W latach 90. XX w., kiedy w wyniku wojny domowej talibowie doszli do władzy w Afganistanie, zaczęto narzucać kobietom wiele restrykcji społecznych, w tym obowiązkowe nakrycia (burki). Dochodziło ...także do nakładania coraz bardziej fundamentalnych, szkodliwych i abstrakcyjnych ograniczeń dotyczących m.in. dostępu do edukacji i opieki zdrowotnej, zakazu pracy obejmującego również pracę jako lekarze dla innych kobiet. Co więcej, wprowadzono bardzo surowe prawo zabraniające kobietom pojawiania się w przestrzeni publicznej bez męskiego opiekuna, np. w postaci męża lub krewnego mężczyzny, co dosłownie skazywało wdowy oraz ich dzieci na głód. Takie postępowanie rządu talibów zaprowadziło afgańskie instytucje oraz gospodarkę na skraj upadku. Ubóstwo w krytyczny sposób dotknęło w szczególności kobiety i dzieci. Historia Afganek zatoczyła koło w chwili wycofania się wojsk Stanów Zjednoczonych Ameryki i ich koalicjantów z terytorium Afganistanu. Kobiety ponownie stanęły w obliczu wielkiego zagrożenia oraz niebezpieczeństwa ze względu na powrót talibów do władzy. Niniejszy artykuł ma na celu przedstawienie różnych aspektów życia afgańskich kobiet oraz tego, z jakimi trudnościami i barierami borykają się na co dzień, a które są wynikiem rządów talibów, ich fundamentalistycznego podejścia do władzy oraz zachowań samego społeczeństwa wynikającego ze złożonej tradycji i kultury Afganistanu. Analizie poddane zostały artykuły prasowe, artykuły naukowe, bazy statystyczne, liczne źródła internetowe podejmujące tematykę z zakresu stosunków międzynarodowych oraz historii i tradycji Afganistanu na rzecz przybliżenia tego wielowymiarowego problemu.
ABD’nin 20 yıllık işgalini sonlandırarak Afganistan’dan çekilmesiyle ülke bütünüyle Taliban idaresine kalmıştır. Ancak bu sürecin sonunda Afganistan’da siyasi yönetimin, sosyal yaşantının ve ekonomik ...durumun ne olacağı ve bunun yanı sıra güvenlik ve adaletin nasıl tesis edileceği gibi bazı belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Taliban’ın oluşturduğu Geçici Hükümet, karşı karşıya kaldığı bu belirsizlikleri aşarken uluslararası alandaki beklentileri de karşılamak durumunda kalmıştır. Ancak Taliban idaresindeki Afganistan’ın çağdaş dünya ile entegrasyonunun hızlı olamayacağı da anlaşılmıştır. Bununla birlikte Afganistan’da uzun yıllar süren savaş nedeniyle Batıya doğru gerçekleşen düzensiz göç ve zamanla artan bu kitlesel hareketlerin Afganistan’da ortaya çıkan yeni belirsizliklerin düzensiz göçe etkisi de analize tabi tutulmuştur. Böylece Afganistan kaynaklı düzensiz göçün önlenebilir olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Tras una serie de conflictos armados de extensa duración (desde la invasión soviética de 1979), que no solamente dejó a Afganistan devastado, sino que produjo una dislocación de la sociedad afgana ...(Hakami, 2011), el país se encuentra hoy en una circunstancia en la que todos los actores reconocen que no se puede lograr una solución militar después de tantos años de guerra, con un deseo generalizado de los afganos de obtener una paz sostenible. La situación de seguridad ha empeorado en los últimos años, alcanzando las tasas de bajas civiles un terrible récord en 2018. Desde que se alcanzó el acuerdo entre Estados Unidos y los talibanes en febrero de 2020, se han observado pocos progresos en el proceso de paz afgano más amplio y la violencia se ha desatado (UNAMA; 2019). De acuerdo a las Naciones Unidas, 1.300 civiles murieron y se registró un aumento del 33 % en las muertes causadas por los talibanes en los primeros seis meses de este año (Mashal y Rahim, 2020; UNAMA, 2020).El acuerdo entre Estados Unidos y los talibanes señala 4 objetivos: 1) Los grupos armados (talibanes y fuerzas de seguridad afgana) no podrán utilizar Afganistán como base para actos contra Estados Unidos y sus aliados, 2) Las fuerzas extranjeras se retirarán de Afganistán, incluidas las tropas y contratistas estadounidenses y las fuerzas de la coalición, 3) Las negociaciones intra-afganas comenzarán el 10 de marzo de 2020 (se sabe ya que esa fecha se demoró) y 4) La agenda para esas negociaciones incluirá un debate sobre cómo implementar un alto el fuego permanente y completo, al tiempo que una hoja de ruta política para el futuro de Afganistán.
