Katılım-esaslı yatırım fonları; kira sertifikaları (sukuk), gayrimenkul sertifikaları, katılım hesapları, pay senetleri, altın, kıymetli madenler vb. gibi fıkhî çerçevede belirlenen katılım finans ...esaslarına uyumlu para ve sermaye piyasası araçları üzerinden portföy varlığı oluşturulan fonlardır. Fon varlıklarına ilişkin en önemli hususlardan birisi, katılım-esaslı yatırım fonlarının portföylerine dâhil edecekleri pay senetlerinin fıkhî kaidelere uyumlu olmasıdır. Bu bağlamda, pay senedi portföye dâhil edilecek şirketin esas faaliyet alanının, fıkhî açıdan uygun olması gerekmektedir. Belirlenen standartlar çerçevesinde, esas faaliyet alanı meşru olan ancak mevzuat açısından ve/veya faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğundan kaynaklanan istisnai durumlar nedeniyle belirli bir eşiğe kadar faaliyet dışı mahzurlu geliri olan şirketlerin de pay senedinin alınıp-satılmasına fukaha tarafından uygunluk verilmiştir. Küresel boyutta ilk olarak 1987 yılında bir grup fıkıh âlimi tarafından tartışılan bu görüş, 1990’lı yıllardan itibaren çeşitli standartlar geliştirilerek daha sistematik hale getirilmiş, akabinde küresel düzeyde İslami pay piyasası endeksleri oluşturulmaya başlanmıştır. 2008 yılında da Bizim Menkul Değerler tarafından Türkiye’de katılım endeksi kurulmuştur. TKBB Danışma Kurulu tarafından 2020 yılında katılım endeksine dâhil edilebilecek şirketler için standartlar yayımlanmış, müteakiben 2021 yılında alınan karar ile birlikte, katılım endekslerinin hesaplanması ve yönetimi Borsa İstanbul’a devredilmiştir. Nitekim Türkiye’de fıkhî uyumlu pay senetlerinin listelendiği katılım endeksine ilişkin standartları belirleyen TKBB Danışma Kurulu tarafından da pay senedi yatırımlarından elde edilen mahzurlu kazançların arındırılmasının gerektiğine ilişkin görüş beyan edilmiştir. Bu bağlamda, katılım finans esasları çerçevesinde pay senedi alım-satımı yapan yatırımcılar da TKBB Danışma Kurulu tarafından yayımlanan standartlar doğrultusunda, Kamuyu Aydınlatma Platformu aracılığıyla kamuya açıklanan oranlar üzerinden mahzurlu kazançlarını arındırabilmektedir. Her ne kadar pay senetlerinin arındırılmasına yönelik bir standart oluşturulmuş olsa da katılım-esaslı yatırım fonları, alım-satımını yaptıkları pay senetlerinden doğan mahzurlu gelirleri, yatırımcılar adına arındırmamakta veya yatırımcılara arındırılması gereken oran/mahzurlu gelir tutarı hakkında bilgi sunmamaktadır. Bu çalışmada, katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin, müşteri tercihine binaen arındırılarak sosyal yardım faaliyetlerine aktarılmasına ilişkin bir öneri geliştirilmiştir. Bu bakımdan, çalışmada ilk olarak katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin arındırılmasının gerekliliğine ilişkin görüşler ele alınmıştır. Akabinde, Türkiye’de katılım-esaslı yatırım fonları piyasası incelenerek katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin potansiyel tutarı saptanmaya çalışılmış ve öneri sunumu gerçekleştirilmiştir. İncelemeler sonucunda; katılım-esaslı yatırım fonlarının varlıklarının, Türkiye’deki katılım finans varlıkları arasında en hızlı büyüyen sermaye piyasası ürünlerinden biri haline geldiği görülmüştür. Nitekim katılım-esaslı yatırım fonlarının