Şii din adamı Şeyh Nimr Bakır El Nimr'in ölüm cezasına çarptırılması Suudi Arabistan'da mezhepler arası gerginliğini tırmandırdı. Şiilerin yoğunlukta olduğu Doğu Vilayeti'nde tansiyon yüksek.
The ...death penalty of Shiite cleric Sheikh Nimr Bakir Al-Nimr has exacerbated sectarian tensions in Saudi Arabia. Tensions are high in the Predominantly Shiite Eastern Province.
Alman basınında AB'nin doğuya doğru genişlemesinin 10'uncu yılı, 1 Mayıs İşçi Bayramı ve ABD'deki idam cezasına ilişkin yorumlar yer alıyor.
German media have commented on the 10th anniversary of the ...EU's eastward expansion, May 1st Labor Day and the death penalty in the United States.
Amaç: Ülkemiz gibi demir eksikliği anemisi (DEA) sıklığının yüksek olduğu ülkelerde aynı etkide olup kullanımı ve hatırlanması daha kolay olduğundan koruyucu demir tedavisinin günaşırı olarak ...aralıklı şeklinde de kullanılabileceği amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Zamanında sağlıklı olarak dünyaya gelen ve ilk altı ay sadece anne sütü ile 400 IU D vitamini alan bebeklere hayatlarının dördüncü ayında birinci gruba günlük 1 mg/kg/gün ve ikinci gruba günaşırı 2 mg/kg/48 sa dozunda Fe +2 başlandı. Dördüncü aydan bir yaşa kadar 1 mg/kg/gün tek doz olarak kullanma 75 hasta (1. grup), 2 mg/kg/48 sa tek doz olarak kullanan 80 hasta (2. grup) çalışma grubumuza alındı. Koruyucu demir tedavisi hiç başlanmamış ya da hiç kullanmayan 34 bebek ise kontrol grubu (3. grup) olarak çalışmamıza alındı.
Bulgular: Birinci grupta demir eksikliği (DE) 14 bebekte (%18,6 ) ve DEA üç bebekte (%4), 2. grupta DE 16 bebekte (%20 ) ve DEA dört bebekte (%5), kontrol grubu olan 3. grupta DE 12 bebekte (%35,3 ) ve DEA ise 10 bebekte (%29,4 ) olarak saptadık. Kontrol grubu (3. grup) ile 1. ve 2. çalışma grubu karşılaştırıldığında DEA oranı koruyucu demir tedavisi alanlarda daha azdı, bu değer istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,001). Birinci ve 2. çalışma grubu kendi aralarında karşılaştırıldığında ise DE/DEA oranı arasında istatiksel olarak fark bulunmadı. Koruyucu demir tedavisi alan iki grupta da DE/DEA görüldüğü için hayatın ilk yılındaki koruyucu demir tedavisinin bir yaştan daha uzun süreli kullanılması gerektiği kanısına varıldı.
Çıkarımlar: Birinci ve 2. koruyucu demir tedavisi alan gruplar arasında da istatiksel olarak kendi aralarında fark bulunamadığı için günlük
yerine, iki günde bir kullanımının uygun dozda verildiği zaman etkili olabileceği düşünüldü.
Aim: In countries like Turkey where iron deficiency anemia (IDA) is common, it was that iron prophylaxis can be used every other day as intermittent because it would show the same effect and easier for compliance.
Material and Method: Two groups of infants born healthy, breastfed exclusively for the first six months and given 400 IU vitamin D were included in the study. In the fourth month of their life, infants started to take iron (Fe +2) 1 mg/kg/day and the second group 2 mg/kg/48 h In use of daily 1 mg/kg/day dose as of the fourth month till the first year 75 patients (the first group), in use of 2 mg/kg/48 h 80 patients (the second group) were involved in our study group. 34 infants (the third group) who did not start to take iron prophylaxis or use any was taken in our study as a control group.
