Covid-19 sürecinde özellikle bankalar, alternatif çalışma alanlarını aktif olarak kullanmaya başlamıştır. Bu çalışmada, Covid-19 sürecinde uzaktan çalışma alanlarının katılım bankaları çalışanları ...üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Türkiye genelindeki Katılım Bankalarında ofis veya şubede çalışan 411 örneklemden elde edilen veriler kullanılmıştır. Modelde oluşturulan toplam 19 hipotez test edilmiştir ve Teknoloji Kabul Modeli kullanılmıştır. Bu modelin test edilebilmesi için Yapısal Eşitlik Modelinden yararlanılmıştır. Çalışma sonucunda, çalışanların uzaktan çalışma sistemine uyumlulukları, zaman, algılanan davranışsal kontrolü ve algılanan kullanım kolaylıkları faktörlerinin, algılanan faydayı olumlu etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca çalışanların uzaktan çalışma sistemi için kolaylaştırıcı koşullar, endişe, güven ve öz yeterlilik faktörlerinin, algılanan faydayı olumsuz etkilediği tespit edilmiştir.
Bu çalışmanın amacı, muhasebe eğitiminde kavram haritası kullanımı ve uzaktan eğitim modelinin akademik başarı üzerindeki etkisini tespit etmektir. Araştırma, muhasebe derslerinin temeli niteliğinde ...olan Muhasebe-1 dersine yönelik gerçekleştirilmiştir. Kavram haritası kullanımının akademik başarı üzerindeki etkisini tespit etmek amacıyla, kavram haritası kullanılmayan bir ders dönemine ait sonuçlar ile kullanılan bir ders dönemine ait sonuçlar karşılaştırılmıştır. Araştırmanın bir diğer amacı olan uzaktan eğitim modelinin akademik başarı üzerindeki etkisini tespit etmek için de yüz yüze eğitim modelinin uygulandığı bir ders dönemine ait sonuçlar ile uzaktan eğitim modelinin uygulandığı bir ders dönemine ait sonuçlar karşılaştırılmıştır. Araştırma, toplam 562 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda, kavram haritası kullanımının akademik başarı üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve olumlu bir etkisinin olduğu tespit edilmiş, ayrıca uzaktan eğitim modeli ile başarı düzeyinde artış yaşandığı belirlenmiştir.
Kişisel Etki modeli, birincil paydaş olarak adlandırılan kamu görevlileri, eski bürokratlar, söz sahibi gazeteciler, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, aktivistler yani kısacası toplumda söz sahibi ...kimselerle halkla ilişkiler uygulayıcılarının iyi ilişkiler kurması, kurumun ihtiyacı olduğunda da bu ilişkilerden faydalanılarak halkla ilişkiler faaliyetlerinin başarılı bir şekilde yürütülmesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu kapsamda yürütülen kişisel etki uygulamaları ise, misafirperverlik ilişkileri, ağırlama, önemli günlerin kutlanması, hediyeleşme ilişkilerinin yürütülmesi, birincil paydaşlarla ilgili düzenli ve güncel bilgi edinilmesi olarak sınıflandırılabilir. Türkiye’de kişisel etki modeli ile ilgili çalışmalara bakıldığında literatürün oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Halkla ilişkilerde kişisel etki modelinin uygulamalarına yönelik halkla ilişkiler akademisyenlerinin değerlendirmeleri araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu makalede kişisel etki modelinin Türkiye’de uygulanıp uygulanılmadığının belirlenmesi ve uygulanıyorsa nasıl uygulandığının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında yarı yapılandırılmış mülakat soruları katılımcılara e-posta yoluyla iletilmiş ve yanıtlar e-posta yoluyla toplanmıştır. Araştırmada görüşülen akademisyenler, olasılıksız örneklem kapsamında kota örnekleme ve amaçsal örnekleme tekniklerine göre seçilmiştir. Araştırma kapsamında 41 iletişim fakültesinden 21 akademisyenle görüşülmüştür. Akademisyenlerin halkla ilişkiler bölümlerinde çalışmasına dikkat edilmiştir. Sonuç olarak akademisyenlerin görüşleri değerlendirildiğinde, kişisel etki uygulamalarının Türk kültürü ve dinamikleri ile uyumlu olduğu ifade edilebilir. Türk kültüründeki misafirperverlik ilişkileri, imkanlar dâhilinde en iyi koşullarda ağırlamak, mutlu ve memnun ayrılmalarını sağlamak, kişisel ilişki modelindeki misafirperverlik ilişkileri ile örtüşmektedir.