Cyprien Fabre Kumpanyası, Fransızların Levant limanlarında faaliyet gösteren en etkin iki buharlı nakliyat kumpanyasından biridir. Fransız çıkarlarının Suriye ve Lübnan’da genişlemesi ve kalıcı hale ...gelmesinde önemli rol oynamıştır. Doğu Akdeniz’den New-York ve Güney Amerika’ya kadar doğrudan bir göçmen hattı açan ilk Fransız şirket olan Cyprien Fabre, bu hat ile özdeşleşmiş ve dünya denizcilik tarihinde Fabre Line/Immigrant Line olarak şöhret bulmuştur. Kumpanya’nın Lübnan’dan Suriye, Mersin ve İzmir’e kadar uzanan Doğu Akdeniz havzasındaki faaliyetleri genellikle göçmen ve mülteci taşımacılığı üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlamda çalışmada, Fabre Kumpanyası’nın Doğu Akdeniz’den Marsilya ve Amerika’ya kadar uzanan Fabre Line hattındaki faaliyetleri ele alınmaya çalışılmıştır.
Fransa’nın 1860 Lübnan Krizine Müdahalesi YAMAN, Zeynep; TOPALOĞLU, Bekir Sadık
Universal Journal of History and Culture,
04/2021, Volume:
3, Issue:
1
Journal Article
Peer reviewed
Open access
XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti uluslararası koşullar ve dış baskılar nedeniyle kendi coğrafyasında meydana gelen huzursuzluklarda ekseriyetle yabancı aktörlerin müdahalelerine maruz kalmıştır. Fransız ...hükümetinin çatışan taraflardan biri lehine müdahalede bulunmak istediği 1860 Cebel-i Lübnan Krizi, yerel bir huzursuzluğun uluslararası bir soruna dönüşmesi durumuna belirgin bir örnek oluşturmaktadır. Cebel-i Lübnan’da köylü ayaklanması olarak başlayan huzursuzluk 1860 yılı itibariyle Dürzîler ve Marunîler arasında bir etnik hesaplaşmaya dönüşmüştür. Dürzîlerin Hristiyan nüfusa karşı katliamlara girişmesi, huzursuzluğun Şam’a kadar yayılması ve Osmanlı güçlerinin olaylar karşısındaki yetersizliği Batı dünyasında infiale sebep olmuştur. Fransa bölgeye bir sefer düzenleme kararı almıştır. Osmanlı hükümeti de dönemin Dışişleri Bakanı (Hariciye Nazırı) Fuad Paşa’yı geniş yetkilerle donatarak bölgeye göndermiştir. Fuad Paşa’nın bölgeye intikaliyle olaylar hızlıca son bulmuş ve Fransız birlikleri Osmanlı güçlerine yardımcı olmakla yetinmiştir. Bu çalışmada 1860 Cebel-i Lübnan Krizine müdahale etmeye gelen Fransız seferinin rolü tartışılacaktır. Seferin Fuad Paşa’nın heyetiyle ilgisi ve olayların akışındaki etkisi gibi konular ele alınacaktır. Konuyla ilgili arşiv metinleri, olaylar üzerine yoğunlaşan o dönemde yaşamış araştırmacıların eserleri ve süreli gazeteler bu çalışmanın ana kaynakları arasındadır.
In the nineteenth century, the Ottoman Empire was generally exposed to foreign intervention in its internal crises because of the unfavourable international circumstances. The Crisis of 1860 in Mount Lebanon is a typical example of the internationalization of a local conflict where the French government strove to intervene in favour of one of the conflicting parties. The peasant-oriented turmoil in Mount Lebanon turned into ethnic strife between the Maronites and the Druze in 1860. The Druze massacres against the Christian population, the extension of calamities toward Damascus, and the failure of Ottomans to halt the tragedy drew the attention of Europe. France decided to dispatch an expedition to the Levant. The Ottoman government-appointed Foreign Minister Fuad Pasha with broad power to the region. The arrival of Fuad Pasha put an immediate end to the events and the French troops only displayed an auxiliary role to the Ottoman troops. This paper aims at investigating the role of the French expedition to the Levant during the 1860 Crisis. The expedition’s relation with Fuad Pasha’s mission and its effects will be discussed. Archival documents, accounts of the time focusing on the expedition and the periodicals constitute this study’s base.
