ÖZ Bilgi teknolojisindeki gelişmeler diğer tüm alanlarda olduğu gibi muhasebe ve denetim alanında da; yazılım muhasebesi, bulut muhasebesi, robotik süreç otomasyonu ve yapay zekâ kullanımını ...artırmaktadır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak işverenlerin yakın gelecekte yeni işe alımlarda bu teknolojileri kullanabilen bireyleri tercih etmeleri beklenmektedir. Gelecekte muhasebe mesleğini yapacak olanların bu teknolojileri kullanmaya istekli ve yatkın olmaları önem arz etmektedir. Bu bağlamdan çalışma, geleceğin muhasebecileri olan üniversite öğrencilerinin muhasebe alanında yapay zekâ kullanımına yönelik eğilimlerini teknoloji hazırlık ve teknoloji kabul modeli aracılığıyla tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla Akdeniz Üniversitesi’nde ön lisans düzeyinde eğitim alan muhasebe bölümü öğrencilerine anket uygulanmıştır. Çalışma sonunda öğrencilerin teknoloji hazırlığını benimseme düzeylerinin, algıladıkları faydayı ve algıladıkları kullanım kolaylığı üzerinde doğrudan bir etkisinin olduğu, aynı zamanda algıladıkları kullanım kolaylığı ve tutumlarının, yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerini doğrudan etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca kadın ve erkeklerin yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerinin birbirine oldukça yakın olduğu ve cinsiyet değişkeni açısından bir farklılık olmadığı da anlaşılmıştır.
ABSTRACT As a result of developments in information technology, software accounting, cloud accounting, robotic process automation, and artificial intelligence are increasing in the field of accounting and auditing, as in all other fields. As a result of these developments, employers are expected to prefer individuals who can soon use these technologies in new recruitment. Therefore, those who will do the accounting profession in the future must be willing and prone to use these technologies. In this context, the study aims to determine the tendencies of university students, who are future accountants, towards using artificial intelligence in the accounting field through the technology preparation and technology acceptance model. For this purpose, a questionnaire was applied to the students of the accounting department that received an associate degree education at Akdeniz University. At the end of the study, it was determined that the students' adoption level of technology readiness directly affected their perceived usefulness and perceived ease of use. At the same time, their perceived ease of use and attitudes directly affected their level of adoption of artificial intelligence technologies. Furthermore, the level of adoption of artificial intelligence technologies by women and men is very close to each other, and there is no difference in gender variables.
ÖZ Bilgi teknolojisindeki gelişmeler diğer tüm alanlarda olduğu gibi muhasebe ve denetim alanında da; yazılım muhasebesi, bulut muhasebesi, robotik süreç otomasyonu ve yapay zekâ kullanımını ...artırmaktadır. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak işverenlerin yakın gelecekte yeni işe alımlarda bu teknolojileri kullanabilen bireyleri tercih etmeleri beklenmektedir. Gelecekte muhasebe mesleğini yapacak olanların bu teknolojileri kullanmaya istekli ve yatkın olmaları önem arz etmektedir. Bu bağlamdan çalışma, geleceğin muhasebecileri olan üniversite öğrencilerinin muhasebe alanında yapay zekâ kullanımına yönelik eğilimlerini teknoloji hazırlık ve teknoloji kabul modeli aracılığıyla tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla Akdeniz Üniversitesi’nde ön lisans düzeyinde eğitim alan muhasebe bölümü öğrencilerine anket uygulanmıştır. Çalışma sonunda öğrencilerin teknoloji hazırlığını benimseme düzeylerinin, algıladıkları faydayı ve algıladıkları kullanım kolaylığı üzerinde doğrudan bir etkisinin olduğu, aynı zamanda algıladıkları kullanım kolaylığı ve tutumlarının, yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerini doğrudan etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca kadın ve erkeklerin yapay zekâ teknolojilerini benimseme düzeylerinin birbirine oldukça yakın olduğu ve cinsiyet değişkeni açısından bir farklılık olmadığı da anlaşılmıştır.
