65 yaşında bayan hasta assit nedeniyle tetkik edildi. Serum transaminaz düzeylerindeki yükseklik nedeniyle yapılan tetkiklerinde anti-HCV ve HCV-RNA pozitifliği saptandı. Parasentezle alınan assit ...mayiinin tetkikinde; serum-assit albumin farkının >1.1 g/dl olması nedeniyle ilk planda portal hipertansiyona bağlı assit düşünüldü. Ancak portal hipertansiyonun diğer bulgularının olmaması ve ayrıca assit mayi analizinde hücre sayısının 900 /mm³, %85 lenfosit hakimiyeti saptanması dikkate alınarak etiyolojide tüberküloz peritonit düşünüldü.Perkütan periton biyopsisi ile alınan materyalin histolojik incelemesinde granülomların tespit edilmesi ile tüberküloz peritonit tanısı konuldu.
Bu olguda, assit mayi analizindeki diskordansın, kronik karaciğer hastalığı ve tüberküloz peritonit gibi farklı birden fazla etiyolojik sebebin birlikteliğinde olabileceği vurgulanmıştır.
65 years old woman was investigated for ascites.
Laboratory evaluation due to increase in transaminases revealed anti- HCV and HCV-RNA positivity. Serum-ascites albumin gradient was >1.1 g/dl. Although this finding was compatible with ascites due to portal hypertension, other findings of portal hypertension were absent. And also ascitic fluid cell count (900 mm³) and lymphocyte ratio (85%) were unusual for portal hypertensive ascites. Being frequent in the region, tuberculous peritonitis in the presence of chronic liver disease was suspected. Percutaneous peritoneal biopsy demonstrated caseifying granulomas.
This case represents atypical presentation of tuberculous peritonitis in the presence of chronic liver disease.
Günümüzde tüberküloz hastalığı özellikle az gelişmiş ülkelerde başta olmak üzere tüm dünyada önemini korumaktadır. Tüberkülozla mücadelede en önemli konu basil çıkaran hastaların erken teşhisi ve ...tedavisidir. Bunun için henüz elimizde yeterince hızlı, sensitivite ve spesifisitesi yüksek, diğer taraftan ekonomik bir yöntem yoktur. Tüberküloz tanısında uygulanabilirliği araştırılan serolojik belirteçlerden biri olan adenozin deaminazın (ADA), tüberkülozlu hastaların plevral sıvılarında, beyin omurilik sıvısında, plazmasında ve serumunda aktivitesinin arttığı gösterilmiştir. Çalışmamızda tüberkülozlu olguların serum ADA değerinin, sağlıklı ve tüberküloz dışı çeşitli hastalık gruplarındaki olguların serum ADA değeri ile karşılaştırarak elde edilen sonuçların ayırıcı tanı ve tüberküloz aktivite tayinine katkısı araştırıldı. Yirmi dört akciğer tüberkülozlu, 21 tüberküloz plörezili, 15 akciğer maligniteli, 20 pnömonili ve 10 sağlıklı gönüllü olmak üzere toplam 90 olgunun serum ADA düzeyleri ölçüldü. Serum ADA düzeyinin tüberkülozlu ve non-tüberkülozlu olguların ayırımında sensitivite ve spesifisitesi sırasıyla %87.8 ve %91.1 bulundu. Serum ADA yönünden tüberkülozlu ve non-tüberkülozlu olgular arasında fark istatistiki olarak anlamlı bulundu (p<0.001). Sonuç olarak, serum ADA düzeyi ölçümünün tüberkülozun ayırıcı tanısında ve kuşkulu olgularda, aktivite tayini açısından değerli ve uygulanabilir bir yöntem olabileceği kanısına varıldı.
Tuberculosis is still a major health problem worldwide especially in underdeveloped countries. The most important part of the tuberculosis struggle is the early detection and treatment of the smear-positive cases. However we don't have a fast, sensitive, specific and economic method to manage this strategy yet. It has been shown that adenosine deaminase (ADA) which is used in the diagnosis of tuberculosis, increased in pleural fluid, cerebrospinal fluid and serum in patients with tuberculosis. In this study, the diagnostic value and contribution to disease activity of ADA levels in serum of tuberculosis patients were compared to both healthy individuals and the patients with other diseases. Serum ADA levels of 24 patients with lung tuberculosis, 21 with pleural tuberculosis, 20 with pneumonia, 15 with lung malignancy and 10 healthy individuals were measured. The sensitivity and specificity of serum ADA levels in cases with tuberculosis and cases with diseases other than tuberculosis were found 87.8% and 91.1% respectively. There was a significant difference in serum ADA levels of these two case groups (p<0.001). In conclusion, serum ADA measurement may be valuable in differential diagnosis of tuberculosis patients and in detection of disease activity in patients with possible tuberculosis.
