KOROZYON, ÇÖKELME SERTLEŞMESİ, SERTLİK Muhammet KOYUNCU; Kubilay TAŞDELEN
Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi,
12/2022, Letnik:
10, Številka:
4
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Recently, the use and production of electric vehicles has been increasing. In parallel with this increase, electric vehicle technologies are constantly developing. With the increase in the use of ...electric vehicles, the importance of BYS (Battery Management System), which controls the charge and discharge cycles of batteries, is increasing and researches are being carried out to increase their efficiency. Batteries with high energy density used in electric vehicles need to be kept under constant control. A large number of cells are used to obtain the high voltage and capacity required by electric vehicles. Each cell needs a battery management system to keep it under control. CAN (Controller Area Network) is used in BYS communication with the vehicle. In this study, the data traffic on the CAN line of the BYS used in today's electric vehicles has been analyzed. In this analysis, instant data of the battery pack is sent over the CAN line. The system includes BYS, charger and VCU (Vehicle Control Unit). An experimental setup with BYS, VCU and charger nodes was prepared and line load calculation was made on this experimental setup. Three different methods were used in the line load calculation process and the relationship of these methods with each other was compared. Different CAN speeds were used in the test stages and line load analysis was performed by changing the message sending frequencies. According to the data obtained from the prepared experimental setup, it was seen that the load of the messages on the CAN line was between 1.97% and 19.58%.
Aim: We aim to decrease readmissions with the same diagnosis within 24 hours in emergency departments when many patients are admitted, such as during a pandemic. Methods: A comparison was made ...between the quarterly and monthly increases in 2021, 2020, and 2019 during the pandemic period. The root cause analysis determined that non-branch physicians and after-hours visits contributed to the increase in readmissions to the emergency department within 24 hours. A complete digital structure in State Hospital, Hospital Information Management System level 7 has enabled standardized diagnosis by eliminating physician and branch-based differences with the decision support systems established by the Hospital Information System by utilizing digital measures. Cross-sectional and retrospective reapplication rates 2019, 2020, 2021 2nd Period (April, May, June). Quality Standards in Health Emergency Department two data sets were used as The Basic Health Statistics Module data. Result as the 2019, 2020, and 2021 monthly reapplication rates of emergency department 2nd Period (April, May, June) month comparison Application rates 2020-year 2nd Period. Looking at the same months in 2021 and 2020, it is seen that the reapplication rate decreased below 2% within 24 hours. Results: This means that the application rate has returned to pre-pandemic levels. It is aimed at making it easier and more effective to work in situations that lead to collective admissions to emergency hospital services. The same situation has been an example of similar practices within hospital services. Conclusion: The application rate returned to its status outside the pandemic period. Differences in physician-induced approaches to diagnosis and treatment were eliminated, and standardization was achieved.
Amaç: Pandemi döneminde olduğu gibi çok sayıda hastanın başvurduğu acil servislerde 24 saat içinde aynı tanı ile tekrar başvuruların azaltılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Pandemi döneminde 2021, 2020 ve 2019'daki üç aylık ve aylık artışlar arasında bir karşılaştırma yapıldı. Kök neden analizi, branş dışı hekimlerin ve mesai sonrası ziyaretlerin, 24 saat içinde acil servise yeniden başvurulardaki artışa katkıda bulunduğunu belirledi. Devlet Hastanesi, Hastane Bilgi Yönetim Sistemi seviye 7'de tamamen dijital bir yapıya kavuşmuş, dijital ölçütler kullanılarak Hastane Bilgi Sistemi ile kurulan karar destek sistemleri ile hekim ve branş bazlı farklılıklar ortadan kaldırılarak standart tanı konulması sağlanmıştır. Kesitsel ve retrospektif tekrar uygulama oranları 2019, 2020, 2021 2. Dönem (Nisan, Mayıs, Haziran). Temel Sağlık İstatistikleri Modülü verisi olarak Sağlıkta Kalite Standartları Acil Servis iki veri seti kullanılmıştır. Sonuç olarak 2019, 2020 ve 2021 yılı acil servis 2. Dönem (Nisan, Mayıs, Haziran) aylık tekrar başvuru oranları 2020 yılı 2. Dönem başvuru oranları karşılaştırılmıştır. 2021 ve 2020 yıllarında aynı aylara bakıldığında tekrar başvuru oranının 24 saat içerisinde %2'nin altına düştüğü görülmektedir. Bulgular: Bu, başvuru oranının pandemi öncesi seviyelere döndüğü anlamına gelmektedir. Acil hastane servislerine toplu başvurulara yol açan durumlarda çalışmanın daha kolay ve etkili hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Aynı durum hastane servisleri içinde de benzer uygulamalara örnek olmuştur. Sonuç: Başvuru oranı pandemi dönemi dışındaki durumuna geri dönmüştür. Tanı ve tedavide hekim kaynaklı yaklaşım farklılıkları ortadan kalkmış, standardizasyon sağlanmıştır.
