Introduction: Coronavirus disease progresses from an asymptomatic stage to a fatal stage characterized by a cytokine storm. Therefore, treatment should focus on enhancing the patients’immune function ...and preventing cytokine release syndrome. Vitamin-D deficiency is one of the factors triggering cytokine release syndrome. The present study aimed to emphasize the therapeutic effect of vitamin-D supplementation and its potential importance in reducing the disease severity in older adults in the intensive care unit after COVID-19 diagnosis.
Materials and Method: The data of 80 patients aged ≥ 65 years who followed up in intensive care clinic. The inflammatory parameters and clinical course of 40 patients whose serum 25-hydroxyvitamin-D level was below 30ng/ml and who received vitamin-D supplementation (case-group) were recorded on the fifth and tenth days of follow-upand compared with those of the other 40 patients who were hospitalized during the initial period of the pandemic and who did not receive vitamin-D supplementation (control-group).
Results: Cytokine release syndrome, has developed in the case group rarely. On the 10.day, levels of the inflammatory markers C-reactive protein, procalcitonin, D-dimer, ferritin, interleukin-6, and lactate dehydrogenase were significantly lower and the lymphocyte count was significantly higher in the case group than in the control group. On the 5.day, the interleukin-6 level was significantly lower in the case group. Weaning was performed in nine and four patients in the case and control groups, respectively. There was no significant difference in mortality rates between the groups.
Conclusion: Vitamin-D supplementation can help reduce cytokine response. Recommended prophylactically or therapeutically at all stages of coronavirus disease.
Amaç: COVID-19 enfeksiyonunda klinik; asemptomatik durumdan, sitokin fırtınası ile karakterize ölümcül tabloya kadar değişen geniş bir yelpazede seyretmektedir. Bu nedenle tedaviler hastaların bağışıklık fonksiyonunun arttırılmasına ve sitokin fırtınasının engellenmesine odaklanmalıdır. D vitamini eksikliği, şiddetin belirleyicilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu makalede, tanı aldıktan sonra yoğun bakımda takibe başlanan geriatrik hasta grubunda D vitamini desteğinin terapötik etkisi ve hastalık şiddeti üzerine potansiyel önemini vurgulamak istiyoruz.
Materyal ve Metod: Mart ve Haziran 2021 tarihleri arasında Yoğun Bakım Kliniğimizde takip edilen COVID-19 tanısı almış 65 yaş ve üstü 80 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Serum 25 (OH) D
Amaç: Bu çalışmanın amacı, yetişkin astım hastalarında serum 25-hidroksivitamin D 25(OH)D düzeyleri ile pulmoner fonksiyonlar arasındaki ilişkiyi saptamaktır. Gereç ve Yöntemler: Toplam 131 astım ...hastasının genel özellikleri, astım semptomları, solunum fonksiyon testi, astım kontrol testi (AKT) skorları, serum 25(OH)D seviyeleri, vücut ağırlığı ve boy uzunluğu verileri kayıt altına alınmıştır. Hastaların beden kütle indeksleri (BKİ) hesaplanmış ve sınıflandırma için Dünya Sağlık Örgütü kriterleri kullanılmıştır. Serum 25(OH)D seviyesi 20 ng/mL'nin altında olan bireyler D vitamini eksikliği, 21-29 ng/mL olanlar D vitamini yetersizliği ve 30 ng/mL ve üstü olanlar ise normal serum D vitamini düzeyi olarak sınıflandırılmıştır. Bulgular: AKT skoruna göre kontrolsüz astım grubundaki bireylerin serum 25(OH)D düzeyleri, kontrollü gruptaki bireylerden daha düşük bulunmuştur (p=0,002). Bireylerin serum 25(OH)D düzeyleri arttıkça AKT skorlarının da anlamlı şekilde arttığı saptanmıştır (r=0,280; p=0,001). Buna ek olarak serum 25(OH)D seviyesindeki her 1 ng/mL'lik artışın zorlu vital kapasite (forced vital capacity, FVC)’de 0.176 L'lik bir artış ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca serum 25(OH)D seviyeleri arttıkça, bireylerin FVC düzeylerinin de arttığı tespit edilmiştir (OR=1,056; %95 GA=1,003-1,113; p=0,038). İstatistiksel olarak önemli olmamakla birlikte (p=0,081), serum 25(OH)D seviyeleri arttıkça AKT skorlarının da arttığı belirlenmiştir. Sonuç: Astım hastası olan yetişkinlerde D vitamini yetersizliği ve eksikliğinin sık görüldüğü ve D vitamini eksikliği ile solunum fonksiyonu arasında bir ilişki olduğu belirlenmiştir.
