İslami finans sektöründeki büyüme ve küreselleşme beraberinde şirket düzeyinde kurumsallaşma ve ulus-devlet düzeyinde düzenleme ve denetleme çabalarını getirmektedir. Modern kurumsal yönetim ...teorilerinin İslami finans kurumları için yetersiz kalması sonucu yeni bir yapılaşma ihtiyacı doğmuştur. İslami kurumsal yönetim bu ihtiyaç doğrultusunda, modern kurumsal yönetim yapısına danışma komiteleri yapısı eklenerek oluşturulmuştur. Özellikle İslami finans kuruluşlarında ortaya çıkan bu yapı, sunulacak ürünlerin İslam hukukuna uygunluğu konusunda fikir veren bir oluşumdur. Kurum bazlı danışma komiteleri haricinde ulusal düzeyde de merkezi danışma kurulları kurulmuş ve İslami finansın standartlaşması amaçlanmıştır. Bu çalışmada Bangladeş, Malezya, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Türkiye özelinde merkezi danışma kurulları incelenmiştir. Çalışmanın daha rahat anlaşılabilmesi ve ülkelerin birbirleri ile kıyaslanmasında kolaylık sağlaması açısından üç ana parça halinde incelemeler gerçekleştirilmiştir. İslami finans ile ilgili ülkelerin çıkarmış oldukları yasalar, merkezi danışma kurullarının yapıları ve kurum bazlı danışma kurullarının yapıları ülkeler için ayrı ayrı ele alınmıştır. Merkezi siyasi otorite, sivil toplum ve özel sektör arasındaki güç ilişkileri ve siyasi yapıyı oluşturma şekilleri ülkeden ülkeye değiştiği için farklı Müslüman toplumlarda Şer’i yönetim çerçevesinin farklı yapılarda oluştuğu görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın son kısmında incelenen ülkelerin siyasi otorite, sivil toplum ve özel sektör güç dengeleri arasında nereye konumlandığına dair bir sınıflama teklif edilmektedir.
Öz Bu çalışmada, döviz kuru değişimleri ile ülkenin ithalatı ve ihracatı arasındaki korelasyonun açıklanması, döviz kurundaki değişiklikler ile Türkiye'de araç ihracatındaki değişim arasındaki uzun ...vadeli korelasyonun varlığının araştırılması ve ülke ticaretinin ekonomisi üzerindeki etkisinin açıklanmasıdır. Bu amaçları gerçekleştirmek için, araştırmacı, Türkiye Merkez Bankası ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) EVDS (elektronik veri sistemi web sitesi) verilerine dayanarak araştırmacıya yaygın bir ARDL sınır test yöntemi uygulamıştır. Bu araştırmanın yapıldığı yerde, analitik örnek olay incelemesi yapılmıştır ve veriler zaman serileri kullanılarak analiz edilmiştir. Sonuçlar, döviz kurundaki dalgalanmaların, otomobil ihracatındaki eşitliklerin uzun vadeli dinamikleri üzerinde kayda değer bir etkiye sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Sosyal Bilimler içerisinde hukuk ve iktisat önemli iki ayrı bilim dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki bilim, birbirinden farklı bir yapı arz etse de ortak çalışma alanları da bulunmaktadır. ...Özel hukukun içerisinde yer alan borçlar hukuku, İktisat bilimi için çatı ve/veya temel alan mahiyetindedir. İslâm borçlar hukuku ve İslâm iktisadı alanları için de aynı durum söz konusudur. İslâm’da iktisadî-malî işlemler ve sistemler, fıkıh ilmi temelinde düzenlenmiş ve geliştirilmiştir. Bugüne kadar bu hususta pek çok eser kaleme alınmıştır. Bu anlamda Ali Muhyiddîn el-Karadâğî’nin İslâm İktisâdı Akit Teorisi bu alanda kaleme alınan ve önemli bir boşluğu dolduran eserlerden biridir.
Law and economics are two important disciplines in Social Sciences. Although these two sciences have a different structure from each other, they also have common areas of study. The law of obligations, which is included in private law, is a framework and/or basic field for economics. The same is true for Islamic law of obligations and Islamic economics. Economic-financial transactions and systems in Islam were organized and developed on the basis of the science of fiqh. To date, many works have been written on this subject. In this sense, Ali Muhyiddin al-Karadağı's Islamic Economics Contract Theory is one of the works written in this field and filling an important gap.