The present study aims to investigate the relationship between academics’ personality traits and accounting students’ academic motivation and academic self-efficacy within the framework of Structural ...Equation Modelling (SEM). Five-factor personality traits were considered as independent variables, while academic self-efficacy is the dependent variable, academic motivation is the moderator variable. The study population consists of accounting students studying at Kahramanmaraş Sütçü İmam University in Turkey. The data were collected using five-factor personality traits and academic self-efficacy and academic motivations scales and analyzed using SPSS 25.0 and SmartPLS 4. The findings suggest that among different personality traits, while openness affects academic motivation significantly and positively, emotional instability affects academic motivation significantly and negatively. As a result, academic motivation affects academic self-efficacy significantly and positively.
Bu çalışmada, akademisyenlerin kişilik özellikleriyle muhasebe eğitimi gören öğrencilerin akademik öz yeterlilikleri ve akademik güdülenmeleri arasındaki ilişkinin Yapısal Eşitlik Modeli (YEM) modeli kapsamında incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, beş faktör kişilik özellikleri bağımsız değişken, akademik öz yeterlilik bağımlı değişken ve akademik güdülenme ise aracı değişken olarak ele alınmıştır. Araştırmanın evrenini T.C. KSÜ’ de muhasebe eğitimi alan öğrenciler oluşturmaktadır. Çalışmada veriler, beş faktör kişilik özellikleri, akademik öz yeterlilik ve akademik güdülenme ölçekleri kullanılarak elde edilmiştir. Veriler, SPSS 25.0 ve SmartPLS 4 programları ile analiz edilmiştir. Çalışmanın sonucunda; kişilik özelliklerinden açıklık boyutunun akademik güdülenme üzerinde anlamlı ve pozitif yönlü, duygusal dengesizlik boyutunun anlamlı ve negatif yönlü bir etkiye, akademik güdülenmenin ise akademik öz yeterlik üzerinde anlamlı ve pozitif yönlü bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.
Bu çalışma, kamu üniversitelerinde görevli iç denetçilerin denetim faaliyetinin etkinliğindeki mesleki şüpheciliğin rolünü tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Anket yardımıyla elde edilen veriler SPSS ...for Windows 25.0 programında yararlanılarak analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda; mesleki şüpheciliğin iç denetimin etkinliği üzerine olumlu bir katkısının olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, katılımcıların tanımlayıcı özelliklerine göre mesleki şüphecilik ve iç denetimin etkinliği algısında herhangi bir farklılaşmanın olmadığı yapılan analizler sonucunda tespit edilmiştir.
The present study aims to determine the role of professional skepticism in effective internal audit activity in public universities in Turkey. The data obtained from a survey was analyzed using the SPSS for Windows 25.0 program. The analysis results suggest that professional skepticism contributes to internal audit effectiveness. However, it was also found that there are no statistically significant differences between the participants’ perceptions of professional skepticism and internal audit effectiveness, in terms of their descriptive features.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak önem kazanan dijitalleşme ve dijitalleşme süreci tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de büyük ölçüde etkilemiştir. Bu etkileşim ülkemizin bütün ...kurumlarında hissedilmeye başlamış; bireylerin yaşanan bu sürece uyum sağlaması bir zorunluluk haline gelmiştir. Toplumu var eden bütün bireylerde olduğu gibi ekonomide büyük rol oynayan birçok meslek grubunda da bu zorunluluk ortaya çıkmıştır. Bu nedenle çalışmada, dijitalleşme süreci kapsamında mali müşavirlik mesleğinin durumu incelenmek istenmiştir. Veriler 2022 yılı içerisinde, Elbistan’da faaliyet gösteren mali müşavirlerle görüşme tekniği yoluyla toplanmıştır. Çalışmada nitel veri analiz yöntemi kullanılmış olup; elde edilen veriler MaxQda 2020 Nitel Veri Analiz programında analiz edilmiştir. Mali müşavirlerin sürece bakış açıları ve süreçten etkilenme durumlarının ortaya çıkarılmasını amaçlayan bu çalışmada, dijital dönüşümün hem mesleğe hem de muhasebe bilgi kalitesine etkilerinin olduğuna yönelik sonuçlar elde edilmiştir. Mesleğe olan etkileri içerisinde, zaman tasarrufu ve hızı, adaptasyon, iletişim, motivasyon, verimlilik; muhasebe bilgi kalitesi açısından ise bilgiye erişim kolaylığı gibi konuların ortaya çıktığı yönünde sonuçlar elde edilmiştir.