Abstract
Objective
We aimed to contribute to the literature by determining deflection point of parathyroid hormone (PTH) level compared to 25-hydroxy vitamin D
3
(25(OH)D
3
) level for determining ...the cut-off value of vitamin D deficiency level in Turkish adults.
Methods
The levels of 25(OH)D
3
and intact parathyroid hormone (iPTH) which were requested simultaneously in 1 year of 1684 adults were evaluated retrospectively. 25(OH)D
3
levels were first classified as 80–50, 50–30, 30–25, 25–20, 20–15, 15–10, 10–5, 5–0 ng/mL and iPTH levels among those groups were compared.
Results
First significant difference in iPTH levels was determined between 25(OH)D
3
groups of 80–50 and 50–30 ng/mL (p=0.007). Second and third significant differences were determined between 25(OH)D
3
groups of 15–10 and 10–5 ng/mL and between 10–5 and 5–0 ng/mL, respectively (p=0.006 and p=0.035, respectively). There were no differences in iPTH levels among seasons (p=0.11).
Conclusion
In the light of these findings; we can state that iPTH levels are suppressed when 25(OH)D
3
over 50 ng/mL, remains stable when 25(OH)D
3
levels in between 50–10 ng/mL and gives the first increase response when 25(OH)D
3
falls below 10 ng/mL. We believe that cut-off value for vitamin D deficiency in Turkish adults at all seasons depending on PTH response should be used as 10 ng/mL.
Amaç: D vitamini yağda çözünen bir vitamin olup güneş ışığından elde edilir. Gebelikte D vitamini eksikliği (DVE) preeklampsi, hipertansiyon, sezaryen doğumlar, preterm doğum gibi kötü gebelik ...sonuçları ile ilişkili bulunmuştur. Bu çalışmada tekil gebeliği olan kadınlarda DVE ile fetal antropometrik ölçümler, amnion sıvısı anormallikleri ve plasental lokalizasyonu arasında ilişki incelendi.Materyal ve Metot: Bu prospektif çalışma ikinci trimesterde rutin ultrason değerlendirmesi için antenatal kliniğe başvuran 268 gebeden oluşmaktadır. D vitamini ile ilgili kriterlere dayanılarak DVE serum vitamin D <30 nmol/L (12 ng/ml) olarak tanımlandı. Çalışma popülasyonu D vitamini düzeylerine göre 2 gruba ayrıldı. Grup 1 - DVE grubu (n= 190); 25(OH)D <12 ng/ml, ve grup 2 - normal D vitamini (NVD) grup (n= 78); 25(OH)D ≥12 ng/ml. Fetal antropometrik ölçümler, plasental lokalizasyon ve amniotik sıvı anormallikleri iki grup arasında karşılaştırıldı. P <0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.Bulgular: Ortalama D vitamin düzeyi DVE grubunda 7.52±2.26 ng/ml ve NVD grubunda 22.61±19.40 ng/ml idi. İki grup arasında fetal biparyetal çap, femur uzunluğu, abdominal çap, sisterna magna, lateral ventrikül, ve transserebellar çap ölçümleri bakımından farklılık tespit edilmedi (p> 0.05). DVE grubunun %55 inde ve NVD grubunun %46.6 sında korpus posteriorda lokalize plasenta tespit edildi (p=0.145). DVE grubunda 190 kadının 10 unda ve NVD grubunda 78 kadının 7 sinde polihidramniyoz tespit edildi (p= 0.457).Sonuç: Bu çalışmada 20-25. haftadaki gebe kadınlarda DVE ile fetal antropometrik ölçümler, plasental lokalizasyon ve amniotik sıvı anormallikleri arasında ilişki tespit edilemedi. Literatürdeki çalışmalara dayanarak, DVE den fetüsü koruyan başka mekanizmaların varlığı olduğunu düşünebilir ya da bu dönemde fetüsün kemik kütlesi küçük olduğundan, çok fazla Ca ve D vitaminine ihtiyaç duymuyor olabilir. Bununla beraber DVE nin fetal kemik gelişimine olan negatif etkisini önlemek için gebelikte uygun tedavi verilmelidir.
