Hediye, tarih boyunca bütün kültürlerde görülen evrensel bir unsurdur. Bu kültürel unsurun amaçları, özellikleri, biçimleri devlet ve toplumlara göre farklılık göstermektedir. İlk Türk devletlerinden ...itibaren çeşitli kavramlarla ifade edilen hediye Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından sonra da değişen şartlara göre devam ettirilen bir gelenek olmuştur. Atatürk Döneminden itibaren Türkiye’ye gelen yabancı devlet başkanlarına verilen diplomatik hediyeler, muhatap ülke ile siyasî, kültürel, ekonomik ilişkilerde olumlu bir hava oluşturmak, ikili ilişkilerini geliştirmek, çeşitli sektörlerdeki işbirliğini devamlı kılmak gibi amaçlara katkı sağlamıştır. Türkiye’nin uluslararası ve bölgesel politikalarında dostluk, barış ve dayanışmanın bir aracı olmuştur. Ayrıca hediyeler ile özellikle Orta Doğu, Balkanlar ve Asya ülke liderlerine karşı Türkiye’nin zenginliklerini göstermek ve saygınlıklarını artırmak gibi sembolik hedeflerde gözetilmiştir. Bu çalışmada konu, arşiv belgeleri, süreli yayınlar, telif ve tetkik eserler gibi kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır. Buna göre; Atatürk Dönemi’nde Türkiye’ye gelen Afganistan Kralı Amânullah Han’dan itibaren pek çok devlet başkanına sunulan diplomatik hediyelerin neler olduğu ve sunuş biçimlerine değinilecektir. Diplomatik ziyaretlerin oldukça arttığı bir dönem olan Demokrat Parti iktidarı yıllarında ise hediye takdim edilen ülkelerde bariz farklılıklar ve farklı uygulamalara dikkat çekilecektir.
II. Dünya Savaşında Türk dış politikası, savaşın seyrine göre değişik görünümler aldı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü her yılın Kasım ayının ilk gününde TBMM’de yaptığı konuşmalarla dış politikadaki ...farklılaşmaları deklare etti. Türk dış politikasında tehdit algısının yoğunluğu ve yakınlığı temel belirleyici faktördü. Türkiye savaşın ilk yıllarında (Eylül 1939- Haziran 1941) iki devasa güç Almanya ve SSCB’nin işgal tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Barbarossa Harekâtı’ndan sonra görece daha güvenli bir dönem geçirdi. Savaşın sonucunun belli olmaya başlamasından sonra bu defa SSCB’nin siyasal varlığına yönelik düşmanca politikalarıyla yüzleşmeye başladı. Türkiye, savaş boyunca elindeki bütün diplomatik araçları kullanarak bağımsızlığını korumaya ve işgal tehditlerini boşa çıkarmaya çalıştı. Almanya yanlısı Türkçü-Turancı akımlar da bu amaç doğrultusunda hükümetin dış politikada kullandığı unsurlardan biri oldu. Çalışmanın iki temel amacı söz konusudur. Birincisi, Türk dış politikasındaki konjonktürel değişimleri bu politikaların ana aktörü İnönü’nün meclis konuşmaları üzerinden irdelemektir. İkincisi dış politika da ki dönemsel farklılıkların Türk hükümetinin Türkçü-Turancı akımlara karşı politikalarına yansımalarını belirlemektir.
Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğazı’ndan oluşan Boğazlar Bölgesi, tarih boyunca ekonomik, politik, askeri yönden büyük devletlerin dikkatini çekmiştir. Osmanlı Devleti’nin arazisini ele ...geçirmeye yönelik emperyalist müdahalenin başarısızlığı ile sonuçlanan Kurtuluş Savaşı sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasal sınırlarını onaylamak, yeni bir Yakın Doğu tesis etmek üzere Lozan Konferansı toplanmıştır. Boğazları kontrolünde tutan devletlerle, bu deniz yolundan yararlanmak isteyen devletlerin arasındaki sorunlar ve bu sorunların çözümüne ilişkin çalışmalar, konferansta Boğazlar Meselesi kapsamında tartışılmıştır. Lozan Konferansı yeni Türk devletinin sınırlarının çizildiği bir sözleşme ile sonuçlanmış; antlaşmada Türkiye’nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğu tasdik edilirken, Boğazlar konusundaki muamele bu düzenlemeye uygun olarak yapılmamıştır. Bu çalışmada Lozan Konferansı’nda tartışılan en önemli konulardan biri olan Boğazlar Sorununa değinilmiş, konferans süresinde ve ikili görüşmelerde yapılan konuşmalar, öne sürülen çözümler ile ilgili bilgi verilmiştir. Katılan devletlerin meseleye ilişkin siyasi manevraları, bu eylemlerin altında yatan sebepler araştırılmıştır. Bu çalışmanın amacı, Rus diplomatik kaynaklarına dayanarak Karadeniz ile Akdeniz çevresinin ve halklarının ekonomik, kültürel gelişiminde önemli rolü olan bu bölge üzerinde uluslararası ilişkilerin nedenlerini, koşullarını, özelliklerini ve sonuçlarını araştırmaktır. Ayrıca devletlerarası çatışmalar sırasında ve sonrasında ülkelerin konumlarını belirlemek, değerlendirmek, onlara nihai bir tanım vermek de bildirinin temel amaçları içerisinde yer almaktadır. Bu araştırma kapsamında Lozan Konferansı Tutanakları ve Lozan Antlaşması metni ana kaynak olarak incelenmiştir. Konferans tutanaklarının yanı sıra, önemli bulunan hatıratlara, telgraf ve anılara da yer verilmiştir. Lozan Konferansı’nda Boğazlar Meselesi ’ne taraf olan Sovyetler Birliği’nin yaklaşımı SSCB Dışişleri Komiserliği’nin belgeleri, notaları ve mektupları ele alınarak incelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin konferanstaki baş delegesi İsmet İnönü’nün ve Ankara Hükümeti’nin boğazlar sorunu ile ilgili politik yaklaşımları incelenerek yorumlanmıştır. Boğazlar Meselesi’nin konferansa katılan tarafların hedefleri ve stratejik çıkarları açısından kapsamlı jeopolitik analizinin yapılması, bu deneyimin ışığında hangi rejimin yeni Türk devletinin çıkarlarına daha uygun olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaya hizmet etmektedir.
