Rad problematizira među slavistima (v. Bailyn 2002; Richardson 2006; Markman 2008) raširenu pretpostavku da se u hrvatskome jeziku ne pojavljuju nesročni deskriptivni sekundarni predikati obilježeni ...instrumentalom. Na temelju konstrukcija X PRONALAZI Y U STANJU Z i X TRAJE U STANJU Y demonstrira se da deskriptivi u instrumentalu – iako relativno rijetki – nisu slučajna ili iznimna pojava u hrvatskome jeziku, već pojava čija se uporaba u određenoj mjeri može predvidjeti. Oslanjajući se na korpusnu analizu glagolskih i pridjevskih klasa u dvjema ciljanim konstrukcijama te slijedeći model konstrukcijske gramatike u radu se opisuju morfosintaktička i semantička obilježja koja motiviraju uporabu deskriptivnog instrumentala.
The paper problematizes the assumption that exists among Slavists (Bailyn 2002; Richardson 2006; Markman 2008) that depictive secondary predicates in Croatian can only appear in case agreement with their controller, which excludes the possibility of depictives marked by predicate instrumental. This assumption is challenged by constructions X FINDS Y IN A STATE Z AND X ENDURES IN A STATE Y in which the appearance of depictives marked by the instrumental – although rare – can be predicted. In order to describe the classes of verbs and adjectives that are used in these two constructions as well as morphosyntactic and semantic features that motivate the continual usage of depictive instrumental case in Croatian, we rely on corpus analysis and the theoretical framework of Construction Grammar.
This article focuses on phraseological antonymy and its meaning in semantic inter-phraseological relationships, which has not yet been fully defined and researched in Slovenian phraseology. The ...author proceeds from a typology of antonyms and existing theoretical positions on phraseological antonymy and focuses on the problem of defining such relationships. A more detailed classification of antonymic phraseological expressions is also proposed. The research highlights references to antonymy in phraseological dictionaries and their significance in understanding of phraseological component parts.
Dalam kajian lingusitik relasi makna mencakup antonim, sinonim, dan polisemi. Pada praktiknya para pakar linguistik masih memperdebatkan terkait pro dan kontra sinonim dan antonim. Hal yang ...diperdebatkan ialah terkait apakah makna tersebut merupakan makna yang sama atau hanya turunan sifat semata. Penulis menggunakan metode kualitatif deskrpitif . Penulis juga menggunakan teknik simak catat dalam pengumpulan data, di mana peneliti membaca keseluruhan cerita kemudian mencatat dan menandai kata atau penggalan yang mengandung unsur relasi makna. Pada penelitian ini penulis menggunakan teknik analisis data yang berfokus pada penggunakan teknik padan dalam cerpen. Setelah menggunakan metode tersebut peneliti menemukan bentuk sinonim pada penggalan “diriku sempat tercengang saat ketika waktu malam telah tiba menghadang. Setelah datangnya sang istri ruangan samping sunyi senyap tak ada suara”. Kata sunyi dan senyap terklasifikasi ke dalam bentuk sinonim semirip. Sedangkan pada penggalan “Pada akhirnya, hingga kesekian kalinya diriku tak bisa membedakan mana batas-batas antara dunia realita, dan dunia imajinasi”. Kata realtita dan imajinasi merupakan bentuk makna yang berlawanan atau bentuk antonim oposisi kutub. Di mana realita bermakna dunia atau keadaan yang bersifa nyata. Sedangkan imajinasi merupakan keadaan yang hanya ada dalam pikiran serta bayang-bayang manusia belaka. Dua kata tersebut berlawanan secara makna.
Kata Kunci: Sinonim; Antonim; Cerpen
Predmet je rada ustvrditi međujezične odnose ekvivalencije među ‚antonimnim‘
poslovicama u hrvatskome i njemačkome jeziku. Pri tomu
se oslanjamo na tipologiju ekvivalencije koju je razradila ...kontrastivna
frazeologija i tipologizaciju antonima s aspekta strukture leksema. U
prikupljanju građe rabili smo Kontrastivni rječnik poslovica autora Pavla
Mikića i Danice Škare. Sukladno očekivanjima djelomični ekvivalenti
čine najveću skupinu među ekvivalentima u istraženoj građi, implicitni
se antonimi pojavljuju češće od eksplicitnih, složeni su antonimi zabilježeni
u jednome primjeru.