Günümüz küresel rekabet ortamında yatırımcılar karar alırlarken güvenilir ve kaliteli bilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Denetçi, müşteri işletmenin hazırlayıp sunduğu finansal bilgileri belirli ...kriterler ışığında denetime tabi tutarak ilgili işletmenin finansal durumu hakkındaki görüşünü bir raporla sunmaktadır. Sunulan bu raporlara dayanılarak alınan kararların başarısı da bu raporlarda sunulan bilgilerin kalitesine bağlıdır. Kaliteli bilgiye olan ihtiyaç bağımsız denetimde kalitenin önemini arttırmıştır. Bağımsız denetimde kalite ancak, mesleki bağlılık düzeyi yüksek, mesleğinde gerekli özen ve dikkati gösteren, tarafsız kalabilen denetçiler ile mümkündür. Bu çalışmanın amacı; denetim firmasının faaliyet alanının, denetçinin mesleki bağlılık düzeyi ve denetimde kalite algı düzeyinde bir farklılık oluşturup oluşturmadığını tespit etmektir. Çalışmada öncelikle bağımsız denetimde kalite, mesleki bağlılık kavramları ele alınmış, daha sonra aktif denetçilik görevini yerine getiren bağımsız denetçilerle yüz yüze görüşme yöntemiyle anket uygulanmıştır. Elde edilen veriler t-testi ile analiz edilmiştir.
In today's global competitive environment, investors need reliable and quality information when making decisions. The auditor submits his / her opinion about the financial situation of the related company with a report by auditing the financial information prepared and presented by the customer in the light of certain criteria. The success of the decisions taken on the basis of these reports depends on the quality of the information presented in these reports. The need for quality information has increased the importance of quality in independent auditing. Quality in independent audit can only be ensured by independent auditors who displays a high level of occupational commitment, pays attention to their role as an auditor and remain impartial during the audit process. The aim of this study is to determine whether the field of activity of the audit firm constitutes a difference in the level of occupational commitment of the auditor and quality perception level in the audit. In the study, firstly, the concepts of quality and occupational commitment in independent auditing were discussed, and then a questionnaire was applied to independent auditors performing active auditing duties by face to face interview method. The data obtained are analyzed by the t-test.
Günümüz küresel rekabet ortamında yatırımcılar karar alırlarken güvenilir ve kaliteli bilgiye ihtiyaç duymaktadırlar. Denetçi, müşteri işletmenin hazırlayıp sunduğu finansal bilgileri belirli ...kriterler ışığında denetime tabi tutarak ilgili işletmenin finansal durumu hakkındaki görüşünü bir raporla sunmaktadır. Sunulan bu raporlara dayanılarak alınan kararların başarısı da bu raporlarda sunulan bilgilerin kalitesine bağlıdır. Kaliteli bilgiye olan ihtiyaç bağımsız denetimde kalitenin önemini arttırmıştır. Bağımsız denetimde kalite ancak, mesleki bağlılık düzeyi yüksek, mesleğinde gerekli özen ve dikkati gösteren, tarafsız kalabilen denetçiler ile mümkündür. Bu çalışmanın amacı; denetim firmasının faaliyet alanının, denetçinin mesleki bağlılık düzeyi ve denetimde kalite algı düzeyinde bir farklılık oluşturup oluşturmadığını tespit etmektir. Çalışmada öncelikle bağımsız denetimde kalite, mesleki bağlılık kavramları ele alınmış, daha sonra aktif denetçilik görevini yerine getiren bağımsız denetçilerle yüz yüze görüşme yöntemiyle anket uygulanmıştır. Elde edilen veriler t-testi ile analiz edilmiştir.