Editörlüğü Erhan Akkaş tarafından yapılan İslami Finansın Politik Ekonomisi: Körfez Ülkeleri Uygulaması başlıklı derleme kitap, 11 farklı bölümden oluşmakta olup her bölüm alanında uzman ...akademisyenler tarafından yazılmıştır. Teori ve uygulama olarak iki kısımda planlanan kitabın ilk kısmında 4, ikinci kısmında ise 7 bölüm yer almaktadır. Teori kısmında, İslami finans kurumlarının ortaya çıkışı, kalkınma ile ilişkileri, sosyal refaha katkıları ve kurumsal iktisatla alakası; uygulama kısmında ise KİK üyesi olan Bahreyn, BAE, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Umman’ın politik ekonomisi bağlamında İslami finans gelişimleri ortaya konmaya çalışılmıştır.
Edited by Erhan Akkaş, the compilation book titled Political Economy of Islamic Finance: The Application of Gulf Countries consists of 11 different chapters and each chapter was written by academics who are experts in their fields. The book, which is planned in two parts as theory and practice, has 4 chapters in the first part and 7 chapters in the second part. In the theory part, the emergence of Islamic financial institutions, their relationship with development, their contribution to social welfare and their relevance to institutional economics; In the application part, Islamic finance developments in the context of the political economy of Bahrain, UAE, Qatar, Kuwait, Saudi Arabia and Oman, which are members of the GCC, were tried to be revealed.
İslâm sadece inanç esasları üzerine kurulmuş din değildir. İslam dininde akâid ilkeleri temel olmakla birlikte bunun hem tamamlayıcısı hem de yansıması olarak amel-ibadet, ahlâk esasları ve muamelat ...da dinin diğer sacayaklarını oluşturmaktadır. Dolayısıyla İslam dini hayatın bütün alanlarına ilişkin her konuya temas etmektedir. Ancak metodolojik olarak her konuyu ayrıntılı olarak ele almaz. Yapısına göre kimi konular için esasları belirtmekle yetinilir. İslam dininin birinci kaynağı olan Kur’an, diğer birçok toplumsal kurumda olduğu gibi ekonomi kurumunun temel ilkelerini belirlemekle yetinmiştir. Zira Kur’an, dönemin ekonomik yapısı ve gelişimine göre farklılaşacak ekonomi kurumunun temel ilkelerini belirleyip, ayrıntılı uygulamayı dönemin ihtiyacına göre İslam toplumlarına bırakmıştır. Bu durum Kur'an'ın olaylara mucizevi bakış açısını gösterdiği gibi İslam dininin toplumsal olaylara bakış tarzını da ortaya koymaktadır.
İnsanlar, varlıklarını sürdürebilmeleri için birçok kuruma ihtiyaç duymaktadırlar. Bunlardan biri de ekonomi kurumudur. Hayatın bütün alanlarında her konuya temas eden İslam dini, insanların temel ihtiyaçlarını karşıladıkları ekonomik kurumuna da kuşkusuz temas etmektedir. Bu ilişki sonucunda ise İslam ekonomisi sistemi oluşmuştur. İslam ekonomisinde sistem, İslam hukukunun birincil kaynakları Kur’an ve Sünnet başta olmak üzere İslam’ın temel kaynaklarından beslenmektedir. İslam iktisadında sınır, İslam dininin belirlediği kapsam ve çerçevedir. Amaç bireyin ekonomik ihtiyacını karşılamak ve sorunlarını çözmekle birlikte, dünyevi ve uhrevi saadeti sağlamaktır. Hedef sadece maddi tatmin sağlamaktan ibaret olmayıp, Kur’an’ın insanlar için belirlediği yüksek gayelere ulaşmaktır. Birey, iktisadi faaliyetlerde bulunurken sadece iktisadi kurumları değil, İslam’da yer alan diğer kurumları da dikkate almalıdır. İşte burada İslam ekonomisinin temel ilkeleri devreye girmektedir. Dolayısıyla bu ilkeler, İslam ekonomik sisteminin işleyişini sağlayan birer ölçü olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.
