Bu araştırmanın amacı, ortaokul matematik öğretmeni adaylarının sayıların öğretiminde kullandıkları gerçek hayat ilişkilendirmelerinin incelenmesidir. Bu amaçla, öğretmen adaylarının gerçek hayatla ...ilişkilendirmeyi nasıl yaptıkları, ilişkilendirme yaparken hangi bağlamları kullandıkları ve gerçek hayatla ilişkilendirme konusunda ne düşündükleri belirlenmiştir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu bir devlet üniversitesinin ilköğretim matematik öğretmenliği programına devam eden öğretmen adaylarından oluşmaktadır. Veriler gerçek hayat ilişkilendirmelerine yönelik Gainsburg’un (2008) kodlar ve içerik analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, öğretmen adayları genel olarak gerçek hayat ilişkilendirmelerinde sözel klasik problemleri ve alışveriş- ticaret bağlamlarını kullanmışlardır. Ayrıca öğretmen adaylarıyla yapılan görüşmeler sonucunda, öğretmen adaylarının sayılar konusunun gerçek hayatla ilişkilendirilerek öğretilmesi gerektiğini düşündükleri belirlenmiştir.
Matematik öğretme ve öğrenme sürecinde öğretmenlere kılavuz, öğrencilere yardımcı kaynak olan ders kitaplarındaki akıl yürütme ve ispatlama durumlarını analiz etmek, öğrencilerin akıl yürütme ve ...ispatlamayı öğrenme fırsatlarını anlamak için atılacak önemli adımlardan biridir. Bu araştırmada, Millî Eğitim Bakanlığının Eğitim Bilişim Ağından tüm öğrencilere sunduğu bir beşinci ve bir altıncı sınıf matematik ders kitabı incelenmiştir. Verilerin analizinde literatürdeki çalışmaların değerlendirme kriterleri esas alınarak araştırmacılar tarafından analitik çerçeve geliştirilmiştir. Bu kapsamda akıl yürütme ve ispat etkinlikleri, beşinci ve altıncı sınıf matematik öğrenme alanlarına, etkinliklerin amaçlarına ve olası argüman türlerine göre değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, akıl yürütme ve ispata yönelik etkinlikler, beşinci ve altıncı sınıf ders kitaplarındaki tüm etkinliklerin sırasıyla %21 ve %13’ünü oluşturmaktadır. Sonuçta, matematik ders kitabı etkinliklerinde, akıl yürütme ve ispatın ağırlıklı yer almadığı görülmüştür.
Bu araştırmada beşinci, altıncı ve yedinci sınıf düzeyindeki beceri temelli matematik sorularını incelemek amaçlanmıştır. Amaç doğrultusunda araştırmanın deseni doküman incelemesi olarak ...belirlenmiştir. Araştırmanın verileri 370 beceri temelli matematik sorusundan ibarettir. Verilerin analizinde araştırmacılar tarafından oluşturulan değerlendirme diyagramı kullanılmıştır. Bu diyagram temelde soru tipi ve içerik olmak üzere iki kola ayrılmaktadır. Soru tipi kolu sözel ve görsel olarak iki boyuta ayrılmıştır. Görsel boyutu da işlev ve biçim alt boyutlarından oluşmaktadır. İçerik kolu ise ortam ve ilişkilendirme olarak iki boyuta ayrılmaktadır. Ortam boyutu, sorunun teknolojiyle ilişkisi ile ilgili iken ilişkilendirme boyutu soruların günlük hayat, matematiğin kendi içerisinde ve disiplinler arası ilişkisi ile ilgilidir. Analizlere göre, beceri temelli soruların önemli bir kısmının görsel problemlerden oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır. Görsel sorularda en fazla resim/şekillerden yararlanılmış olup bu görseller bilgilendirici nitelikte kullanılmıştır. Sorular genellikle günlük hayatla ilişkilendirilmiştir. Bunun yanında sorularda ekseriyetle teknolojik olmayan bağlamın hâkim olduğu ortaya konmuştur.
