Bu çalışma, hareket becerileri egzersiz programının zihinsel engellilerin motor ve dikkat performansına etkisini belirlemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada, Eğitilebilir Zihinsel Engellilerin (EZE) ...deney grubuna 8 haftalık hareket eğitimi programı uygulanırken diğer kontrol grubuna klasik beden eğitimi programı uygulanmıştır. Katılımcıların vücut kompozisyonu, koordinasyon, çeviklik ve dikkat özelliklerine bu iki eğitim programının etkililiği araştırılmıştır. Araştırmada Mersin ilinde EZE çocuklara ve ailelerine ulaşılarak yaşları 10 ile 20 arasında değişen 40 EZE çocuk ailelerinin verdikleri onam formları ile gönüllü katılımları sağlanmıştır. Katılımcıların 20’si deney (9 erkek, 11 kadın), diğer 20’si de kontrol (14 erkek, 6 kadın) grubu oluşturulmuştur. Araştırmada ön test-son test kontrol gruplu modelde yansız atama ile biri deney, diğeri kontrol grubu olarak iki grup oluşturulmuştur. Bu çalışmanın sonuçları Erkek ve kadın adölesanlarda ön test sırasında deney ve kontrol grupları arasındaki sadece atma ve yakalama testi sonucu deney grubunun lehine daha büyük bulunmuştur. Son test sırasında ise, deney ve kontrol grupları arasında erkeklerde Burdon dikkat testi deney grubunun lehine ve slalom testi kontrol grubunun lehine daha büyüktür. Sonuç olarak, 8 haftalık hareket eğitimi programı, EZE erkeklerin beden kütle indeksi üzerinde düşük, slalom yeteneklerinde orta, atma-yakalama ve Burdon dikkat testine büyük düzeyde etkiye sahipken farklı egzersiz programı uygulanan erkeklerde sadece Burdon testi üzerinde düşük etkiye sahiptir.
Futbolda büyük organizasyonlardan sonra ülkelerin teknik-taktik ve fiziksel performanslarının incelenmesi günümüz futbol dünyasında önemli hale gelmiştir. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, 2022 FIFA ...Dünya Kupası’nda yer alan ülkelerin teknik, taktik ve fiziksel performanslarının farklılıklarını ve turnuva başarısı ile ilişkilerini ortaya koymaktır. Veriler FIFA resmi internet sitesi üzerinden toplanmış; 8 teknik-taktik ve 2 fiziksel performans, toplamda 10 parametre değerlendirilmiştir. Gruplar arasındaki farklılıklar bağımsız gruplar t testi; kazanan ülkelerin performansları ile toplam gol sayısı ve puan arasındaki ilişkiler, Pearson Korelasyon Testi ile belirlenmiştir. Analizler sonucunda son 16’ya kalan ülkelerin isabetli pas sayısı, yüzdesi ve gol sayısı; yarı finale çıkan ülkelerin, gol ve başarılı top kapma sayısı verileri ile bir üst tura çıkamayan ülkelerin verileri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Müsabakaları kazanan ülkelerin topa sahip olma yüzdesi, toplam ve isabetli pas sayısı ve yüzdesi, gol beklentisi ve toplam koşu mesafesi ile toplam gol sayısı arasında orta ve yüksek düzeyde; başarılı top kapma sayısı ile toplam puan arasında da orta düzeyde pozitif yönlü ilişki olduğu ortaya konmuştur. Sonuç olarak, günümüz futbolunda sonuca gitme ve üstünlük kurma noktasında ülkelerin taktiksel ve fiziksel performans bakımdan hemen hemen eşit olduğu, ancak topa daha çok sahip olup eline geçen fırsatları olumlu şekilde değerlendiren ülkelerin ise, fark yaratacağı söylenebilir.
