Leta 2015 je bila v Vrtači pod vrhom hriba Kovk nad Hrastnikom naključno odkrita skupina kovinskih predmetov, ki vključuje negovsko čelado, kavljasto pasno spono in druge dele pasne oprave ter ...tulasto sekiro. Predmete je pridobil Pokrajinski muzej Celje, ki je avgusta 2016 izvedel kontrolno izkopavanje. Odkrit je bil skeletni grob bojevnika z dodatnimi deli pasne oprave, odlomkoma fibule in sulične osti ter stekleno jagodo. Tik ob njem je bil izkopan skeletni grob dekleta z ogrlico iz steklenih jagod, zapestnicama in nanožnicama ter nožičkom. Med predmeti izstopata negovska čelada različice Vače slovenske vrste in pasna oprava vrste Kovk z izjemno kavljasto spono. Najmlajši grobni pridatki določajo čas pokopa obeh oseb v starejšem delu negovske stopnje. Grobova pripadata planemu grobišču pod manjšo utrjeno naselbino na vrhu Kovka. Skupaj s skupino gomil na ledini Grobišče pri Kovku dopolnjujeta vedenje o železnodobni poselitvi Zasavja.
Bronasta čelada iz struge Ljubljanice pri Bevkah (najdena 1984 leta) pripada vrsti čelad, kakršne so nosili rimski vojaki do približno prve tretjine 1. stoletja pr. n. š., priljubljene pa so bile ...tudi pri Keltih. Predmet hrani Narodni muzej Slovenije.Fotografija je bila objavljena v: Ljubljanica. Kulturna dediščina reke (ur. P. Turk in dr.), Ljubljana 2009, str. 228, 229, kat. št. 35.
V Ilirski Bistrici se je 7. maja 1945 končala Druga svetovna vojna. Tega dne se je v Zagorju na Pivki, s podpisom brezpogojne nemške predaje, na ožjem območju Ilirske Bistrice, predalo partizanski ...vojski 16.000 nemških vojakov z oficirji in kompletno opremo.Čeprav je od tedaj preteklo skoraj 80 let, se še vedno najdejo predmeti, ki spominjajo na ta čas in nas opominjajo, da se kaj takega ne sme nikoli več zgoditi.Leta 1979, smo lastniki novo zgrajenih družinskih hiš na Hribu svobode, med Bistrico in Trnovim, utirali nov cestni dostop do naših novih domov. Na presenečenje mnogih je buldožer odkril zarasli nemški bunker in njegovo vsebino iz zadnjega leta krvave vojne. Sam se bunkerja spomnim, saj smo se ga s strahom izogibali. Čeprav je buldožerist previdno razkrival ilovnato zemljo je na površje prišlo 13 nemških čelad, seveda močno poškodovanih, pa tudi rezervna cev mitraljeza shranjenega še v odgovarjajoči »kovinski futroli«. Bali smo se, da bomo naleteli na kakšno eksplozivno telo, na srečo ni bilo nič takega. Očitno je bilo, da je posadka ob umiku iz bunkerja odvrgla orožje in omenjene čelade. Čeprav je večina čelad bila močno poškodovana, so jih otroci na hitro odnesli. Položaj strelnih lin je pokazal, da so Nemci pričakovali iz reške strani napad jugoslovanske vojske.Poražena nemška vojska je čez nekaj dni odšla v razna taborišča; partizani so umaknili ves vojni material, v nabito polni cerkvi sv. Jurija pa je bila svečana maša za konec vojne. Sredi cerkve se je postavila četa partizanov z orožjem, s slovensko zastavo in na njej rdečo zvezdo. Pred Pekovo hišo, družine Muha je še bil zgoreli nemški džip, ki ga je zadela granata v trenutku, ko se je skupina nemških oficirjev odpravljala, da svojim enotam v okolici Bistrice sporočijo, da je podpisana nemška predaja in … konec sovražnosti.Verjetno je bilo tudi v okolici nameščenih še nekaj nemških enot, saj smo otroci dobili za novo leto ročno izdelane igrače, ki so jih izdelali tedanji nemški ujetniki. Na novoletni prireditvi v Sokolskem domu nam jih je vročil predhodnik našega dedka Mraza, »kozak, ki naj bi v Bistrico in med nas prišel z ruskih ravnin.«(Foto Janko Čeligoj, 1998)