Među funkcionalnim namirnicama posljednjih godina često se ističu microgreens različitog povrća, aromatičnog bilja i žitarica kao izvor polifenola, vitamina i minerala, koji pokazuju pozitivan ...utjecaj na ljudsko zdravlje. Microgreens se konzumiraju u fazi kotiledona i nepotpuno razvijenih prvih pravih listova u svježem stanju pa ne dolazi do gubitka hranjivih tvari tijekom obrade. Nutricionisti preporučuju konzumaciju microgreensa zbog veće količine vitamina i minerala, odnosno, manje količine nitrata u odnosu na potpuno razvijene biljke. U radu je, na temelju pregleda literature, prikazan izbor vrsta, nutritivna vrijednost, tehnologija uzgoja i upotreba microgreensa.
Amaç: Gebelerdeki vitamin takviyesi obstetrik sonuçlar açısından önemlidir. Beslenme alışkanlıkları et ağırlıklı olan ve bol güneşli ilimizdeki gebelerin ulusal kılavuzlarda önerilen takviyelere olan ...gerçek ihtiyacı bilinmemektedir. Bu yüzden çalışmamızda, ilimizdeki gebelerin hemoglobin, ferritin, B12, folat ve D vitamini seviyeleri ve desteğe olan ihtiyaçları araştırıldı.Gereç ve Yöntem: Haziran 2018 ve Aralık 2018 tarihleri arasında kadın doğum polikliniğine başvuran 17845 gebenin verisi incelendi. Hastalardan takviye ilaç kullanmayan ve birinci trimesterde hemoglobin, ferritin, B12, folat ve D vitamini istenen 200 gebe çalışmaya dahil edildi. Gebelerin demografik özellikleri tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerle belirlendi. Çalışma grubumuzdaki gebeler iki doğum arasındaki süreye göre ve hemoglobin, ferritin, B12, folat ve D vitamini konsantrasyonlarının seviyelerine göre gruplandırılarak sonuçları incelendi.Bulgular: Hastaların hemogram, ferritin, vitamin B12 ve folat konsantrasyonları normal sınırlarda iken, çalışmaya dahil edilen tüm gebelerde bir önceki gebeliği ile mevcut gebeliği arasındaki süre dikkate alınmadan D vitamini düzeyleri ciddi düşük 20 ng/mL’nin altında bulundu. İlaveten yaşı 26’nın altında olan gebelerde B12 seviyeleri anlamlı olarak daha düşüktü. Sonuç: D Vitamini eksikliği ilimizde sık görülen bir sağlık sorunudur ve güneşli günlerin yaygın olduğu bölgemizde yaşayan gebeler için gizli bir risk faktörüdür. İlaveten nöral tüp defekti etiyolojisinde rol oynadığından özellikle daha genç hasta grubunda B12 vitamini takviyesi, hayvansal temelli diyetin yaygın olduğu yerlerde bile prekonsepsiyonel olarak değerlendirilmelidir
Soybean products are popular because of its taste, digestibility, and health benefits. However, soybean lacks vitamin, mainly the low water-soluble vitamin B
. This study investigated the effects of ...fermentation conditions on the synthesis of vitamin B
, production of metabolites, and growth of
and
in fermented soy-milk. A Lotka Volterra model was successfully employed to describe the competition relationship between the two microorganisms under various fermentation conditions. A quadratic function between the ratio of interaction coefficients and vitamin B
content was found. Higher vitamin B
in soy-milk can be produced when the ratio of interaction coefficients approach to one. Compared with other fermented soybean products, fermented soy-milk contains more acetate, ethanol, and propionic acid. This study successfully demonstrated a mathematical model to enhance soy-milk vitamin B
production.