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlanan küreselleşme ile birlikte uluslararası ticaretin hacminde büyük bir artış gerçekleşmiş ve beraberinde kompozisyonunda da değişim gözlemlenmiştir. ...Bununla birlikte tüm dünyada aynı dönemde politik riskin yükseldiği bilinmektedir. Önemi giderek artan bir risk türü olan politik risk, uluslararası ticaretin yönü ve bileşimi üzerinde güçlü etkilere sahiptir. Buna rağmen literatür politik risk ile doğrudan yabancı yatırımlar arasındaki ilişkiyi yoğun biçimde incelerken uluslararası ticaret ile politik risk ilişkisini test eden çalışmalar ise son derece az sayıdadır. Türkiye’nin 45 ticaret ortağının yer aldığı bu çalışmada politik riskin Türkiye’nin dış ticareti üzerindeki etkisi 2003-2017 dönemi için panel çekim modeli çerçevesinde analiz edilmiştir. Genelleştirilmiş momentler yönteminin kullanıldığı mevcut analizin sonuçlarına göre partner ülkelerin kişi başına düşen reel gayri safi yurt içi hasılası ile risk faktör endeksinin Türkiye’nin dış ticaretinde önemli belirleyiciler oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca risk bileşenlerinden yalnızca yolsuzluk, sosyoekonomik koşullar, iç çatışma ve kanun ile düzen risklerinin uluslararası ticaret üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
With globalization accelerating since the second half of the 20th century, there has been a great increase in the volume of international trade and a change in its composition has also been observed. However, it is known that political risk has increased in the same period all over the world. Political risk, an increasingly important type of risk, has strong effects on the direction and composition of international trade. Nevertheless, while the literature intensively examines the relationship between political risk and FDI, there are very few studies that test the relationship between international trade and political risk. This study, which includes 45 trading partners of Türkiye, analyzes the impact of political risk on Türkiye's foreign trade within the framework of the panel gravity model for the period 2003-2017. According to the results of the present analysis using the generalized method of moments, the real gross domestic product per capita of partner countries and the risk factor index are found to be important determinants of Türkiye's foreign trade. Moreover, it is concluded that only corruption, socioeconomic conditions, internal conflict, and law and order risks have an impact on international trade.
U radu su sagledani osnovni pravci i intenzitet promena starosne strukture stanovništva SR Jugoslavije, njenih republika i pokrajina u periodu po završetku Drugog svetskog rata. Posebna pažnja je ...posvećena demografskim determinantama starenja stanovništva, naročito između 1961. i 1991. godine. Za procenu uticaja promena fertiliteta, mortaliteta i spoljnih migracija na transformaciju starosne strukture korišćen je metod projekcija. Analiza je zasnovana na rezultatima simulacije četiri modela stanovništva koja su konstruisana polazeći od inicijalne starosne strukture iz 1961. i na bazi različitih kombinacija pretpostavki o kretanjima fertiliteta i mortaliteta u narednih 30 godina. Efekti promene komponenti demografskog rasta na odvijanje procesa starenja su dobijeni poređenjem starosnih struktura modelskih populacija u 1991. godini. Autor zaključuje da je pad fertiliteta direktno ubrzavao starenje od baze starosne piramide, ali posredno i starenje s vrha. Promene u smrtnosti stanovništva su dvostruko delovale na proces starenja: zbog opadanja smrtnosti mladih one su ga usporavale, a istovremeno su ga ubrzavale zbog produžavanja očekivanog trajanja života starih. Posmatrano u celini, u SR Jugoslaviji je pad mortaliteta u periodu 1961-1991. uzrokovao sporije odvijanje starenja, ali je njegovo dejstvo na promenu starosne strukture stanovništva bitno manjeg značaja od suštinski suprotnog dejstva koje je bilo prouzrokovano promenama fertiliteta. Spoljne migracije tj. negativan migracioni saldo su na nivou SR Jugoslavije imale najmanjeg uticaja na proces starenja. lako je dejstvo migracija vrlo slabo, one su takođe uticale na ubrzanje procesa starenja.