GÖLLERDE SEVİYE DEĞİŞİMLERİ VE NEDENLERİ: VAN GÖLÜ ÖRNEĞİ Funda Altan Aydın; Ali Fuat Doğu
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
09/2018
41
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Göl seviyelerinde zaman içinde gerek doğal gerekse beşeri kökenli nedenlerden dolayı önemli değişimler yaşanmaktadır. Özellikle son yıllarda etkisini giderek daha çok hissetiğimiz küresel ısınma ...neticesinde göllerdeki seviye değişimleri daha fazla önem arz etmeye başlamıştır. Yağış, sıcaklık, buharlaşma gibi çeşitli iklim elemanları, genellikle hava basıncı ve rüzgarların neden olduğu seş olayı, akarsular, yer altı suları, tektonik hareketler gibi birçok doğal faktör önemli boyutlarda göl yüzü oynamalarına yol açmaktadır. Aynı zamanda göllerden sulama amaçlı faydalanma başta olmak üzere antropojenik etkiler de seviye değişimlerinde etkili olan önemli faktörlerdendir. Ülkemizdeki göl seviyelerinde de doğal ve beşeri kökenli birçok faktöre bağlı olarak salınımlar meydana gelmektedir. Alan itibariyle ülkemizde ilk sırada yer alan ve Nemrut Volkanı'nın Kuvaterner'deki faaliyetleri ile günümüzdeki şeklini alan Van Gölü'nde oluşumundan günümüze önemli seviye değişimleri yaşanmıştır. Yapılan literatür çalışması neticesinde bu değişimlerin birçok nedene bağlandığı görülmüştür. Bu çalışmada çeşitli kurumlardan temin ettiğimiz iklim verileri ve seviye ölçüm verileri kullanılarak gölün asıl seviye değişim nedeninin ne olabileceğine dair bir görüş ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Kıyı alanları özenle korunması ve en verimli şekilde uygun amaçlar için kullanılması gereken doğal kaynakların parçalarıdır. Bununla birlikte kıyı kentleri her zaman insan kullanımları yönünden odak ...noktası oluşturmaktadır. Sürekli artan nüfusu ile peyzajı şekillendiren faktörlerden biri olan insan, kıyı kaynakları üzerindeki beklentileri çeşitlilik göstermiş ve değişimlere neden olmuştur. Van kalesinin güney batı cephesindeki alan doğal ve kültürel peyzaj açısından zengin olmasına karşın mekânsal anlamda insanların rekreason için tercih ettiği bir durumda değildir. Bu çalışmada, Van Gölü kıyısında Van Kalesinin güney batı cephesinde yer alan yaklaşık 2,002 km uzunluktaki kıyı şeridi ve yakın çevresindeki mevcut kullanımlar incelenerek rekreasyonel kullanım potansiyeli ortaya konulmuştur. Çalışmada yerinde inceleme ve araştırma yöntemi kullanılmıştır. Konu ile ilgili yayınlardan yararlanılmış, alan araştırması yapılmış, ilgili kişi ve kurumlarla sözlü görüşmeler yapılmıştır. Bu doğrultuda Van kent merkezi ile yakın mesafede yer alan kıyı alanı için sürdürülebilir kıyı turizmi ve rekreasyonuna yönelik öneriler getirilmiştir. Öneriler belirlenirken koruma-kullanma dengesi gözetilerek alternatif alan kullanımları üretilmiştir. Çalışma sonunda adı geçen alan için kıyı alanı yönetimi çerçevesinde önerilen peyzaj tasarım projesi hazırlanmıştır. Öneriler ışığında, bu alan görsel peyzaj değerleri sunabilen ve çeşitli sosyal aktivitelere olanak sağlayan, ilgi çekici bir rekreasyon alanına dönüştürülebileceği düşünülmektedir.