Günümüzde yaygın olarak çatı yağmur suyu tahliyesi için geleneksel sistemler kullanılmaktadır. Son yıllarda, boruların tamamen dolu olarak çalışma prensibine dayalı olan sifonik drenaj sistemi ...kullanımı yaygınlaşmaktadır. Sifonik sistemdeki tam dolu akış prensibi ile geleneksel sisteme göre boru çapları azalmaktadır. Çok sayıda avantajlı özellikleri sayesinde özellikle sanayi ve ofis yapılarında bu sistem daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır. Bu çalışmada sifonik çatı yağmur suyu drenaj sistemi tasarımı örnek proje üzerinde değerlendirilmiştir. Aynı sistem geleneksel olarak da hesaplanmış ve sonuçlar maliyet açısından kıyaslanmıştır.
Günümüzde yaygın olarak çatı yağmur suyu tahliyesi için geleneksel sistemler kullanılmaktadır. Son yıllarda, boruların tamamen dolu olarak çalışma prensibine dayalı olan sifonik drenaj sistemi ...kullanımı yaygınlaşmaktadır. Sifonik sistemdeki tam dolu akış prensibi ile geleneksel sisteme göre boru çapları azalmaktadır. Çok sayıda avantajlı özellikleri sayesinde özellikle sanayi ve ofis yapılarında bu sistem daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır. Bu çalışmada sifonik çatı yağmur suyu drenaj sistemi tasarımı örnek proje üzerinde değerlendirilmiştir. Aynı sistem geleneksel olarak da hesaplanmış ve sonuçlar maliyet açısından kıyaslanmıştır.
Bugün bürokrasi hala yönetim biliminin temel inceleme konularından birisi olmayı sürdürmektedir. Bunun temel nedeni kamu yönetiminin temel örgütlenme aracı ve yöntemi olmasıdır. Weber’in ...kuramlaştırdığı bürokrasi teorisi, birçok eleştiri almasına rağmen 21. yüzyılda dahi vazgeçilemez bir şekilde hem kamu hem de özel sektörde geçerliliğine devam etmektedir. Bürokrasinin gücü iş bölümü ve uzmanlaşma temelinde kurulmasından kaynaklanmaktadır. Otoriteyi merkezileştirmekte ve etkin bir hiyerarşik yönetim yapısı oluşturmaktadır. Bu nedenle de tarihsel süreçte özellikle kamu kuruluşlarının örgütlenmesinde belirleyici tek araç olmuştur. Ancak buna rağmen bürokrasi sistem değişikliklerinde mutlaka yeniden yapılanmaya da maruz kalmaktadır. Parlamenter sistemde bürokrasi oldukça güçlüdür ve zaman zaman bu durum bürokratik vesayete kadar gitmektedir. Başkanlık sisteminde ise seçilmiş başkanın gölgesinde kalabilmektedir. Her iki sistemde de bürokrasi güçler arasındaki ilişkilere göre kendine yer bulmaktadır. Sistem değişikliğinin sık yaşandığı ülkelerde bürokraside yaşanan kurumsal ve yapısal değişim de oldukça kapsamlı olmaktadır. Eğer ülkelerde partizanlıktan uzak, tamamen profesyonelliğe dayalı bir bürokratik kariyer sistemi oluşturulmuş ise, söz konusu değişim oldukça sınırlı kalmaktadır. Bu çalışmada bürokrasinin bu değişimini ve sürekli konum aramasını, parlamenter ve başkanlık sistemlerinde nasıl gerçekleştiğini sorgulamaya çalışacağız. Bu kapsamda; bürokrasi teorisini, parlamenter ve başkanlık sistemlerini genel hatları ile ele alıp, bürokrasiyi nasıl etkilediklerini inceleyeceğiz.
Non da molto la supervisione psicoanalitica ha iniziato ad essere considerata come il momento più significativo della formazione, per il suo aspetto di lavoro sul campo che la distingue sia ...dall’analisi personale sia dai seminari teorici. Il supervisore, nella sua qualità di esperto di teoria e di clinica, si propone di suscitare nell’allievo la capacità di sviluppare un ragionamento clinico attraverso l’esperienza che fa di sé nella relazione con il paziente in un contesto di cura. Grazie alla comprensione e all’approfondimento delle proprie configurazioni, il giovane analista può cogliere quegli aspetti del paziente, strutturati su determinanti inconsci, che inizialmente sfuggono alla consapevolezza. Per svolgere questo compito, è innanzi tutto necessario che chi si accinge a svolgere l’attività di supervisore abbia chiari a sé stesso i concetti cui fa riferimento nella sua pratica clinica; inoltre, è indispensabile che solleciti le emozioni e la riflessività dell’allievo, non limitandosi a proporre la propria teoria e tanto meno le tecniche che egli stesso seguirebbe nella conduzione del caso. L’Autrice elenca poi le finalità che ritiene si debbano perseguire nell’attività di supervisione, pervenendo alla conclusione che, per essere realmente formativa, la supervisione debba trasmettere al giovane clinico un metodo di conoscenza autoriflessivo, venendo guidato a riconoscersi in ciò che dice e fa con il suo paziente.
