Bu çalışmada 7075 alüminyum alaşımı üzerinde, plazma elektrolitik oksitleme (PEO) işlemi ile seramik kaplamalar oluşturulup, akım yoğunluğunun ve elektrolit içeriğinin; kaplama yapısına, kalınlığına, ...yüzey pürüzlülüğüne ve aşınma davranışına etkileri araştırılmıştır. Kaplamaların mikroyapısı ve faz analizinde SEM ve XRD yöntemleri kullanılmış, kuru sürtünme şartlarında aşınma testleri, mikrosertlik ve yüzey pürüzlülüğü ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, PEO işleminde uygulanan akım yoğunluğunun arttırılmasıyla, kaplama kalınlığının, mikrosertlik değerlerinin, yüzey pürüzlülüğünün ve aşınma direncinin arttığı görülmüştür.
Bu çalışmada 7075 alüminyum alaşımı üzerinde, plazma elektrolitik oksitleme (PEO) işlemi ile seramik kaplamalar oluşturulup, akım yoğunluğunun ve elektrolit içeriğinin; kaplama yapısına, kalınlığına, ...yüzey pürüzlülüğüne ve aşınma davranışına etkileri araştırılmıştır. Kaplamaların mikroyapısı ve faz analizinde SEM ve XRD yöntemleri kullanılmış, kuru sürtünme şartlarında aşınma testleri, mikrosertlik ve yüzey pürüzlülüğü ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, PEO işleminde uygulanan akım yoğunluğunun arttırılmasıyla, kaplama kalınlığının, mikrosertlik değerlerinin, yüzey pürüzlülüğünün ve aşınma direncinin arttığı görülmüştür.
Bu çalışmada 7075 alüminyum alaşımı üzerinde, plazma elektrolitik oksitleme (PEO) işlemi ile seramik kaplamalar oluşturulup, akım yoğunluğunun ve elektrolit içeriğinin; kaplama yapısına, kalınlığına, ...yüzey pürüzlülüğüne ve aşınma davranışına etkileri araştırılmıştır. Kaplamaların mikroyapısı ve faz analizinde SEM ve XRD yöntemleri kullanılmış, kuru sürtünme şartlarında aşınma testleri, mikrosertlik ve yüzey pürüzlülüğü ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, PEO işleminde uygulanan akım yoğunluğunun arttırılmasıyla, kaplama kalınlığının, mikrosertlik değerlerinin, yüzey pürüzlülüğünün ve aşınma direncinin arttığı görülmüştür.
The basic principle in the clinical use of Platelet Rich Plasma (PRP) is to increase the innate repairability of the human body and accelerate recovery after injury. PRP, a source of natural growth ...factors, emerges as a treatment method to reduce the side effects related to radiotherapy. PRP exerts its radioprotector effect by stimulating angiogenesis, epithelialization, cell differentiation and extracellular matrix formation in aged and poorly regenerated tissues. Additional studies are needed to confirm the promising effect of PRP in beam therapy.
İki farklı malzemenin yapıştırılmasında eğer malzemelerden biri düşük yüzey enerjisine sahip ise yapışma problemleri görülmektedir. Kauçuk malzemenin farklı bir malzeme ile yapıştırılmasında ...istenilen mukavemeti elde edebilmek için yüzey enerjisini yükseltmeye ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu makalede; atmosferik plazma işlemi yardımıyla malzeme yüzeyindeki enerji artışı sağlama çalışmaları kapsamında, farklı kauçuk malzemelerinin (NBR/HNBR/ACM/FKM) yüzeyi ile nonwoven yüzeyler arasında oluşan yapışmanın nitelik ve nicelik değişimleri incelenmiştir. Yapıştırma bağı döner mil keçelerinin çalıştığı ortam şartlarında da bağ yapısı bozulmadan korunmalıdır. Bu çalışma sonuçlarına göre, atmosferik plazma uygulaması kauçuk malzeme-nonwoven malzeme yapıştırma işlemlerinde kayda değer iyileşmeler sağlamaktadır.
The plasma antenna is an emerging technology that partially or fully utilizes ionized gas as the conducting medium instead of metal to create an antenna. The key advantages of plasma antennas are ...that they are highly reconfigurable and can be turned on and off. The disadvantage is that the plasma antennas require energy to be ionized. This unique resource provides you with a solid understanding of the efficient design and prototype development of plasma antennas, helping you to meet the challenge of reducing the power required to ionize the gas at various plasma densities. You also find thorough coverage of the technical underpinnings of plasma antennas, as well as important discussions on current markets and applications. Additionally, the book presents experimental work in the this cutting-edge area and reveals the latest developments in the field. This in-depth reference is supported with over 70 illustrations and more than 110 equations.
