Intracranial aneurysm is the enlargement of an artery in the brain which may lead to rupture and result in serious health disorders. The exact mechanism of aneurysm formation is still unclear; ...however, the disturbed hemodynamics take part in the initiation of the vessel enlargement. In this study, a simplified intracranial aneurysm is numerically investigated to elucidate the disturbed flow conditions and the generated sound on the aneurysm wall. In order to determine the generated sound, the pressure fluctuations on the inner wall are obtained using computational fluid dynamics simulations. Large eddy simulation model is employed to find the unsteady flow pressures. The results indicate that the sound levels increase at the proximity of the intracranial aneurysm. The sound levels on the aneurysm are compared to the sound levels on the sites with normal vessel diameter, and it is seen that the aneurysm results in about 10 dB increase in the sound generation. This relative increase in the flow-generated sound is important in terms of the diagnosis of the intracranial aneurysms, which can be used as a diagnostic tool for the early detection of the aneurysm before facing with the serious symptoms.
İntrakraniyal anevrizma, beyindeki bir arterin yırtılmasına ve ciddi sağlık bozukluklarına yol açabilecek bir damar genişlemesidir. Anevrizma oluşumunun kesin nedenleri hala belirsizdir; ancak bozulmuş hemodinamik parametreler ve kan akış koşullarındaki anormallikler damar genişlemesinin başlamasında rol oynar. Bu çalışmada, bozulmuş akış koşullarını ve anevrizma duvarında oluşan sesi incelemek için basitleştirilmiş bir intrakraniyal anevrizma modeli kullanılmıştır. Anevrizmaya bağlı olarak oluşan sesi belirlemek için, hesaplamalı akışkanlar dinamiği simülasyonları kullanılmış ve iç damar duvarındaki basınç dalgalanmaları incelenmiştir. Kararsız akış basınçlarını bulmak için büyük girdap benzeşimi modelleri kullanılmıştır. Sayısal akış simülasyonlarının sonuçları, anevrizma yakınındaki bölgelerde oluşan ses seviyelerinin arttığını göstermektedir. Anevrizma üzerindeki ses seviyeleri, normal damar çapına sahip bölgelerdeki ses seviyeleri ile karşılaştırıldığında, anevrizmanın ses oluşumunda 10 dB civarında bir artışa neden olduğu görülmektedir. Akış kaynaklı sesteki bu göreceli artışın, ciddi semptomlarla karşılaşmadan önce intrakraniyal anevrizmaların teşhisi açısından önemli olduğu öngörülmektedir.
Amaç: Bu çalışmada, amacımız geniş boyunlu paraoftalmik anevrizmaların tedavisi için kullanılan akım çevirici stentlerin erken ve orta dönem klinik sonuçlarını sunmak idi.
Gereç ve Yöntem: ...Hastanemizin girişimsel radyoloji ünitesinde Ekim 2008-Ocak 2020 tarihleri arasında internal karotid arterin paraoftalmik segmentinde yer alan geniş boyunlu anevrizma nedeniyle akım çevirici stent ile tedavi edilen toplam 87 hastanın verileri retrospektif olarak analiz edildi.
Bulgular: Bu çalışmada yaş ortalaması 51,1 ± 8 olan 66’sı (% 75,8) kadın toplam 87 hasta yer aldı. Otuz dört (% 39) hastada birden fazla olmak üzere, toplam 100 paraoftalmik segment yerleşimli anevrizma, akım çevirici stentler ile tedavi edildi. Kırk (% 40) paraoftalmik segment anevrizmanın tedavisi için akım çevirici stente ek olarak koil embolizasyonu da yapıldı. Tüm stentler istenilen lokalizasyona yerleştirildi (Teknik başarı % 100). Bir hastada tedaviden sonra 5. günde intrakraniyal kanama nedeniyle ölüm gerçekleşti (Mortalite oranı: % 1,1). Uzun dönem takiplerde 3 hastada ileri düzeyde (stent lümenin %50 nin üzerinde daralaması) stent stenozu gelişti ve tedavi gerektirdi. Hastalar ortalama 29,8 ± 3 ay takip edildi. Yapılan kontrollerde ilk 3-6. ayda 77 (%81,9) anevrizma ve 6. ay sonrası kontrollerde 88 (%92,6) anevrizma kapalı idi.
Sonuç: Paraoftalmik anevrizmaların endovasküler tedavisinde akım çevirici stent implantasyonu tek başına veya koil embolizasyonu ile birlikte güvenilir ve etkin bir yöntemdir.
Purpose: The aim of this study was to present early and mid-term clinical results of flow diverter stents used for the treatment of wide-necked paraophthalmic aneurysms.
