Amaç: Çalışmamızın birincil amacı panik bozukluğu hastalarında çocukluk çağı travmalarının varlığını saptamak, ikincil amacımız panik bozukluğu hastalarında duygusal işlev bozukluğunun varlığını ...tespit etmek ve üçüncü amacımız panik bozukluğu hastalarında çocukluk travması ile duygu işlev bozukluğu arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, DSM-5 kriterlerine göre çalışma kriterlerini karşılayan 80 hasta ve rastgele seçilmiş benzer sosyo-demografik özelliklere sahip 80 sağlıklı birey dahil edildi. Katılımcılara Panik Agorafobi Ölçeği, Çocukluk Çağı Travma Ölçeği (CTQ-28) ve Duygu Düzenleme Zorluk Ölçeği (DERS) uygulandı.
Bulgular: Çalışmaya 18-53 yaş arası 80 hasta grubu ve 19-61 yaş arası 80 kontrol grubu dahil toplam 160 olgu dahil edildi. Hasta grubunda Duygusal Düzenleme Zorluk Ölçeği (DERS) ve Farkındalık, Açıklık, Anlaşmazlık, Stratejiler, Dürtü ve Amaç alt ölçeklerinin toplam puanı kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. CTQ skoru ≥35 olanların oranı hasta grubunda %47.5 ve kontrol grubunda %26.3 idi, bu da hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksekti. Anlaşmazlık, Farkındalık, Amaç skorlarında yükselme hasta grubunda olmayı öngörmekte olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç: Etkilenen alanları hedefleyen farmakolojik ajanlar ve tedaviler ile çocukluk ve buna bağlı duygusal düzenleme güçlüklerinin panik bozukluğu hastaları üzerindeki olumsuz etkileri azaltılabilir. Tedavi başarısı ve yaşam kalitesi arttırılabilir.
Purpose: This study aims to determine the presence of childhood trauma and emotional dysfunction as well as evaluate the relationship between childhood trauma and emotional dysfunction in patients with panic disorder.
Materials and Methods: The study included 80 patients who met the study criteria according to the DSM-5 criteria and 80 randomly selected healthy individuals with similar sociodemographic characteristics. Panic Agoraphobia Scale, Childhood Trauma Scale (CTQ-28), and Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS) were applied to the participants.
Results: A total of 160 cases were included in the study, including 80 patients aged 18-53 and 80 control subjects aged 19-61. In the patient group, the total score of the Difficulties in Emotion Regulation Scale (DERS)) and the Awareness, Openness, Disagreement, Strategies, Impulse and Goals subscales were statistically significantly higher than the control group. The prevalence of those with a CTQ score of ≥35 was 47.5% in the patient group and 26.3% in the control group, which was statistically significantly higher in the patient group. Increase in “Disagreement”, “Awareness”, and “Goals” subscores significantly increased the likelihood of being in the patient group.
Conclusion: Pharmacological agents and therapies targeting the affected regions may reduce the adverse effects of childhood trauma and associated emotional regulation difficulties in patients with panic disorder, increasing the success of treatment and quality of life.
Her yeni teknolojik değişim ve bu değişimin getirdiği yeni kültür desenlerinin eski
kültürel yapılarla çatışmasından dolayı sosyal medya üzerine yapılan tartışmalar, yeni
bir konu değildir; neredeyse ...teknolojinin hayatımıza girdiği dönemden beri vardır.
Web 2.0 teknolojisinin gelişip hizmet alanını artırmasıyla insanların daha ağ tabanlı
(networked) bir gündelik hayatı içinde, kamu ve özel alan ister istemez giriftleşmekte,
yeni teknolojiler eski bağlamsal yapıları ve mekânları çökertmektedir. Bu sanal mekânda
karşımıza çıkan mikro-ünlülük fenomeni; insanların semantik alanda yerleştiremedikleri
yeni tekno-bağlamsızlık sebebiyle dönem dönem paniğe neden olmaktadır. Teknolojiyle
ilgili ve bilhassa sosyal medya fenomenleri üzerine yapılan panik tartışmaları, genellikle
ahlaki değerler üzerinden dönmektedir. Modernitenin ya da Batı yürüyüşünün bizzat
Batı’da durmaya başladığı andan itibaren tartışılan ahlaki panik kavramı, özellikle
Batı toplumları başta olmak üzere 1960’lardan bugüne toplumlarda bazı dönemlerde
görülmeye başlanmıştır. Geç modernitenin sorgulandığı, postmodernitenin tartışıldığı ve
eko-sosyo-politik tartışmaların bolca yaşandığı bir zaman diliminde bu kavram, dönemin
sosyologları Jock Young tarafından 1971’de kullanılmış, Stanley Cohen tarafından
1972’de kuramlaştırılmış, 1975’te Stuart Hall ve Tony Jefferson, 1979’da Dick Hebdige
tarafından altkültür araştırmalarında benimsenmiştir. Bu çalışmada ahlaki panik konusu,
Türkiye’deki YouTuber fenomenleri üzerinden ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı Ekim
- Kasım 2018 tarihlerinde, Türk medyasında YouTuberlar hakkında çıkan ahlaki paniğin
çevrimiçi alandaki yansımalarını ortaya koymaktır. Çevrimiçi kültürün gerçek hayattaki
normsal pratiklerden farkı yoktur. Sanal alanda belli fenomenler, ünlüler, kanallar,
konular üzerinden oluşan topluluk kültürü vardır. Bu kültürel yapı gerçek dünyadan
bağımsız değildir. Dışarıda konuşulan paniğin içerideki yansımaları bize paniğin
boyutunu göstermesi açısından önemlidir. Kültürel çalışmalar ve antropolojik yaklaşımlar
bu konuda en çok tercih edilen yöntemlerdir. Konunun dijital alanda kendine ait bir
gerçekliğe sahip olmasından dolayı, dijital etnografik bir yaklaşım sunan netnografik
yöntem kullanılmıştır. Çünkü çevrimiçi topluluğun hayranlar (fan) ve sevmeyenlerin
(hater) birlikte oluşturduğu bir kültürel alanı vardır. Gerçek hayatta yapılan ahlaki
tartışmaların sanal alana yansımaları ve bu paniğin nasıl algılandığı çevrimiçi toplulukta
verilen tepkiler üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır.
