görülmüştür. Bundan dolayı, aktif dinamik sıçramanın genç elit güreşçilerde nöromüsküler yorgunluk düzeyinin belirlenmesinde bir izleme stratejisi olarak kullanılamayacağı görülmektedir. Buna göre genç elit güreşçilerin nöromüsküler yorgunluğunun belirlenmesinde üst ekstremite kaslarının baskın olduğu nöromüsküler testlerin geliştirilmesi önerilmektedir.
Bu araştırma ile futbolcuların görev yaptıkları kulüplere olan bağlılık seviyeleri ile bu seviyelerinin futbolcuların demografik özelliklerinden elde edilen değişkenlere göre ne düzeyde ...farklılaştığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın katılımcı grubunu Trabzon ili içerisinde süper lig, 2. lig, 3. lig, bölgesel amatör lig (BAL) ve amatör liglerde (1. ve 2. amatör) mücadele eden kulüplerde futbol oynayan sporcular oluşturmaktadır. Bu kulüplere ayrı ayrı gidilerek uygulama yapılmış ve 312 erkek futbolcudan veri elde edilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formunun yanında, ‘’Takım Sporcuları Örgütsel Bağlılık Ölçeği’’ kullanılmıştır. Verilerinin analizinde istatistiksel yöntem olarak t-testi, ANOVA, Tukey Çoklu Karşılaştırma, Güvenilirlik analizi ve Regresyon analizinden faydalanılmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre futbolcuların örgütsel bağlılıklarının özdeşleşme, uyuşma ve yabancılaşma boyutlarının tümünden alınan puanların ortalama değerin üzerinde olduğu; yaş, eğitim durumu, spor yapma yılı değişkenlerinin futbolcuların kulübe bağlılıkları üzerinde etkili olmadığı; medeni durum, spor yapma yılı ve lig seviyesi değişkenlerinin ise futbolcuların kulübe bağlılıkları üzerinde etkili değişkenler olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca amatör ve profesyonel futbolcuların kulüpten ve kulüp dışından elde ettikleri gelir seviyelerinin kulübe bağlılıkları üzerinde etkili bir unsur olmadığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlardan hareketle, kulübe bağlılık üzerinde etkisi gözlenen ve gözlenmeyen değişkenlerin dikkate alınarak nitel çalışmaların gerçekleştirilmesi, futbolcuların kulübe bağlılıklarını etkileyen faktörlerin altında yatan nedenlerin neler olduğunun belirlenmesi futbolcuların bağlılıkları önündeki engellerin daha belirginleşmesini sağlayacağı düşünülmektedir.
Fanatizm olgusu literatürde olumlu ve olumsuz davranışları içeren bir tür bağımlılık veya aşırılık olarak tanımlanmaktadır. Fanatizm davranışı aynı zamanda tanınmış kişi, takım, kulüp veya benzeri ...unsurlara karşı geliştirilen bir duygu durumu olarak da nitelenmektedir. Bu davranışlar spor ortamları başta olmak üzere birçok alanda kendisini göstermektedir. Özellikle geniş katılımlı spor etkinlikleri fanatizm davranışlarının incelenmesi açısından önemli bulunmaktadır. Bu nedenle araştırmada futbol seyircilerinin fanatiklik düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada “Sosyal Kimlik Teorisi”nden yararlanılmıştır. Araştırmaya Ankara ili içerisinde yer alan toplam 1000 taraftar dahil edilmiştir. Ölçme aracı olarak, demografik soruların dışında Taşmektepligil ve ark., (2015) tarafından geliştirilen 13 soru ve 2 alt boyuttan oluşan “Futbol Taraftarı Fanatiklik Ölçeği” uygulanmıştır. Veriler için gerekli olan normallik ve güvenirlik testleri yapıldıktan sonra demografik yüzdelikler verilmiş ve parametrik testlerden t-Testi ve Anova testleri uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kadın taraftarların erkeklere göre daha yüksek fanatiklik puanları aldıkları tespit edilmiştir. Aynı zamanda eğitim ve gelir düzeyi açısından istatistiksel farklar olduğu görülmüştür. Maç izleme ortamı ve maç izlemek için tercih edilen yerler açısından da gruplar içerisinde istatistiksel anlamlı farklar olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak taraftarların fanatiklik düzeylerinin demografik değişkenler açısından farklılıklar gösterdiği tespit edilmiş olup, taraftarların fanatiklik düzeyleri yüksek bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar literatürde yayınlanmış sonuçlar ile karşılaştırılmış ve yorumlanarak gelecek araştırmalar için öneriler sunulmuştur.