İkinci Dünya Savaşının yıkıcı etkileriyle sarsılan başta Almanya olmak üzere bazı Batı Avrupa ülkelerinde 1950’li yıllardan itibaren büyük bir sanayileşme ve kalkınma hamlesine girişilmiştir. Ancak ...savaşta genç nüfusunun önemli bir kısmını kaybeden bu ülkeler işgücü açığını yurtdışından getirdiği insan kaynağı ile kapatmak zorunda kalmışlardır. Türkiye’deki mevcut yaşam koşullarının çok zor olduğu 1960’lı yılların başından itibaren Türkiye’den de bu ülkelere işgücü olarak çok sayıda insanımız gitmiştir. İşgücü göçünü başlatan insanlarımızın büyük çoğunluğunu eğitim düzeyi düşük, kalifiye olmayan ve kırsalda yaşayan insanlarımız oluşturmuştur. Başta ekonomik gerekçeler olmak üzere çeşitli gerekçelerle Almanya ile başlayan daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan işgücü göçünün bu baş aktörlerine kimi zaman “Almancılar” kimi zaman “Gurbetçiler” denilmiştir. Gurbetçilerimiz göçün başladığı yıllardan günümüze kadar geçen süre içerisinde hem yaşadıkları ülkelere hem de ülkemize pek çok alanda ciddi katkılar sağlamışlardır. Göç ettikleri ülkelerin işgücü açığını kapatıp o ülkelerin kalkınma hamlelerinin gerçekleşmesinde önemli rol oynarlarken ülkemize de özellikle yüksek döviz girdisi sağlayarak ülkemizin ekonomik kalkınmasında ciddi faydalar sağlamışlardır. İşgücü göçünün başladığı ilk yıllarda sayıları binlerle ifade edilen ama kısa sürede milyonları aşan gurbetçilerimizin bir bölümü de Beyşehir ve yöresinden Avrupa ülkelerine gitmişlerdir. Başlangıçta biraz para biriktirip memleketlerine dönme hayali kuran gurbetçilerimizin büyük çoğunluğu geri dönmemiş ve yıllarca sadece yılda bir kez yıllık izinlerinde doğdukları topraklara izine gelerek memleket hasretlerini gidermeye çalışmışlardır. Yıl boyu zor hayat şartlarında düşük maaşlarla çalışan gurbetçiler özellikle yaz aylarında tatil sezonunda sadece yakınları ve sevdikleri tarafından değil ülke şartlarına göre harcama gücünün yüksekliğinden dolayı çok sayıda esnaf ve tüccar tarafından da yolları gözlenen bireyler haline gelmişlerdir. Beyşehir ve yöresinden giden, yurtdışında yaşayan binlerce gurbetçi şehrin ve yörenin ekonomisine, sosyal ve kültürel gelişimine çok büyük katkılar sağlamış ve sağlamaya da devam etmektedir. Ancak yöreden yurtdışına giden gurbetçi sayısı ve yöreye sağladıkları ekonomik katkının boyutu hakkında bugüne kadar yapılmış herhangi bir araştırma ve çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmada da Beyşehir ve yöresinden yurtdışına giden gurbetçilerimizin sayısal olarak tespiti ve yöre ekonomisine katkıları araştırılmıştır.
Amaç: Bu çalışma Türkiye ekonomisinde 1971-2019 yıllarını kapsayan dönem için ekonomik büyüme ile toplam faktör verimliliği arasındaki ilişkiyi zaman serisi analiz yöntemleriyle ...araştırmaktadır.Yöntem: Birim kök test sonuçlarına göre durağan olmayan değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkiler ARDL sınır testi yaklaşımıyla incelenmektedir. Ayrıca çalışmada seriler arasındaki dinamik ilişkiler Toda-Yamamoto (1995) nedensellik testiyle sınanmaktadır. Bulgular: Eş bütünleşme test sonucuna göre değişkenlerin uzun dönemde eş bütünleşik olduğu ortaya çıkmaktadır. Uzun dönem katsayı sonuçlarına göre Türkiye ekonomisinde toplam faktör verimliliğindeki %1’lik artış büyümeyi %3 oranında arttırmaktadır. Nedensellik test sonuçları toplam faktör verimliliğinden büyümeye doğru tek yönlü nedensellik ilişkisini ortaya koymaktadır. Bulgular Türkiye ekonomisinde incelen dönem için toplam faktör verimliliğinin ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu göstermektedir. Özgünlük: İncelenen dönemde ortaya çıkan ekonomik ve politik krizlerin oluşturduğu yapısal kırılmalar, bu kırılmaları modelleyen ekonomik yöntemlerle incelenmiştir. Çalışma Türkiye ekonomisinde büyüme ve toplam faktör verimliliği arasındaki dinamik ilişkileri kapsamlı bir şekilde ele alarak literatüre katkı vermesi beklenmektedir.