Amaç: İleri yaş erkek ve kadınların birinci parmağın karpometakarpal (KMK) eklem artrozu %35,8 sıklıkta görülmektedir. Çalışmamızda elde 1. parmak karpometakarpal eklem artrozunda kortikosteroid ve ...platelet zengin plazma (PZP) enjeksiyonunun klinik ve fonksiyonel sonuçlar üzerinde etkisinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metot: Bu çalışmada Ekim 2016 – Mart 2018 tarihleri arasında kliniğimize başvuran, elde 1. karpometakarpal eklemde osteoartrit tanısı konulan ve daha önce diğer konservatif tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen, Eaton- Littler sınıflamasına göre evre 2 ve en az 24 hafta takip edilmiş olan 58 hasta prospektif çalışmaya dahil edildi. 1.,2.,3. ve 6. aylarda Dreiser ve VAS skorları ile değerlendirilerek sonuçlar istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular: Grupların enjeksiyon öncesi VAS ve Dreiser skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (sırası ile p=0,211 ve p=0,239). Her iki grubun kendi içinde enjeksiyon öncesi ile 4.,8.,12. ve 24. haftalardaki klinik skorları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı olup, VAS ve Dreiser skorlarında düzelme istatistiksel anlamlı düzeyde olduğu tespit edildi (p <0,001). 24. Haftada her iki grup VAS ve Dreiser skoru sonuçlarında düzelme olduğu ve iki grubun klinik sonuçlarının benzer olduğu görülmüştür. 24. Haftada ağrı ve fonksiyonel iyileşme miktarı her ne kadar azalmış olsada enjeksiyon öncesi döneme göre istatistiksel olarak VAS ve Dreiser skorlarında anlamlı düşüş mevcuttur (p<0,05). Sonuç: PZP ve steroid enjeksiyonları karşılaştırıldığında 24. haftada Dreiser skoru ile elde edilen el fonksiyonlarında iyileşme ve VAS skoruna göre elde edilen ağrı derecesinde azalmanın her iki yöntem için benzer olduğu ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir. Elimizdeki veriler değerlendirildiğinde, PRP’ nin birinci KMK eklem osteoartritinde etkinliği gösterilmiş olsa da; hazırlık sürecinin zor ve maliyetin daha fazla olması, kit temini güçlüğü gibi zorluklar sebebiyle steroid tedavisinin yerini alması zor görünmektedir.
Liječenje COVID-19 Santini, Marija; Kusulja, Marija
Medicus (Zagreb, Croatia : 1992),
09/2020, Volume:
29, Issue:
2 COVID-19
Journal Article
Peer reviewed
Open access
Početkom 2020. svijet se susreo s pandemijom nove, potencijalno opasne zarazne bolesti koja je nazvana COVID-19, a kao njezin uzročnik je identificiran virus, nazvan SARS-CoV-2. Ova je pandemija ...otvorila brojna pitanja za kliničare. Jedno od značajnih pitanja jest mogućnost etiološkog liječenja. Od početka se pokušalo staviti u novu funkciju već davno poznate lijekove kao što su hidroksiklorokin, klorokin, lopinavir/ritonavir, ali su identificirani i novi lijekovi kao što je remdesivir i monoklonska protutijela. Osim etiološkog, zamijećeno je da važnu ulogu imaju i imunomodulatorni lijekovi kao što su kortikosteroidi i tocilizumab. Trenutno niti jedan lijek nema dovoljno dokaza o svojoj učinkovitosti i sigurnosti da bi bio preporučen s visokom razinom dokaza i snagom preporuke. Brojna klinička istraživanja od kojih se očekuju odgovori o učinkovitosti i neškodljivosti ispitivanih lijekova i zahvata još traju.
Amaç: İlk üç ayda tüm gebelere Down Sendromu taraması amacıyla kombine test yapılması önerilmektedir. Tiroid stimulan hormonun (TSH) serbest beta subünit human koriyonik gonadotropin (fβ-hcg) ve ...gebelik ile ilişkili plazma protein A (PAPP-A) üretimini etkileyip etkilemediği net değildir. Bu çalışmada serum TSH düzeylerinin kombine test sonuçları üzerine etkisinin olup olmadığını araştırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: İlk trimester TSH değeri ile birlikte ense saydamlığı (NT), fβ-hcg ve PAPP-A sonuçlarına ulaşılabilen 297 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar TSH değerlerine göre dört gruba ayrılmıştır; Grup 1 (<0.1 uIU/ml), Grup 2 (0.1-2,5 uIU/ml), Grup 3 (2.5-3.5 uIU/ml) ve Grup 4 (>3.5 uIU/ml). Gruplar NT, PAPP-A ve fβ-hcg düzeyleri açısından karşılaştırılmıştır.Bulgular: Ortalama PAPP-A (MoM) değeri grup 1’de 0.99, Grup 2’de 1.12, Grup 3’de 1,03 ve Grup 4’de 0,95 olarak tespit edilmiştir. Ortalama fβ-hcg (MoM) değeri ise grup 1’de 1.36, Grup 2’de 1.29, Grup 3’de 1.05 ve Grup 4’de 1.32 idi. Ortalama NT ölçümü grup 1’den grup 4’e doğru gittikçe sırasıyla 1.27 ± 0.25, 1.33 ± 0.38, 1.34 ± 0.33 ve 1.32 ± 0.37 mm olarak saptanmıştır. Gruplar arasında PAPP-A, fβ-hcg ve NT açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı gösterilmiştir.Sonuç: İlk trimester TSH düzeylerinin kombine test parametrelerini etkilemediği gösterilmiştir. Hipotiroidisi veya hipertiroidisi olan kadınlarda NT, fβ-hCG and PAPP-A kullanılarak prenatal tarama testi yapılmasının güvenli olduğu düşünülmüştür.
