Bu araştırmada, ilkokul ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerinin üçlü kodlama modeline göre sunulan sayısal büyüklüklerin sayı doğrusunda tahmin becerilerinin matematik başarısı, aritmetik performansı ...ve basamak değeri kavrayışı ile ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın verileri, matematik başarı testi (MBT), aritmetik performans testi (APT), basamak değeri testi (BD) ve bilgisayar yazılımı olarak hazırlanan sayı doğrusunda tahmin testleri (SDT) ile toplanılmıştır. Bilgisayar ortamındaki testler araştırmacılar tarafından geliştirilmiş olup üçlü kodlama modeline göre tasarlanan sembolik, sözel ve görsel (kanonik ve rastgele çokluklar) kodlardan ve 0-10 ile 0-100 sayısal aralıklardan oluşmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunu İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan bir ilden toplam 214 ikinci ve üçüncü sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Bulgular, üçüncü sınıf öğrencilerinin tüm testlerde sayı doğrusu üzerinde tahminlerinin ikinci sınıf öğrencilerine göre daha doğrusal olduğunu göstermektedir. Her sınıf düzeyinde MB testine göre belirlenen alt ve üst başarı grubunda yer alan öğrencilerin başarısı APT, BD, SDT 0-10 ve 0-100 açısından farklılaşmaktadır. Bu farklılaşmanın özellikle APT ve BD testleri açısından daha belirgin olduğu görülmüştür. Üçüncü sınıfta alt ve üst gruplar arasındaki başarı farkı daha da açılmaktadır. Üçlü kod modeline göre tasarlanan 0-10 tahmin aralığındaki testlerden Sözel 0-10 ve Kanonik 0-10 matematik başarısını daha çok yordamaktadır. Basamak değeri kavrayışını en çok Sembol 0-10 yordarken, aritmetik performansını en çok Kanonik nokta sayılama 0-10 yordamaktadır. 0-100 aralığındaki tahmin testlerinde ise, matematik başarısını en çok Sembol 0-100 yordarken, basamak değeri kavrayışını da Sembol 0-100 ve Rastgele nokta sayılama testleri yordamaktadır. Farklı temsil biçimleri ile öğretimin çocukların kapsamlı matematik kavrayışları açısından daha yararlı olacağı sonucuna varılabilir.
Rönesans’ta İtalya’da ‘icad’ edilen ve resim sanatına temel oluşturan Doğrusal Perspektif geometrik bir konstrüksiyondur. Bu geometrik konstrüksiyonun ‘merkez’inde tek göze indirgenmiş bir bakış ...noktası yer almakta ve buna göre ele alınan ‘mekan’ ve mekanda yer alan tüm nesnelerin bu bakış noktasına göre görünüşleri bir yüzeyde tespit edilmektedir. Doğrusal Perspektif, sadece bir realizasyon–resmetme tekniği değil, yeni bir sanat anlayışının temelinde söz konusu olan matematik içerikli bir sanatın en önemli bir tekniği ve bu yeni sanatın bir tür sembolüdür. Rönesans sanatçısının, büyük bir merak ile yöneldiği doğayı kendi gözlemleri ile yansıtma çabasında bu teknik ona, ‘mekanın konfigürasyonu’nda (inşasında) rasyonel-akılcı belli bir temel sağlamıştı. Böylece Rönesansta tasvir etme işi, rasyonel bir çabaya dönüştürülerek uygulamalı bir bilim olarak1 görülmüş, dünyayı (mekanı) anlama-kavrama çabasında ve çözümlemesinde sanatçılar için önemli bir araç haline gelmişti. Bu yönüyle Rönesans sanatı Avrupa’da modern bilim döneminin de adeta habercisi olmuştur. Rönesans’ta sanatçılar genelde gözlemeye dayalı daha natüralist bir sanat yaklaşımını benimsemiştir. Ancak bu yaklaşımı sağlam temeller üzerine kurma endişesi ile sanatta matematiksel yaklaşım öne çıkmaya başlamıştır.