Bu araştırma, üstün yetenekli ilkokul 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin mükemmeliyetçilik düzeylerinin, matematik kaygısını yordama gücünü incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu ...İstanbul’da üstün yeteneklilere yönelik eğitim veren iki özel eğitim kurumunun 3. ve 4. sınıfında 2017-2018 bahar yarıyılında öğrenim gören 121 öğrenci oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında, öğrencilerin matematiğe yönelik kaygı düzeylerini belirlemek amacıyla geliştirilen Matematik Kaygısı Ölçeği (Bindak, 2005) ve mükemmeliyetçilik düzeylerini belirlemek amacıyla Baş (2010) tarafından Türkçeye uyarlanan Uyumlu-Uyumsuz Mükemmeliyetçilik Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın amacı doğrultusunda, Pearson korelasyon katsayısı hesaplanmış ve doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmanın sonunda, mükemmeliyetçilik alt boyutlarından hatalara duyarlılık ve şartlı benlik saygısının matematik kaygısının anlamlı birer yordayıcısı olduğu belirlenmiştir. Söz konusu bağımsız değişkenler, birlikte, bağımlı değişken olan matematik kaygısı üzerindeki değişkenliğin %29’unu açıklamaktadır.
Son yıllarda bireylerin bilinçli ve sorumlu finansal kararlar verebilmesi için finansal okuryazarlık eğitimi konusu gündeme gelmektedir. Teknolojik ve ekonomik gelişmelerin beraberinde getirdiği ...finansal ürün çeşitliliğini, karmaşıklığı ve derinliği finansal okuryazarlık eğitimi ihtiyacını artırmaktadır. Nitekim bireylerin finansal konularda doğru kararlar alabilmesi için bu konuda yeterli bilgi ve farkındalığa sahip olmaları gerekmektedir. Bu çalışmada öncelikle finansal okuryazarlık tanımı ve boyutlarına yer verilmiştir. Erken dönemlerde finansal farkındalığın nasıl geliştiği konusunda literatürden örnekler sunulmuştur. Finansal okuryazarlık konularının matematik eğitiminde hangi bakış açılarıyla ele alınabileceğinden söz edilmiştir. Matematik öğretme ve öğrenme ortamlarında finansal okuryazarlık ile ilgili yapılan çalışmalardan örnekler sunulmuştur. Finans Eğitimi Standartları Entegreli Matematik Modeli (FESEM modeli) önerilmiş, bu modelin programda nasıl yer alabileceği konusunda önerilerde bulunulmuştur. Son olarak, finansal konuların matematik eğitimine dahili konusundaki uygulamaların ve araştırmaların neler ve nasıl olabileceğine dair önerilerde bulunulmuştur.
Bu araştırmada, ilkokul ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinin üçlü kodlama modeline göre sunulan sayısal büyüklüklerin sayı doğrusunda tahmin becerilerinin matematik başarısı, aritmetik performansı ...ve basamak değeri kavrayışı ile ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın verileri, matematik başarı testi (MBT), aritmetik performans testi (APT), basamak değeri testi (BD) ve bilgisayar yazılımı olarak hazırlanan sayı doğrusunda tahmin testleri (SDT) ile toplanılmıştır. Bilgisayar ortamındaki testler araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olup üçlü kodlama modeline göre tasarlanan sembolik, sözel ve görsel (kanonik ve rastgele çokluklar) kodlardan ve 0-10 ile 0-100 sayısal aralıklardan oluşmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunu İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan bir ilden toplam 214 ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Bulgular, üçüncü sınıf öğrencilerinin tüm testlerde sayı doğrusu üzerinde tahminlerinin ikinci sınıf öğrencilerine göre daha doğrusal olduğunu göstermektedir. Her sınıf düzeyinde MB testine göre belirlenen alt ve üst başarı grubunda yer alan öğrencilerin başarısı APT, BD, SDT 0-10 ve 0-100 açısından farklılaşmaktadır. Bu farklılaşmanın özellikle APT ve BD testleri açısından daha belirgin olduğu görülmüştür. Üçüncü sınıfta alt ve üst gruplar arasındaki başarı farkı daha da açılmaktadır. Üçlü kod modeline göre tasarlanan 0-10 tahmin aralığındaki testlerden Sözel 0-10 ve Kanonik 0-10 matematik başarısını daha çok yordamaktadır. Basamak değeri kavrayışını en çok Sembol 0-10 yordarken, aritmetik performansını en çok Kanonik nokta sayılama 0-10 yordamaktadır. 0-100 aralığındaki tahmin testlerinde ise, matematik başarısını en çok Sembol 0-100 yordarken, basamak değeri kavrayışını da Sembol 0-100 ve Rastgele nokta sayılama testleri yordamaktadır. Farklı temsil biçimleri ile öğretimin çocukların kapsamlı matematik kavrayışları açısından daha yararlı olacağı sonucuna varılabilir.
