Kulkutaudilla tarkoitetaan nopeasti leviävää bakteerien tai virusten aiheuttamaa tartuntatautia, epidemiaa. Tautien historiallisen tarkastelun voi sanoa alkaneen jo tuhansia vuosia sitten. ...Eurooppalaiseen tautien historian kirjoitukseen vaikutti pitkään ateenalaisen Thukydideen yksityiskohtainen ja monipuolinen kuvaus Ateenan taudista, jota on usein kutsuttu Ateenan rutoksi. Tauti riehui Ateenassa ja muualla Kreikassa 430–426 eaa. Thukydideen kuvaus taudista ja sen yhteisöllisistä vaikutuksista toimi myöhemmin monille kulkutaudeista kirjoittaneille mallina heidän kuvatessaan oman tarkastelunsa kohteena olevaa aikakautta. Thukydides tiedostaa kulkutautien historiantutkimuksen kaikkein perustavanlaatuisimman ongelman – miten taudit ovat jälkikäteen tunnistettavissa. Vaikka Thukydideen kuvaus Ateenan taudista on yksityiskohtainen verrattuna moniin muihin antiikin aikaisiin tai myöhempiin tautikuvauksiin, niin sen perusteella taudin tunnistaminen ei ole onnistunut. Ehdolla on ollut lukuisa määrä nykyisin tunnettuja kulkutauteja, kuten pilkkukuume, tuhkarokko, isorokko ja influenssa. Yksikään niistä ei voi selittää kaikkia hänen kuvaamiaan taudin oireita, ja toisaalta kuvauksesta puuttuu oleellisia oireita määrittämään tiettyä tautia. Koska kulkutauteja on monia ja niiden tutkimushistoriassa on luonnontieteellisten menetelmien lisääntyvän käyttöönoton myötä tapahtunut merkittäviä muutoksia, käsittelen tässä artikkelissa erikseen vain eräiden historiallisesti merkittävien kulkutautien, kuten ruton, koleran ja influenssan, tutkimushistoriaa.
XIX. yüzyılda fikrin fabrikalaştırılıp hayat standartının bireysel çaba ve gayretler ile senkronize edilip, birbirinden habersiz bir hızla birlerden bir bütünlük kurulurken, bu hengâmede endemik ...hastalıkların da epidemik ve pandemik hususiyetlerle ortaya çıkması kolaylaştırılmıştır. Sistemin genel yapısına yönelik bu tehdidin tenkili de kamu sağlığına yönelik yatırımlarla gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak salgın hastalıklardan kaynaklı tehdidin kısa soluklu boyutu ile kamu sağlığını önceleyen yatırımların uzun bir sürece ihtiyaç duyması arasındaki ters orantı, alternatif yöntem ve uygulamaları gündeme taşımıştır. Kadimin ihyasına istinad eden mezkûr alternatif usullerin başında karantina usulü ve kordon uygulaması gelmiştir. Yüzyılın coğrafi açıdan en büyük sınırlarına sahip ülkelerinin başında gelen Osmanlı Devleti’nde ise her ne kadar fikrin tüten bacaları ve bu duman etrafında meydana gelmiş lakayt bütünleri olmasa da küçülen dünyanın en büyük parçalarından birini teşkil etmesi, kolera gibi salgınların tehdidine zemin oluşturmuştur. Sanayileşen ülkelerde zikredilen tehdidin tenkiline koşullandırılacak olan kamu sağlığı yatırımlarının Osmanlı Devleti’nde de söz konusu olduğu ancak mezkûr ülkelerdeki gerekçelerin Osmanlı dünyası açısından da geçerli olması, önceliğin karantina ve kordon usullerine verilmesine sebebiyet vermiştir. Bu tabloya ilişkin resmin önemli parçasını Van ve çevresinde kurulan uygulamalar oluşturmuştur. Araştırmaya konu olan bölgenin haslet ve hassasiyetleri dikkate alınarak mezkûr usul ve uygulamaların icrasına yönelik çaba ve gayretler, başta arşiv vesikaları olmak üzere ikincil kaynaklar gözden geçirilerek somutlaştırılmaya çalışılmıştır.