AFGANİSTAN’DA TALİBAN SONRASI SOSYAL DEĞİŞİM Mehmet Köçer
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
12/2019
46
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Afganistan, Sovyet işgali nedeniyle 1980'li yıllarda sürekli olarak dünya kamuoyunun gündeminde yer almıştır. Ülkede, Sovyet işgalinin son bulduğu 1989 yılından itibaren ise yeni bir süreç yaşanmaya ...başlanmıştır. Bu dönemde, dünya kamuoyunda ismi az bilinen Taliban’ın yükselişi ve ülke yönetimini ele geçirmesi, Afganistan tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren de ülkenin ismi bu kez ABD ile anılmaya başlanmıştır. Taliban yönetiminin sebep olduğu büyük yıkım ve devamında ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrası başlattığı askeri müdahale, ülkede onarılması zor siyasi, sosyal ve ekonomik travmalar oluşturmuştur. Afganistan’ın bugün içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik sorunların temelinde eğitim alanında yaşanan problemlerin olduğu kabul edilebilir. Afganistan dünya kamuoyunda saygın bir pozisyon alacaksa bunu iyi bir eğitim sistemi sayesinde yaşayacağı değişim ile başarabilecektir. Afganistan’da 2001 yılında kız çocukları okula dahi gidemiyordu; 2016 yılına gelindiğinde ise okullarda yaklaşık 3,1 milyonu kız olmak üzere toplam 9,7 milyon civarında kayıtlı öğrenci bulunmaktadır. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen eğitim, sağlık, ekonomi ve demokratikleşme konularında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Bu bağlamda, Afganistan’ın içerisinde bulunduğu sosyal problemler bu başlıklar ekseninde ele alınmaya çalışılmıştır.
A number of development partners, including the World Bank, have been actively supporting the health sector in Afghanistan since 2003-04 (1382 AC). Collectively, they invested more than $820 million ...between 2003 (1382 AC) and 2008-09 (1387 AC) and played key roles in supporting the government in reshaping the country's health sector. This support continues, with all partners starting new projects aimed at further strengthening the sector and building on the successes that have been achieved. The book is organized as follows. Chapters one-four tell a coherent story about the achievements of the sector between 2002 and 2008 (1381-87AC), the financial resources used to achieve the results, and the contribution the private sector has made to the achievements. Chapters five-eight) look forward. They identify the challenges the sector is facing in meeting human resource needs, expanding the coverage of the basic package of health services (BPHS), and increasing the institutional capacity of the Ministry of Public Health (MoPH). Chapter eight summarizes the lessons learned and provides options for moving forward.
Afganistan Anayasası’nda İnsan Hakları YALÇINKAYA, Alaeddin; RASHİD, Yasir
Strategic public management journal,
12/2020, Letnik:
6, Številka:
12
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Afganistan'daki insan hakları konusunun, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra, küreselleşme bağlamındaki boyutları söz konusudur. 1924-2004 arasında Afganistan'da altı anayasa değişikliği ...yaşanmıştır. 2004 Anayasası, ülkenin hukuk tarihinde önemli bir dönüm noktası olup Türk ve İslam dünyasında da önde gelenlerdendir. Bu anayasa, medeni ve siyasi hakları koruma yanında uluslararası sözleşmeler doğrultusunda sosyal, ekonomik ve kültürel hakları da desteklemektedir. Bu bağlamda, 2001 Bonn Konferansı’nda insan haklarının önemi vurgulanmış ve yeni Afganistan anayasal düzeninin insan hakları komisyonuna saygı duymasını zorunlu kılmıştır. Buna karşın, Batılı ülkelerce finanse edilen komisyonun faaliyetleri, Afganistan halkı tarafından Batılı bir proje olarak görülmüş ve muhafazakar Afganların karşı çıkmıştır. Öte yandan liberal Afganlar ise bu gelişmeleri toplumsal adalet için önemli bir fırsat olarak kabul etmişlerdir. Bu makalede, insan hakları kavramı ve gelişimi özetlenerek bu konuda Afganistan'da görülen engelleri ve zorluklar analiz edilmektedir. Bunun yanında, insan haklarının Afganistan'daki gelişimi ile 2004’ten itibaren, özellikle uluslararası mutabakatlar kapsamında katkılar incelenmektedir.