Bu çalışmada meme tüberkülozu olan bir hastanın ultrasonografi, mamografi ve manyetik rezonans görüntüleme bulguları literatür eşliğinde gözden geçirilmiştir. Meme tüberkülozu klinik ve radyolojik ...olarak karsinomu taklit edebilen oldukça nadir görülen bir hastalıktır. Geçmişte tüberküloz geçirmiş ve memede kitle şikayeti bulunan hastalarda meme tüberkülozu ayırıcı tanıda göz önüne alınması gereken bir hastalıktır.
Ultrasound, mammography and magnetic resonance imaging findings in a patient with tuberculosis of the breast are presented and literarure is reviewed. Tuberculous mastitis is an extremely rare disease, that can present clinically and radiologically as a carcinoma. It should be considered in the differential diagnosis of a breast lump in patients with a history of previous tuberculosis.
Bu olgu sunumunda, malignite düşünülen servikal lenfadenopati (LAP)'li bir hastanın tüberküloz lenfadeniti (TLA) tanısı alması ve tedavi sonuçları anlatılmıştır. Servikal lenf nodundan ince iğne ...aspirasyonu ile alınan materyalde klasik ve radyometrik kültür yöntemleri ile üretemediğimiz ancak Ehrich Ziehl Neelsen boyaması ile saptadığımız aside dirençli bakterinin, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ve bakteriyofaj temeline dayalı FastPlaqueTB testleri ile incelenmesi sonucu "Mycobacterium tuberculosis complex" üyesi olduğu anlaşılmıştır. Bu durum, düşük bakteri sayısının bulunduğu ya da zor üreyen mikobakteri türlerinin neden olduğu ekstrapulmoner tüberküloz (EPT) olgularının tanısında sözkonusu testlerin önemini göstermektedir. Servikal lenf nodlarının insizyon ve drenajı sonrası pürülan ve kazeifiye materyali boşaltılan hastamıza, kombine primer antitüberküloz ilaç tedavisi başlanmış, ancak iki aylık tedavi sonucunda klinik olarak yeterli yanıt alınamaması üzerine antitüberküloz ilaç tedavisine önce klaritromisin, daha sonra steroid eklenmiştir. Tedavi sonucunda rekürrens görülmeksizin hastamız tamamen iyileşmiştir. Hastamızın 15 aydır hiçbir şikayeti yoktur
In this case report, diagnosis of tuberculosis lymphadenitis of a patient with cervical lymphadenopathy initially suspected malignancy, and the results of the diagnosis and the treatment were mentioned about. There was no Mycobacterium tuberculosis growth, in thin needle aspiration biopsy material by classical and radiometric culture methods, but we have detected Mycobacterium tuberculosis complex by Ehrich Ziehl Neelsen staining procedure, PCR and FastPlaqueTB test utilizes bacteriophage amplification technology. This situation has shown the importance of these tests for the diagnosis of extrapulmonary tuberculosis cases caused by low number of mycobacteria or some of fastidious mycobacterium species. After the drainage and incision of cervical lymph nodes, the purulent and caseous material were discharged and the patient was treated with primary antituberculosis drugs. Because of the insufficient clinical response at the end of two months therapy, clarithromycin and then steroid therapy were added to antituberculosis drug treatment regime. Our patient was cured completely without any recurrence at the end of therapy and she has not had any complaint since 15 months.
Tüberküloz (TB), intrasellüler bir patojen olan Mikobakterium tuberkülozis (MTB) tarafından oluşturulan kronik bir infeksiyondur. Bu çalışmada konakçıda Mikobakterium tüberkülozis enfeksiyonunda, ...serum geçiş metallerinden olan bakır (Cu) ve çinko (Zn) düzeyleri araştırıldı. Çalışma, TB tanısı için balgamda asit fast basil (ARB) ve "polymerase chain reactionu" (PCR) negatif olan sağlıklı 21 (n=21) kişiden (yaş ort; 35, 77±10,54) oluşan kontrol grubu ve balgam, plevra, bronşial alveolar lavaj ve aspirasyon sıvısında PCR, ARB vb yöntemlerle tanısı konulmuş ve henüz tedaviye başlanmamış olan 19 (n=19) (yaş ort; 31,85±7,39) kişiden oluşan hasta grubu ile yapıldı. Serumdaki Cu ve Zn düzeyleri, atomik absorbsiyon spektrofotometresi ile ölçüldü. Hasta ve kontrol gruplarının serum Cu düzeyleri sırasıyla 72.05±7.04 µg/100 mL ve 68.33±4.66 µg/100 mL olarak bulundu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p < 0,05). Hasta ve kontrol gruplarının serum Zn düzeyi ise sırasıyla 62.00±7.86 µg/100 mL ve 68.67 ± 5.84 µg/100 mL olarak bulundu ve aralarından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanamadı (p> 0,05).