Bu makalede, dijital kapitalizm çağında bir analiz bağlamı içeren “düşünce ekonomisi” kavramı ve ekonomi ve para felsefesinde kullanılan ilişkilendirme mantığı yöntemi uygulanarak çağdaş Türk-İslâm ...düşüncesinin değer üretme içeriği ölçülmeye çalışılmıştır. Küresel kapitalizm çağında yerli kültürlerin ürettikleri düşüncelerin ekonomisi bu kavram ve mantığın yanı sıra post-kolonyal teori bünyesinde değerlendirilmektedir. Adam Smith’in ekonomik analizlerinden beri olduğu kadar özellikle son on yıllarda gelişmiş felsefi ekonomi literatüründe paranın yaratımına yönelik düşünce üretme süreçleri ile paranın dağıtımı ve bölüşümüne yönelik düşünce üretme süreçleri birbirinden ayrıştırılmaktadır. Makalede önce bu yöntem ve ilişkilendirme mantığının olgusal ve felsefi içeriğine, sonra gelişmekte olan ekonomi toplumlarında üretilmiş düşünceler ile irtibatına ve son olarak çağdaş İslâm düşüncesinin mevcut ekonomik değer yönelimine yer verilmiştir. Gelişmekte olan ekonomilerde üretilmiş ve üretilmekte olan düşüncelerin özelliği, değer yaratmak yerine oluşmuş küresel değerleri yerli piyasaya aktarmak ve dolaşıma sunmak şeklindedir. Çağdaş Türk-İslâm düşüncesini temsil etmek üzere sivil ve resmi seviyeden Kur’ân-ı Kerîm merkezli üretilmiş düşüncelerin ekonomisi analiz edilmiştir. Genel çerçevesi yukarıdaki gibi olan çalışmada ekonomi ve para felsefesinde kullanılan ilişkilendirme mantığının Türk-İslâm düşüncesine uygulanmasının nedeni spekülatif düşüncenin nesnel standartlarda ölçülebilmesi gereksinimidir. Bu bağlamda post-kolonyal düşüncenin ve Türkiye’deki çağdaş İslâm düşüncesinin ekonomik değer özellikleri saptanmaya çalışılmaktadır. Adam Smith’in yanı sıra Karl Marks, John Maynard Keynes, Georg Simmel ve Ludwig von Mises’in ekonomik düşüncelerine temas edilerek, hem değer yaratma ekonomisi ile tüketim ekonomisi arasındaki farka, hem ekonominin tabiat ve onun zorunlu bir parçası olan insan yaşamındaki matematiksel geçerliliğine ve hem de düşünce ekonomisinin değer yaratma ekonomisi ve tüketim ekonomisi ile nesnel ilişkisine yer verilmektedir. Nimi Wariboko ve Jürgen von Hagen ile Michael Welker’in çalışmaları, çağdaş küresel kapitalizm toplumunda paranın ikametinin anlaşılabilmesi için kullanılmaktadır. Wariboko’nun ilişkilendirme mantığı, insana ait her mevcudiyetin ve nihayet düşüncenin ekonomik ve parasal bir aritmetiğe sahip olduğunu, hatta teolojinin bile bunun bir parçası olduğunu göstermektedir. Jürgen von Hagen ve Michael Welker’in çalışmaları, insanlar arası bütün ilişkileri ve bu ilişkilerin dolayımlarını ekonomik ve parasal bir hesapla nesnel kılarken meselenin eleştirel bir yönüne yoğunlaşmaktadır. Vivek Chibber’in çalışması, “düşünce ekonomisi” kavramını açıkça anmadığı halde madun çalışmalarının ekonomik değerini ve etkisini değerlendirerek bazı saptamalarda bulunmaktadır. Buna göre, gelişmekte olan ekonomi toplumlarında yaratıcı düşünce üretilememektedir. Türkiye’den ilk defa Oya Safinaz Erdoğdu tarafından Türkçe bir metinde ifade edilmiş olan “düşünce ekonomisi”, dijital çağ kapitalizm toplumunda nesnel bir değerlendirme içeriği olarak öne çıkmaktadır.
Turizm sektörünün Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı olarak önemli katkıları bulunmaktadır. Ancak Türkiye’de turizm sektöründe yaşanan gelişimin çevreye olumsuz etkileri olmaktadır. Çalışmada ...Türkiye’de turizme yönelik talebin çevre üzerindeki etkilerini analiz etmek için literatürden farklı olarak, çevresel bozulmayı temsilen ekolojik ayak izi değişkeni kullanılmıştır. Türkiye ekonomisinde ekolojik ayak izinin turizm üzerindeki etkisini FMOLS ve DOLS yöntemleri ile analiz etmek çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda turizmin çevre üzerindeki etkisi 1990-2016 dönemine ait yıllık verilerle değerlendirilmiştir. Elde edilen ampirik bulgular, Türkiye’de turizm sektöründe yaşanan gelişmelerin co2 emisyonunu artırdığını ve bu durumun çevresel bozulmaya yol açtığını ortaya koymaktadır. Yaşanan çevresel bozulma ise, Türkiye’de sürdürülebilir ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Buna göre, Türkiye ekonomisinde turizm sektörünün karbon ayak izi sorununu dikkate alarak büyümesi gerektiği düşünülmektedir.