Fransız sineması; dünya sineması içinde sinemanın doğduğu günden bugüne kadar önemli bir yere sahiptir. Fransız sinemasının dünya sinemasında önemli yere sahip olmasına ve bir ekol olarak ortaya ...çıkmasına etki eden en önemli sebep, 1950’li yılların sonlarına doğru Yeni Dalga sinema akımının ortaya çıkışıdır. Akım, sanat ile sanatçı arasındaki ilişkiye farklı bir boyut getirmiştir. Eskiye elveda derken yeninin manifestosunu yazan bir dalganın kuşağı sinema tarihine adını yazdırmıştır. Sadece Fransız sinemasında değil tüm dünya sinemasında bir fenomene dönüşen Yeni Dalga; sinemaya teorik, estetik ve teknik anlamda pek çok yenilik kazandırmıştır. Godard, Truffaut, Rohmer, Resnais gibi pek çok yetenek ile parlak bir dönem yaşayan Fransız sineması birçok ülkede sinema sektörünü etkileyen akıma dönmüştür. Bu süreçte Fransız sinemasının politik yüzünün de ortaya çıktığı görülür. Politik yüzünün de olduğu görülen bu oluşumun içinde farklı, isyankar, yaratıcı, devrimci tarzı ve tavrı ile ortaya çıkan bir isim Jean Luc Godard akımın önemli bir ismi olmuştur. Yapılan bu çalışmanın amacı, Godard’ın Yeni Dalga Sinema Akımı ile başlayan yenilikçi yüzünü Godard’ın ideolojik yapısı üzerinden izleyicisine sunabilmektir. Çalışmada Godard’ın sinema kariyeri ve ideolojisinin çözümlemesi, Godard’ın iki önemli filmi, Serseri Aşıklar ve Küçük Asker filmleri örnekleminde niteliksel araştırmanın farklı kolları olan tarihsel, toplum bilimsel ve arketipçi araştırma yöntemleri ile yapılmıştır.
It is possible to understand the rise of Trabzon trade in 1830s from the French decision to re-establish with great expectations the French consulate which had been closed since 1827, and the ...appointment of Victor Fontanier, previously sent by the French government to the Levant. The French, after the British decision of Trabzon as a commercial centre for Persian transit trade and more importantly, the failure of Gamba’s mission as French consul at Tiflis to develop French trade with Georgia and the Persia, tried to take part in the international trade developed in Trabzon in 1830s. We can see the French desire for Trabzon trade in the extensive instructions given by French Foreign Minister Polignac to Fontanier in 10 June 1830. Besides, the political developments created by the Ottoman-Russian War of 1828-1829 in the region began to attract the attention of the great powers. In this context, Fontanier was sent again to the East, this time as a consular agent to Trabzon, by French government with a very comprehensive political and commercial mission for the French interests in the region. However, Fontanier’s short consular period neither responded the French expectations nor the French trade developed in Trabzon market like the British trade. Referring to the French archival sources and Fontanier’s travel book, this paper aims to evaluate the consulate of Victor Fontanier in 1830-1832