varlıkları, Haziran 2023 itibarıyla, bir önceki yılın aynı ayına göre %193, 2023 yılı başına göre ise %75 büyüyerek 299,2 milyar TL’ye ulaşmıştır. Fon varlıkları içerisinde %8 paya sahip olan hisse senetlerinin büyüklüğü ise 23 milyar TL’ye ulaşmıştır. Buna göre, 2023 yılbaşı itibarıyla, katılım-esaslı yatırım fonlarının portföylerinde yer alan hisse senetlerinden arındırılması gereken mahzurlu gelirlerin tutarı 371,6 milyon TL olarak hesaplanmıştır. Bu tutar dikkate alındığında, katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirler, münferit hareketlerden ziyade belirli bir havuzda toplandığı takdirde deprem fonu, yardım fonu veya Afet İmar Fonu gibi çeşitli yardım fonlarına aktarılmasının daha verimli olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca arındırılması gereken miktarın belirli bir havuzda toplanmasının, sosyal yardım harcamalarına ilişkin kamu bütçesini olumlu yönde etkileyeceği değerlendirilmektedir. İslami fonların arındırılmasına ilişkin dünyadaki uygulamalara bakıldığında; bazı ülkelerde fon yöneticileri tarafından sadece arındırılması gereken miktar yatırımcıya bildirilip arındırma işlemi yatırımcı inisiyatifine bırakılırken, bazı ülkelerde ise mahzurlu kısım fon yöneticileri tarafından arındırılarak fon gelirleri yatırımcıya aktarılmaktadır. Çalışmada, fon yöneticileri tarafından gerçekleştirilecek mahzurlu gelirlerin arındırılması işlemi yatırımcı tercihine bırakılarak arındırma işlemlerinin fon yöneticileri tarafından yapılması önerilmiştir. Bu bakımdan, Türkiye’de oluşturulması düşünülen sistem, küresel örneklerden farklılaşmaktadır.
İslami sermaye piyasasının en önemli enstrümanı olarak görülen sukuk, iktisadi değer sunan bir varlık veya projenin İslami finans sözleşmeleri çerçevesinde menkul kıymetleştirilmesi olarak ...tanımlanmaktadır. Sukuk sahipleri, menkul kıymetleştirilen varlıklar üzerinden alım-satıma (murabaha), kiralamaya (icâre), vekâlet yoluyla yönetime (el-vekâle bi’l-istismar), ortak girişim (mudârebe/müşâreke) ile bir projenin hayata geçirilmesine veya vadeli üretim sözleşmeleri üzerinden üretime (istisnâ/selem) dayalı olarak gelir elde edebilmektedir. İslami finans prensiplerine uyumlu olarak farklı sözleşme yapıları üzerinden menkul kıymetleştirilen sukuk, varlık-temelli (asset-based) ve/veya varlığa-dayalı (asset-backed) olarak yapılandırılabilmektedir. Sukuk ihracının arkasında dayanak bir varlık bulunsa da çeşitli finansal risklere maruz kalmaktadır. Sukuk; kaynak kuruluş, yatırımcı ve piyasa yapısından kaynaklanan riskler gibi konvansiyonel finansal sistemdeki mevcut menkul kıymetlerin sahip olduğu risklerin yanı sıra İslami finans esasları doğrultusunda fıkhî uyum sorunu, hukuki altyapının yetersiz olması gibi ilave risklere de maruz kalmaktadır. Bu çalışmada, sukuka ilişkin riskler ele alınarak, bu risklerin gerçekleşmesi sonucunda temerrüde düşen ve sukuk piyasasında yankı uyandıran dokuz farklı vaka örneği incelenmiş ve analiz edilmiştir. İncelenen vakalardaki temerrüt durumları, kaynak kuruluşların ticari, mali ve/veya dış faktörlerden kaynaklı problemler nedeniyle, sukuk yatırımcılarına olan yükümlülüklerini tam olarak karşılayamaması ya da zamanında karşılayamaması durumunda ortaya çıkmıştır.