Tuberculosis (TB) is a chronic infection caused by Mycobacterium tuberculosis (MTB), an intracellular pathogen. In this study, levels of copper (Cu) and zinc (Zn), which are serum transition metals, were studied in the host infected with Mycobacterium tuberculosis. Twenty one healthy subjects (mean age = 35, 77±10, 54) (n = 21) negative polymerase chain reaction (PCR) and acid fast bacilli (ARB) in sputum for tuberculosis, and 19 non-treated patients with TB (n=19) (mean age = 31, 85±7,39) diagnosed by PCR and ARB etc. in sputum, and pleural, bronchial alveolar lavage and aspiration fluid were subjected to the study. Cu and Zn levels in serum were measured by atomic absorption spectrophotometer. Cu levels in sera for the control groups and the patients were found to be 72.05±7.04 µg/100 mL and 68.33±4.66 µg/100 mL respectively, and statically there was a significant difference between them (p<0,05). Sera Zn levels for control groups and the patients were 62.00±7.86 µg/100 mL and 68.67 ± 5.84 µg/100 mL respectively, and there was no significant statistical difference between them (p>0,05).
Tüberküloz menenjit: 38 olgunun değerlendirilmesi BİTİRGEN, Mehmet; YILMAZ, Abdullah; ARIBAŞ, Emel, Türk ...
Türkiye klinikleri. Türkiye klinikeri journal of medical sciences. Tıp bilimleri dergisi,
1999, Letnik:
19, Številka:
3
Journal Article
Odprti dostop
Tüberküloz menenjit ekstrapulmoner tüberküloz formları arasında hızlı gidiş, yüksek mortalite ve kalıcı nörolojik sekeller nedeniyle önemini koruyan bir santral sinir sistemi enfeksiyonudur. Bu ...nedenle erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir.
Bu çalışmada 1993-1998 yılları arasında kliniğe yatırılarak izlenen 38 tüberküloz menenjit olgusu; öykü, klinik ve laboratuar bulguları yönünden retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların %28.9'u 15-25, %44.7'si 25-45 yaş grubunda iken, %26.3'ü 45 yaş üzerindeydi. Kliniğe kabul edildikleri sırada olguların %13'ü evre I, %52. 6'sı evre II ve %34. 2'si evre III tüberküloz menenjit olarak değerlendirilmiştir. 38 olgunun 15'inde (%39.4) şikayetler yatışından 2 hafta veya daha önce başlamış iken, 9'unda (%23.6) 3-7 gün önce başlamış idi. Beyin Omurilik Sıvısı (BOS)'nın Erlich-Ziehl-Nielsen (EZN) yöntemi ile boyanarak direk mikroskopik incelemesinde 13 olguda (%34.2) asidorezistan basil görülürken, sadece 2 olguda Mycobacterium tuberculosis kültürde üretilebilmiştir. Olguların 4'ünde (%10.5) aktif veya geçirilmiş tüberküloz ile ilgili bulgulara rastlandı. 38 olgunun 5'inde (%13.1) kalıcı sekel gelişirken 5'i (%13.1) ölmüştür.
Among extrapulmonary tuberculosis forms, tuberculosis meningitis having a rapid progress, high mortality and permanent neurological sequales, is actually a important central nervous system infection. Therefore, early diagnosis and therapy is very important.
In this study, between 1993-1998 years, 38 tuberculosis meningitis patients hospitalized in our clinic ,were evaluated retrospectively about history, clinical and laboratory findings. 28.9% of the patients were between 15-25 years, 44.7% of the patients were between 25 and 45, and 26.3% of them were 45 years old and older. In admission to the clinic ,the patients with tuberculosis meningitis were classified as stage I (13%), stage II (52.6%) and stage III (34.2%) meningitis. Among the 38 patients, in 15 individual (39.4%) the complaints begin 2 weeks or earlier and in 9 of them (23.6%) 3-7 days ago, in the investigation of cerebro spinal fluid, the staining with Erlich-Ziehl Nielsen and directly microscopically findings showed 13 (34.2%) ARB (acid resistant bacilli) positivity, and in only 2 cases Mycobacterium tuberculosis were isolated in cultured media. In 4 cases (10.5%) there were evidence of active or previous tuberculosis. 5 (13.1%) of the 38 patients recovered with permanent sequale and 5(13.1%) of them died.
Tüberküloz tedavisi sırasında karaciğer fonksiyon testleri GÜLSÜN, Abdullah; ZEHİR, İsmail; UZUN, Kürşat ...