1830’lu yıllarda Trabzon ticaretinin kazandığı ivmeyi, Fransızların 1827’den beri kapalı olan konsolosluğu yeniden tesis etmeleri ve buraya yüksek beklentilerle daha evvel Fransız hükümeti tarafından Doğu’ya gönderilen Victor Fontanier’nin tayin edilmesinden anlamak mümkündür. Fransızlar, İngilizlerin İran transit ticareti için Trabzon’u önemli bir üs olarak seçmeleri ve daha da önemlisi 1820’li yıllarda Gamba’nın Tiflis Fransız konsolosu olarak, İran ve Gürcistan ticaretine yönelik girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Trabzon’da gelişen uluslararası ticaretten istifade etmeye çalışmışlardır. Fransa’nın Trabzon’da gelişen ticaretteki bu ısrarı, Fransız Dışişleri Bakanı Polignac’ın Fontanier’ye verdiği 10 Haziran 1830 tarihli talimatlardan görülebilir. Bunun yanında 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, bölgedeki siyasi gelişmeler de büyük devletlerin ilgisini çekmeye başlamıştı. Bu bağlamda, Fontanier Fransız hükümeti tarafından bölgedeki Fransız çıkarları için çok geniş siyasi ve ticari bir misyonla bir kez daha Doğu’ya, bu kez geçici konsolosluk görevlisi olarak Trabzon’a gönderildi. Fakat Fontanier’nin kısa görev süresi bu beklentileri yerine getirmediği gibi Fransız ticareti de İngiliz ticaretinin çok gerisinde kaldı. Bu makale, Fransız arşiv kaynaklarından ve Fontanier’nin seyahatnamesinden hareketle Trabzon’da uluslararası ticaretin başladığı bu dönemde, Fontanier’nin konsolosluğunu inceleme amacındadır
Bu yazıda, Romantik tarih-yazımının karşısında konumlanan, pozitivist bir yöntembilimine dayalı tarihçiliğin Fransa’da başta Annales okulunun çevresi ve çeperinde nasıl bir yön aldığı, bu ülkede ...tarih üzerine yapılan yazınsal ve entelektüel üretimin oluşum koşulları, tematik-kronolojik çerçevede ve başlıca tarihçiler ve yapıtlar üzerinden gelişimi ve bu alandaki bugünkü yönelimlerin sunulup değerlendirilmesi amaçlanıyor. Her ne kadar bugün sözkonusu okulun etkisi yeni yaklaşım ve eğilimler sonucu (linguistic turn, sömürgecilik sonrası çalışmaları, Global ve Bağlantılı tarih vs.) azalsa da alana olan getirilerinin değerlendirilmesi, düşünümsel noktada, tarihçilerin mesleklerinin icra ederken yaptıkları tarihyazımsal işlemlerin saiklerini, belirlenimlerini ve uzanımlarını daha iyi kavramalarını ve bu işlemler üzerinden vardıkları çıkarımları denetlemelerinin koşullarını oluşturuyor.
İnsanlık tarihine bakıldığında, insanoğlunun sürekli çabaları sonucunda meydana getirdiği her yeni buluşun sanat ve edebiyat eserleri üzerinde küçümsenemeyecek bir etkisi olduğu görülür. Sinema bu ...etkiyi sağlayan yeniliklerin içinde ilk sırayı almaktadır. Günümüzde artık, fotoğraf ve sinema gibi görüntü teknolojilerinin etkisi altında oluşturulmamış eser yok gibidir. Roger Grenier'in Sine Roman' adlı eseri de bütünüyle bu etkileşimin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yazarın, ilk gençlik yıllarından itibaren etkisi altında kaldığı filmler ve görüntüler eserde yeniden hayat bularak bir 'sinema hikaye'sinin oluşmasını sağlamıştır. Bununla birlikte, belirli bir dönemin filmlerine, olaylarına ve sinemanın toplumun yaşamı üzerindeki etkilerine tanıklık etmesi nedeniylede eser, belgesel bir nitelik kazanmıştır.