Results: It was found out that in the first group 14 infants (18.6%) developed iron deficiency (ID), 3 infants (4%) iron deficiency anemia (IDA), in the second group 16 infants (20%) developed ID and 4 infants (5%) IDA, in the third group, namely in the control group 12 infants (35,3%) developed ID and 10 infants (29.4%) IDA. In comparison of the control group with the first and second groups, IDA portion was less in iron prophylaxis groups, this value was found statistically reliable (p=0.001). When the first and second groups were compared with one another, a statistical difference could not be found between ID/IDA proportions. Because ID and IDA were encountered in both prophylaxis groups it was assumed that iron prophylaxis given just during the first year of life should also be given afterwards.
Conclusions: There is no statistical difference between the first and second prophylaxis groups, thus, it was considered that instead of daily use, taking iron every other day would be more effective when it was given in a proper dose.
İnsanlık tarihi bir çok kahraman ve çoğunun da trajik öyküleriyle doludur. Bu kahramanlardan biri de ömrü başarı ve hizmetle dolu, halkı tarafından sevilen sayılan bir devlet adamına, Mithat Paşa'ya ...aittir. Mithat Paşa'nın öyküsü de tarihin acı sayfalarından birini oluşturur. Bir komplo ile suçlanan böyle bir konuma gelmiş kişiye yakışmayacak kadar ağır ve hakir bir cezaya ve çok acı bir ölüme mahkum edilen Paşa'nın öyküsü tarihe yazılmış bir ibrettir. Zor şartlarda mahkumiyetini sürdürmesi, hasta, yaşlı bir insan olarak ölümü görerek yaşaması, sonunun geldiğini anlaması ve cellatları karşısında gördüğü andaki duyguları insanı dehşete düşürür. Mahkumiyet günlerini, ölüm gecesini neler yaşandığını ayrıntısıyla ele almak, haksızlığa uğramış bir devlet adamına göstermemiz gereken saygının bir işareti olmalıdır. Haksızlığa uğramış, hak etmediği hakaretlere maruz kalmış nice kahramanlara şükran ve saygılarımızla.
In human history tragic portants of human destiny follow one after the other in rapid succession. Life story of Mithad Pasha an exemplary politicianwhom everyone adored, takes an important place among the stories of such classification. Mithad Pasha showed an outstanding quality in phases of his career. His affection to fulfil his duties and his unusual degree of infatuation with his country and nation were admirable. His story was a life experiment which reflected a downhearted story of an unjustly accused statesman. His hard life in prison was punctuated by a dreadful nearness of death, which was entrenched horrors as the gateway to executioners, and he was further handicapped by ill-health The studying of the crime committed to the Pasha whic aims to reveal his tragic death story in detail, as well as some aspects of his charcter and virtues, is expected to be a reaction to such unjust dispositions.
As atividades de produção de indicadores quantitativos em ciência, tecnologia e inovação vêm se fortalecendo no país na última década, com o reconhecimento da necessidade, por parte dos governos ...federal e estaduais e da comunidade científica nacional, de dispor de instrumentos para definição de diretrizes, alocação de investimentos e recursos, formulação de programas e avaliação de atividades relacionadas ao desenvolvimento científico e tecnológico no país. Este trabalho insere-se dentro deste contexto, ao apresentar e analisar os indicadores bibliométricos da produção científica e tecnológica de pesquisadores brasileiros ao longo dos anos 90, computados a partir de uma base bibliográfica internacional e multidisciplinar a Pascal francesa. A análise dos indicadores aqui apresentados mostra que o aumento da produção científica brasileira foi expressivo nos últimos 20 anos, assim como sua internacionalização. Ampliou-se a parceria de pesquisadores brasileiros com de outros países, nos EUA, Europa e também na América do Sul. Embora ainda fortemente concentrada em São Paulo e Rio de Janeiro, a participação da produção científica de pesquisadores de outros estados tem crescido significativamente, especialmente de Minas Gerais.The production of Science, Technology and Innovation indicators has been growing in Brazil in the last decade with the acknoledgement, by Federal and state governments and by the national scientific community, of their uses on policy making in theses areas, as tools that may help to define priorities, allocation of investments and human resources, program formulation and evaluation. This paper aims to contribute to that, bringing an analysis based on bibliometric indicators of brazilian researchers' production on Science and Technology over the ninities, computed from an international and multidisciplinary bibliographical source: Pascal. The analysis of the indicators presented in this paper shows that the increase of the Brazilian scientific production was expressive in last the 20 years, so as its internationalization. It has been growing partnership of Brazilian researchers with of other countries, in U.S.A., Europe and also in the South America. Although it is concentrated in São Paulo and Rio de Janeiro, the scientific production of researchers of other states has been also growing, notably from Minas Gerais State.