Uluslararası geniş ölçekli değerlendirmelerin temel hedeflerinden biri göre farklı ülkeler veya altgruplar arasında karşılaştırmalar yaparak eğitim politikaları veya eğitim sistemleri hakkında ...çıkarımlarda bulunmaktır. Farklı gruplar arasında karşılaştırma yapmanın temel kriterlerinden biri de ölçme değişmezliğinin sağlanmasıdır. Ölçme değişmezliği, ölçülen yapının gruplar arasında psikometrik olarak eşdeğer olduğunu göstermektedir. Ölçme değişmezliği kanıtı sunulmadan yapılan karşılaştırmalardaki farklılıklara dair iddialar güvenilmez olabilir. Bu çalışmanın amacı matematik duyuşsal özellikleri ile oluşturulan modelin cinsiyete göre ölçme değişmezliğinin sınanmasıdır. Bu amaçla TIMSS 2019 döngüsünde yer alan matematik öğrenmeyi sevme (MOS), matematik öğretiminin netliği (MON), matematik dersinde disiplinsiz davranış (MDDD), matematikte kendine güven (MKG) ve matematiğe değer verme (MDV) ölçekleri ile Matematik Duyuşsal Özellikleri Modeli oluşturulmuştur. Çalışmanın örneklemini TIMSS 2019 döngüsüne 8. Sınıf düzeyinde Türkiyeden katılan 3658 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmanın ilk bölümünde matematik duyuşsal özellikler modelinin faktör yapısını incelemek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. DFA modeli sonuçları model veri uyumunun sağlandığını göstermektedir (RMSEA=0.046, SRMR=0.051, CFI=0.973 ve TLI=0.975). Ölçme değişmezliği analizinde Çok Gruplu DFA (ÇG-DFA) analizi ile aşamalar arasında hiyerarşik olarak test edilmiştir. Bulgular, matematik duyuşsal özellikler modelinin sırasıyla yapısal, metrik, ölçek ve katı değişmezlik aşamalarını karşıladığını göstermektedir. Dolayısıyla matematik duyuşsal özellikler modelinin cinsiyete göre faktör yükleri, varyansları, hata varyansları ve kovaryansları eşdeğer olup gruplar arasında anlamlı karşılaştırmalar yapılabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Ölçme değişmezliğinin incelenmesinin ardından modelde yer alan değişkenlerin cinsiyete göre anlamlı farklılıklarını incelemek için t testi analizleri gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, MON ölçeğinde erkekler lehine, MKG ve MDDD ölçeklerinde kızlar lehine anlamlı farklılık olduğuna işaret ederken, MDV ve MOS değişkenlerinde cinsiyete göre anlamlı farklılık bulunmamaktadır.