VAN GÖLÜ HAVZASI’NDA KÜLTÜR ROTASI ÖNERİSİ Ayşegül Keleş Eriçok
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
09/2019
45
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Anadolu, coğrafi kunumu ve iklimsel özellikleri nedeniyle tarih öncesidönemlerden itibaren kıtalararası geçiş bölgesi olmuştur. Anadolu’danehirlerin açmış olduğu vadileri takip eden, tarih öncesi ...çağlardan itibarenegemen olan uygarlıkların merkezleri ile ilişkili yollar yer almaktadır.Zamanla, dini, ticari, askeri, politik, sosyal ve benzeri amaçlarla şekillenendoğal yollar, farklı medeniyetlerin oluşturduğu yerleşimleri birbirine bağladı.Turizm olgusuna yaklaşımın değişmesi, sürdürülebilir turizmin ortayaçıkmasıyla birlikte yollar önem kazanmıştır. Geçmişin izlerini taşıyan tarihiyollar sahip oldukları doğal, tarihi, kültürel ve işlevsel özellikleri nedeniylekültür rotası olarak yeniden değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu araştırma,önemli coğrafi konuma sahip olması nedeniyle birçok uygarlığınizlerini taşıyan, tarihi ve kültürel değere sahip olan Van Gölü Havzası’ndabir kültür rotası oluşturulup oluşturulamayacağı sorusuyla başlamıştır.Kültür rotası ile ilgili yazını inceleyerek Van Gölü Havzası’nda bir kültürrotası oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışmada öncelikle, kültür rotasınakuramsal yaklaşım irdelenmiş, sonra da çalışma alanının tarihi ve kültüreldokusu ele alınmıştır. Sonuç olarak da Van Gölü Havzası’nda ağırlıklıolarak yer alan Urartu Uygarlığına ait kültürel değerlerin birbirleriyleilişkilendirildiği bir kültür rotası önerilmiştir.
Erçek Gölü, Türkiye’nin doğusunda farklı iklim sistemlerin kesiştiği kilit bir noktada yer almasıyla birlikte, Van Gölü’nden sonra havzada yer alan ikinci büyük kapalı havza gölüdür. Su kolonunda ...daha önce gerçekleştirilen çalışmalar, su kolonunun yıl boyunca sıcaklığında meydana gelen değişimlerin açıklanması için yeterli değildir. Bu çalışma kapsamında 2016-2017 yılları arasında 12 ay süresince gölün en derin noktasından dikey olarak su kolonunda CTD cihazı ile sıcaklık ölçümleri yapılmıştır. Göl suyu sıcaklığının değişiminin incelendiği bu çalışmada elde edilen veriler kapsamında, göl su kolonunun Mayıs-Kasım ayları arasında termal tabakalanma gösterdiği ve kış mevsiminde su kütlesinin karıştığı ortaya konulmuştur. Tüm veriler doğrultusunda Erçek Gölü “Holomiktik Göl” sınıfına dahil edilmiştir.