Katılım-esaslı yatırım fonları; kira sertifikaları (sukuk), gayrimenkul sertifikaları, katılım hesapları, pay senetleri, altın, kıymetli madenler vb. gibi fıkhî çerçevede belirlenen katılım finans ...esaslarına uyumlu para ve sermaye piyasası araçları üzerinden portföy varlığı oluşturulan fonlardır. Fon varlıklarına ilişkin en önemli hususlardan birisi, katılım-esaslı yatırım fonlarının portföylerine dâhil edecekleri pay senetlerinin fıkhî kaidelere uyumlu olmasıdır. Bu bağlamda, pay senedi portföye dâhil edilecek şirketin esas faaliyet alanının, fıkhî açıdan uygun olması gerekmektedir. Belirlenen standartlar çerçevesinde, esas faaliyet alanı meşru olan ancak mevzuat açısından ve/veya faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğundan kaynaklanan istisnai durumlar nedeniyle belirli bir eşiğe kadar faaliyet dışı mahzurlu geliri olan şirketlerin de pay senedinin alınıp-satılmasına fukaha tarafından uygunluk verilmiştir. Küresel boyutta ilk olarak 1987 yılında bir grup fıkıh âlimi tarafından tartışılan bu görüş, 1990’lı yıllardan itibaren çeşitli standartlar geliştirilerek daha sistematik hale getirilmiş, akabinde küresel düzeyde İslami pay piyasası endeksleri oluşturulmaya başlanmıştır. 2008 yılında da Bizim Menkul Değerler tarafından Türkiye’de katılım endeksi kurulmuştur. TKBB Danışma Kurulu tarafından 2020 yılında katılım endeksine dâhil edilebilecek şirketler için standartlar yayımlanmış, müteakiben 2021 yılında alınan karar ile birlikte, katılım endekslerinin hesaplanması ve yönetimi Borsa İstanbul’a devredilmiştir. Nitekim Türkiye’de fıkhî uyumlu pay senetlerinin listelendiği katılım endeksine ilişkin standartları belirleyen TKBB Danışma Kurulu tarafından da pay senedi yatırımlarından elde edilen mahzurlu kazançların arındırılmasının gerektiğine ilişkin görüş beyan edilmiştir. Bu bağlamda, katılım finans esasları çerçevesinde pay senedi alım-satımı yapan yatırımcılar da TKBB Danışma Kurulu tarafından yayımlanan standartlar doğrultusunda, Kamuyu Aydınlatma Platformu aracılığıyla kamuya açıklanan oranlar üzerinden mahzurlu kazançlarını arındırabilmektedir. Her ne kadar pay senetlerinin arındırılmasına yönelik bir standart oluşturulmuş olsa da katılım-esaslı yatırım fonları, alım-satımını yaptıkları pay senetlerinden doğan mahzurlu gelirleri, yatırımcılar adına arındırmamakta veya yatırımcılara arındırılması gereken oran/mahzurlu gelir tutarı hakkında bilgi sunmamaktadır. Bu çalışmada, katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin, müşteri tercihine binaen arındırılarak sosyal yardım faaliyetlerine aktarılmasına ilişkin bir öneri geliştirilmiştir. Bu bakımdan, çalışmada ilk olarak katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin arındırılmasının gerekliliğine ilişkin görüşler ele alınmıştır. Akabinde, Türkiye’de katılım-esaslı yatırım fonları piyasası incelenerek katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirlerin potansiyel tutarı saptanmaya çalışılmış ve öneri sunumu gerçekleştirilmiştir. İncelemeler sonucunda; katılım-esaslı yatırım fonlarının varlıklarının, Türkiye’deki katılım finans varlıkları arasında en hızlı büyüyen sermaye piyasası ürünlerinden biri haline geldiği görülmüştür. Nitekim katılım-esaslı yatırım fonlarının varlıkları, Haziran 2023 itibarıyla, bir önceki yılın aynı ayına göre %193, 2023 yılı başına göre ise %75 büyüyerek 299,2 milyar TL’ye ulaşmıştır. Fon varlıkları içerisinde %8 paya sahip olan hisse senetlerinin büyüklüğü ise 23 milyar TL’ye ulaşmıştır. Buna göre, 2023 yılbaşı itibarıyla, katılım-esaslı yatırım fonlarının portföylerinde yer alan hisse senetlerinden arındırılması gereken mahzurlu gelirlerin tutarı 371,6 milyon TL olarak hesaplanmıştır. Bu tutar dikkate alındığında, katılım-esaslı yatırım fonlarında oluşan mahzurlu gelirler, münferit hareketlerden ziyade belirli bir havuzda toplandığı takdirde deprem fonu, yardım fonu veya Afet İmar Fonu gibi çeşitli yardım fonlarına aktarılmasının daha verimli olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca arındırılması gereken miktarın belirli bir havuzda toplanmasının, sosyal yardım harcamalarına ilişkin kamu bütçesini olumlu yönde etkileyeceği değerlendirilmektedir. İslami fonların arındırılmasına ilişkin dünyadaki uygulamalara bakıldığında; bazı ülkelerde fon yöneticileri tarafından sadece arındırılması gereken miktar yatırımcıya bildirilip arındırma işlemi yatırımcı inisiyatifine bırakılırken, bazı ülkelerde ise mahzurlu kısım fon yöneticileri tarafından arındırılarak fon gelirleri yatırımcıya aktarılmaktadır. Çalışmada, fon yöneticileri tarafından gerçekleştirilecek mahzurlu gelirlerin arındırılması işlemi yatırımcı tercihine bırakılarak arındırma işlemlerinin fon yöneticileri tarafından yapılması önerilmiştir. Bu bakımdan, Türkiye’de oluşturulması düşünülen sistem, küresel örneklerden farklılaşmaktadır.
