Usulü’l-iftâ eserleri genel olarak
müftünün fetva verirken, müsteftînin ise
fetva isterken uyması gereken kurallar
bütününe dair kaleme alınan eserlerdir.
Takiyyüddin el-Osmânî’nin Usulü’l-iftâ ve
...âdâbuhû isimli eseri de bu literatürün
son dönem örnekleri arasındadır. Eser,
müellifin üniversitede ders verirken hazırladığı
ders notlarının bir araya getirilmesiyle
oluşmuştur.
Abstract Background Alpha1-antitrypsin (AAT) is a serine protease inhibitor that serves as a counterbalance to the activity of elastases, e.g., neutrophil elastase in lung tissue. AAT deficiency ...(AATD) is a rare disorder usually arising from mutations to the SERPINA1 gene that codes for AAT. The most common AATD alleles are S and Z which produce ~ 40% and ~ 90% reductions in serum AAT, respectively. Rare genetic variants (> 500 identified) can also be associated with mild to severe AATD. Results This report describes a novel mutation of SERPINA1 producing AATD, which we have designated, Q0 RİZE . This mutation was identified in a 44-year-old woman admitted with massive hemoptysis and treated with bronchial artery embolization. Computed tomography revealed centriacinar and panacinar emphysema with prominent air entrapment, atelectasis, and localized bronchiectasis. Serum AAT was < 0.27 g/L (below detection limit). Genetic analysis showed homozygous deletion of exons I to III. Conclusions Although many SERPINA1 variants have been identified, variants with large deletions and identified in a homozygous individual, as seen in this case with Q0 RIZE, are uncommon. AATD is an underdiagnosed and undertreated disease. Wider screening of COPD patients could result in earlier diagnosis and treatment that could preserve lung function.
Background: The aim of this study is to investigate the impact of smoking status on the systemic and local superoxide dismutase (SOD), glutathione peroxidase (GSH‐Px), and catalase (CAT) activities ...and malondialdehyde (MDA) levels in subjects with chronic periodontitis (CP).
Methods: Sixty‐five CP patients (23 smokers CP‐S, 23 former smokers CP‐FS, and 19 non‐smokers CP‐NS) and 20 periodontally healthy non‐smoker controls (PH‐NS) were included in the study. After the clinical measurements, serum and gingival tissue samples were collected. SOD, GSH‐Px, and CAT activities and MDA levels in hemolysates and gingival tissue samples were spectrophotometrically assayed.
Results: Blood MDA levels in all the periodontitis groups were higher than in the PH‐NS group but only the difference between CP‐FS and PH‐NS groups was significant (P <0.01). Gingival tissue MDA levels in the periodontitis groups were significantly higher than that in the control group (P <0.01). However, the control group had the highest gingival SOD, GSH‐Px, and CAT activities compared with all the periodontitis groups (P <0.01). The CP‐S group had the highest gingival MDA levels and SOD, GSH‐Px, and CAT activities among the periodontitis groups, whereas the lowest values were observed in the CP‐NS group (P <0.01). The blood and gingival MDA levels in the CP‐FS group were similar in the CP‐NS group, whereas they were lower than in the CP‐S group.
Conclusions: Systemic and local MDA levels are increased by smoking in addition to the impact of periodontitis. The decreased local SOD, GSH‐Px, and CAT activities observed in periodontitis patients may increase with smoking.