Van Gölü çevresindeki taraçaların pek çoğu, Van Gölü Havzası’nın çok daha uzun dönem- li jeolojik geçmişine nazaran daha kısa bir dönemi yansıtır. Bunların depolanması, günü-müzden önceki son 125 bin ...yıl sırasında gerçekleşmiştir. Bu çökeller alüvyal yelpaze/ör- gülü akarsu, kumsal, Gilbert-tipi delta, kıyıyakını ve kıyıötesi gibi geniş bir yelpazede yer alan bir dizi sığ gölsel ve göl çevresi ortamlarında birikmişlerdir. Bunların litofasiyesleri- nin çeşitliliği, depolanma koşullarındaki iklimsel ve tektonik denetimlerin kanıtlarını oluş- turur. Su toplama havzasındaki yüksek rölyefli alanlar, bunların depolanmaları sırasında, gölün kıyısal alanlarına bol miktarda kırıntılı materyal sağlamış ve bu nedenle bölgede bas- kın olarak karasal kırıntılı çökeller görülmesine sebep olmuştur. Kaba kırıntılı sedimanla- rın yaygın olarak Gilbert-tipi deltaların oluştuğu büyük akarsuların ağızlarında gerçekleş- miştir. Akarsu-denetimli gölsel deltalar, göl seviyesinin yükselmesi sırasında oluşmuştur. Göl havzasının doğu kenarında göreceli olarak daha yaygın ve kalın gözlenen bu çökeller, batı rüzgârlarının etkisinden korunmuş düşük-enerjili kıyı ortamının varlığına işaret eder. Bununla beraber, deltaları çevreleyen aynı göl kenarının bazı alanlarında, dalgalar ve fırtı- na-kökenli kıyıboyu akıntıları tarafından taşınan sedimanlar ile beslenen kumsallar oluş- muştur. Kıyıyakını fasiyesinde görülen kaba-taneli kırıntılı malzeme, Paleo-Van Gölü’nün kıyılarının büyük olasılıkla fırtınalar ve fırtına-kökenli akıntıların varlığına maruz kaldığı- nı gösterir. Ancak, gölün yüksek kıyı çizgisi zamanlarında kıyıyakını çökellerinde derece- li tabakalanma ve taban yapıları gibi turbidit depolanmasına ilişkin herhangi bir kanıt bu- lunmaması, türbidit akıntılarının göl kenarı boyunca sediman taşınmasında önemli bir et- ken olamadığı göstermektedir. Gölün kıyıötesi yanal olarak devamlı, ince tabakalanmalı varvlı ve bazı kesimlerinde göçme ve konvülüt tabakaları gibi hidroplastik bozulma yapı- ları da içeren ince-taneli kumtaşları ve çamurtaşlarının çökeldiği durgun bir su kütlesi or- tamıydı. Van Gölü çevresindeki taraça çökellerinin yaşlarının yeterince bilinmemesi,, bu taraçalar arasında tam anlamıyla bir deneştirme yapılamasını engeller. Ancak incelenen ta- raça istiflerinde büyük-ölçekli döngülerin görülmemesi, her bir taraçanın daha yüksek göl seviyesi değişimlerine bağlı olarak meydana geldiğine ve bu olayı da bir regresyonun ta- kip ettiğine işaret eder. Elde edilen yaş verileri 1760 m (odsy) yüksekliğine kadar çıkan yüksek göl seviyelerinin son buzullaşma arası (MIS 5; 123-71 bin yıl (GÖ)) ile bunu ta- kip eden 26-24 bin yıl (GÖ), 22-21 bin yıl (GÖ) ve 10-6 bin yıl (GÖ) arasında oluştuğu- nu göstermektedir. Taraçaların yükselmeye ters orantılı olarak gençleşmeleri, göl seviyesi- nin zamanla giderek alçaldığına veya zamanla katlanmış olarak artan yükselmenin etkisi- ne veya her ikisine birden bağlı olduğuna işaret eder. Göl seviyesi değişimleri olasılıkla ik- limsel, volkanik ve tektonik süreçlerin birlikte işlemesinin bir sonucu olarak gerçekleşmiş- tir. Gölün hidrolojik olarak bir kapalı havza olduğu göz önünde bulundurulacak olunursa, iklim olasılıkla diğerlerinden daha etkin bir rol oynamıştır. En genç taraça seviyesinin ya-şı 6 by (GÖ) olmasından dolayı, havzadaki iklim belki de göreli olarak daha kurak ve eva- poratif bir karakterdeydi. Gölün günümüzden önceki son 600 bin yıllık bütün geçmişi sıra- sında, bu alanın jeolojisi Türkiye’nin aktif eğim- ve doğrultu-atımlı neotektonik rejimi et- kisiyle şekillenirken, gölün kıyıötesinde karakteristik göçme yapıları, konvülüt tabakalan- ma ve çoğunlukla da Nemrut Volkanı’na bağlı patlama ürünleri oluşmuştur.