Participation-based investment funds are the investment funds that be constituted portfolio of assets through monetary and capital market instruments which are compliant with the principles of participation finance. These funds include lease certificates (sukuk), real estate certificates, participation accounts, equities, precious metals etc. One of the most important aspects regarding fund assets is that the equities to be included in the portfolios of participation-based investment funds must be in compliance with Shariah principles. Thus, the main activity areas of the company to be included in the portfolio must be suitable from Shariah perspective. Because of the exceptional circumstances arising from regulations or necessity to sustain activities, companies with legitimate main activity areas but a possessing a limited amount of non-compliant income or debt up to a certain threshold have been approved by the Shariah scholars for trading of their equities. However, it’s not permissible in Shariah for a Muslim to earn income through illegitimate means, it has been stated that the non-permissible earnings derived from prohibited sources owned by a company must be purified. The view, firstly discussed by a group of Shariah Scholars on a global scale in 1987, became more systematic with the development of various standards from the 1990s onwards. Subsequently, global Islamic stock market indices began to establish. In Türkiye side, Bizim Menkul Degerler established an Islamic participation index in 2008. TKBB Shariah Board published standards for companies that could be included in the participation index in 2020. Thereafter the calculation and management of participation indices were transferred to Borsa İstanbul with a decision taken in 2021. Thus, TKBB Shariah Board which sets the standards for the participation index listing Shariah-compliant equities in Turkey has expressed their opinions on the necessity of purifying non-permissible earnings derived from equity investments. Investors, who are trading equities within the framework of participation finance principles, can purify their non-permissible earnings based on the ratios that announced to the public via Public Disclosure Platform, in accordance with the standards published by TKBB Shariah Board. Even standards published for purification, participation-based investment funds do not purify the non-permissible earnings arising from the equities which they trade; or provide information to investors about the ratio/amount of non-permissible earnings that must be purified on behalf of the investors. In this study, a proposal has been developed for purification of non-permissible income which generated from participation-based investment funds, with consideration for customer preferences, and their allocation towards social aid activities. In this context, firstly, opinions regarding the necessity of purifying non-permissible earnings generated in participation-based funds have been discussed in this study. After that the outlook of participation-based investment funds market in Turkiye was examined, aiming to determine the potential amount of non-permissible earnings generated in these funds. The proposal regard to the subject also take part in the last section. As a result, it has been determined that the assets of participation-based investment funds have become one of the fastest-growing capital market instruments among Islamic finance assets in Turkiye. Indeed, the assets of participation-based investment funds have reached 299.2 billion TL by June 2023, growing by 193% compared to the same month of the previous year and by 75% since the beginning of 2023. The size of the equity shares, which accounted to 8% of the fund assets, has reached 23 billion TL. In this regard, the amount of non-permissible earnings, that need to be purified from the equities included in participation-based investment fund portfolios, has been calculated as 371.6 million TL as of the beginning of 2023. Considering this amount, it is believed that the non-permissible earnings generated in participation-based investment funds could be more efficiently utilized if they were aggregated into specific social aid funds (such as earthquake funds, aid funds, or disaster relief funds) rather than being handled through individual actions. Moreover, it is also considered that this could have a positive impact on the public budget concerning social aid expenditures. When examining global practices related to the purification of Islamic investment funds; it is observed that in some countries, fund managers just give to inform investors about the amount that needs to be purified, and leave the purification process to the initiative of the investors. In some other countries, the non-permissible earnings portion is purified by fund managers, and remain fund revenues are transferred to investors.