ÖZETUşak ili Eşme ilçesi doğusunda Ahmetler ile Gedikler köyü arasında yer alan Beydağı üzerinde, 2013 yılında yapmış olduğumuz arazi çalışmaları sırasında, bir Acer L. türü olan Acer monspessulanum ...subsp. monspessulanum tarafımızdan ilk defa tespit edilmiştir. Beydağ ve çevresi, Türkiye de Fransız Akçaağacı’nın topluluk oluşturduğu ikinci alandır. Andezitlerden yapılı dik yamaçlarda yayılış gösterir. Sahada boyu 7 metreyi, gövde çapı 50 cm.yi bulan ağaçlar bulunmaktadır. Bitki kütlenin güney kısmında 850 metreden itibaren yayılış göstermeye başlar ve zirvelere kadar çıkar. Ağaç çok yoğun şekilde tahribata uğramış, varlığı azalmış ve insanların ulaşamadığı zirve kesimlerde kalmıştır. Beydağı’ndaki Fransız akçaağaçı popülasyonu üzerinde en büyük baskıyı küçükbaş hayvan yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Küçükbaş hayvanlar bitkinin tohumlarını tüketerek doğal gençleşmeyi ve büyümeyi engellemektedir. Bitkinin yayılış gösterdiği alanın koruma altına alınması gereklidir.Anahtar Kelimeler: Fransız Akçaağacı, Doğal Yayılış, Koruma, Beydağı, Ege Bölgesi, UşakABSTRACTAcer monspessulanum subsp. monspessulanum which is a kind of Acer L. was ascertained for the first time by us during the field surveys that we did in 2013, on the mount Beydağı which is located between the villages Ahmetler and Gedikler, in the east of the town Eşme, the province Uşak. Beydağ and its district is the second area in which Acer monspessulanum subsp. monspessulanum forms a community in Turkey. It expands on the steep hillsides which are made of andesites. There are trees that are about 7 meters tall and 50 cm body diameter. The plant starts to scatter from 850 meters in the South of the bulk and ascends to the peaks. The tree has been deeply damaged and disembarked, it exists in the peak parts which cannot be reached by human beings. The sheep and goat breeding generates the biggest influence on the population of Acer monspessulanum subsp. monspessulanum on the mount Beydağ. The sheep and goat prevent the natural regeneration and growth by consuming the seeds of the plant. It is essential to be taken the field in which the plant scatters under protection.Keywords: Montpellier Maple (French Acer), Natural Distribution, Protection, Mount Beydağı, Aegean Region, Uşak)
Acer monspessulanum subsp. monspessulanum which is a kind of Acer L. was ascertained for the first time by us during the field surveys that we did in 2013, on the mount Beydağı which is located between the villages Ahmetler and Gedikler, in the east of the town Eşme, the province Uşak. Beydağ and its district is the second area in which Acer monspessulanum subsp. monspessulanum forms a community in Turkey. It expands on the steep hillsides which are made of andesites. There are trees that are about 7 meters tall and 50 cm body diameter. The plant starts to scatter from 850 meters in the South of the bulk and ascends to the peaks. The tree has been deeply damaged and disembarked, it exists in the peak parts which cannot be reached by human beings. The sheep and goat breeding generates the biggest influence on the population of Acer monspessulanum subsp. monspessulanum on the mount Beydağ. The sheep and goat prevent the natural regeneration and growth by consuming the seeds of the plant. It is essential to be taken the field in which the plant scatters under protection.