Bu araştırmanın amacı; okul öncesi eğitimi alan 48-72 aylık çocukların matematik becerileri ile konuşulan dil, okuma-yazma becerilerinin arasındaki ilişkiyi irdelemek, ayrıca yaş ve cinsiyete göre ...matematik ve konuşulan dil, okuma-yazma gelişimleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Araştırma ilişkisel tarama modelinde desenlenmiştir. Örneklem grubu Konya’da resmi bağımsız anaokullarından eğitim alan 234 çocuktan oluşmaktadır. Verilerin toplanmasında “TOBE-3” alt testlerinden “Matematik”, “Konuşulan Dil” ve “Okuma-Yazma” kullanılmıştır. Verilerin analizinde parametrik testlerden bağımsız gruplarda t-testi, ANOVA, Pearson Korelasyon Katsayısı ve Çoklu Doğrusal Regresyon analizi işlemleri uygulanmıştır. Araştırma sonucunda; 48-72 aylık çocukların matematik becerileri puanları ile konuşulan dil becerileri, okuma ve yazma becerileri puanları arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu; okuma ve yazma becerileri puanlarının çocukların matematik becerileri puanlarını yordadığı ancak konuşulan dil puanlarının matematik becerisi puanlarını yordamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Cinsiyetin çocukların matematik becerileri ve konuşulan dil becerilerinde anlamlı düzeyde farklılaşmadığı ancak okuma ve yazma becerilerinde kız çocuklarının daha yüksek puanlar aldıkları görülmüştür. Büyük yaş grubu lehine istatistiksel olarak farklılaşma olduğu bulgularına ulaşılmıştır.
Bu araştırmada, Türkiye’deki öğretmen ve öğretmen adaylarının matematik öğretme kaygılarının cinsiyete göre incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın verileri; ULAKBİLİM TR dizin, Google akademik, ...Türk eğitim indeksi, ASOS indeks, Yükseköğretim Kurulu Tez Merkezi ve Proquest Açık Erişim veri tabanlarında anahtar kelimelerle tarama yapılarak dâhil edilme ölçütlerine uyan Türkiye’de 2010-2021 yılları arasında yürütülen toplam 23 çalışma üzerinden toplanmıştır. Bu çalışmadan elde edilen etki büyüklüğünün hesaplanmasında, “Comprehensive Meta-Analysis” yazılımından yararlanılmıştır. Çalışmada, yayın yanlılığının olup olmadığını anlamak için ilk olarak huni saçılım grafiği incelenmiştir. Ardından yayın yanlılığının incelenmesi için Classic fail-safe N testi, Begg ve Mazumdar sıra korelasyon testi ve Egger Doğrusal Regresyon Testi kullanılmıştır. Bu analizler sonucu, yayın yanlılığının olmadığı anlaşılmıştır. Çalışma verilerinin analizinde Hedges’g katsayısı kullanılmış ve güven aralığı olarak %95 alınmıştır. Bunun yanında meta analiz yöntemiyle incelenen çalışmalar heterojen bir özellik gösterdiğinden dolayı Q (sd= 22) = 67.542, p= 0.000 çalışmaların etki büyüklükleri rastgele etkiler modeline göre hesaplanmıştır. Elde edilen analizler sonucunda, kadınlar lehine önemsiz düzeyde bir etki büyüklüğü (g=0.012) elde edilmiştir. Bununla birlikte, yapılan moderatör analizinin sonucunda cinsiyet açısından matematik öğretme kaygısının örneklem grubuna (öğretmen ve öğretmen adayı) göre anlamlı bir şekilde farklılaşmadığı belirlenmiştir. Ancak etki büyüklükleri karşılaştırıldığında matematik öğretme kaygısının öğretmenlerde erkekler lehine (g=-0.097), öğretmen adaylarında ise kadınlar lehine (g=0.051) önemsiz düzeyde etki büyüklükleri bulunmuştur.