Özet: Çalışmada Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde kızların eğitiminde okulun ifade ettiği anlam araştırılmıştır. Bu çalışma nitel bir desene sahip olup dönemin kaynakları ve özellikle kız ...okullarında okutulan ders kitapları, doküman analizine göre incelenmiştir. Genel olarak okul büyük bir aile olarak görülmüştür. Okul, kızlara kalp ve akıl gözünü açarak yaradanını, dünyasını, vatanını, ailesini, nefsini ve her şeyi ona gösteren bir yer olarak ifade edilmiştir. Kızların okul sayesinde fazîlet, marifet sahibi olduğuna, dünyayı anlayabildiğine ve dinini öğrenebildiğine inanılmaktadır. Bununla beraber, insanlara öğrenmek istediği şeylerden bahseden kitabları okumak zevkini veren, birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları öğreten ve bilim hayatının ilk tecrübe meydanı olarak görülmektedir. Bu nedenle burada geçen kıymetli zamanı israf etmeden bir kızın okula devama dikkat etmesi beklenmektedir. Okuldan kaçmak kötü bir hareket olarak algılanmakta ve okul kurallarına uymanın, öğretmenlere saygı gösterilmesinin ise zaruri olduğu dile getirilmektedir. Sonuç olarak okul, o dönemde kızlar için tam bir insan olmanın öğrenildiği bir mekân olarak tanımlanmaktadır.
Bartin University Journal of Faculty of Education (BUJFED) is a international refereed journal that is published two times a year. The responsibility lies with the authors of papers
We investigated lateral thoracic and posterior thigh perforator flaps for viability, vascularization, perfusion and apoptosis in a rat model. Wistar albino rats were divided into six groups: lateral ...thoracic artery perforator flap (LTPF) sham, 3 × 2 cm
2
LTPF, 3 × 6 cm
2
LTPF, posterior thigh perforator flap (PTPF) sham, 3 × 2 cm
2
PTPF, and 3 × 6 cm
2
PTPF. Flap viability was determined on postoperative days 1 and 7. On day 7, flaps were photographed and their viability was measured using two-dimensional planimeter paper. Tissue samples were harvested for examination by histology and immunohistochemistry. Viability differences were statistically significant. Epithelial thickness, vascularity and number of fibroblasts were reduced in the 3 × 6 cm
2
groups. Neovascularization and apoptosis based on molecular tests were not significantly different among groups. Flap size and location are important factors for closure of surgical or traumatic defects. We suggest that for clinical application, wound complications will occur less frequently with perforators that nourish large areas of flaps.