Bu araştırmada Dwyer, Mudrick, Greenhalgh, LeCrom ve Drayer (2015) tarafından taraftarların takımlarına olan duygusal bağlılıklarını belirlemek amacıyla geliştirilen Spor Takımına Duygusal Bağlılık ...Ölçeği’nin (STDBÖ) Türkçeye adaptasyonunun yapılması amaçlanmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor taraftarı olan 320 kişiden oluşmaktadır. Ölçek uyarlama aşaması bir dizi adımlar izlenerek gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada ölçeğin orijinal halinin Türkçeye çeviri çalışması yapılmış ve bu aşamada yabancı diller yüksekokulunda görevli ve yurt dışı tecrübesi olan öğretim üyelerinden destek alınmıştır. STDBÖ yapısının Türkiye’deki spor takımları taraftarı örnekleminde uyumlu olup olmadığını birinci ve ikinci düzey doğrulayıcı faktör analizi (DFA) ile test edilmiştir. Gerçekleştirilen DFA sonucu yedi unsur ve iki faktörden meydana gelen ölçeğin orijinal yapısı Türk kültürü içinde uygun olduğu görülmüştür. Analiz sonucu elde edilen uyum indeksi değerleri de bunu desteklemektedir. Ayrıca ölçek maddelerinin, madde ayırt ediciliğinin tespit edilebilmesi için Bilişsel yatırım ve Duygusal yatırım alt boyutlarına ait ölçek puanları en düşük değerden en büyük değere doğru sıralanmıştır. Üstten %27’lik dilime girenler üst grup, alttan %27’lik dilime girenler alt grup olarak belirlenmiştir. Daha sonra maddelerin gruplar arasında (alt grup ile üst grup) farklılıkları t testi ile incelenmiş ve t değerlerinin anlamlı bulunmuştur. Bu çalışma sonucunda STDBÖ Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olarak taraftarların duygusal bağlılıklarını belirlemede kullanılabileceği söylenebilir.
Bu çalışmada, 8 haftalık mini-trambolin egzersizinin 11-12 yaş grubundaki erkek çocukların fiziksel uygunluk bileşenlerine etkisinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmaya 11-12 yaşlarında 45 erkek öğrenci ...gönüllü olarak katıldı. Bunlar Deney Grubu (DG, N=23) ve Kontrol Grubu (KG, N=22) olmak üzere iki gruba ayrıldı. DG’na 8 hafta boyunca haftada 2 gün 30 dakika mini-trambolin egzersizi uygulanırken, KG’na herhangi bir egzersiz uygulanmadı. Gruplara çalışma öncesi ve sonrası; denge, bacak kuvveti ve vücut yağ yüzdesi testleri uygulandı. Tespit edilen özellikler bakımından grupların ön ve son test ölçümlerinin karşılaştırılmasında Tekrarlanan Ölçümlü Varyans Analizi tekniği kullanıldı. Analiz sonucunda vücut yağ oranı (P=0,045) ve bacak kuvveti (P=0,000) Grup x Ön test-son test interaksiyon etkisi önemli bulundu. Dolayısıyla grupların bu özelliklere etkisi ön test ve son teste göre anlamlı farklılıklar gösterdi. Anterior/Posterior bakımından sadece grup ortalamaları arasındaki fark DG lehine anlamlı bulunmuşken (P=0,000), Medial Lateral İndeks bakımından sadece ön test-son test arasındaki fark anlamlı bulundu (P=0,004). Overall Stabilite İndeks bakımından ise ne interaksiyon etkisi (P=0,154), ne grup etkisi (P=0,078) ne de ön test-son test etkisi (P=0,234) anlamlı bulundu. Konuyla ilgili olarak farklı yaş ve denek gruplarında yapılacak daha geniş tabanlı çalışmaların yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Bu araştırma, oryantiring sporcularının zihinsel antrenman düzeyleri ile yarışma performansları arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Araştırmaya 2018-2019 sezonunda Türkiye ...Oryantiring Şampiyonasına katılan 38’i kadın (%27,9), 98’i erkek (%72,1) olmak üzere toplam 136 lisanslı oryantiring sporcusu gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmada model olarak tarama (betimsel) modeli kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak Türkçe ’ye uyarlanması Yarayan ve İlhan (2018) tarafından yapılan ‘’Sporda Zihinsel Antrenman Envanteri (SZAE)’’ ve kişisel bilgi formu kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizinde öncelikle normallik testi için çarpıklık basıklık değerlerine bakılmış, dağılımın normal olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyet değişkenine göre envanter alt boyutları arasında fark olup olmadığını belirlemek için t-testi, Spor yaşı değişkeni ile envanter alt boyutları arasındaki ilişkileri belirlemek için pearson korelasyon analizi ve uzun mesafe ve sürat yarışması derecelerinin yordanmasına ilişkin basit doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular sonucunda oryantiring sporcularının zihinsel antrenman düzeyleri ile spor yaşı ve yarışma performansı arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki tespit edilmişken cinsiyet değişkeni arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Sonuç olarak; sporda zihinsel antrenmanın sistematik ve amaçlı olarak uygulanması oryantiring yapan sporcuların performanslarına olumlu katkı sağlayabilir. Sporda zihinsel antrenman beceri ve teknikleri, ortak reçete gibi tüm sporculara uygulamak yerine, bireysel farklılar, gelişim düzeyleri ve özellikle soyut düşünebilme olgunluğuna erişmiş sporcular göz önünde bulundurularak tasarlanmalıdır.