Los centros privados de investigación durante el período autoritario en América Latina constituyeron ONG donde destacados sociólogos, demógrafos, politólogos y otros especialistas de ciencias ...sociales (que habían tenido un lugar destacado en las universidades públicas hasta su intervención por las dictaduras militares durante los años 70 y 80) generaron conocimiento y líneas de investigación sobre las sociedades de la época. Estos reductos de la "intelligentsia" latinoamericana que pudieron permanecer en la región trabajaron estrechamente con los centros de documentación y bibliotecas. Esto creó un diálogo fecundo y cotidiano entre los profesionales de la información y los académicos, o sea, en y con dominios específicos y comunidades de práctica. El análisis de las redes y recursos de información de aquel período promovidas por CLACSO, DOCPAL de CELADE, CLADES de CEPAL, a la luz de las teorías del análisis del dominio y de la información de la vida cotidiana, ofrece una rica experiencia y aprendizaje a las bibliotecas y servicios de información en ciencias sociales actuales. Los comportamientos informativos de los científicos sociales interrelacionados e insertos en el contexto de los servicios de información y documentación funcionando en redes regionales forman parte de un modelo a difundir y discutir.Private research centers during the authoritarian period in Latin America were constituted by NGO's where prominent sociologists, demographers, political scientists and other specialists in social sciences (who had reached prominent positions in public universities until the military dictatorships intervention during the 70s and 80s), generated knowledge and lines of research with reference to the societies of the time. These strongholds of Latin American "intelligentsia" - which could remain in the region- worked closely with libraries and documentation centers. As a result, this created a fruitful dialogue between information professionals and academics, i.e., in and with specific domains and communities of practice. The analysis of networks and information resources of the period promoted by CLACSO, DOCPAL from CELADE and CLADES from CEPAL, through theories of domain analysis and daily life information, offers vast experience and training to libraries and information services in social sciences nowadays. Information behaviors of social scientists which interrelated and inserted in the context of information and documentation services operating in regional networks, became part of a model to disseminate and discuss.
2020 yılı tarih sayfalarında daha şimdiden, Corona virüs salgınının dünyanın her yerinde milyonlarca can aldığı bir pandemi yılı olarak yer edinmiştir. Bu yıl aynı zamanda savaş sonrası Avusturya ...liriğinin tanınmış şairlerinden biri olan Paul Celan’ın (1920-1970) ölümünün de 50. yılına denk gelir. İlginçtir ki Celan, bundan yetmiş iki yıl önce yazdığı bir şiirine “Corona” adını vermiştir. 1948 yılı dünya tarihinde II. Dünya Savaşı’nın bitiminden üç yıl sonrasına karşılık gelir. Celan’ın kişisel tarihindeyse, ebeveynlerini kurban verdiği Nazi ölüm kampından kurtulduktan sonra, Czernowitz’e, Bükreş’e ve ardından Viyana’ya göç ettiği zorlu yıllara rastlar. Celan’ın burada Viyana yazın çevresinde kurduğu dostluklar, özellikle de Avusturyalı şair Ingeborg Bachmann’la (1926-1973) tanışması yaşamında bir dönüm noktası oluşturur. İki büyük şair tutkulu bir aşk yaşar. Celan’ın bu şiiri, 1948’de yaşanan bu aşktan izler taşır. Bu çalışmanın temel amacı; Celan’ın bu şiirini analiz etmek ve aynı zamanda günümüzde milyonlarca insanın ölümüne neden olan pandemik virüsün adı olarak tanınan Corona ile Celan’ın aynı başlıklı şiiri arasında bir ilişki olup olmadığını araştırmaktır. Bu şekilde hem 2020’de ölümünün 50. yılına girdiğimiz usta şairin şiirlerine, hem de tüm insanlığı tehdit eden Corona virüs salgınına dikkat çekmek hedeflenmiştir. Bu çalışmada “yakın okuma” yöntemini, tarihsel pozitivist, biyografik eleştiri yöntemlerini ve yorumbilgisini içeren eklektik bir yöntem kullanılmıştır.