Materials and Methods: Between January October 2008-January 2020, the data of 87 patients treated with flow diverter stent due to a wide-necked aneurysm located in the paraophthalmic segment of the internal carotid artery were retrospectively analyzed.
Results: In this study, a total of 87 patients, 66 of whom (75.8%) were women, with an average age of 51.1 ± 8 were involved. A total of 100 paraophthalmic segment aneurysms were treated with flow diverter stents. For forty (40%) paraophthalmic segment aneurysms, embolization was performed using a flow diverter stent with coil. All stents were placed in the desired location (technical success 100%). In one patient, death due to intracranial bleeding occurred on the fifth day after treatment (mortality rate: 1.1%). During long-term follow-up, 3 patients developed critical stent stenosis (narrowing of the stent lumen by more than 50%) and required treatment. Patients were followed for an average of 29.8 ± 3 months. In follow-up at 3th-6th moth and after 6th moth, 77 (81.9%) and 88 (92.6%) aneurysms were total occluded.
Conclusion: Flow diverter stent implantation alone or in combination with coil embolization is a safety and effective method for endovascular treatment of paraophthalmic aneurysms.
Amaç: Koil paket dansitesinin (KPD) intraktaniyal anevrizma nüksünde önemli bir prediktif faktör olduğu ile ilgili birçok çalışma vardır. Çalışmamızda KPD yoğunluğunun tedavide kullanılan ...endovasküler tekniğe göre, anevrizma stabil okluzyonundaki rolünü göstermeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: 2018-2019 tarihleri arasında balon ya da stent yardımlı koil embolizasyon ile tedavi edilmiş anevrizmaların retrospektif analizi yapıldı. Tedavi sonrası anevrizma okluzyon değerlendirmesinde Raymond-Roy sınıflaması, anevrizmaların paketleme yoğunluğu için ise AngioCalc serebral ve periferik anevrizma hesaplayıcısı kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya 30 hastadaki 31intraserebral anevrizma dahil edildi. Balon yardımlı koil embolizasyon yapılan anevrizma sayısı 18 iken, stent yardımlı embolizasyon yapılan anevrizma sayısı ise 13 idi. Yapılan kontrol görüntülemede balon yardımı kullanılan hastaların %38.8’inde, stent yardımı kullanılan hastaların ise %7.7’sinde rekanalizasyon saptandı. Çalışmamızda mortalite izlenmemiş olup, morbidite oranı %3.3 idi. Sonuç: KPD yoğunluğu, Raymond-Roy Class 1 anevrizma okluzyonu sağlamak için oldukça önemli bir faktördür. Bununla birlikte, anevrizma hacmi arttıkça, yüksek KPD sağlamak zorlaşmakta ve bu durum rekanalizasyon riskini arttırmaktadır. Daha büyük hasta grupları ve daha uzun süreli takipler ile yapılacak çalışmalar, stent yardımlı tedavi edilen anevrizmalarda, stent kullanımının da nüks riskini azalttığını gösterilebilir.
Abstract Objective: Coronary artery ectasia (CAE) are defined as the dilation of a segment of a coronary artery at least 1.5 times the adjacent segment. Several studies have shown the association ...between mean platelet volume (MPV) and cardiovascular diseases. But the results are different. For this reason, we aimed to investigate the association of MPV with CAE. Materials and Methods: 90 patients with normal coronary arteries and 70 patients with CAE were included. Routine blood and biochemical parameters were measured before the arteriography. Differences between groups for continuous variables were analyzed with t- test or Mann-Whitney U test. P values lt; 0.05 were considered significant. Results: Baseline patient demographics, including age and clinical risk factors, were similar between the groups. Compared to the control group, MPV levels were significantly lower in the CAE group (8.84 ± 1.71fL vs. 10.43 ± 1.34, p lt; 0.001). MPV level of lt; 9,5 fL showed sensitivity , specificity value of 95%, 80%; area under the curve= 0.943, 95% CI, 0.906–0.980) for the prediction of CAE. Conclusion: The present study suggests that MPV may decrease in patients with CAE.