Van Gölü Havzasının Glamping Turizmi Potansiyeli Sedat Şahin; Asef Subaşı; Sağbetullah Meriç
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
10/2021
53
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Kitle turizminin hegemonyasının kırıldığı bu yeni yüzyılda hızlı yaşanan bir takım gelişmeler tüketici davranışlarında da radikal değişimler yaşanmasına neden olmuştur. Turistler ve doğaseverler, ...doğayı merkeze alan turistik aktiviteleri tercih etmekte ve bu doğrultuda alternatif turizm çeşitlerine yönelik talep artışları yaşanmaktadır. Alternatif turizm türleri arasında trend olmaya başlamış olan glamping turizmi, destinasyonların turizm potansiyelini arttıran bir etki yaratmaktadır. Glamping, etimolojik olarak glamorous (gösterişli) ve kamp (kamp) sözcüklerinin birleşiminden oluşan lüks kampçılık olarak bilinmektedir. Kampçılıkla birlikte konforu ve lüksü ihmal etmeden doğayla iç içe olmayı sağlayan, konaklanacak ortamda ev rahatlığı sunan bir konsepte sahiptir. Avrupa’da yaygın olarak tercih edilen bir turizm aktivitesiyken Türkiye’de yeni bir anlayış olarak yer edinmektedir. Van Gölünü havzasında bulunan ilçelerin bir destinasyon olarak bu turizm türüne elverişli olup olmadığı sorusundan yola çıkılarak araştırmaya başlanmıştır. Karar verici konumundaki belediye başkanları ile görüşülerek Van Gölü havzasının glamping turizmi potansiyeli belirlenmeye çalışılmıştır. Görüşmeler yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılarak yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda, Van Gölü havzasının glamping turizmine genel olarak uygun olduğu ve yerel yönetimlerin bu tarz girişimleri desteklemeye istekli olduğu tespit edilmiştir.
Bu çalışma, Beyşehir Gölü'nün doǧusunda doǧal ortam koşullarını ve bunların arazi kullanımındaki etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Mevcut arazi kullanımına baǧlı olarak ortaya çıkan sorunlar ...arasında; tarımsal potansiyelin verimli kullanılamaması, orman alanlarının tahrip edilerek tarım alanlarına dönüştürülmesi, yüksek eǧim ve yanlış arazi kullanımı nedeniyle şiddetli erozyon, mahallelerin atık suları ile akarsuların kirletilmesi, gölet sayısının artması ve yerleşmelerin tarım alanlarına kurulması yer almaktadır. Beyşehir Gölü'nün doǧu kesimindeki kıyı ovası ve plato sahalarında tarım alanları geniş sahalar kaplamaktadır. %52'lik orana sahip tarım alanlarının (839 km2); %29'u (461 km2) kuru tarım, %12'si (196 km2) karışık tarım ve %11'i (182 km2) ise sulu tarım alanı olduǧu sonucuna ulaşılmıştır. Daǧlık kesimlerde ise çalı ve otsu bitkiler (%26) ve ormanlık sahalar (%9) önemli yer tutar. Araştırma sahasındaki arazi kullanımında tespit edilen en büyük deǧişim kıyı ovası üzerindeki sulu tarım arazilerindeki artıştır. Sulu tarım alanlarındaki artışın olumlu ve olumsuz sonuçları ortaya çıkmıştır. Olumlu sonuçları arasında ürün deseni ve miktarındaki artış; olumsuz sonuçları arasında ise Beyşehir Gölü sularının fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki deǧişimlerdir. Sonuç olarak, göl çevresinde arazi kullanımı ile ilgili problemlerin çözümü ancak sahanın doǧal potansiyeline uygun, sürdürülebilir planlamalarla saǧlanabilir. Anahtar Kelimeler: Beyşehir Gölü, Arazi kullanımı, Doǧal ortam koşulları, Uzaktan Algılama.