Bu çalışmada 2015-2019 yılları arasında matematik eğitimi alanında yayınlanan ölçek geliştirme ve uyarlama makalelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. İçerik analizi yöntemi ile yürütülen araştırmada ...Türkiye’de eğitim alanında yayınlanan 25 dergide yer alan 28 ölçek geliştirme ve 16 ölçek uyarlama makalesi “Değerlendirme Formu” kullanılarak incelenmiştir. Ölçek geliştirme ve ölçek uyarlama sürecine dair örneklem seçim yöntemi, kayıp veriler gibi birçok noktada detaylı bilgi ve raporlama eksikliği olan makalelerin sayıca fazla olduğu görülmüştür. Ölçek uyarlama makalelerinde madde sayısı arttıkça örneklem büyüklüğünün arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Deneme uygulaması gerçekleştirilen makalelerin sayıca az olduğu gözlemlenmiştir. Geçerlik çalışmaları için faktör analizi, güvenirlik çalışmaları için iç tutarlık yöntemi tüm makalelerde tercih edilmiştir. Araştırmanın bulguları ilgili alan yazın ile değerlendirildiğinde ölçek geliştirme ve ölçek uyarlama sürecindeki temel adımların büyük oranda gerçekleştirildiği fakat eksiklik ve hataların olduğu, bu nedenle sürecin tamamına dair hassasiyetin arttırılması önerilmektedir.
Bu çalışmanın amacı; ilkokul matematik ders kitaplarında sınıf düzeyi, öğrenme alanı ve yayınevi türüne göre sosyal değerlere nasıl yer verildiğini incelemektir. Çalışmanın amacı doğrultusunda nitel ...araştırma yöntemlerinden biri olan açıklayıcı-tanımlayıcı durum çalışması kullanılmıştır. Veri toplamanın ilk kısmında; Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlere elektronik doküman sağlayan, www.eba.gov.tr sitesinde yer verilen matematik ders kitapları incelenmiştir. Ders kitaplarında yer alan sosyal değerlerin analiz edilmesinde nitel veri analiz tekniklerinden betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmada kullanılacak sosyal değerlerin belirlenmesi için literatürde yer alan sosyal değerlere ait sınıflandırmalardan bir çatı oluşturulmuştur. Bu araştırmanın çatısı; sevgi, saygı, sorumluluk, yardımlaşma, hoşgörü, iyilikseverlik, evrenselcilik ve nezaket sosyal değerlerinden oluşmaktadır. Veri toplamanın ikinci kısmında sınıf öğretmenlerinin matematik eğitiminde sosyal değerlere ilişkin görüşlerini almak için yarı-yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Öğretmenlerle gerçekleştirilen görüşmelerden elde edilen veriler ise içerik analiz tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda en az sosyal değere birinci sınıf düzeyinde rastlanırken, diğer üç sınıf düzeyinde ise sosyal değerlerin benzer bir şekilde dağıldığı görülmüştür. Ders kitaplarında en fazla sevgi değerine, en az ise hoşgörü değerine yer verildiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca en fazla sosyal değere “Sayılar ve İşlemler” öğrenme alanında yer verildiği görülmüştür. Sınıf öğretmenleri ise sosyal değerlere matematik kitaplarında yeterince yer verilmediğini ifade etmişlerdir.