Primer tedaviye dirençli veya relaps yapmış akut lösemi vakalarında kurtarma rejimleri ile komplet remisyon sağlanabilmekle birlikte, bu genellikle kısa süreli olup, nadiren tam kür sağlanmaktadır. ...Kurtarma tedavilerine refrakter vakalarda tedavi yaklaşımının nasıl olacağı konusu halen belirsizliğini sürdürmektedir. Çoklu ilaç direncinin gelişimi kullanılan tedavi protokollerini etkisiz kılmaktadır. Siklosporin çoklu ilaç direncini yenmek için kullanılan ajanlardan biridir. Bu çalışmada FLAG tedavi rejimine dirençli olgularda hibrid bir rejim olarak geliştirdiğimiz FLAG-İda-Siklosporin etkinliğini test etmeyi planladık. FLAG kurtarma protokolüne cevapsız, primer tedaviye refrakter veya relaps, 5 AML, 3 ALL ve 1 T-lenfoblastik lenfoma olmak üzere toplam 9 hastaya FLAG-İda-Siklosporin tedavisi uyguladık. 5 AML vakasının 3'ünde komplet remisyon gözlenirken, ALL ve T-lenfoblastik lenfoma vakalarının remisyona girmediği gözlendi. Bu bulgular bize FLAG kurtarma tedavisine yanıtsız, primer tedaviye refrakter veya erken relaps AML vakalarında FLAG-İda-Siklosporin tedavisinin alternatif bir tedavi seçeneği olabileceğini, buna karşın ALL vakalarında etkili olmadığını telkin etmektedir.
Although the salvage regimens can induce complete remission in refractory acute leukemia patients, it is generally short and rarely cure is achieved. The plan for refractory patients with respect to salvage regimens is problematic. The emergence of multidrug resistance cause the inefficiency of chemotherapy protocols. Cyclosporine is one of the agents to overcome the drug resistance. In this study, we planned to test the efficiency of hybrid regime FLAG-Ida- Cyclosporine in the refractory cases to FLAG. 9 patients who were primary refractory or relapsed to FLAG salvage regime comprising 5 AML, 3 ALL and 1 T-lymphoblastic lymphoma were enrolled. In 3 out of 5 AML patients, complete remission was observed, however none of ALL and T-lymphoblastic lymphoma patients entered remission. These results suggested that FLAG-Ida-Cyclosporine therapy can be an alternative in the AML patients primary refractory or early relapsed to FLAG salvage regimen, in contrast to the inefficiency in ALL cases.
Amaç: Periodontal prognoz açısından, aktif tedaviyi takiben destekleyici periodontal tedavinin önemi bilinmekle birlikte, bu süreçte hasta uyumuna etki eden faktörler tam olarak aydınlatılamamıştır. ...Bu çalışmanın amacı, aktif periodontal tedavi ve idame döneminde klinik indeksler, periodontitis şiddeti ve bireysel faktörler ile hasta uyumu arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya periodontitis tanısı almış 112 birey dahil edildi. Hastaların demografik özelliklerinin yanısıra başlangıç periodontal kayıtları alınarak periodontitis şiddeti ve derecesi belirlendi. Aktif periodontal tedavi süreci ve 1 yıllık idame periyodunda hasta uyumuna etki eden faktörler tek değişkenli ve çok değişkenli regresyon analizi ile değerlendirildi. Bulgular: Hastaların başlangıç klinik periodontal ölçümleri, periodontitis şiddeti ve derecesi yönünden aktif periodontal tedaviye uyumları benzerdi (p>0.05). Katılımcıların % 38’i destekleyici periodontal tedavi sürecine tamamen uyumsuzluk gösterdi. Periodontitis şiddeti arttıkça destekleyici periodontal tedaviye uyumun azaldığı tespit edildi. Aktif periodontal tedavi fazında uyumsuz olan hastalar, destekleyici periodontal tedavi döneminde de anlamlı derecede uyumsuzdu. Çok değişkenli regresyon analizi, sigara kullanımının ve aktif periodontal tedaviye uyumsuzluğun periodontal idame dönemindeki hasta uyumunu etkilediğini gösterdi. Sonuç: Hem başlangıç periodontal belirteçler hem de periodontitis şiddeti destekleyici periodontal tedavi fazında hasta uyumu ile anlamlı derecede ilişkilidir. Bununla birlikte, aktif tedaviye devamlılığı zayıf bireylerin idame döneminde de uyumsuz olduğu gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Periodontitis, İdame, Hasta Uyumu, Periodontal Tedavi