AbstractThe dimensions of the human rights issue in Afghanistan, especially after the events of September 11, are in the context of globalization. Six constitutional amendments occurred in Afghanistan between 1924-2004. The 2004 Constitution is an important turning point in the country’s legal history and is one of the leading figures in the Turkish and Islamic world. In addition to protecting civil and political rights, this constitution also supports social, economic and cultural rights in line with international conventions. In this context, the importance of human rights was emphasized at the 2001 Bonn Conference and required the new Afghanistan constitutional order to respect the human rights commission. In contrast, the activities of the commission, financed by the Western countries, were seen by the people of Afghanistan as a Western project and opposed the conservative Afghans. On the other hand, liberal Afghans accepted these developments as an important opportunity for social justice. In this article, the concept and development of human rights are summarized and the obstacles and challenges in Afghanistan are analyzed. In addition, with the development of human rights in Afghanistan, contributions are being explored since 2004, especially in the context of international agreements.
Hz. Peygamber hayatta iken sahabe her meselenin çözümü için ona, vefatından sonra da Kur’ân ve Sünnete başvuruyorlardı. Söz konusu iki kaynakta hükmünü bulamadıkları konularda ise içtihat yoluyla ...hüküm çıkarıyorlardı. İctihat yapacak seviyede olmayanlar da dini konularda uzman olan kimselere başvurarak bilgi ediniyordu. Onlardan sonra gelen Müslümanlar da aynı yolu takip ettiler. Daha sonra telif edilen fetva kitaplarından, fetvanın yanı sıra kazâ konusunda da istifade edildi. İslam hukukunun kanunlaştırma teklifi her ne kadar İbn Mukaffa‘ (öl. 142/759) tarafından çok erken bir dönemde yapılmışsa da modern anlamda kanunlaştırma faaliyeti geç başlamıştır. Çağdaş batı dünyasında kanunlaştırma faaliyeti 18. asrın sonlarında başlamış, 19. yüzyılda bütün Avrupa kıtasına yayılmıştır. Osmanlı Devleti Batı’dan etkilenerek 1840’ta çıkarılan Ceza Kanunu ile modern anlamda kanunlaştırma hareketine başlamıştır. İslam dünyasında medeni hukukunun kanunlaştırılması ise modern anlamda Mecelle ile başlamıştır. Bunu da 1917 tarihinde çıkarılan Hukūk-ı Âile Kararnâmesi takip etmiştir. İslam hukuku esas alınarak hazırlanan bu iki kanun Osmanlı’nın hakimiyeti altında olan birçok ülkede uygulanmıştır. Hatta söz konusu iki kanun, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan bölgelerde ilga edildikten sonra da diğer bazı İslam ülkelerinde uzun süre yürürlükte kalmaya devam etmiştir. Osmanlı, bu çalışmaları ile diğer İslam ülkeleri için de öncül olmuş, daha sonra diğer İslam ülkeleri de bunları örnek alarak kendi medeni kanunlarını hazırlayıp yürürlüğe koymuşlardır. Bu ülkelerden biri de Afganistan’dır. Afganistan Osmanlı hakimiyeti altına girmediği halde kanunlaştırmada doğrudan veya dolaylı olarak Osmanlı hukukundan etkilenmiş ve Osmanlı hukukunu kendine örnek almıştır. Afganistan’da ilk ceza kanunu hazırlanırken, Osmanlı Devleti’nin 1858 tarihinde çıkardığı Ceza Kanunnâme-i Hümâyunu adlı kanun esas alınmıştır. Sözü geçen Ceza Kanunnâme-i Hümâyunu’nun bazı maddeleri ya olduğu gibi hiçbir değişiklik yapılmadan veya az bir değişiklik yapılarak 1921 tarihli Nizamnâme-i Cezâ-yı Umûmî adlı ceza kanununa yerleştirilmiştir. 