MEDYA VE AHLAKİ PANİK Haluk Sümer; Sevil Yıldız
Erciyes iletişim dergisi (Online),
01/2011, Letnik:
1, Številka:
3
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Ahlaki panik kavramı, ortak değerler ve çıkarlara tehdit olarak görülen, sapkın davranışsergileyen bireylere ya da gruplara karşı toplumsal ve politik tepkilere atfen kullanılmaktadır.Bu toplumsal ...tepkilerde medya itici güçtür. Medya bir grubu veya eylemi sapkın olaraktanımlamakta ve onun üzerine yoğunlaşmaktadır. Toplumsal endişe ve histerinin oluşmasınaneden olmaktadır. Toplumdaki kanaat önderleri, politikacılar, emniyet yetkilileri, hukukuygulayıcıları, kanun koyucular toplumda oluşan korkunun ortadan kaldırılması için idari veyasal düzenlemeler yapmaktadırlar.Bu çalışmamızda medya araştırmalarında unutulmaya başlanan, ancak kriminoloji, sosyoloji,psikolojide hala etkinliğini koruyan ahlaki panik kuramı incelenmektedir. Kuram ile ilgilisorunlara da değinilen bu çalışmada aynı zamanda Türk ve Dünya medyalarından ahlaki panikoluşturan olay örneklerine de yer verilmektedir.
MEDYA VE AHLAKİ PANİK Sevil YILDIZ; Haluk SÜMER
Erciyes iletişim dergisi (Online),
01/2011, Letnik:
1, Številka:
3
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Ahlaki panik kavramı, ortak değerler ve çıkarlara tehdit olarak görülen, sapkın davranışsergileyen bireylere ya da gruplara karşı toplumsal ve politik tepkilere atfen kullanılmaktadır.Bu toplumsal ...tepkilerde medya itici güçtür. Medya bir grubu veya eylemi sapkın olaraktanımlamakta ve onun üzerine yoğunlaşmaktadır. Toplumsal endişe ve histerinin oluşmasınaneden olmaktadır. Toplumdaki kanaat önderleri, politikacılar, emniyet yetkilileri, hukukuygulayıcıları, kanun koyucular toplumda oluşan korkunun ortadan kaldırılması için idari veyasal düzenlemeler yapmaktadırlar.Bu çalışmamızda medya araştırmalarında unutulmaya başlanan, ancak kriminoloji, sosyoloji,psikolojide hala etkinliğini koruyan ahlaki panik kuramı incelenmektedir. Kuram ile ilgilisorunlara da değinilen bu çalışmada aynı zamanda Türk ve Dünya medyalarından ahlaki panikoluşturan olay örneklerine de yer verilmektedir.
Sammanfattning Syftet med studien är att analysera hur underrättelsepersonal och operativ personal inom de olika gränsmyndigheterna i den baltiska regionen framställer ”kriminella ryssar” och vilka ...diskursiva mönster som medverkar i konstruktionen av kategorin ”den normupplösande ryssen”. Studiens analytiska upptäckter presenteras under följande teman: (1) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel kriminell, (2) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel spion och (3) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel militär invasion. Den varierande moral som aktörer inom underrättelse- operativt polis- och gränsbevakningsarbete uppvisar, och den förstärkning av argumentet för behovet att bekämpa den andra (”ryssen”), kan tolkas på flera sätt. En tolkning är att den konstruerade rädslan för den normupplösande ryssen och återgiven moralisk panik är ett uttryck för en social identitet, i och med att den baseras på en kontrast i förhållande till de andra. Genom att bygga upp idéer om ”fiender” skapas och återskapas moralisk panik samt den professionella polis- och gränsbevakningens yrkesidentiteter. Dessutom utkristalliseras i studiens analys bilden av ryssar som utpekade av polis och gränsbevakare i Baltiska regionen.
Sammanfattning Syftet med studien är att analysera hur underrättelsepersonal och operativ personal inom de olika gränsmyndigheterna i den baltiska regionen framställer ”kriminella ryssar” och vilka ...diskursiva mönster som medverkar i konstruktionen av kategorin ”den normupplösande ryssen”. Studiens analytiska upptäckter presenteras under följande teman: (1) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel kriminell, (2) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel spion och (3) Konstruktion av normupplösning och moralisk panik: exempel militär invasion. Den varierande moral som aktörer inom underrättelse- operativt polis- och gränsbevakningsarbete uppvisar, och den förstärkning av argumentet för behovet att bekämpa den andra (”ryssen”), kan tolkas på flera sätt. En tolkning är att den konstruerade rädslan för den normupplösande ryssen och återgiven moralisk panik är ett uttryck för en social identitet, i och med att den baseras på en kontrast i förhållande till de andra. Genom att bygga upp idéer om ”fiender” skapas och återskapas moralisk panik samt den professionella polis- och gränsbevakningens yrkesidentiteter. Dessutom utkristalliseras i studiens analys bilden av ryssar som utpekade av polis och gränsbevakare i Baltiska regionen.