Diğer disiplinlerde olduğu gibi spor bilimleri alanında da bilimsel çalışmaların sonuçlarının sahaya aktarılmasında bazı sınırlılıklar olduğu bilinmektedir. Birçok araştırmanın sadece yokluk ...hipotezinin test edildiği analiz sonuçları ve buna bağlı p-değeri ile rapor edilmesi, spor bilimlerinde araştırma ve uygulama arasındaki boşluğun başlıca sebebi olarak gösterilmektedir. Bazı araştırmacılar gerçek dünyada yokluk hipotezinin daima yanlış olduğunu ileri sürerek müdahale etkisinin pratikteki büyüklüğüne daha fazla odaklanılması gerektiğini savunmaktadır. Son yıllarda mevcut istatistik yaklaşımının kullanıldığı araştırma sonuçlarının etki büyüklüğü gibi pratiğe hitap eden yöntemler ile desteklenmesine sıkça vurgu yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı bilimsel çalışmalarda sıklıkla kullanılan genel istatistik yaklaşımına alternatif olabileceği ileri sürülen modelleri ve destekleyici nitelik taşıyan bazı yöntemleri incelemek ve faydalı olduğu düşünülen yöntemlerin spor bilimleri alanında yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktır. Literatürde özellikle etki büyüklüğünün rapor edilmesine ilişkin bir fikir birliği sağlanmış olsa da etki büyüklüğünün sınıflandırılmasına ilişkin bazı görüş ayrılıkları vardır. Büyüklük temelli çıkarım modeli ve Bayesci istatistik modelinin de pratikte sağladığı bazı avantajlara rağmen mevcut şartlarda kullanılan istatistik yaklaşımına bir alternatif olamayacağı daha fazla kabul görmektedir. Diğer taraftan pratikte önemli kabul edilen en küçük değişim miktarının ve hata terimlerinin vurgulandığı destekleyici yöntemlerin spor bilimlerinde pratik bir fayda sağlayacağı ileri sürülmektedir. Sonuç olarak literatürde mevcut istatistik yaklaşımına alternatif olabilecek modeller ile ilgili tartışmaların devam etmesine rağmen, yokluk hipotezinin test edildiği sonuçların (p-değeri, istatistiksel anlamlılık analizleri) pratik kullanıma ilişkin destekleyici yöntemler ile birlikte sunulmasının önemli yararlar sağladığı konusunda yaygın bir kabul oluşmuştur.
Bu araştırmanın amacı, öğretmen liderlik stili ve bazı bağımsız değişkenlere göre ortaokul öğrencilerinin beden eğitimi yatkınlıklarını incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu, 283’ü kız, 277’si ...erkek 560 ortaokul öğrencisi ve bu öğrencilerin beden eğitimi derslerini yürüten 2’si kadın, 8’i erkek 10 beden eğitimi öğretmeni oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak ‘Beden Eğitimi Yatkınlık Ölçeği’ (Öncü ve ark., 2015) ve ‘Öğretmen Liderlik Stilleri Ölçeği’nin (Deniz ve Hasançebioğlu, 2003) kullanıldığı çalışmada katılımcılardan toplanan veriler; betimsel istatistikler, MANOVA ve ANOVA kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, ortaokul öğrencilerinin beden eğitimi yatkınlıklarının orta seviyenin üzerinde olduğu tespit edilirken öğrencilerin beden eğitimi yatkınlıkları cinsiyet, sınıf, beden eğitimi öğretmeninin cinsiyeti ve öğretmen liderlik stili değişkenlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Araştırmadan elde edilen en göze çarpan sonuç; demokratik liderlik stiline sahip beden eğitimi öğretmenlerinin derslerini yürüttüğü öğrencilerin beden eğitimi yatkınlıklarının daha düşük olmasıdır.