1957 tarihli “Usulnâme-i İdâri-yi Mehâkim-i Adliye” (Adli Mahkemeler İdaresi Kanunu) ile 1958 tarihli “Usûl-i İcraât-ı Muhâkimât-ı Hukûkî-yi Adlî” (Adlî Hukûkî Muhakimenin Uygulama Usulü) adlı kanunlarda bazı meselelerde Mecelle’ye göre hüküm verilmesi ve kadıların kanundaki boşlukları Mecelle ile doldurmaları gerektiği ifade edilmektedir. 1977 yılında yürürlüğe giren Afgan Medeni Kanunu’na baktığımızda, Mecelle ve Osmanlı Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’nden etkilendiğini görmekteyiz. Aynı şekilde Afgan mahkemelerinde günümüze kadar, Afgan Medenî Kanunu’nun yanı sıra Mecelle ve şerhlerinden istifade edilmektedir. Hanefi fıkıh esas alınarak hazırlanan Afgan Medeni Kanunu’nda bazı konularda Hanefî fıkhı dışına çıkıldığı ve bu yönden Osmanlı Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’ne uyulduğu görülmektedir. Bu makalede Osmanlı hukukunun Afgan hukukuna olan etkisi ceza hukuku, aile hukuku ve borçlar hukuku bağlamında ele alınacaktır.
Küresel bir tehdit olarak terörizm, dünya barışını ve güvenliğini tehlike altında bırakmaktadır. 40 yılı aşkın bir süredir savaş ortamında bulunan Afganistan teröre kaynaklık eden bir ülke olarak ...bilinmektedir. Bu çalışmasının amacı Afganistan’daki terör eylemlerinin nedenlerini araştırmak ve bu krizin toplumsal sonuçları üzerine değerlendirmelerde bulunarak terörle mücadele politikası için yararlı olacaktır. Nitel araştırma desenine göre tasarlanan bu çalışmada birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılarak doküman analizi tekniği kullanılmaktadır. Suud kökenli Usame Bin Ladin tarafından Afganistan’da kurulan El Kaide, radikalizm ve köktendinciliğin temsilciliğini üstlenmiş ve sonrasında diğer ülkelere nüfuz etmiştir. 1994 yılında, Pakistan'ın siyasi çıkarları ve desteği doğrultusunda Taliban örgütü kurulmuştur. Bu bağlamda Afganistan'daki savaş ve terörizm, kökleri hem yabancı ülkelerin müdahalelerine hem de Afganistan'daki grup içi çatışmalara dayanan çeşitli faktörlere dayanmaktadır. Öte yandan Afganistan, geleneksel bir toplumdur ve köktendincilik sebebi ile dinin radikal yorumları çerçevesinde terörist grupların oluşumuna yol açmaktadır. Bu yüzden ülkedeki terör faaliyetleri siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. UNAMA raporuna göre 2009-2020 yılları arasında 38.559'dan fazla sivil öldürülmüştür ve 72334 sivil yaralanmıştır. Güvensizlik ekonomik yapıyı durdurmuş, yoksulluk, işsizlik, savaş ve terör faaliyetleri pek çok insanın ülkesini terk etmesine yol açmıştır. Ülkedeki terör faaliyetleri Afganistan'ı narkotik maddeler üreten ülkelerden biri haline getirmiştir. Burada bulunan terör örgütleri uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla kendilerini finanse etme yoluna girmiş ve beraberinde eğitim sistemi zarar görmüş, bazı bölgelerde okulların ve eğitim merkezlerinin kapatılması nedeniyle nüfusun nitelikli bir hale dönüşmesinin imkanları ortadan kaldırılmıştır.