Bu çalışmada Antonin Artaud’un kıyıcı tiyatro adını verdiği tiyatro kuramı, Anadolu köy seyirlik oyunlarından saya gezme oyunu ile birlikte incelenecektir. Antonin Artaud, Batı tiyatrosunun yapısında ...önemli kırılmaları temsil eden avangart kuramın öncüleri arasında kabul edilmektedir. Sözü edilen kuramların beslendiği kaynaklara bakıldığında tiyatronun özüne dönme, ritüelistik özelliğini yeniden hatırlama, bu özden “yeni” ve “başka” bir şey oluşturma fikri üzerine temellendiği görülmektedir. Artaud’un tiyatro kuramında bu özelliklerin yanında Doğu Tiyatrosu’nun yapısal özelliklerinin etkisi açıkça görülmektedir. Ancak bu etkinin taklitten çok ortaya yeni bir biçim ve içerik koyma düşüncesi taşıdığı açıktır. Ritüellerin işlevlerini yeniden yorumlama, oyuncu-seyirci ilişkisi, bedenin sembolik ifade biçimleri Artaud’un tiyatro kuramının temelinde yer alırlar. Bu özellikleriyle tiyatronun ritüelistik yanı öne çıkmakta ve günümüz tiyatro çalışmaları için dikkate değer veriler sağlamaktadır. Artaud’un tiyatro kuramını biçimlendiren temel dayanakları Anadolu’daki birçok köy seyirlik oyununun yapısında da görmek mümkündür. Bu nedenle çalışmada yukarıda sözü edilen tiyatro kuramı ve bu kuramın biçimlenmesinde etkili olan özelliklerin belirgin biçimde görüldüğü saya gezme oyunu örnek olarak seçilmiştir. Batı’da gelişen bir tiyatro kuramı ile köy seyirlik oyunlarının benzerliğini göstermekten ziyade köy seyirlik oyunları üzerine kuramsal bir yapının oluşturulamadığına ve yeni biçimlerin alt metinlerini biçimlendirmemiş oluşuna dikkat çekmek, bu çalışmanın temel meselesini oluşturmaktadır. Günümüzde köy seyirlik oyunları üzerine yoğun bir derleme külliyatı olmasına rağmen bu oyunların özgün ve kendi bağlamında biçimlenen tiyatro kuramları üretmemiş olmaları dikkat çekici ve sorgulanması gereken bir durumdur. Bu nedenle çalışmada köy seyirlik oyunlarının biçim ve içerik açısından Batı’da biçimlenmiş bir kurama etkilerini irdelemenin yeni fikirler üretebilmek açısından farkındalık yaratacağı düşünülmektedir.
Sigmund Freud’un 1900 yılında “Düşlerin Yorumu” isimli eserinin yayınlanmasından sonra yalnızca bilim dünyasında değil, sanatsal çalışmalarında yeni bir form kazanmaya başladığı görülmektedir. ...Yönetmen kavramının vücut bulması ile birlikte özellikle oyunculuk sanatında yeni yöntemlerin geliştiği ve oyuncu kavramına yaklaşım şeklinin değiştiği gözlemlenmektedir. Sistemli bir oyunculuk tekniğinin ilk geliştiricisi olarak kabul edilen Stanislavsky’nin “en iyi öğrencim” dediği Michael Chekhov, kendi yöntemini geliştirirken; daha önce benzerine rastlanmamış bir kavramın da öncüsü olmayı başarır. “Psikolojik Jest” olarak tanımladığı bu yaklaşım, oyuncunun, dürtü dünyasını arketipal hareketler aracılığıyla uyandırarak; bilinçaltını harekete geçirmeyi ve bu sayede imge dünyasını zenginleştirmeyi hedefler. Bu çalışmada, tiyatro sanatı ile psikanalitik kuramın özü, insana dair davranışların gözlenmesi olarak kabul edilmiş ve Michael Chekhov’un oyunculuk tekniğindeki “Psikolojik Jest” yaklaşımı karakterizasyona giden bir yöntem olarak ele alınmıştır. Çalışmada Chekhov tekniğinin gelişim süreci araştırılmış; tekniğin içerisinde yer alan Psikolojik Jest kavramının kuramsal tanımı yapılarak; kavramın uygulama biçimi psikanalitik kuram ile benzerlik açısından incelenmiştir.
Bu çalışma İzmit Belediyesi personelinin tiyatro izleme talebine etki eden demografik faktörlerin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. 257 katılımcı ile gerçekleştirilen bu çalışma nicel ...araştırma yöntemlerinden tarama modelinde 22 sorudan oluşan anket formu ile yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre demografik değişkenlerin tiyatro izleme alışkanlıklarında önemli bir etkiye sahip olmadığı, katılımcıların zaman yetersizliği ve tiyatro etkinliklerine ilişkin bilgilendirmenin eksik olmasından dolayı tiyatroya katılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu çalışmada Alevi ibadeti olan Cem törenlerinin tiyatral özellikleri araştırıldı. Bunun için ilk bölümde Alevi toplumunun oluşumu, tarihi ve yapısı ele alındı. Ardından Cem törenlerinin kaynakları, ...düzenleniş amaçları, konuları, tarihsel gelişimi, felsefi temeli, dinsel anlamı, kültürel yansımaları, sosyal-hukuksal-eğitsel işlevleri araştırıldı. Bununla birlikte törenlerin içerdiği öğelerin Alevi–Bektaşi belleğindeki soyut ve somut anlamları da açıklandı. Bu sayede, çok eski çağalara uzanan bir inanç ve kültür birikiminin çözümlenmesine katkı sağlanmaya çalışıldı. İkinci bölümde ise dramatik sanatların kaynağı olan dinsel ritüeller ile Cem törenleri arasındaki benzerlikler ortaya kondu. Sonrasında, Cem törenlerinin dramatik özellikleri detaylı ve somut bir biçimde tiyatral açıdan incelendi. Bu sayede dini bir ibadet biçimi olan Cem törenlerinin eylem, metin, seyirci, mekân, oyuncu, yönetmen, kişileştirme, dans, müzik, kostüm, aksesuar gibi ögelerle yapısal özellikleri tiyatral bir yaklaşım ile değerlendirildi. Tiyatromuzun Cem törenlerinden yararlanabilmesi için törenlerin yapısal özellikleri incelendi ve tiyatral bir dille tanımlanmaya çalışıldı. Bu tanımlama sonrasında, tiyatromuzun Cem törenlerinin yapısal özelliklerinden faydalanarak, özgünleşmesi yolunda öneriler sunuldu. Cem törenlerinin sosyolojik bir bütünlük içinde incelenebilmesi için nitel araştırma yöntemi kullanıldı. Geniş ve kapsamlı bir kaynak taraması, incelemesi ve karşılaştırmalar sonrası hazırlanan çalışma konu üzerine Türk tiyatrosu araştırmaları alanına önemli katkı sağlamaktadır.