Objective: Endovascular aortic repair (EVAR) has been preferred increasingly surgical repair for abdominal aortic aneurysms (AAAs). This minimally invasive procedure has favorable effects in the ...early period but our purpose is to reveal the anatomical and non-anatomical risk factors affecting mortality and morbidity after EVAR in the prolonged period.Materials and Methods: A total of 96 patients ( 91m, 5 f) electively EVAR operated for infrarenal AAAs between September 2014 to January 2019 is included to the study. Preoperative and postoperative computed tomography (CT) scans is controlled periodly and determined individually. Demographic factors, anatomical properties of the AAAs and non-anatomical risk factors are assessed. Kaplan-Meier survival analysis was used to determine survival rates. Cox regression and hazard ratio (HR) was used to assess the relation of these determined factors on mortality and morbidity.Results: Mean follow up time was 27,45 ± 12,99 months. We found that aortic neck morphology has an statistically significant effect on mortality (p value: 0.046 and HR: 1,73 1,01-2,96). Aortic neck angle, cigarette smoking, obesity, Peripheral artery disease(PAD), coronary artery disease, chronic obstructive pulmonary disease have an increased hazard ratio on mortality ( HR in order; 1,39; 1,45; 3,33; 1,84; 1,87; 3,60). Increased creatinine level (p value: 0.003), precence of chronic renal failure (p value: 0.013)and diabetes mellitus (p value: 0.038) have an statistically significant negative effect on morbidity. Obesity and PAD have an increased hazard ratio on morbidity(HR in order; 4,58; 1,61). Conclusion: This study showed us survival after EVAR procedure is connected with several pre and postoperative factors. Preoperative datailed evaluation for the anatomical properties of aneurysm is important to achieve prolonged benefit and postoperative follow up is crucial.
Galen veni anevrizmal malformasyonu (GVAM) çok nadir görülen konjenital bir malformasyondur. Özellikle prenatal tanısı ultrasonografi ve renkli dopler ultrasonografi ile konabilmektedir. Bizim ...vakamızda prenatal tanısı konan galen ven anevrizmalı bir fetüs idi. Özellikle galen ven anevrizmasının prenatal tanısının konması doğumdan sonra erken müdahale açısından avantaj sağlamaktadır. Doğumdan sonra klinik durumları çok iyi görünse de bu vakalarda çok kısa zamanda hiperdinamik kardiyomyopati, pulmoner hipertansiyon ve multipl organ yetmezliği ile hızlıca ölümler görülebilir. Bizim vakamızda ise prenatal tanı konmasına rağmen postnatal dönemde çok kısa zamanda komplikasyonlar gelişerek müdahale yapılamamış ve hasta kaybedilmiştir.
Pelvik böbrek nadir görülen bir konjenital anomalidir. Pelvik yerleşimli ektopik böbrek konjenital renal ektopinin en sık görülen şeklidir. Ektopik pelvik böbreğin otopsi serilerinde görülme oranının ...1/2100-3000 oranında olduğu bildirilmektedir. Ektopik böbrek genellikle klinik belirti vermez ve tanı rastlantısal olarak konulur. Anevrizmalar en sık infrarenal abdominal aorta da görülür. İliak arter anevrizmaları daha az sıklıkla görülürler ve genellikle abdominal aort anevrizması ile birliktedirler. Renal anomaliler retroperi- toneal cerrahi prosedürleri komplike hale getirebilir. Abdominal aort cerrahisi uygulanacak hastalarda ameliyat esnasında gelişebile- cek komplikasyonların önlenebilmesi için renal anomalilerin tanımlanması önemlidir. Bu makalede, izole sağ iliak arter anevrizması görünümü veren ektopik pelvik böbrek olgusu sunuldu
Epigastrik ağrının sebepleri arasında superior mezenterik arter anevrizması nadir olarak bildirilmiştir. Ellidokuz yaşında kadın hasta 2 haftadır olan epigastrik ağrısı nedeniyle kliniğimize ...başvurdu. Hastanın hikayesinde 3 yıl once DeBakey tip I aortic diseksiyonu nedeniyle benthall prosedürü uygulandığı öğrenildi. Bizde hastamıza cerrahi operasyona gerek kalmadan başarıyla endovasküler stent uyguladık. Özellikle yüksek riskli hastalarda superior mezenterik arter anevrizmasının tedavisinde endovasküler tedavi seçeneği öncelikli olarak düşünülmelidir.
Nadir görülen mideye fistülize olmuş dev splenik arter anevrizmasına bağlı masif üst gastrointestinal sistem kanaması ile başvuran bir olguyu sunmayı istedik. Splenik arter anevrizması olan kadın ...hasta hastanemize karın ağrısı ve üst gastrointestinal sistem kanaması ile getirildi. Hastada hemorojik şok mevcuttu. Yapılan tüm resusitasyon çabalarına rağmen hasta hayatını kaybetti. Splenik arter anevrizmaları nadir görülmekle birlikte, kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görülen ve iç organ anevrizmaları içerisinde en sık karşılaşılan anevrizmalardır. Splenik arterin tromboze ve dev anevrizmaları ise oldukça ender görülüp, nadiren 3 cm'ye ulaşırlar. Genellikle asemptomatik olsalar da, hayatı tehdit edebilecek yırtılmaları nedeniyle klinik olarak oldukça önemlidirler. Bu hastaların tedavisindeki başarıda, erken tanı, cerrahi ya da diğer girişimsel yöntemler önemlidir.