Bu araştırma okul öncesi öğretmenlerinin sınıflarında verdikleri matematik eğitimine ve sınıf içi uygulamalarına ilişkin görüşlerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada olgu bilim ...(fenomenoloji) deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’daki resmi ve özel okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapmakta olan 35 okul öncesi öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma grubu amaçlı örnekleme yönteminden kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yöntemi ile belirlenmiştir. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış öğretmen görüşme formu ile toplanmıştır. Öğretmenlere demografik bilgi sorularının yanı sıra, sınıflarında verdikleri matematik eğitimini ve sınıf içi uygulamalarını incelemek amacıyla 11 soru yöneltilmiştir. Formda öğretmenlerin okul öncesi eğitimde matematik eğitimi denilince ne düşündükleri, çocukların okul öncesi dönemde kazanmaları gereken matematik kavramlarının ve becerilerinin neler olduğu, yaptıkları matematik etkinliklerini yeterli bulma durumları, matematik etkinliklerini uygulamada zorluk yaşama durumları ve hangi durumlarda zorluk yaşadıkları ile ilgili görüşme soruları yer almaktadır. Veriler betimsel analiz tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin çoğu matematik eğitimini; ilk olarak matematik becerileri (eşleştirme, sıralama, sınıflandırma, işlem, sayma, ölçme), matematik kavramları (sayılar, şekiller, örüntü, grafik, miktar, renkler) ve temellerinin atılması gereken bir eğitim alanı olarak düşündüklerini ifade etmişlerdir. Öğretmenlerin çoğunluğu matematik etkinliklerini haftanın 4-5 günü uyguladıklarını, sınıflarında yaptıkları matematik etkinliklerini yeterli bulduklarını ve etkinlikleri uygularken zorluk yaşamadıklarını belirtmişlerdir. Öğretmenlerin çoğu matematik eğitiminde kullandıkları yöntem ve tekniklerin gösterip yaptırma, oyun ve soru-cevap olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu araştırma okul öncesi öğretmenlerinin sınıflarında verdikleri matematik eğitimine ve sınıf içi uygulamalarına ilişkin görüşlerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada olgu bilim (fenomenoloji) deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Ankara’daki resmi ve özel okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapmakta olan 35 okul öncesi öğretmeni oluşturmaktadır. Çalışma grubu amaçlı örnekleme yönteminden kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yöntemi ile belirlenmiştir. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu ile toplanmıştır. Veriler betimsel analiz tekniği ile analiz edilmiştir. Araştırmanın sonucunda öğretmenlerin çoğunun matematik eğitimi olarak matematik becerileri (eşleştirme, sıralama, sınıflandırma, işlem, sayma, ölçme), matematik kavramları (sayılar, şekiller, örüntü, grafik, miktar, renkler) ve temellerinin atılması gereken bir eğitim olarak düşündükleri ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerin çoğunluğu; kendi okul yaşantılarındaki matematik dersini sevdikleri, matematik etkinliklerini haftanın 4-5 günü uyguladıkları, sınıflarında yaptıkları matematik etkinliklerini yeterli buldukları ve etkinlikleri uygularken zorluk yaşamadıkları yönünde görüş belirtmişlerdir. Öğretmenlerin çoğu matematik eğitiminde kullandıkları yöntem ve tekniklerin gösterip yaptırma yöntemi ve oyun tekniği olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu çalışmanın amacı, öğrencilerin birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler konusuyla ilgili hataları ve kavram yanılgılarını belirlemektir. Birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler ...konusunda öğrencilerin sahip olduğu kavram yanılgılarının ve yaptıkları hataların bilinmesi, bu konunun temel alındığı diğer konuların doğru şekilde öğrenilmesi ve öğretmenleri bu konuyla ilgili olası hatalardan ve kavram yanılgılarından haberdar etmesi bakımından önemlidir. Araştırmanın yöntemi nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modelidir. Bu araştırma Kars ilinde bulunan 3 ortaokuldaki toplam 31 tane 7.sınıf öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmacılar tarafından geliştirilen birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler konusu ile ilgili açık uçlu sorulardan oluşan başarı testi uygulanarak veriler toplanmıştır. Verilerin analizi, nitel veri analizi yaklaşımlarından betimsel analiz ile yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına bakıldığında öğrencilerin birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemler konusunda çok fazla hataya düştükleri ve kavram yanılgısına sahip oldukları görülmüştür. Hatalar ve kavram yanılgıları, türlerine göre sınıflandırılmış ve kazanım bazında incelenmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, kazanımlara göre hata ve kavram yanılgısı türlerinin değişiklik gösterdiği, örneğin “Birinci dereceden bir bilinmeyenli denklemleri çözer” kazanımına yönelik cevaplarda karşılaşılan hata türlerinin “karşı tarafa geçirme kuralına ilişkin hatalar” ile “denklem çözme kurallarının mantığını bilmeden ezberleyerek çözme” hatalarında yoğunlaştığı, aynı kazanıma ait cevaplarda karşılaşılan kavram yanılgısı türlerine bakıldığında en fazla “bilinmeyen ve değişken kavramına yönelik kavram yanılgısı” yaşandığı belirlenmiştir. Sonuçlara göre öneriler sıralanmıştır.