Claude Cahen, Fransa'nın İslam Tarihi ve Selçuklu Türk Tarihi alanında yetiştirdiği büyük bir uzmandır. 16 Şubat 1909'da Paris'te doğmuştur. Claude Cahen 1931'de Ecole Nationale des Langues ...Orientales'in Türkçe-Arapça bölümünden mezun olmuştur. 1936-1937'de Türkiye'de araştırmalar yaptı. 1940'ta ünlü eseri "Haçlılar Devrinde Kuzey Suriye" basıldı. İkinci dünya savaşında 5 yıl esir kalmıştır. Fransızca kaleme aldığı "Osmanlı Öncesi Türkiye" adlı eseri de Fransa'dan önce İngiltere'de İngilizce çıkmıştır. Claude Cahen'in en önemli eseri, Osmanlılardan Önce Anadolu (Pre-Ottoman Turkey) adlı eserdir. Anadolu'nun nasıl Türkleştiği, toplum yapısı, Moğol Dönemi gibi çok ilginç kısımlardan oluşur. Claude Cahen Kasım 1991'de öldü
Ce travail de recherche basé sur une approche empirico-inductive est une description analytique et une synthèse interprétative des pratiques sociolinguistiques haïtiennes à partir des représentations ...du français et du créole (langues co-officielles). Situé largement devant le créole haïtien et l’anglais, le français se trouve au centre de la demande sociale pour son rôle dans l’insertion socioprofessionnelle en Haïti. De par sa fonction de langue seconde par rapport au créole, langue première en Haïti, il génère des phénomènes de discriminations, d’insécurité et de sécurité dans les interactions verbales scolaires et extrascolaires. Dans ce contexte, le créole francisé comme indice d’une double identité apparente (créolofrancophone) des scolarisés ne peut remplacer le français. L’autogestion de la pluralité linguistique haïtienne est alors envisagée dans une sociodidactique de « terrain » afin de réduire l’insécurité linguistique et faciliter la réussite éducative. Cette recherche propose comme démarche, une « didactique énonciative contextualisée » considérant le français haïtien comme un construit à partir des ressources linguistico-culturelles locales autogérées et partagées et capable de transposer les pratiques quotidiennes extrascolaires des apprenants locuteurs en pratiques scolaires ordinaires pour libérer la parole.
Based on an empirico-inductive approach, this research is an analytical description and interpretative synthesis of Haitian sociolinguistic practices from the perceptions of both French and Creole (co-official languages). Positioned way ahead of Haitian Creole and English, French is at the core of social demands due to its role in socioprofessional integration in Haiti. Because it functions as a second language compared to Haitian Creole – first language in Haiti – it generates discriminations, insecurity and security in school and extracurricular verbal interactions. In this context, Frenchified Creole as an index of school-goers' apparent double identity (CreoloFrench-Speaking) can not replace French. The self-management of Haitian linguistic plurality is then considered through « field » sociodidactics so as to reduce linguistic insecurity and facilitate educational success. The approach proposed in this study is « contextualised enunciative didactics ». It considers Haitian French as a construct from local, self-managed and shared linguistico-cultural ressources, and it allows to transpose the speaking learners' daily extra-curricular practices into ordinary school practices to liberate speech
Travay rechèch sa a ki chita sou yon apwòch anpiriko-endiktiv se yon deskripsyon analitik e yon sentèz entèpretativ pratik sosyolengwistik ayisyèn yo apati reprezantasyon fransè ak kreyòl (lang ko-ofisyèl). Pou wòl li nan ensèsyon sosyopwofesyonèl, fransè plase nan sant demand sosyal la devan lontan kreyòl ayisyen ak anglè. Fonksyon lang segond li parapò ak kreyòl, lang premyè an Ayiti, kreye fenomèn diskriminasyon, ensekirite e sekirite nan entèraksyon vèbal eskolè ak ekstra-eskolè. Nan kontèks sa a, kreyòl fransize kòm endis yon doub idantite sou po (créolofrakofòn) pou eskolarize yo pa kapab ranplase fransè. Otojesyon pliralite lengwistik ayisyèn nan antre nan yon sosyodidaktik « de teren » pou kapab diminye ensekirite lengwistik la epi fasilite reyisit edikativ yo. Rechèch sa a pwopoze kòm demach, yon « didaktik enonsyativ kontekstyalize » pendan l’ap konsidere fransè ayisyen kòm yon konstwi (siman) ki soti nan resous lengwistiko-kiltirèl lokal ki jere tèt yo epi ki se yon pataj ki kapab transpoze pratik bese-leve ekstra-eskolè aprenan lokitè yo an pratik eskolèòdinè pou libere la paroli
Après avoir analysé l'influence de la culture éducative turque sur l'enseignement du français en Turquie (2012, J.-C. Beacco), nous en avons conclu que les pratiques éducatives y sont fondées ...davantage sur la grammaire, ce qui peut s’expliquer par le rattachement à la culture éducative turque. Nous poursuivons nos recherches sur les contextualisations de la description du français dans des grammaires pédagogiques qui sont élaborées par et pour des turcophones (Grammaire et contextualisations- GRAC). Ces grammaires présentant des « contextualisations », s’écartent de celles dites de référence du français pour s’adapter aux cultures éducatives et métalinguistiques des apprenants turcophones. Il est intéressant d’étudier le discours grammatical à partir de plusieurs entrées : les articles avec les changements terminologiques dont ils sont l’objet, le genre avec la création d’une catégorie inexistante en turc et les cas grammaticaux avec la production de règles d’équivalence. Une démarche complémentaire par une cyber-enquête est engagée pour identifier les contextualisations des erreurs de français les plus fréquentes en milieu scolaire et universitaire turcophone. Les données obtenues ont permis de montrer que les discours sont modelés par les cultures éducatives et métalinguistiques. Il serait opportun de faire contribuer ces grammaires « extérieures » du français à une grammaire plus « centrale » du français.
