Amaç: Tip 1 diyabetin dünya üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda yaygınlaşan sezaryen doğum ve tip 1 diyabet riski arasında ilişkili olabilecek tartışmalı sonuçlar vardır. Bu ...çalışmada, doğum şekli ve tip 1 diyabet arasında bir bağlantı var olduğunu düşünerek sezaryen ve normal vajinal yolla doğan çocuklarda tip 1 diyabet görülme sıklığının araştırılması amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: Araştırmaya 2019 yılında diyabet polikliniğine başvuran 8-16 yaşları arasında olan tip 1 diyabet tanısı konmuş 368 çocuk dahil edildi. Hastalar doğum şekline göre gruplandırıldı. Hastalardan elde edilen yaş, cinsiyet, HBA1c ve BMI gibi tanımlayıcı veriler geriye dönük olarak değerlendirildi.Bulgular: Tip 1 diyabet tanısı olan çocuklarda sezaryen doğumun normal vajinal doğuma göre %33,2 daha fazla olduğu görüldü (p<0,001). Sezaryen ile doğan çocukların %9,0’unun annesinde diyabet tanısı bulunurken, normal vajinal yolla doğan çocuklarda bu oran %5,7 idi. Benzer şekilde, sezaryen ile doğan çocukların %5,3’ünün babasında diyabet tanısı bulunurken, normal vajinal yolla doğan çocuklarda bu oran %8,9 idi.Sonuç: Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, sezaryen doğum çocukluk veya ergenlik döneminde tip 1 diyabet riski üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bununla birlikte, diyabetli ebeveyn olguları dahil edilmese bile, sezaryen ile doğum ve tip 1 diyabet arasında önemli bir ilişki olduğu bulunmuştur. Bununla ilgili olarak, daha ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüzde nüfusun artmasından dolayı yaşam alanları genişlemekte olup, mevcut kullanılmakta olan içme suyu şebeke sistemleri yetersiz kalabilmektedir. Yapılacak olan içme suyu projelerinin en uygun ...şekilde hidrolik hesaplarının yapılması ve boyutlandırılması, maliyetin optimum seviyelere düşmesine imkan sağlayacaktır. Buna bağlı olarak ülke ekonomisine katkı sağlanabilecektir. Bu çalışmada İller Bankası Teknik Şartnamesinde belirtilen kriterler göz önüne alınarak içme suyu şebekesi için netcad yazılımının içerisinde bulunan ölü noktalar yöntemi ile hidrolik hesaplamalar yapılmıştır. Boru tipinin maliyete etkisi araştırılmıştır. Poli etilen, polivinil klorür, çelik ve düktil borular kullanılarak hidrolik hesaplamalar gerçekleştirilmiştir. En yüksek maliyetli borunun çelik, en düşük maliyetli borunun ise poli etilen boru olduğu belirlenmiştir.
Bu çalışmada, geriye dönük bir pervane yapısını karma kanat yapısına dönüştürerek debi-rotor, dönüş hızı ilişkisinin değişimi incelenmiştir. Ayrıca bu çalışmada pervane geometrisinin bir kısım ...ölçüleri sabitlenerek, geriye kalan kritik ölçüler üzerinde parametrik çalışma gerçekleştirilmiştir. Bunun için deneysel veriler ile benzer sonuçların elde edildiği, literatür çalışmaları ile benzer olan analiz metodolojisi kullanılmıştır. Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) analizlerinde, mesh yapısı ve hava giriş ve çıkış hacimleri gibi geometrik özellikler sabit tutularak, analiz sonuçlarına etkiyen ana faktörün kanat geometrisi olması sağlanmıştır. HAD analizlerinde öncelikli olarak farklı mesh yapılarındaki analiz sonuçları karşılaştırılarak analiz sonuçlarının mesh yapısından bağımsız olması sağlanmıştır, sonrasında analiz sonuçları ile deney sonuçları karşılaştırılarak analiz sonuçları doğrulanmıştır. Yapılan çalışmada geriye dönük kanat yapısının ve karma kanat yapısının debi, basınç, tork, verim değerleri karşılaştırılmış sonrasında karma kanat geometrisini ilk geometriden ayıran iki kritik ölçünün debi, basınç, tork ve verim üzerine spesifik etkileri bu çalışma içerisinde paylaşılmıştır. İncelenen literatür çalışmalarından bilindiği üzere geriye dönük kanat yapıları yüksek verimlilik elde etmek amacı ile tasarlanmaktadır, ileri dönük kanat tiplerine kıyasla yüksek debilere yüksek devir hızlarında ulaşabilmektedir. Bu çalışmada elde edilen bulgular göstermektedir ki; karma kanat tipi sayesinde devir hızını değiştirmeden daha yüksek bir debi elde edilebilmesi mümkün olabilmektedir.