In October of 1970, approximately 1,500 people were ill and 52 people died of a cholera outbreak in Sağmalcılar, Istanbul. The outbreak spread over a wide area, carried through the old waterways ...passing under the garbage-laden areas near the Habipler village and the open waterways in the region of Esenler, Sagmalcilar. The spread of the disease was stopped at the end of October. During this outbreak, all patients were followed up, isolated and treated by the local healthcare workers. A wide range of immunization studies were conducted and water resources and open water zones were chlorinated. The sale of unbottled water, soft drinks and ice in the region was forbidden, and the dead, as well as cemetery grounds were limed. The houses where outbreaks had occurred were marked with yellow papers. In this study, periodical newspapers, related works and official reports of the Grand National Assembly of Turkey were used as resources. In this article, valuable lessons from the Sagmalcilar outbreak were presented and discussed through an analysis of the studies conducted during this epidemic.Key words: Cholera, epidemic, Istanbul, Turkey
Osmanlı Devleti hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için birçok usule başvurmuştur. Bunlardan biri de koleraya karşı II. Mahmud döneminde, 1831’de, ilk kez uygulanan modern karantinadır. Kolera ...ile mücadele devletin sağlık hususunda birçok teknik ve usul geliştirmesine vesile olmuştur. Karantinanın yanı sıra kalabalık mekanların dezenfekte edilmesi, çevre temizliğine özen gösterilmesi ve bu alanlara dair teftişlerin yapılması hastalıklarla mücadelede başvurulan yöntemlerdendi. Nitekim bu çalışma kapsamında ele alınan mektep tatilleri de bu önlemlerden biriydi. II. Abdülhamid dönemi hem sağlık alanındaki gelişmelerin hız kazandığı hem de okullaşma oranında en çok artışın sağlandığı yıllardır. Bu dönemde aynı zamanda göçler, savaşlar ve ticari ilişkilerin etkisiyle salgın ve bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanmıştır. Bu çalışmada II. Abdülhamid döneminde salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı bir önlem olarak mekteplerin tatil edilmesi incelenmiştir. Mekteplerin tatil edilmesine sebep olan hastalıklar çoğunlukla çiçek, kızamık, kızıl, kuş palazı gibi çocuk hastalıkları ile koleradır. Osmanlı arşiv vesikalarından hareketle örneklemi kurulan çalışmada dönemin süreli yayınları ve döneme dair literatürden de istifade edilmiştir. Böylece salgınların eğitim işleri çerçevesinde sosyal, kültürel ve günlük yaşamı etkileme niteliği tespit edilmeye çalışılmıştır.
Salgınlar ve Edebi Yansımaları Murad Kafi; Mehmet Şirin Çıkar
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
07/2020
Salgın Hastalıklar Özel Sayısı
Journal Article
Peer reviewed
Open access
Edebiyatın diğer ilimlerle kopmaz bir bağı vardır. Toplumun tüm bireylerini etkileyen ve bu yüzden de yakından takip ettiği sağlık ilimlerinde bu bağ çok bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu ...çalışmamızda amacımız özellikle salgın dönemlerinde edebiyat ile uğraşan kişilerin gönüllü bir şekilde şiir, tiyatro, hikaye ve romanlarında bu soruna yaklaşımlarını ortaya koymak olacaktır. Yer yüzünde, zaman-mekandan soyut bir şekilde hatta yayıldığı, ortaya çıktığı bölgelerde gelişmişlik düzeyini de yerle bir ederek yayılan salgın hastalık çeşitleri hep olagelmiştir. Salgının kaynağı, belirtileri, etkileri, tanım yolları ve buna karışı yapılan yanlışlar edebi sanatlarda kendini gösterir ve sanatçı dilsel tüm becerilerini kullanarak konuyla ilgili yaratıcılığını ortaya koyar. Bu çalışmada ele alınan birkaç salgın örneğinde ortaya çıktı ki, insanın rolü, salgınların ortaya çıkması ve yayılması konusunda çok fazladır. İşte tam böylesi ortamda, sanatçı kişi de sanatını, salgın dönemlerinde koruyucu gayretleri destekleme konusunda konumlandırabilir. Çok erken dönemlerde Mütenebbi’nin yazdığı Kasidetü’l-humma ve çağdaş G. G. Marquez’in Kolera Günlerinde Aşk bu duruma örnek verilebilir. Son dönemde tüm dünyayı etkisi altına alan korona salgının şimdiye kadar yaşanmış salgınlarda çok farklı etkileri olduğu açıktır. Toplumu bilinçlendirmede kendilerine görev biçen sanatçıların çalışmaları aynı zamanda yeni bir salgın edebiyatının ilk tohumu olabilecek niteliktedir.