Siyasal karar alma süreçlerinde kamu hizmetlerini düzenleyip topluma sunmada siyasi iktidar ile bürokrasi iki önemli araçtır. Bu süreçte, siyasetçiler kararları alırken, bürokratlar bu kararları ...uygulamaktadırlar. Toplumlar ve devletlerdeki gelişmelere paralel olarak değişim göstererek günümüze kadar varlığını sürdüren bürokrasi, yönetim anlayışı veya hükümet sistemi ne olursa olsun bütün devletlerde var olmuştur. Kamu yönetiminin bir aygıtı olan bürokratik yapı, Türkiye’de 1982 Anayasasıyla bürokratik vesayetin kökleşmesi neticesinde verimsiz ve ağır işleyen bir yapıya dönüşmüştür. Parlamenter sistemde toplumsal sorunların çözümünde bazı hususlarda tıkanıklıkların yaşanması ve koalisyon hükümetlerinin olumsuz etkileri yeni hükümet sistemi arayışına sebep olmuştur. Bürokrasinin hantal yapısından kurtulup etkin ve verimli bir hale kavuşturulması arzusu parlamenter sisteme yönelik tartışmalara yol açmıştır. Bu tartışmaların akabinde 16 Nisan 2017 yılında Anayasada yapılan değişiklik ile 24 Haziran 2018’de gerçekleştirilen seçim sonucunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetimine geçilmiştir. Bu sistemle, yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında toplanmış, böylece yönetimdeki çift başlılık ve bürokrasideki hantal yapı sona erdirilmek istenmiş, Cumhurbaşkanlığı siyasetin ve bürokrasinin merkezinde yeniden konumlandırılarak farklı bir sürece girilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’deki Parlamenter Sistem ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişki ele alınmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle bürokrasi ve siyasette nasıl bir dönüşüm yaşandığı değerlendirilmektedir.
Türk siyasal hayatında öteden beri var olan hükümet sistemi arayışı, 10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifi ile daha somut bir nitelik kazanmıştır. Söz konusu teklifle “Cumhurbaşkanlığı ...Sistemi” adıyla birçok yönden başkanlık sistemine benzeyen bir model önerilmiş ve 16 Nisan 2017 tarihli halkoylamasıyla kabul edilmiştir. Modelde yer alan düzenlemeler kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmıştır. Bu tartışmalarda öne çıkan konulardan biri Anayasanın 104. maddesine eklenen ve Cumhurbaşkanının yetkileri ve görevleri kısmında yer alan “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine yönelik konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir” hükmüdür. Bu çalışmanın amacı, ülkeyi kararnamelerle yönetmek, meclisi etkisiz kılmak vb. argümanlarla tartışılan bu hükmü ABD’deki uygulamayla karşılaştırmalı bir biçimde incelemektir. Bu bağlamda ABD’de “executive order” adıyla anılan başkanlık kararnamelerinin yasama-yürütme ilişkileri çerçevesinde nasıl sistematize edildiği açıklanmış ve sonrasında Türkiye için uygulanacak modelin ABD’deki ile benzer ve farklı yönleri ortaya konmuştur.
Dünyada yaşanan değişimler ve yeni yaklaşımlar doğrultusunda 20. yüzyılın ilk çeyreğinde kamu hizmeti alanında ortaya çıkan genişleme eğilimi devletin işlevlerini oldukça çoğaltmıştır. Ancak 1980’li ...yıllarda kamu hizmetlerinin daralmasıyla devlet faaliyetleri yapısal uyarlamalarla yapılmaya başlamıştır. Bu dönemden sonra devlette ve bürokraside yeni kamu yönetim anlayışı ve yönetişim uygulamaları öne çıkmaktadır. Sosyal bilimler alanında son dönemlerde kendine daha sık yer bulmaya başlayan yönetişim kavramı, temelde yönetimde asil olarak söz sahibi olmayan bireylerin, formel ya da enformel grupların hatta doğrudan yönetim ile ilgili olmayan diğer aktörlerin yönetimde söz sahibi olması anlamına gelmektedir. Yönetişim denildiğinde akla ilk gelen temel ilkeler katılım, hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkeleridir. Bu ilkeler ışığında, son günlerde ülkemizin gündeminde yer alan ve birçok kesim tarafından değerlendirilen ve tartışılan, kısa bir süre sonra ise halk oylamasına sunulacak olan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getireceği bazı köklü yenilikler olacaktır. Kısaca, yeniliklerin mevcut sistemle kıyaslanarak daha katılımcı, daha şeffaf ve daha hesap verilebilir olup olmadığı, çalışmada mevcut sistemin ve cumhurbaşkanlığı sisteminin yönetişimin temel ilkeleri bağlamında bir karşılaştırmasının yapılması amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırma değişen anayasa maddelerinin ve mevcut anayasa maddeleri arasında yönetişimin, katılım, hesap verilebilirlik ve şeffaflık gibi temel ilkelerinden hareketle hangi sistemin daha yönetişim ağırlıklı olduğunu ortaya koymayı hedeflemektedir.