Per far fronte ad una criminalità organizzata – anche di tipo mafioso – di dimensione sempre più globale e transnazionale risulta assolutamente necessario elaborare risposte repressive e preventive ...altrettanto globali e transnazionali. Si muove in tal senso la Convenzione di Palermo grazie alla individuazione di un minimo comun denominatore nella definizione di “gruppo criminale organizzato”, accettabile, ed accettato, nella legislazione di numerosissimi Stati.
Amaç: Tip 1 diabetes mellitus (T1DM) çocukluk yaş grubunda sık görülen kronik metabolik bir hastalıktır. İyi metabolik kontrol ile diyabetle ilişkili mikrovasküler komplikasyonların ilerlemesi ...yavaşlar hatta gelişimi önlenebilmektedir. Bu nedenle metabolik kontrolü etkileyen faktörlerin belirlenmesi önemlidir. Bu çalışmada ile tanı anındaki T1DM’li çocuk ve ergenlerin demografik, klinik ve laboratuvar özelliklerinin metabolik kontrol üzerindeki etkisini değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal ve Metot: Hastalar son 1 yıllık ortalama hemoglobinA1c (HBA1c) düzeylerine göre metabolik kontrol düzeyleri belirlendi. Ortalama HBA1c düzeyi <%7,5 iyi kontrol, %7,6-9 orta kontrol ve >%9 kötü kontrol olarak tanımlandı. Hasta verileri ile ortalama HBA1c düzeyleri karşılaştırıldı. Bulgular: Toplam 144 hasta çalışmaya alındı. Pik tanı yaşı 4-6 yaş (%21,51) ve 12-14 yaş (%20,83) olarak saptandı. Hastaların %10’unda birinci derece akrabalarında T1DM mevcuttu. Ortalama HBA1c düzeyleri kızlarda %7,7 (7,2-8,8), erkeklerde %7,8 (7,0-8,6) idi. Hastaların %38,19’i iyi, %41,68’si orta ve %20,13’si kötü kontrollüydü. İyi kontrollü hastaların tanı yaşı 9,13±4,30 yıl iken kötü kontrollülerin 10,19±4,26 yıldı (p=0,252). Çalışmada ailesinde T1DM mevcut olan grubun iyi metabolik kontrol düzeyine sahip olduğu görüldü (p=0,002). Sonuç: Çalışmada ailesinde diyabet olanların daha iyi metabolik kontrole sahip olduğu saptandı. Bu durum hasta ve ailelerinin tanıdan sonra diyabet yönetimini önemsedikleri, yaşam tarzlarını diyabete uygun düzenledikleri düşündürmektedir. Bu sonuca göre aile içinde diyabet farkındalığının artırılması ve hastalara verilen eğitimlerin motive edici olması diyabet yönetiminde olumlu etki sağlayacaktır.
Amnistia per l'esistente Barbara Angi
Festival dell'architettura magazine,
12/2017
40
Journal Article
Peer reviewed
Open access
Le pratiche di ri-generazione del costruito consentono di intervenire a molteplici scale e di sintonizzarsi, in modo empatico, con la polifonia delle istanze ambientali, sociali, economiche. La ...costruzione del patrimonio edilizio ha prodotto inquinamento, uso indiscriminato del suolo, disagio abitativo, criticità nella sicurezza. È arrivato il momento del riscatto scegliendo una nuova progettualità legata a questioni di etica ambientale e civile.
La chirurgie de la pointe large Jallut, Y.
Annales de chirurgie plastique et esthétique,
December 2014, 2014-12-00, Volume:
59, Issue:
6
Journal Article
Peer reviewed
Le changement de morphologie de la pointe du nez passe pour l’étape la plus redoutable de la rhinoplastie par sa technicité, l’évaluation subjective d’éléments constitutifs comme la peau, la ...résistance des structures sous-jacentes et la difficulté d’avoir des résultats parfaits et pérennes. Le but de cette étude est donc de définir une ligne directrice permettant de contrôler pas à pas la chirurgie de la pointe du nez, en fonction des difficultés rencontrées, et grâce aux différentes techniques possibles, des plus classiques jusqu’aux plus récentes.
Le remodelage de la pointe nasale comprend les résections, les sutures cartilagineuses, les greffons d’apposition et les techniques plus récentes de renforcement des structures préexistantes. Le choix de la voie d’abord n’est pas abordé ici. Trois grands principes illustrent l’algorithme de la chirurgie de la pointe du nez appliqué dans cette étude sur 203 patients avec 10ans de recul : contrôle de la projection et de la rotation de la pointe, stabilisation de la base nasale, modification de la forme de la pointe.