Throughout the past century, numerous technologies have been suggested to deal with the capillary rise of water through the soil in historic masonry buildings. The aim of this study was to examine ...the effectiveness of capillary moisture repulsion apparatus that uses the electro-osmosis approach over a prolonged period of time. The Gül mosque was selected as a sample historical building affected by structural problems caused by the absorption of water through small channels on its walls due to capillary action. The moisture repulsion mechanism efficiently decreased the moisture level in the walls from a ‘wet’ state to a ‘dry’ state in roughly 9 months. After the installation of the equipment, the water mass ratio of the building decreased from 14.48% to 2.90%. It was determined that the majority of the water in the building was relocated during the initial measurement period. Furthermore, it inhibited the absorption of water by capillary action by protecting the construction elements that were in contact with the wet ground. Lastly, capillary water repulsion coefficients (C) for various measurement durations and time factors were proposed. The average value of C was calculated to be 0.152 kg/m2 s0.5 by measuring the point at which the water repulsion remained nearly constant.
The aim of this study was to evaluate the carotid intima-media thickness together with the thickness of the epicardial adipose tissue in patients receiving antiepileptic drug therapy and to ...investigate the presence of increased cardiovascular risk in these patients.
The study included a total of 52 patients comprising 32 males and 20 females who were diagnosed as having epilepsy and who were using one or more antiepileptic drugs. The control group consisted of 34 healthy individuals comprising 16 males and 18 females. The individuals selected for the study group were requested to go to the hospital after overnight fasting. After blood sampling for serum lipid value, the carotid intima-media thickness was measured with high resolution B-mode ultrasonography and epicardial adipose tissue thickness with echocardiography in the patients and the control group subjects.
The carotid intima-media thickness was determined as 0.47 ± 0.05 mm in the patient group and 0.44 ± 0.04 mm in the control group (p = 0.028). The carotid intima-media thickness was measured as 0.45 ± 0.05 mm in patients with epilepsy taking monotherapy and 0.49 ± 0.04 mm in those taking polytherapy (p = 0.003). The epicardial adipose tissue thickness was determined as 3.42 ± 0.09 mm in the patient group and 1.72 ± 0.90 mm in the control group (p = 0.000). The epicardial adipose tissue thickness was measured as 3.16 ± 0.87 mm in patients with epilepsy taking monotherapy and 3.77 ± 0.83 mm in those taking polytherapy (p = 0.041).
It was determined that carotid intima-media thickness and epicardial adipose tissue thickness were significantly high in children with epilepsy taking long-term antiepileptic drugs. These results demonstrate that these patients could be at increased risk of the development of cardiovascular complications. There is a need for more extensive studies on this subject.
•There are several potential side-effects of the anti-epileptic drug therapy in children.•Our study suggested that the CIMT and EATT were significantly high in epileptic children receiving long-term anti-epileptic drug therapy.•These results demonstrate that these patients could be at increased risk of the development of cardiovascular complications.
The main feature of adult granulosa cell tumors (AGCT) is their capacity to secrete hormones, with nearly all of them capable of synthesizing oestradiol. The primary goal of this study is to identify ...synchronized endometrial pathologies, particularly endometrial cancer, in AGCT patients who had undergone a hysterectomy.
The study cohort comprised retrospectively of 316 AGCT patients from 10 tertiary gynecological oncology centers. AGCT surgery consisted of bilateral salpingo-oophorectomy, hysterectomy, peritoneal cytology, omentectomy, and the excision of any suspicious lesion. The median tumor size value was used to define the relationship between tumor size and endometrial cancer. The relationship between each value and endometrial cancer was evaluated.
Endometrial intraepithelial neoplasia, or hyperplasia with complex atypia, was detected in 7.3% of patients, and endometrial cancer in 3.1% of patients. Age, menopausal status, tumor size, International Federation of Gynecology and Obstetrics stage, ascites, and CA-125 level were not statistically significant factors to predict endometrial cancer. There was no endometrial cancer under the age of 40, and 97.8% of women diagnosed with endometrial hyperplasia were over the age of 40. During the menopausal period, the endometrial cancer risk was 4.5%. Developing endometrial cancer increased to 12.1% from 3.2% when the size of the tumor was >150 mm in menopausal patients (p = 0.036).
Endometrial hyperplasia, or cancer, occurs in approximately 30% of AGCT patients. Patients diagnosed with AGCT, especially those older than 40 years, should be evaluated for endometrial pathologies. There may be a relationship between tumor size and endometrial cancer, especially in menopausal patients.
PDF