Abstract Introduction The aim of this systematic review was to summarize the outcomes of in vitro studies comparing ultrasonically activated irrigation versus other irrigation techniques for removing ...calcium hydroxide (CaOH2 ) from the apical third of root canals. Methods The research question was developed according to the PICO strategy. A comprehensive literature search was performed. The Medline, Embase, and TRIP electronic databases were searched. A hand search of the reference lists of identified articles was performed to isolate relevant articles. Two reviewers critically assessed the studies against our inclusion and exclusion criteria. Evaluation of the risk of bias of the studies was performed independently by the 2 reviewers. Results After study selection, 62 were assessed for eligibility. Of these, 9 met the inclusion criteria and were included in the systematic review. Because considerable heterogeneity was found in the methodologies, it was not possible to combine the results of studies in a meta-analysis. Ultrasonically activated irrigation was found to be superior to syringe irrigation and apical negative pressure irrigation, but insufficient evidence was found to indicate its superiority over the other irrigation techniques such as sonically activated irrigation, the Self-Adjusting File, (ReDent-Nova, Ra'anana, Israel) and the RinsEndo, (Dürr Dental, Bietigheim, Germany). Conclusions On the basis of available evidence, we determined the effectiveness of ultrasonically activated irrigation compared with syringe and apical negative pressure irrigation. Because of the small sample sizes, low number of included studies, and limitations, further research is needed to confirm our results.
The basis of biometric authentication is that each person's physical and behavioural characteristics can be accurately defined. Many authentication techniques were developed over the years. Human ...gait recognition is one of these techniques. This article explores machine learning techniques for user authentication on HugaDB database which is a human gait data collection for analysis and activity recognition (Chereshnev and Kertesz-Farkas, 2017). The activities recorded in this dataset are walking, running, sitting and standing. The data were collected with devices such as wearable accelerometer and gyroscope. In total, the data describe 18 individuals, thus we considered each individual as a different class. 10 commonly used machine learning algorithms have been implemented over the HugaDB. The proposed system achieved more than 99% in accuracy via IB1, Random Forest and Bayesian Net algorithms.
Abstract Introduction Comparison was made of the clinical and radiological results of the surgical treatments of proximal femoral nail (PFN), dynamic hip screw (DHS) or proximal femoral locking ...compression plate (PF-LCP) in patients with AO 31A2.2/2.3 unstable intertrochanteric femoral fracture(ITF). Methods Evaluation was made of a total of 91 patients in respect of age, gender, time from fracture to surgery, operating time, amount of blood replacement, total hospitalisation, follow-up period, time to full weight-bearing, time to union, complications and Harris hip scores(HHS). Results A statistically significant difference was determined between the groups in respect of perioperative operating time, blood replacement and hospitalisation period with the values of the PFN group seen to be superior to those of the other two groups (p < 0.001). No significant difference was determined beween the DHS and PFN groups in respect of time to union and in the long-term HHS, both groups were seen to be superior to the PF-LCP group (p < 0.001). Full weight-bearing was statistically significantly earlier in the PFN group (p < 0.001). The numbers of implant failures was statistically significantly higher in the PF-LCP group (p < 0.001). Conclusion The new generation intra-medullar nails are easy to apply and have more successful clinical results compared to extra-medullar implants in the treatment of A2 unstable ITF. Due to the high rates of implant failure, PF-LCP should not be preferred in these fractures.
Aziz Sancar, Nobel Prize winning Turkish scientist, made several discoveries which had a major impact on molecular sciences, particularly disciplines that focus on carcinogenesis and cancer ...treatment, including molecular pathology. Cloning the photolyase gene, which was the initial step of his work on DNA repair mechanisms, discovery of the “Maxicell” method, explanation of the mechanism of nucleotide excision repair and transcription-coupled repair, discovery of “molecular matchmakers”, and mapping human excision repair genes at single nucleotide resolution constitute his major research topics. Moreover, Sancar discovered the
cryptochromes
, the clock genes in humans, in 1998, and this discovery led to substantial progress in the understanding of the circadian clock and the introduction of the concept of “chrono-chemoterapy” for more effective therapy in cancer patients. This review focuses on Aziz Sancar’s scientific studies and their reflections on molecular pathology of neoplastic diseases. While providing a new perspective for researchers working in the field of pathology and molecular pathology, this review is also an evidence of how basic sciences and clinical sciences complete each other.