Atatürk ve Başbakan İnönü arasındaki anlaşmazlıklar 1937 sonbaharında onarılamaz seviyeye ulaşınca Bayar Başbakanlığa getirildi. Bu durum İnönü-Bayar rekabetine yeni bir boyut eklemişti. Atatürk’ün ...vefatı sonrası İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Bayar görevine devam ediyordu ancak kendi döneminde faaliyete geçen Denizbank bir süre sonra yolsuzluk haberlerinin odağı haline geldi. Soruşturmaların Bayar’ın Başbakanlığı dönemi ve kadrolarına yoğunlaşması onun siyasi gücünün kırılmak istendiği izlenimini doğurmuştu. Olayların aynı anda gündeme gelmesi bu tezi kuvvetlendiriyordu. Otoritesi sarsılan Bayar istifaya mecbur oldu. Fakat Bayar’ın siyasi inzivaya çekilmesine yarayan yolsuzluk soruşturmaları beraatla sonuçlandı. Çalışmada, Bayar hükümetini sarsan Denizbank soruşturmaları, İmpeks ve Satie Olayları kapsamında incelenmiştir.
Tek Parti Dönemi Raporlarında Van Mehmet Pınar; Volkan Tunç
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
04/2021
Van Özel Sayısı
Journal Article
Peer reviewed
Open access
Cumhuriyet döneminde hazırlanan raporlar ağırlıkla Şeyh Said ve Ağrı isyanları sonrasında hazırlandığından asayişi sağlama ve Türk kültürünü benimsetme başlıkları ön plandaydı. İsmet İnönü, Celal ...Bayar, Abdülhalik Renda, Abidin Özmen, Hasip Aytuna, Fevzi Kalfagil, Hasan Reşit Tankut ve Cevat Dursunoğlu’nun hazırladığı raporlarda Van önemli bir yer tutmaktaydı. Raporlarda Van başlığında farklı denklemler ve öneriler yer alırken ortak nokta eğitim, ekonomi, kültür vb başlıklarıyla hâkim ideolojiye yönelik bölgedeki toplumsal aidiyeti güçlendirmekti. Türklüğü temsil eden argümanların zenginleştirilmesiyle bölge halkının sistemle daha ahenkli bir bütünleşme yaşayacağına inanç tamdı. Homejen bir ulus oluşturma formunda Karadeniz Sürmene’den Van’a iskân edilen Türk nüfus kitlesi bölge için bir model teşkil etti. Bölgede Türklük vurgusu hemen hemen bütün raporlarda yer alsa da Türklüğün kadim bir merkezi olması nedeniyle Erciş’e ayrı bir parantez açıldı. Raporlarda bölgedeki Türk nüfusundan ziyade Türkçe konuşma meselesi üzerine yoğunlaşıldı. Van’da Türk kültürünün yaygınlaştırılması/yaşatılması konusunda İsmet İnönü ve Abdülhalik Renda’nın raporlarında bir ümitsizlik/tedirginlik gözlemlenirken Hasan Reşit Tankut ve Hasip Aytuna Van’ı Türk kültürünün benimsendiği başat merkezlerinden biri olarak değerlendirdiler. Bayar, bölge halkıyla sağlıklı bir iletişim ağı oluşturmak ve tek parti anlayışının zihin dünyasının toplumda bir karşılık bulması için Van Gölü işletmesi dahil olmak üzere birçok işletmenin açılmasını önemsemekteydi. Bayar’ın raporunda kültür-dil başlığı yerine farklı olarak ekonomi başlığı ön plana çıkmaktaydı.