Aim: To determine the relation between vitamin D levels and isokinetic muscular strength in athletes, and to compare the muscular strength between athletes with and without vitamin D ...deficiency. Methods: The records in the sports medicine clinic were examined, where the general medical examinations and performance analyses of the athletes had been conducted. The data of the athletes were examined, whose serum 25-OH vitamin D levels had been determined and isokinetic knee flexion-extension muscular strength test had been conducted. Age, height, body weight, discipline of sports, the year of beginning to sports and training duration per week (hours/week) were recorded for each athlete. The athletes were separated into two groups as vitamin D levels below 20 ng/mL (Group 1) and above 20 ng/mL (Group 2). Results: There was not any statistically significant difference between the demographic data and training data of the groups (p˃0.05). Vitamin D deficiency was found in 44% of all the athletes. The average vitamin D level was 13.8 ng/mL for Group 1, and 27.2 ng/mL for Group 2 (p:0.001). The serum calcium and serum phosphor levels were similar (p˃0.05). The isokinetic muscular strength test did not yield a difference between the two groups. It was found that vitamin D levels did not show any correlation with demographic data, training details and with any parameter of muscular strength (p˃0.05). Conclusion: In this study, there are no difference in effect of vitamin D on muscle strength, but significant results could be obtained in other studies with large participants.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, sporcularda D vitamini düzeyi ile izokinetik kas kuvveti arasındaki ilişkiyi belirlemek, D vitamini eksikliği olan ve olmayan sporcuların kas kuvvet değerlerini karşılaştırmaktır. Yöntem: Spor Hekimliği kliniğinde genel tıbbi muayeneleri ve performans analizleri yapılan sporculara ait kayıtlar incelendi. Serum 25-OH vitamin D düzeyi belirlenen ve izokinetik diz fleksiyon-ekstansiyon kas kuvvet testi yapılan sporculardan çalışmaya dahil edilme kriterlerine sahip olanların verileri analiz edildi. Sporcuların; yaş, boy, vücut ağırlığı, spor branşı, spora katılma/başlama süresi (yıl) ve haftalık antrenman süresi (saat/hafta) kaydedildi. Sporcular, D vitamini düzeyine göre 20 ng/mL altında (Grup 1) olanlar ve üstünde (Grup 2) olanlar olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Grupların, demografik veriler ve antrenman detayları arasında fark yoktu (p˃0.05). Tüm sporcuların %44’ünde D vitamini eksikliği belirlendi. Grup 1’in vitamin D düzeyi 13.8 ng/mL, Grup 2’nin ise 27.2 ng/mL idi (p:0.001). Grupların serum kalsiyum ve serum fosfor değerleri benzerdi (p˃0.05). İzokinetik kas kuvvet testi sonuçları, gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark oluşturmadı (p˃0.05). Vitamin D düzeyinin; demografik veriler, antrenman detayları ve kas kuvvetine ait tüm parametreler ile korelasyon göstermediği saptandı (p˃0.05).
Sonuç: Bu çalışmada, D vitamininin kas kuvvetine olan etkisi açısından fark bulunmamıştır ancak geniş katılımcı kitleleri ile yapılacak başka çalışmalarda anlamlı sonuç elde edilebilir.
Objectives:
Vitamin D is a fat-soluble vitamin which is found in certain foods and can be
synthesized from its precursors with exposure to sunlight. It is known that
serum 25-hydroxy vitamin D (25-OH ...Vit D) concentration is the best indicator of
Vitamin D level. Main source of Vitamin D is the synthesis to the skin with
sunlight exposure. In our study we investigated the vitamin D levels of
patients administered to our hospital in Van. We aimed to determine any
significant difference between age, sex and seasonal differences of the 25-OH
vit D levels.Materials and Method: Patients
admitted to Yuzuncu Yil University Faculty of Medicine Dursun Odabas Medical
Hospital from 01.01.2013 to 01.01.2014 with 25-OH vit D levels were determined
and evaluated JB1 respectively.
Results: Mean
age for males (n=306) was found as 46.65±16.62 and for females (n=1613) as
43.58±15.03. Mean 25-OH vit D in males was found as 18.95±7.93 ng/mL and in
females it was found as 14.79±9.42 ng/ml. 25-OH vit D levels of males were found
significantly higher than that of females (p<0.05). When 25-OH vit D levels
were analyzed according to season, a mean of 25-OH vit D for the summer season
was found significantly higher than those of the winter or autumn-spring months
(p=0.006). Although Van receives one of the highest amount of sunlight due to
its geographical position, we consider that there exists a deficiency in all
age groups in the society, for all seasons. Conclusions:
According to these findings we conclude that both nutritional support and
Vitamin D supplementation is important for recovery of vitamin D deficiency in
and around the city of Van.