Purpose: Down syndrome screening with first trimester combined test is recommended for all pregnancies. It is unclear, whether thyroid stimulating hormone (TSH) affects secretion of free beta subunit human chorionic gonadotropin (fβ-hcg) and pregnancy-related plasma protein (PAPP-A). We aimed to investigate the effect of serum thyroid stimulating hormone (TSH) levels on the combined test results.Materials and Methods: First trimester TSH levels together with nuchal translucency (NT(fβ-hcg and PAPP-A results of 297 patients were included in this study. Patients were divided into four groups according to their TSH levels; Group 1 (<0.1 μL / ml), Group 2 (0.1-2.5 μlU / ml), Group 3 (2.5-3.5 μlU / ml) and Group 4 (> 3.5 μlU / ml). Groups were compared in terms of NT, PAPP-A and fβ-hcg levels.Results: The mean PAPP-A (MoM) value was found to be 0.99 in group 1, 1.12 in group 2, 1.03 in group 3, and 0.95 in group 4. Mean fβ-hcg (MoM) value was 1.36 in group 1, 1.29 in group 2, 1.05 in group 3, and 1.32 in group 4. The mean NT measurement was 1.27 ± 0.25, 1.33 ± 0.38, 1.34 ± 0.33 and 1.32 ± 0.37 mm, from group 1 to group 4, respectively. There was no statistically significant difference between groups in terms of PAPP-A, fβ-hcg and NT.Conclusion: The present study have shown that first trimester TSH levels do not affect combined test parameters. Prenatal screening by using NT, fβ-hCG and PAPP-A seems to be safe for pregnant women with hypothyroidism or hyperthyroidism.
PLAZMA HÜCRELİ GİNGİVİTİS: OLGU SUNUMLARI Sağlam, Mehmet; Köseoğlu, Serhat; Amanmyradov, Ahmet
Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi dergisi,
02/2015
Journal Article
Peer reviewed
Plazma hücreli gingivitis, dişeti bağ dokusunda yoğun plazma hücresi infiltrasyonu, sıklıkla mukogingival birleşime uzanan sınırları belirgin eritematöz, ödematöz dişeti ile karakterize olan ...dişetinin nadir görülen benign bir durumudur. Bu durum bazen aşırı duyarlılık reaksiyonu olarak da düşünülebilir. Klinik olarak küçük bir travma ile kanayan, dişetinin difüz, eritematöz ve papiller lezyonu olarak görülür. İyi bir ağız hijyeninin sağlanması ve konvansiyonel periodontal tedavinin uygulanması lezyonların iyileşmesine pek yardımcı olamamaktadır. Lezyonlar cerrahi olmayan periodontal tedavi ile birlikte, alerjen kaynağın tanımlanması ve bu alerjen kaynaktan kaçınılması ile tedavi edilebilir. Bu olgu sunumlarında, 18, 22 ve 37 yaşlardaki hastalar dişetlerinde kanama ve kızarıklık nedeni ile kliniğimize başvurdular. Faz I periodontal tedavi ve oral hijyen motivasyonundan 1 hafta sonra dişetlerinde bariz eritem mevcuttu. Alınan biyopsi örneklerinin histopatolojik analizi sonucu plazma hücreli gingivitis teşhisi kondu. Plazma hücreli gingivitise neden olan allerjenlerin ortadan kaldırılması sonucu dişetlerinde tam iyileşme gözlendi.Anahtar kelimeler: Dişeti iltihabı, plazma hücresi, aşırı duyarlılık.
Plasma cell gingivitis is a rare benign condition of the gingiva of unknown etiology characterized by demarcated erythematous and edematous gingiva often extending to the mucogingival junction and a heavy plasma cell infiltration into the gingival connective tissue. This is sometimes considered as a hypersensitive reaction. It presents clinically as a diffuse, erythematous and papillary lesion of the gingiva, which frequently bleeds with minimal trauma. Providing a good oral hygiene and conventional periodontal therapy are not of much help. The lesion can be treated by identifying and avoiding the source of the allergen along with nonsurgical periodontal therapy. In this case reports 18,22 and 37 years old patients referred to our clinic because of gingival bleeding and erythema. Apparent erythema was still seen in gingiva 1 week after Phase I periodontal treatment and oral hygiene motivation. Plasma cell gingivitis was diagnosed after histopathologic analysis of biopsied tissues. Complete gingival healing was observed after removal of allergens causing plasma cell gingivitis. Key hypersensitivity. words: Gingivitis, plasma cell