UNI-MB - logo
UMNIK - logo
 
E-viri
Celotno besedilo
Recenzirano
  • POLONYA, LİTVANYA VE BELARU...
    Ekici, Metin; Temizkan, Emilia

    Millî folklor, 01/2022 135
    Journal Article

    Birbirine bağlı olan gelenek ve kültürel miras kavramları bir toplumun kimlik oluşumunda büyük rol oynamaktadır; özellikle de 600 seneden fazla Hristiyan Slav toplumları arasında yaşayan küçük bir Müslüman Türk azınlığı söz konusu olduğunda sahip olunan gelenekleri yaşatmak daha da önemli hâle gelmektedir. Bu makalede inceleme konusu edilen Polonya, Litvanya ve Belarus (PLB)'ta yaşayan Tatar Türkleri, Doğu Avrupa'dadır ve bu bölge, Türk Dünyası adını verdiğimiz büyük coğrafyanın en batısında yer almaktadır. Makalede; Polonya Litvanya ve Belarus Tatarlarının geçiş törenleriyle ilgili geleneklerini ve bunların Tatar kimliğinin oluşumu ve bazı değişimlerle yaşatılarak korunmasının ve bazılarının yeniden canlandırılarak sürdürülmesinin rolünü değerlendirdik. "Polonya, Litvanya ve Belarus Tatarlarında Halk İnanmaları ve Uygulamaları" adlı doktora çalışmasından üretilen bu makalede, Tatarların eski ve yeni yazılı kaynaklarından ve alanda derleme çalışmasıyla kaynak kişilerden elde ettiğimiz verileri kullandık. Polonya, Litvanya ve Belarus Tatarlarının gelenekleri ve ritüelleriyle ilgili önemli kaynaklardan biri el yazmalarıdır. Bunların içerisinde eskiden ve günümüzde yapılan törenlere, gündelik ve dinî hayata dair önemli bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca günümüzde icra edilmeyen bazı gelenekler de bu yazmalarda anlatılmaktadır. El yazmaları, Tatarların hayatında önemli rol oynamakta; bu yazmalar yalnızca dinî bilgi aktarma aracı olarak değil, aynı zamanda kültürel kimlik ve etnik aidiyeti belirlemede de önemli rol oynamaktadır. Bu noktadan bakıldığında, sözü edilen el yazmaları Tatar kültürünün devamlılığını sağlayan birer hafıza mekânları gibi değerlendirilebilir. Bu eserler Arapça, Çağatayca ve Lehçe (bazen Rusça ya da Belarusça) olarak üç farklı dilde Arap harfleriyle yazılmıştır. Bu el yazmaları arasında; Kur'an, tefsir, "kitab (siyer-i nebi)", "chamaił", "hramotka (cevşen)" veya "nuska (muska)", "daławary (rulo şeklinde dualar)" ve "muhir (duvara asılan levha)" bulunmaktadır. Sözlü kaynaklar ise hâlen Polonya, Litvanya ve Belarus'ta yaşayan ve yaptığımız alan araştırmaları sırasında bize geçiş törenleriyle ilgili inanma ve uygulamalar hakkında bilgi veren az sayıdaki Tatar Türkleridir. İncelemede elde edilen verileri toplamak için Polonya, Litvanya ve Belarus'ta gerçekleştirdiğimiz alan araştırmasında; görüşme, katılarak gözleme şeklinde derleme yöntemleri kullanılmıştır. 2016-2018 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz bu alan araştırmaları sırasında söz konusu kimliğin sürdürülmesine ve korunmasına katkı sağlayan birçok törene katılma fırsatımız oldu. Derleme yapmak için kaynak kişilerin seçiminde titizlik gösterilmiş, gözlem yoluyla elde edilen gelenek ve ritüeller hakkındaki bilgileri doğrulama ya da zamanla nasıl bir değişime uğradıklarını değerlendirmek için görüşme (mülakat) yoluyla elde edilen veriler kullanılmıştır. PLB Tatarları, Slav topraklarına yerleştirildiklerinden bir süre sonra aile ortamı dışında ana dillerini kullanma imkânı bulamamış ve yerel halkla sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel ilişki kurabilmek için Lehçe (Polonya'nın resmî dili) ya da yaşadıkları bölgedeki diğer yerel dilleri kullanmak zorunda kalmışlardır. PLB Tatarlarının yaşadığı ülkelerin belli bir süre Sovyet rejimi içinde kalması da PLB Tatarları üzerinde pek çok olumsuz etki yaratmış; Sovyet rejiminin getirdiği çeşitli yasaklar nedeniyle milli kimliklerini daha çok geçiş törenleriyle ilgili gelenekler ve ritüellerde yaşatmaya çalışmışlardır. Bu nedenle, çoğu geleneği din ve inanç unsuru olarak sürdürmekte ve korumaya çalışmaktadırlar. Ayrıca etnik kimliklerini yeniden canlandırmak için Kırım ve Kazan Tatarları ya da Türkiye'de yaşayan Tatarlar ile etkileşimleri çerçvesinde bazı geleneklerini son yıllarda yeniden canlandırmaya çalıştıkları da araştırmalarımız sırasındaki tespitlerimizdendir. PLB Tatarlarının somut olmayan kültürel miras unsurlarını yaşatma ve belli bir kısmını yeniden canlandırma çabaları üç ülkeye dağılmış olan Tatar Türklerinin kendi kimliklerini yaşatma mücadelesi olarak değerlendirilmelidir.