Covid-19 salgınının en şiddetli ve yoğun olarak etkilediği ülkelerin başında Güney Avrupa ülkeleri gelmektedir. Türkiye de bu küresel salgından etkilenmiştir. Güney Avrupa refah modelinin benzer ...özelliklerini taşıyan Güney Avrupa ülkeleri (İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan) ve Türkiye vaka ve ölüm sayısını en aza indirmek amacıyla karantina tedbirleri uygulamaya koymuştur. Sözkonusu karantina tedbirleri özellikle ülke ekonomileri ve emek piyasaları üzerinde yıkıcı etkilere sebep olmuştur. Bu makale Güney Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de Covid-19 salgınının seyrini, ülke ekonomileri ve emek piyasaları üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin beraberinde gelen olumsuzlukları hafifletmek amacıyla geliştirilen sosyal koruma tedbirlerinin (ücret sübvansiyonları, aktivasyon tedbirleri, emek piyasası düzenlemeleri ve kısa çalışma süreleri) etkinliğini değerlendirmektedir. Yapılan çalışma araştırmaya dahil edilen ülkelerde sosyal koruma tedbirlerinin geçici bir nitelik taşıdığını, uygulanma esaslarının (kapsam, süre ve ödenek miktarı) farklılık göstermekle birlikte ortak noktalar taşıdığını ve uygulama sonrası ilk göstergelerin olumlu sonuçlara işaret ettiğini ortaya koymaktadır.
ÖZ Bilgi teknolojisindeki gelişmeler diğer tüm alanlarda olduğu gibi muhasebe ve denetim alanında da; yazılım muhasebesi, bulut muhasebesi, robotik süreç otomasyonu ve yapay zekâ kullanımını ...artırmaktadır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak işverenlerin yakın gelecekte yeni işe alımlarda bu teknolojileri kullanabilen bireyleri tercih etmeleri beklenmektedir. Gelecekte muhasebe mesleğini yapacak olanların bu teknolojileri kullanmaya istekli ve yatkın olmaları önem arz etmektedir. Bu bağlamdan çalışma, geleceğin muhasebecileri olan üniversite öğrencilerinin muhasebe alanında yapay zekâ kullanımına yönelik eğilimlerini teknoloji hazırlık ve teknoloji kabul modeli aracılığıyla tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla Akdeniz Üniversitesi’nde ön lisans düzeyinde eğitim alan muhasebe bölümü öğrencilerine anket uygulanmıştır. Çalışma sonunda öğrencilerin teknoloji hazırlığını benimseme düzeylerinin, algıladıkları faydayı ve algıladıkları kullanım kolaylığı üzerinde doğrudan bir etkisinin olduğu, aynı zamanda algıladıkları kullanım kolaylığı ve tutumlarının, yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerini doğrudan etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca kadın ve erkeklerin yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerinin birbirine oldukça yakın olduğu ve cinsiyet değişkeni açısından bir farklılık olmadığı da anlaşılmıştır.
Bu çalışmada amaç, 2008 ve 2013 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün gerçekleştirmiş olduğu Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verileri kullanılarak Türkiye’de göç ...eden ve göç etmeyen evli kadınların doğurganlığını etkileyen etmenlerin sayma veri regresyon modeli ile araştırılmasıdır. Analizlerde bağımlı değişken, evli kadınların sahip olduğu çocuk sayısı iken bağımsız değişkenler kadının ve erkeğin yaşı, çalıştıkları sektör, eğitim durumları, hanehalkı refah düzeyi, ailenin etnik kökeni, kadının ilk evlenme yaşı, ölen çocuk sayıları, kürtaj sayısı, hanehalkı büyüklüğü ve doğum kontrol yöntemleridir. Bu çalışmadan elde edilen bulgulara göre, 2008'de etnik köken, kadının ve erkeğin eğitim düzeyi gibi değişkenler göç etmeyenlerde doğurganlığı etkileyen en önemli değişkenler iken, göç edenlerde bu değişkenlerin doğurganlık üzerinde anlamlı etkisi bulunmamıştır. 2013 yılında ise değişkenlerin doğurganlık üzerine olan etkilerinin göç edenlerde göç etmeyenlere göre daha fazla olduğu görülmüştür.
Tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hane halklarının davranışları 20. yüzyılın ikinci yarısında ve 21. yüzyılın başında büyük bir değişiklik geçirdi. Özellikle çevresel ve psikolojik ...faktörlerin etkisi tüketim kararları üzerinde etkili olmaya başladı. Bunun sonucunda hane halkı tüketime karar verirken, tüketim harcamasına yönelik bir tercihin varlığı, makroekonomik bir değişken olarak hane halkının borç stokunu önemli bir değişken haline getirdi. Hane halkı borçluluk oranında ortaya çıkan artış;araştırılması gereken önemli bir sorunu ortaya çıkardı. Hane halkı tüketim harcamasının finansmanına yönelik olarak ortaya çıkan süreç makro iktisat politikalarınında etkilerinin asimetrik olmasına yol açtı. Bu çerçevede hane halkı tüketim harcaması ile borçlanma arasındaki duyarlılığın büyüklüğünün ve şiddetinin temel belirleyicisi olan makroekonomik değişkenlere ait parametreler tahmin edilmelidir. Çünkü, makroekonomik açıdan tüketim davranışlarının analizinin yapılmasını sağlayacak bilgiler sağlamaktadır. Buradan hareketle bu çalışma da zamanlar arası ikame elastikiyet yaklaşımına dayalı olarak söz konusu ilişki panel veri modeliyle analiz edilmektedir. Ayrıca, uygulama da homotetik olmayan tüketici tercihleri varsayımı altında hane halkları arasındaki heterojenliğin ülke bazında farklılığıyla analizler yapılmaktadır. Analizde 1998Q1-2020Q3 yılları arasında çeyreklik veriler kullanılmıştır. Çalışmada OECD ülkelerine ait hane halkı geliri, hane halkı harcamaları, enflasyon, faiz oranları ve devlet tahvili faiz oranları değişkenlerinden oluşan ekonometrik model panel veri, GMM modeli ve kulüp yakınsama modelleriyle analiz edilmiştir.
The behavior of households in all developed and developing countries have undergone major changes in the second half of the 20th century and the beginning of the 21st century. In particular, the effect of environmental and psychological factors began to have an impact on consumption decisions. As a result, the existence of a preference for consumption expenditure while the households decide to consume has made the household's debt stock an important variable as a macroeconomic variable. The increase in the household indebtedness ratio; raised an important issue that needed to be researched. The process that emerged for the financing of household consumption expenditures caused the effects of macroeconomic policies to be asymmetrical. In this framework, the parameters of macroeconomic variables, which are the main determinants of the size and severity of the sensitivity between household consumption expenditure and borrowing, should be estimated. Because it provides information that will enable the analysis of consumption behavior from a macroeconomic perspective. From this point of view, in this study, the relationship in question is analyzed with a panel data model based on the intertemporal substitution elasticity approach. In addition, analyzes are made with the heterogeneity of households on a country basis under the assumption of nonhomothetic preferences Quarterly data for the years 1998Q1-2020Q3 were used in the analysis. In the study, household income, household expenditures, inflation, interest rates and government bond interest rates and panel data, GMM model and club convergence model analysis tools of OECD countries were used.
Yasal olarak bağımsız işletmelerin çeşitli resmi ve gayri resmi bağlar aracılığıyla bir araya gelmesi şeklinde tanımlanabilecek işletme grupları, karmaşık yapısı, kendi içerisinde çeşitli işlemler ...yapmaya elverişli doğası ve yatırımcıların bu işlemleri izlemesinde yaşayacağı zorluk nedeniyle beraberinde vekalet sorunlarını da getirmektedir. Yapı itibariyle finansal raporlama sürecine müdahale etme konusunda daha fazla özgürlük sunan grup yapısı şirket yöneticilerine, azınlık hissedar hakları konusunda daha fazla inisiyatif sağlamaktadır. Temel olarak kazançların kalitesi ve mali tabloların güvenilirliği konusunda ipuçları sunan kazanç yönetimi uygulamalarının önemi grup şirketlerinde görülen karmaşık piramit yapıların varlığı durumunda daha çok artmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’de bir gruba bağlı veya bağımsız olarak faaliyet gösteren firmaların kazanç yönetimi uygulamaları 2014-2019 yılları arasında BİST’de faaliyet gösteren firma verileri kullanılarak kantitatif olarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Kazanç yönetimi uygulamaları tespitinde düzeltilmiş Jones modelinden yararlanılmıştır. Analiz sonuçları söz konusu dönemde hakim ortağın büyük işletme grubu veya yabancı olduğu firmalarda kazanç yönetimi uygulamalarına daha az gidildiği, diğer taraftan bağımsız firmalarda bu durumun tam tersi olduğunu göstermektedir. Elde edilen sonuçlar Türkiye örneğinde kazançların kalitesinin belirlenmesinde şirketlerin kurumsallaşma düzeyi ve prestijlerinin ortaklık yapısından daha önemli olduğunu işaret etmektedir.