The aim of our experiment was to improve fungicide spray deposition and coverage of potato leaves by using air-injector nozzle types. We used two standard nozzle types - a flat fan nozzle ST and a ...hollow cone nozzle TR, as well as a couple of air-injector nozzle types - an air-injector compact nozzle IDK and a symmetric double flat fan air-injector nozzle TWIN (with a 30 ° forward and a 30 ° backward spray jet angle). Water-sensitive paper was placed on the upper, middle and lower part of the plant in order to determine the quality of fungicide deposition and the ability of droplets to penetrate lower parts of the plant. When using the air-injector compact nozzle IDK, potato leaves were covered well at all three levels of the plant. The use of the above-mentioned nozzle resulted in the lowest reduction in coverage value and droplet impression area from the top towards the lowest part of the plant. Furthermore, the nozzle created large enough droplets with sufficient mass and speed to penetrate the dense canopy all the way to the lowest part of the plant. When using the symmetric double flat fan air-injector nozzle TWIN, the angle of both spray jets was excessively wide in order for the droplets to reach the lower part of the plant despite a very large droplet impression area. The use of both standard nozzle types resulted in a poor spray mixture coverage of the middle and lower part of the plant. This predominantly occurred due to insufficient droplet size and the subsequent lack of kinetic energy. Results show that the use of a newer air-injector compact nozzle IDK improves the deposition and coverage of potato leaves with spray mixture.
Namen poskusa je bil izboljšanje nanosa in pokritosti listov krompirja s škropilno brozgo pri uporabi novejših izvedb injektorskih šob. Uporabili smo dve standardni izvedbi šob, špranjasto šobo ST in vrtinčno šobo TR ter dve injektorski izvedbi šob, šobo IDK in šobo z dvojnim simetričnim curkom TWIN (škropilni curek pod kotom 30 o naprej in 30 o nazaj). Na zgornji, srednji in spodnji del rastline smo namestili na vodo občutljive lističe, da bi pri uporabljenih šobah ugotovili kakovost fungicidnega nanosa in sposobnost prodiranja kapljic v spodnje dele rastlin. Ugotovili smo, da je bila najboljša pokritost listov krompirja na vseh etažah pri uporabi injektorske šobe IDK. Pri tej šobi je bilo najmanjše zmanjšanje odstotka pokritosti in površine odtisa posamezne kapljice od vrha proti spodnjemu delu rastline. Ta šoba tvori dovolj velike kapljice, ki imajo veliko hitrost in zadostno maso, da lahko prodrejo skozi gost listni sestoj do spodnjega dela rastline. Pri injektorski šobi z dvojnim simetričnim curkom TWIN je bil kot obeh škropilnih curkov prevelik, da bi kapljice zadele spodnji del rastline, kljub temu da je bila površina odtisa posamezne kapljice zelo velika. Pri obeh standardnih izvedbah šob je bila preslaba pokritost s škropilno brozgo v srednjem in spodnjem delu rastline predvsem zaradi premajhnih kapljic in posledično premajhne kinetične energije. Rezultati kažejo izboljšanje depozicije in pokritosti listov krompirja s škropilno brozgo pri uporabi novejše injektorske šobe IDK.
Türkiye’de dezavantajlı toplumsal gruplara ya da bireylere yönelik eğitim politikalarının etkin ve etkili bir şekilde yürütülebilmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bu çalışmalarda ilgili ...sorun alanlarında farklı aktörler arasında işbirliği çabaları geliştirilmektedir. Ancak otizmli ve engelli çocukların eğitim süreçlerine yönelik kurumsal ve yönetsel politika tercihleri konusunda arzu edilen düzeylere ulaşılamadığı görülmektedir. Bununla birlikte Türkiye’de yaklaşık 550 bin otizmli birey yaşadığı belirtilmektedir. 0-14 yaş arası otizmli çocuk sayısı ise 140 bin olarak ifade edilmektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de devlet okullarında yalnızca 2 bini aşkın otizmli çocuk eğitim görmektedir. Bu açıdan özellikle yerel ve ulusal düzeyde otizmli çocuklara yönelik kapsamlı kurumsal pratiklerin yaşama geçirilmesi oldukça önemlidir.Esasında otizm alanında ulusal düzeyde çeşitli politikalar benimsenmiş ve bu politikaların yerel düzeyde bazı yansımaları olmuş olmakla birlikte ciddi anlamda otizm konusunda istenilen düzeylere erişilememiştir. İşte bu noktada yönetişim anlayışına da uygun bir şekilde bu alandaki kısmen politikasızlığın da etkisiyle otizmli bireylere yönelik politikalar konusunda Konya’da Selçuklu Belediyesi’nin bir yerel yönetim birimi olarak öncülüğünü yaptığı, süreç içerisinde farklı aktörlerin de dahil edildiği bu anlayış, esasında ulusal düzeyde ilgili bakanlıkların temel eksikliği ya da sorununu da ifade etmektedir. Türkiye, gönüllü çaba ve çalışmaların verdiği başarıları iyi değerlendirmek ve desteklemek konusunda bu alandaki politikalarını tekrar gözden geçirmelidir.Bu çalışmanın amacı Türkiye’de otizmli bireylere yönelik olarak üniversiteler ve belediyeler arasındaki işbirliği çabalarının kurumsal düzeyde ulaştığı boyutlara dikkat çekmektir. Bu bağlamda Konya’da Selçuklu Belediyesi öncülüğünde kurulan Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitim Vakfı SOBE ve Necmettin Erbakan Üniversitesi Otizm Çalışmaları, Araştırma ve Uygulama Merkezi önemli bir işbirliği modeli göstermektedir. Aynı zamanda bu kuruluşlar Türkiye açısından örneği az bulunan bir işbirliği modeli de sunmaktadır.
Popular dissent, such as street demonstrations and civil disobedience, has become increasingly transnational in nature and scope. As a result, a local act of resistance can acquire almost immediately ...a much larger, cross-territorial dimension. This book draws upon a broad and innovative range of sources to scrutinise this central but often neglected aspect of global politics. Through case studies that span from Renaissance perceptions of human agency to the collapse of the Berlin Wall, the author examines how the theory and practice of popular dissent has emerged and evolved during the modern period. Dissent, he argues, is more than just transnational. It has become an important 'transversal' phenomenon: an array of diverse political practices which not only cross national boundaries, but also challenge the spatial logic through which these boundaries frame international relations.