JB1Note
to Draft: unable to validate – please
clarify:
- Detemined could be Identified?
- Respectively: invidualy?
Unclear.
Amaç: D vitamini, bazı gıdalarda bulunan ve güneş ışığına maruz kalan öncülerinden sentezlenebilen yağda çözünen bir vitamindir. Serum 25-hidroksi vitamin D (25-OH Vit D) konsantrasyonunun Vitamin D seviyesinin en iyi göstergesi olduğu bilinmektedir. D vitamininin ana kaynağı güneş ışığına maruz kalan ciltten sentez edilmesidir. Çalışmada Van'da hastanemize başvuran hastaların D vitamini düzeylerini geriye yönelik taradık. 25-OH vit D düzeylerinin yaş, cinsiyet ve mevsimsel farklılıkları arasındaki ilişkiyi araştırdık. Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaş Tıp Merkezine başvuran 01.01.2013 - 01.01.2014 tarihleri arasında 25-OH vit D düzeyleri tespit edilen kriterleri sağlayan sonuçlar dahil edildi. Bulgular: Erkeklerin yaş ortalaması (n = 306) 46.65 ± 16.62, kadınlarda (n = 1613) 43.58 ± 15.03 olarak bulundu. Erkeklerde ortalama 25-OH vit D 18.95 ± 7.93 ng / mL ve kadınlarda 14.79 ± 9.42 ng / ml olarak bulundu. Erkeklerin 25-OH D vitamini düzeyleri kadınlardan anlamlı derecede yüksek bulundu (p <0.05). Mevsime göre 25-OH D vitamini seviyeleri analiz edildiğinde, yaz mevsimi için 25-OH Vitamin D ortalaması kış mevsimine ya da Sonbahar-İlkbahar aylarına göre anlamlı olarak yüksekti (p = 0,006).
Sonuç: Her ne kadar Van, konumu itibariyle en çok güneş alan şehirler arasında olsa da, tüm mevsimler ve yaş gruplarına göre vitamin D düzeylerini düşük olduğunu düşünüyoruz. Bu bulgulara göre, Van ilindeki ve çevresindeki vitamin D eksikliğinin düzelmesi için hem beslenme desteğinin hem de D vitamini desteğinin önemli olduğu sonucuna vardık.
Amaç: Bu çalışmanın amacı postmenapozal dönemdeki kadınlarlarda görülen kas iskelet sistemi ağrılarının ortaya çıkmasında D vitamini eksikliğinin etkisini araştırmaktır
Gereç ve Yöntem: Çalışma ...postmenapozal dönemde olan 130 hasta ve 50 sağlıklı gönüllüden oluşturuldu. Hasta ve kontrol grubunda hastaların demografik bilgileri ve visual analog skala (VAS) ile ağrı skorları belirlendi. Serum 25 hidroksi D vitamini (25(OH)D), Östrodiol (E2), kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz (ALP) ve parathormon (PTH) düzeyleri değerlendirildi.
Bulgular: Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 51.03±4.22 ve kontrol grubunun ise 48.37± 5.47 yıldı. Serum 25 (OH) D düzeyi hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşüktü. Kalsiyum, fosfor, ALP ve PTH düzeyleri arasında her iki grup arasında farklılık görülmedi. Ağrı durumunu değerlendirmek için kullanılan VAS ağrı skoru hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek saptandı. Postmenapozal hastalarda VAS ağrı skorları D vitamini eksikliği ve yetersizliği olan gruplarda, D vitamini düzeyleri yeterli olan gruba göre anlamlı olarak yüksek saptandı. Hasta grubunda uygulanan korelasyon analizinde 25 (OH) D düzeyleri ile yaş, vücut kütle indeksi ve VAS skoru arasında negatif korelasyon ve egzersiz ve E2 arasında pozitif korelasyon saptandı.
Sonuç: Postmenapozal hastalarda ağrı şiddetindeki artışın serum 25 (OH) D düzeylerindeki azalmayla ilişkili olduğunu göstermektedir. Üstelik 25(OH)D düzeyleri düşük hastalarda alt ekstremite ağrılarının daha fazla görüldüğü veserum 25 (OH) D’nin kas iskelet sistemi ağrılarının şiddetini belirlemede rol oynayabileceği kanısındayız.