Türkiye klinikleri. Türkiye klinikeri journal of medical sciences. Tıp bilimleri dergisi,
1999, Letnik:
19, Številka:
3
Journal Article
Odprti dostop
Antitüberküloz tedavi alan hastalarda en önemli yan etki hepatotoksisitedir. Bununla beraber tedavi alanlarda ilk ay içinde transaminazlarda geçici olarak yükselme meydana gelebilmektedir. Bu ...çalışmada antitüberküloz tedavi alan 58 hastanın tedaviyle karaciğer transaminazlarının seyrini takip etmeyi amaçladık. Bu hastaların 4 (%6,9)' ünde bulantı-kusma gibi hepatotoksisite belirtileri ile birlikte transaminazlarında yükselmeden dolayı tedaviye ara verildi ve toksisite belirtisi olmayan 54 hastanın karaciğer fonksiyonları takip edildi. Bu 58 hastanın 41'i akciğer tüberkülozlu, 13'ü tüberküloz plörezili ve 4'ü tüberküloz lenfadenitli idi. Hastaların 35'i erkek, 23'ü kadın olup yaş ortalaması 32,3±15,6 idi.
Hastaların tedavi öncesi ve sonrası 1, 3, 7, 15 ve 30. günlerde ALT, AST, total ve direkt bilurubin değerleri ölçüldü. Tedavi öncesi tüm hastaların transaminazları normal değerlerde idi. Ortalama karaciğer transaminaz değerleri tedaviden sonra 7. günde pik yaptıktan sonra 15 ve 30. günlerde ortalama değerlerde düşme gözlendi. Tb tedavisi alan 54 hastanın 25(%46.3)'inde toksisite belirtisi olmadan transaminaz seviyesinde yükselme gözlendi. Bu çalışmada transaminaz indeksi(Tİ); tedavi sonrası en yüksek transaminaz değerinin tedavi öncesi değerine oranı ile hesaplandı. Tİ 54 hastanın 6'sında Tİ ³5 idi. Bu 6 hastanın 2'sinde ise Tİ ³10 idi (tablo1). Transaminaz düzeyi yükselen hastaların hiçbirinde karaciğer toksisitesine ait belirti ve bilirubin düzeyinde anormallik yoktu.
Transaminazları yükselen 10 hastada ALT-AST değerleri normal sınırın 3-5 katı idi, fakat bu hastaların hiçbirinde hepatotoksisite belirtisi olmadığından tedaviye ara verilmeyip transaminaz takibi yapıldı. Tüm hastaların 30. günde transaminazları normal idi.
Sonuç olarak antitüberküloz tedavi alan ve hepatit markırları negatif olan hastalarda, karaciğer toksisite belirtileri olmaksızın meydana gelebilecek transaminaz yükselmelerinde tedavinin hemen kesilmemesi, hastaların takip edilmesi, transaminaz seyrine ve hepatotoksisite belirtilerine göre tedavinin kesilme kararının verilmesi düşüncesine vardık.
Hepatotoxicity is the most important side effect of antituberculosis drugs. However temporary elevations of transaminase levels are usually seen in the first month of the treatment. In this study course of transaminase levels and hepatotoxicity were evaluated in 58 patients (35 males, 23 females, mean age 32,3±15,6) with tuberculosis (41 pulmonary tb, 13 pleural tb, 4 lymphadenit tb). Treatment was stopped temporarily due to hepatotoxicity symptoms such as nausae, vomiting and transaminase elevation in four patients and these patients were excluded from the study.
Alanine aminotransfarese(ALT), aspartate aminotransaminase(AST), total and direct bilirubin values were measured before and 1, 3, 7, 15, and 30 days after treatment. All patients had normal transaminase levels before the treatment. Mean transaminase value reached to maximum level at seventh day and returned to baseline at the 30 th day of the treatment. Twenty five patients(46,3%) had asymptomatic transaminase elevations. Transaminase index(TI) was calculated as the ratio of maximum transaminase value of treatment period over pretreatment value. Transaminase index(TI) was ³5 in six patients, two of these patients TI was ³10. None of these patients with transaminase elevations had symptoms of hepatotoxicity and elevated bilirubin levels.
In ten patients with transaminase elevation, ALT and AST values were about 3-5 fold of normal up levels. Treatment was not stopped ın these patients, but transaminase levels were followed. All of the patients had normal transaminase levels at 30 th day of the treatment.
In conclusion, for patients receiving antituberculosis drugs, in the case of transaminase elevations without hepatotoxicity symptoms, with negative hepatitis markers, treatment need not be discontinued, patients must be followed up and cessation of therapy must be determined according to following transaminase values and hepatotoxicity symptoms.