Amaç: Trombositoz hematoloji bölümünde istenen konsültasyonların sık nedenleri arasındadır. Trombositoz etyolojisi primer ve sekonder olarak sınıflandırılır. Primer trombositoz myeloproliferatif ...hastalık nedeni ile klonal bir üretim sonucu iken, sekonder trombositoz altta yatan reaktif bir neden sonucunda gelişir ve neden ortadan kalktığı zaman düzelir. Demir eksikliği anemisi(DEA) reaktif trombositozun sık nedenidir. Bu çalışmada amaç DEA ilişkili trombositoz nedeni ile başvuran hastalarda maskelenmiş bir myeloprolif hastalığın varlığını araştırmaktır.Materyal ve Metot: DEA ve trombositoz nedeni ile hematoloji polikliniğine başvuran 50 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Enfeksiyon, yakın zamanda geçirilmiş cerrahi, malignite, inflamatuvar hastalıklar, aspleni gibi diğer reaktif trombositoz nedenleri ve gebelik çalışma dışı bırakılmıştır. Tüm hastalara DEA tedavsinde oral veya intravenöz yol ile demir replasmanı uygulanmıştır. Tedavi öncesinde ve 1. ayında anemi ve trombosit düzeyleri kontrol edilmiştir. Ayrıca hastalarda myeloproliferatif hastalık araştırmasına yönelik JAK2 V617F (JAK2) mutasyonu taraması yapılmıştır.Bulgular: Demir tedavisini takiben hemoglobin(Hb) ve ferritin düzeylerinde tedavini 1. ayında anlamlı yükselme izlenmiştir (p<0,001). İntravenöz yol ile tedavi edilenlerde daha yüksek ferritin düzeyine ulaşılmıştır. Kontrollerde hastaların trombosit sayısında belirgin düşüş görülmüştür (p<0,001). İki kadın hastada Hb ve ferritin değerlerinde yükselme olmasına rağmen, trombosit sayısında azalma izlenmemiştir. Bu iki hastada JAK mutasyon pozitifliği tespit edilerek, kronik myeloproliferatif hastalık tanısı konmuştur.Sonuç: Klinisyenler trombositoz durumlarında reaktif nedenler arasında DEA yanısıra eşlik eden enfeksiyonlar, aspleni, malignite ve inflamatuar hastalıklar da araştırmalıdır. DEA başarı ile tedavi edilmiş olmasına rağmen sebat eden trombositoz durumlarında ise altta yatan KMPH ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
Bünyesinde uçak, radar, gemi, tank v.b silah sistemlerini bulunduran her ülke, silah sistemlerini faal halde tutmak amacıyla harekât ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Harekât ihtiyaçları silah ...sistemleri envantere girmeden önce ya da envantere girdikten sonra belirlenir. Girmeden önce belirlendiğinde ilk idame ihtiyaçları, girdikten sonra ise idame işletme ihtiyaçları olarak adlandırılır. Bu çalışmada, yakın gelecekte Türkiye’nin envanterine yeni uçak gireceğinden dolayı ilk idame işletme safhasına ve ilk idame için ayrılan malzeme bütçesinin büyük çoğunluğunu tamirlik malzemeler oluşturduğu için de tamirlik malzemelere yoğunlaşılmıştır. İlk idame ihtiyaçlarının belirlenmesi kapsamında, Türkiye ve ABD’de uygulanan algoritmalara göre daha iyi sonuç veren bir algoritma geliştirilmiş ve geliştirilen bu algoritmanın etkinliği miktar ve maliyet bazında F-16 uçağına ait gerçek bir veri setinde uygulanarak gösterilmiştir.