DIKUL - logo
E-resources
Full text
Peer reviewed Open access
  • RİFÂÎLİK VE FÜTÜVVET GELENE...
    Aliye Uzunlar

    Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 03/2023 105
    Journal Article

    Rifâî tarikatına ait erkânnâme türündeki teliflerden günümüze ulaşanlar, XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyıla ait eserlerdir. Rifâî erkânının İstanbul ve Anadolu’da ne şekilde icra edildiğini tespite imkân sağlayan bu eserler, tarikata bağlı zümreler için bir nevi el kitabı konumundadırlar. Tarikat merasimleri, seyrüsülûk usûlleri, hizmet mertebeleri, burhan ve devsiye kâideleri gibi konuları içeren bu teliflerin çoğunun Fütüvvetnâme şeklinde isimlendirilmesi, Rifâîliğin fütüvvet erkânına bağlı tarikatlardan biri olduğunun ilk işaretidir. Muhtevalarında da fütüvvete ayrı bir fasıl açıldığı; şed kuşatma, şerbet içirme ve mahfil açma gibi fütüvvet erkânına bağlı tarikatlarda bulunan unsurların yer aldığı görülmektedir. Şeyh Yâsin eş-Şâmî’ye (v. XVIII. yüzyılın sonu) ait Fütüvvetnâme-i Yâsin er-Rifâî ve Mehmed Tâhir Tophanevî’ye (v.1812) ait Minhâcü’l-Müridîn, bilinen en eski Rifâî fütüvvetnâmeleri olup, daha sonra yazılanlara da kaynaklık etmişlerdir. Özellikle Minhâc’ın ikinci faslında nakledilenler, Rifâîlik ile fütüvvet arasındaki bağı daha anlaşılır kılan nitelikte bilgilerdir. Makalede, eserin bu ikinci faslının muhtevası değerlendirilmiş ve kaynağının Seyyid Hüseyin ibn Seyyid Gaybî’ye (v. XV. yüzyıl) ait fütüvvetnâme olduğu tespit edilmiştir. İbn Gaybî fütüvvetnâmesinin Şiî unsurlara sahip bir fütüvvetnâme olarak değerlendirilmesi ve Abdülbâkî Gölpınarlı’nın, Rifâîliğin, fütüvvet ehlinin etkisiyle zamanla Alevî meşrep bir hâl aldığı iddiası, Rifâîlerle fütüvvet erbâbını yakınlaştıran sebeplerin neler olduğu meselesini ele almayı gerektirmiştir. Makalenin ikinci bölümünde, Rifâîlerle Şiî-Bâtınî-Alevî zümrelerin müşterek bir zeminde buluşmalarına sebep olabilecek bazı unsurlar, metinlere, tarihî hadise ve olgulara dayanılarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme neticesinde, söz konusu unsurların Rifâîliğin kurulduğu dönemden itibaren mevcut olduğu ve tarikatın bu şekilde Anadolu’ya intikal ettiği görüşüne varılmıştır.