Chaque méthode est analysée. Les résections cartilagineuses peuvent entraîner des rétractions et la déstabilisation de la pyramide nasale. Les greffons ont un devenir aléatoire surtout par apposition, responsable d’irrégularités. Plus la pyramide nasale est stabilisée, meilleure est la pérennité du résultat Sur les 19 défauts postopératoires relevés, seuls 4 concernent la pointe contre 14 pour des irrégularités sur le dorsum nasal.
La chirurgie de la pointe du nez ne se focalise pas sur de simples gestes techniques au niveau des dômes ou des crus latérales. Il s’agit d’un véritable concept incluant le respect ou reconstitution de certaines attaches anatomiques, la modification et la stabilisation de l’architecture nasale, ce dernier point étant le seul garant d’un résultat stable à terme.
The multiple techniques, the accurate examination and the checking of the various anatomic components (skin, cartilage resistance) could explain the difficulty for the surgeon to choose a main line, achieving the purpose of perfect and permanent results. Facing this complexity, the goal of this study is to plan step by step, using a simple and original technique in order to correct a broad nose.
The modification of the nasal tip includes resection techniques, currently the most used, the cartilaginous reshaping with sutures or onlay grafts and more recently the reinforcement structures approach by inlay grafts. Basically, there are 3 important stages in the performing of a new nose tip: projection and rotation control of the tip, nasal base stability and reshaping of the tip. The author reports an original technique for the control of the tip projection and reshaping the middle crus with two cartilaginous grafts disposed on the external side of the medial crus. These two grafts permit both improving naturally the support of the tip and stabilizing the columella, avoiding the classical median columellar strut.
Through a ten-year experience with 203 cases, every patient result was analyzed and criticized. All the cases were reviewed after 2 years at least, and the unwanted effects were noted. Nineteen patients have had a secondary rhinoplasty (11%), 4 for a revision tip surgery (2%). There is no respiratory dysfunction and more than 90% of patients are satisfied for their aesthetic result. We think that the main problems as resection techniques with skin or mucosa retraction, unpredictable long-term effect on the tip, unknown future of the grafts, especially onlay grafts responsible sometimes for unpleasant irregularities, could be minimized with this procedure. The more the nasal tip is stabilized, the more the results are better and longer lasting.
The surgery of the nose tip is focused not only with shaping procedures of the middle or lateral crus. The technique reported is very simple and safety for the nasal tip surgery through a modification and/or a reinforcement of the initial structure, maximizing the contact between skin and anatomical component and economizing the interposition of a cartilage graft as far as possible. It is a new concept including respect of the anatomy, and stability, which are the best guarantee for a durable result.
Pseudohipoaldosteronizm hiponatremi, hiperkalemi ve metabolik asidoz ile kendini gösteren ve renal tubül hücrelerinde aldosterona periferik yanıtsızlık sonucu oluşan bir tuz kaybı tablosudur. ...Periferik direnç mineralokortikoid reseptörü veya epitelyal sodyum kanalındaki mutasyon sonucu primer olabileceği gibi, enfeksiyon, üropati ve ilaçlara bağlı reseptör direncine bağlı olarak sekonder de gelişebilir. Tip 1 PHA hem otozomal dominant (sporadik-renal form) hem de otozomal resesif (sistemik form) olarak kalıtım göstermektedir. Sistemik psödohipoaldosteronizm tip 1 otozomal resesif kalıtılır ve en ağır formdur. Epitelyal sodyum kanalındaki (EnaC) üç subunitten: Alfa subunit (SCNN1A;12p13), Beta subunit (SCNN1B;16p12.2-p12.1), Gamma subunitlerin (SCNN1G;16p12) birinde fonksiyon kaybı yapan mutasyon sonucu meydana gelmektedir. Ailevi özellikteki primer psödohipoaldosteronizm tip1 olgusu nadir görülmesi ve diğer tuz kaybı ile giden hastalıklarla karışabilmesi nedeni ile literatüre katkı amaçlı sunulmuştur.
Sutures de la pointe du nez Duron, J.-B.; Noel, W.; Nguyen, P.S. ...
Annales de chirurgie plastique et esthétique,
December 2014, 2014-12-00, Volume:
59, Issue:
6
Journal Article
Peer reviewed
Même si leur intérêt était connu depuis longtemps, la démocratisation de la voie externe a permis le développement important des techniques de sutures en rhinoplastie ces vingt dernières années. ...Aujourd’hui, elles sont très couramment utilisées et constituent une technique fiable pour contrôler la forme et la position des cartilages alaires. Les auteurs dressent la liste des différents types de sutures dont dispose le chirurgien. Pour chacune d’elle, il décrit sa réalisation et les effets que celle-ci entraînera sur la forme de la pointe du nez.
Suture techniques are widely used and can be very useful and efficient to support the nasal tip and correct its deformities. Nevertheless, they are so powerful that they have to be performed very precisely if the surgeon does not want to create cosmetics as well as functional problems. The authors describe the main tip sutures and their effects, expected or not.