Bu çalışmada, Hâlid Ziya Uşaklıgil’in (1865–1945) romanları umut ve umutsuzluk kavramları çerçevesinde incelenmektedir. Umut ve umutsuzluk, biri yazarın biyografisinde, diğeri ise eserlerinde olmak ...üzere iki düzlemde incelenmiştir. Siyasal düşünce yapısını, bireysel özgürlükleri ön plana alan liberalizm etrafında kuran Hâlid Ziya Uşaklıgil, yaşamını -devrin bireysel özgürlükleri yok eden siyasi atmosferinin ve edebi/felsefi tercihlerinin ve çevresindeki ölümlerin etkisiyle- büyük ölçüde umutsuzluk içinde sürdürmüştür. Yazarın çocukluğundan itibaren yazın dünyasındaki kırk yılını anlattığı hatıratı Kırk Yıl bu umutsuzluğu ve onun negatif yüzü umudu imleyen pasajlarla doludur. Uşaklıgil’in yazını bu umut ve umutsuzluk anlarının çatışmasından oluşur. Bu hâliyle iki kavram yazarın hayatının ve eserinin merkezi konumundadır. Umut ve umutsuzluk kavramlarının yarattığı ikinci katmansa eserler üzerinde etkisini gösterir. İzmir dönemi romanları olarak anılan Sefile, Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı ile İstanbul dönemi romanlarını oluşturan Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar ve Nesl-i Ahîr romanlarında aşk, yoksulluk ve varoluş meseleleri çevresinde teşekkül eden umut ve umutsuzluk kavramları daima bir dönüşüm içindedir. Çalışmada bu dönüşümün sebepleri, kırılma ve yekdiğerine dönüşme anları incelenmiştir.
Bu çalışmanın konusu feminist unsurlar taşıyan Ingeborg Bachmann'ın Malina adlı eserindeki feminist unsurlardır. Toplamda üç bölüme ayrılan bu çalışmanın ilk bölümünde Bachmann tarafından kaleme ...alınan tüm eserleri göz önünde tutularak bu eserlerde ön planda bulunan karakterler ve yazarın feminist akımın etkisi altındaki bakış açısını yansıtan konular ele alınmaktadır. Bütün bu eserlerin genel olarak incelenmesi sonucunda, yazarın diğer eserlerine benzer olarak Malina adlı romanını da feminist ideolojiden soyutlayarak oluşturmadığı sonucu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu bölümde başka yazarların Bachmann'a dair görüşlerine de yer verilmektedir.Tezin ikinci bölümünde bir yandan Bachmann'ın eserlerine yansıyan feminist akıma ve edebiyat eleştirisinin kavramsal olarak tanımlanmasına yer verilirken, diğer yandan feminizmin tarihi ve bu tarih sürecinde ortaya çıkan dünya ve Alman edebiyatının feminist çizgiyi yansıtan eserleri ele alınmaktadır.Tezin son bölümü olan üçüncü bölümü, eserdeki karakterler arasındaki ikili ilişkileri derinden inceleyerek, esere entegre edilen motif ve sembolleri feminist bakış açısından yorumlamaya çalışarak ve son olarak eserde göze çarpan otobiyografik özellikleri tespit ederek Bachmann'ın Malina adlı eserinin feminist edebiyat eleştirisi bağlamında incelenmesine yönelmektedir.Bu çalışma ile Malina eserine yazar tarafından entegre edilen feminist unsurların ve feminist akıma ilişkin gizli motif ve sembollerin feminist açıdan yorumlanması ve esere yansıyan otobiyografik unsurların tespit edilmesi amaçlanmaktadır.