After having studied the impact of educational culture on French teaching (2012, J.-C. Beacco), we concluded that teaching methods applied in Turkey are mostly based on grammar. This tendency reflects the educational culture of this country. The present research focuses on the contextualization of French grammar in reference books which were written by and for Turkish-speaking people (Project of GRAC).French reference books written in Turkey contain a number of “contextualization”, resulting from educational and metalinguistic culture of Turkish students learning French. Therefore, they differed from the French edition of French grammar. For this purpose, the French grammatical discourse was analyzed in many aspects: the articles which cause the change of terms; the gender of nouns which does not exist in Turkish introduces a new grammatical classification and the grammatical cases which result in the creation of equivalent rules. A cyber-survey was prepared to find out the contextualization of the frequent errors in French in high school and university area in Turkey. All the research, showed that these discourses were modulated by the educational and metalinguistic culture. Moreover, we demonstrated that the “off-center” Turkish edition of French grammar books need to be standardized to the “central norm” of the French edition.
Türk eğitim anlayışının Fransızca öğretimine etkisi incelenmiş olup (2012, J.-C. Beacco), Türkiye’de daha çok dil bilgisine dayalı bir öğretim şekli uygulandığı ve bunun da geleneksel eğitim anlayışına bağlı kalmanın bir sonucu olduğu belirlenmiştir. Fransızca dil bilgisinin Türkiye bağlamına uyarlanmış ve Türk yazarlar tarafından Türk okuyucular için kaleme alınan kaynak kitaplar üzerine çalışılmıştır (GRAC Projesi).Türkiye’de yayımlanan Fransızca kaynak kitapları bu “bağlama göre uyarlanmakta”, dolayısıyla bir Fransız yayını Fransızca dil bilgisinden uzaklaşmaktadır: bu kitaplar, Türk öğrencilerin eğitim anlayışları gereği ve dil ötesi nedenlerle farklı algıladıkları “o yabancı dile” uygun olabilmesi için uyarlanmıştır. Bu varsayımdan yola çıkarak, Fransızca dilbilgisel söylem birçok açıdan ele alınmıştır: terim değişikliğine neden olan « article », Türkçede karşılığı olmadığı için yeni bir sınıflandırmaya yol açan isimlerde cinsiyet ve iki dil arası kural denkliğine neden olan ismin halleri. İnternet ortamında yayımlanan bir anket ile Türkiye’de lise ve üniversite düzeyinde sıklıkla yapılan Fransızca yanlışların bu bağlama uyarlanması araştırılmıştır. Tüm bu veriler, bu söylemlerin Türklerin eğitim anlayışı ve dil ötesi algıları ile şekillendiğini göstermiştir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda ise, “merkez dışı” bu kaynak kitapların daha “merkezi” bir Fransız yayın ölçütüne kazandırılması gerekmektedir.