Sistematskom obradom matičnih knjiga rođenih, vjenčanih i umrlih te Stališa duša za Veli Brgud, kao i obradom brojnih drugih povijesnih izvora, autor je prikupio mnoštvo podataka o životu, ...epidemijama i brojnim nesrećama koje su obilježile živote stanovnika ovog mjesta tijekom 19. stoljeća te ovim radom navedene podatke čini dostupnima i široj javnosti. Veli Brgud i danas se sjeća samo jedne od tih epidemija i nesreća, kolere iz 1855. godine, a na druge se potpuno zaboravilo. Prikazane su epidemije i nesreće koje oslikavaju težak život sela tijekom 19. stoljeća. Usto se upravo na primjeru kolere daje i uvid u rad tadašnjih vlasti na prevenciji i zaštiti od širenja zaraza za koji i s vremenske distance od gotovo 170 godina možemo reći da je bio učinkovit.
Cholera, although it can kill an adult through dehydration in half a day, is easily treated. Yet in 1992-93, some five hundred people died from cholera in the Orinoco Delta of eastern Venezuela. In ...some communities, a third of the adults died in a single night, as anthropologist Charles Briggs and Clara Mantini-Briggs, a Venezuelan public health physician, reveal in their frontline report. Why, they ask in this moving and thought-provoking account, did so many die near the end of the twentieth century from a bacterial infection associated with the premodern past? It was evident that the number of deaths resulted not only from inadequacies in medical services but also from the failure of public health officials to inform residents that cholera was likely to arrive. Less evident were the ways that scientists, officials, and politicians connected representations of infectious diseases with images of social inequality. In Venezuela, cholera was racialized as officials used anthropological notions of "culture" in deflecting blame away from their institutions and onto the victims themselves. The disease, the space of the Orinoco Delta, and the "indigenous ethnic group" who suffered cholera all came to seem somehow synonymous. One of the major threats to people's health worldwide is this deadly cycle of passing the blame. Carefully documenting how stigma, stories, and statistics circulate across borders, this first-rate ethnography demonstrates that the process undermines all the efforts of physicians and public health officials and at the same time contributes catastrophically to epidemics not only of cholera but also of tuberculosis, malaria, AIDS, and other killers. The authors have harnessed their own outrage over what took place during the epidemic and its aftermath in order to make clear the political and human stakes involved in the circulation of narratives, resources, and germs.
Tarihsel süreç içerisinde insanları korku ve
endişeye sevk eden salgın hastalıklar yaşanabilmiştir. Meydana geldiği toplumda
etki derecesine göre az ya da çok felakete yol açabilen salgın ...hastalıklardan biri,
hiç şüphesiz koleradır. Esas olarak Cizre’de 1890 yılı yazında zuhur eden kolera
vakası incelenmekle birlikte, mezkûr tarihten önce de yer yer kolera
vakalarının yaşandığı bilinmektedir. 1836, 1848, 1850, 1865-1866 yıllarındaki
kolera vakaları verilebilecek örneklerdir. Musul kaynaklı 1890 kolera vakası,
Cizre’yi de etkisi altına almış, çok sayıda insanın vefatına yol açmıştır. Bu
çalışmada, Osmanlı Devleti’nde birçok vilayette görülen 1890 yılı kolera vakasının
Cizre özelinde yol açtığı özellikle musap ve ölüm vakalarının yanı sıra,
koleraya karşı alınan tedbirlerin neler olduğunu belirlemek amaçlanmaktadır.
Based on numerous archival sources, newspapers, and medical records, this paper discusses and analyses cholera epidemics in Dalmatia in the mid-19th century. The level of knowledge about the disease ...and the anti-epidemic measures has been considered, especially their effectiveness and topicality in view of the existing and growing discussions about the aetiology of diseases. In the second part of the paper, the cholera epidemic in Zadar in 1849 has been analysed as a case study. Records of cholera in the registers of deaths in Zadar allow us to estimate the number and age, gender, and social structure of deaths. The epidemic lasted three months and took 62 lives. It affected both men and women, and all age groups, especially the fertile one. Given the aetiology of the disease, the most endangered and most severely affected by the epidemic were the individuals of lower social and financial status, whose living and business conditions favoured a faster, stronger, and more intensive development of the disease.