One of the main objectives of large-scale assessments is to draw conclusions about education policies or education systems by making comparisons between different countries or subgroups. One of the main criteria for making comparisons between different groups is to satisfy measurement invariance. Measurement invariance indicates that the measured construct is psychometrically equivalent between groups. Claims of differences in comparisons without evidence of measurement invariance can be unreliable. The aim of this study was to test the measurement invariance of the model created with mathematics affective characteristics according to gender. For this purpose, the Mathematics Affective Characteristics Model was created with the scales of Like Learning Mathematics (MOS), Instructional Clarity in Mathematics Lessons (MON), Disorderly Behavior During Mathematics Lessons (MDDD), Students Confident in Mathematics (MKG) and Students Value Mathematics (MDV) in the TIMSS 2019 cycle. The sample of the study consists of 3658 students from Turkey who participated in the TIMSS 2019 cycle at the 8th grade level. In the first part of the study, Confirmatory Factor Analysis (CFA) was conducted to examine the factor structure of the mathematics affective characteristics model. DFA model results show that model data fit is reached (RMSEA=0.046, SRMR=0.051, CFI=0.973 and TLI=0.975). In the measurement invariance analysis, it was tested hierarchically between the stages with Multi-Group CFA (MG-CFA) analysis. The findings show that the mathematics affective characteristics model meets the configural, metric, scaler, and strict invariance stages, respectively. Therefore, the factor loadings, variances, error variances and covariances of the mathematics affective characteristics model were equivalent according to gender, and it was concluded that significant comparisons could be made between the groups. After examining measurement invariance, t-test analyses were conducted to examine the significant differences of the variables in the model according to gender. The results indicate that there is a significant difference in favor of boys in the MON scale, in favor of girls in the MKG and MDDD scales, while there is no significant difference in the MDV and MOS variables according to gender.
Öğretmenler eğitim sürecinde önemli bir paydaştır. Öğretmenlerin dönüt-düzeltmeye yönelik algıları eğitim aktivitelerinin düzenlenmesinde etkili olabilir. Bu bağlamda bu çalışma, matematik ve fen ...bilgisi öğretmenlerinin dönüt-düzeltmeye yönelik algılarını demografik özellikler ışığında belirlemeyi ve karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden deneysel olmayan tarama modeli ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın örneklemi ortaokullarda görev yapan toplam 398 öğretmenden oluşmaktadır. Bu öğretmenlerin 184’ü matematik ve 214’ü de fen bilgisi öğretmenidir. Veri toplama aracı olarak “Dönüt-düzeltme Algı Ölçeği” kullanılmıştır. Analizlerde frekans ve yüzde dağılımları, Mann Whitney-U testi ile Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Öğretmenlerin dönüt-düzeltmeye yönelik algıları cinsiyet, branş, yaş, mesleki kıdem ve öğrenim durumuna göre hem alt boyutlarda hem de ölçeğin tamamında anlamlı bir farklılık göstermemektedir. İleride yapılacak boylamsal çalışmalarda deneyime bağlı olarak algılardaki değişim incelenebilir.
Rönesans’ta İtalya’da ‘icad’ edilen ve resim sanatına temel oluşturan Doğrusal Perspektif geometrik bir konstrüksiyondur. Bu geometrik konstrüksiyonun ‘merkez’inde tek göze indirgenmiş bir bakış ...noktası yer almakta ve buna göre ele alınan ‘mekan’ ve mekanda yer alan tüm nesnelerin bu bakış noktasına göre görünüşleri bir yüzeyde tespit edilmektedir. Doğrusal Perspektif, sadece bir realizasyon–resmetme tekniği değil, yeni bir sanat anlayışının temelinde söz konusu olan matematik içerikli bir sanatın en önemli bir tekniği ve bu yeni sanatın bir tür sembolüdür. Rönesans sanatçısının, büyük bir merak ile yöneldiği doğayı kendi gözlemleri ile yansıtma çabasında bu teknik ona, ‘mekanın konfigürasyonu’nda (inşasında) rasyonel-akılcı belli bir temel sağlamıştı. Böylece Rönesansta tasvir etme işi, rasyonel bir çabaya dönüştürülerek uygulamalı bir bilim olarak1 görülmüş, dünyayı (mekanı) anlama-kavrama çabasında ve çözümlemesinde sanatçılar için önemli bir araç haline gelmişti. Bu yönüyle Rönesans sanatı Avrupa’da modern bilim döneminin de adeta habercisi olmuştur. Rönesans’ta sanatçılar genelde gözlemeye dayalı daha natüralist bir sanat yaklaşımını benimsemiştir. Ancak bu yaklaşımı sağlam temeller üzerine kurma endişesi ile sanatta matematiksel yaklaşım öne çıkmaya başlamıştır.