Şiir en eski uygarlıklarda dahi yer bulmuş edebî bir türdür. Her toplum şiire ayrı bir önem atfetmiş ve şiir beslendiği kültüre göre farklılık göstermiştir. Şiir ve şair İslâm öncesi Arap toplumunda ...çok ayrı bir mevkiye sahip olmuş ve bu kültürde şiir en büyük ve en etkin sanatsal faaliyet aracı olarak görülmüştür. Bu yönüyle İslâm’dan önceki Arap toplumunun şiir ve şairler ile sıkı bir ilişki içinde olduğunu söylemek mümkündür. İnsan kelamının zirve ürünleri, şairlerin dilinde vücut bulmuş ve yaşadığı topluma yön vermiştir. Lügat ve kelimelerin ince anlamlarına vukufiyetleri nedeniyle şairlerin herhangi bir kelimeyi kullanmaları, bu istimalin insanlar tarafından istidlal için elverişli kabul edilmesini sağlamıştır. İslâm’ın gelmesiyle birlikte Kur’ân’ın daha iyi anlaşılması ve bazı kelimelerin açıklamaları için şiirlere başvurulmuştur. İslâmî ilimlerde şairlerin şiirleriyle istişhâdı sadece tefsir alanında değil aynı zamanda diğer disiplinlerin hemen hepsinde önemsenmiştir. Bu bağlamda fakihler de eserlerinde şairlere ve şiirlerine yer vermiş ve kullandıkları kelimeler ile istişhâdda bulunmuşlardır. Fukahanın şairlerin şiirleriyle istişhâdda bulunduğu noktalar bu çalışmada konu edinilmiştir. Özellikle Hanefî mezhebinde muteber bir metin olması, kendisinden sonraki bütün fukahayı derinden etkilemesi ve şiir ile istişhâd edilen yerlerin fazla olması sebebiyle Serahsî’nin (ö. 483/1090) el-Mebsût adlı eseri tercih edilmiştir. Bu çalışmanın ilk kısmında İslâm’ın ilk dönemlerinde şiir ile istişhâd konusu ele alınacak, devamında Serahsî’nin istişhâd ettiği şiirlerdeki sıhhat problemi üzerinde durulacaktır. Sonrasında ise Serahsî’nin şiir ile istişhâd ettiği noktalar ele alınacaktır.
Previous studies have shown that adherence to treatment is fundamental to success in smoking cessation. However, smoking cessation medication regimens are limited significantly by the struggle to ...adhere to them. This study was conducted to evaluate the factors associated with treatment adherence and quitting success in a group of patients that applied to our smoking cessation outpatient clinic (SCC).
Patients that applied to SCC between April 2015 and December 2016 who were evaluated, found suitable for smoking cessation interventions and started pharmacological treatment were included in this study. Only those who could be reached by phone three months after their first application became participants. Those who had used the prescribed treatment for at least 30 days were grouped as treatment-adherent.
In total, data for 346 patients were evaluated. Mean (±SD) age was 44.3±13.9 years; most of them were male (63%), primary school graduated (36.1%), self-employed (43.7%), and had no comorbid diseases (71%). Bupropion was started in 52% of the patients, that rate was 35.8% for varenicline and 12.1% for a combination of the nicotine patch and gum. Mean days for treatment use was 20.9±18.5; 59% of the patients were non-adherent to their treatment and 51.7% had only one control visit number. Adverse reactions due to treatment were recorded in 25% of participants, and at their third month 37.9% of them had quit smoking. In multivariate logistic regression analysis, increase in control visit number, absence of adverse reaction, and varenicline use, were each associated with higher treatment adherence (p<0.001) and only being in the treatment-adherent group was associated with quit success (OR=3.01, 95% CI: 1.88-4.81, p=0.001).
This study showed that most patients did not use their prescribed SC treatments adequately; a main factor that affects quit success is treatment adherence. There is a need for closer monitoring and follow-up to ensure adequate use of treatment of patients.
Meningococcal conjugate vaccine was administered for the first time to pilgrims in 2018 in Turkey prior to their departure to the Hajj. This study aimed to determine the effect of vaccination on the ...prevalence of Neisseria meningitidis carriage among the pilgrims returning to Turkey. This prospective paired (departing and arriving) cohort study included pilgrims aged 10-80 years and compared N.meningitidis carriage before and after pilgrimage. Oropharyngeal samples were collected from 229 pilgrims before departing for Mecca, Kingdom of Saudi Arabia (KSA) and after their return to Turkey. Meningococcal carriage was detected in 3.9% (n = 9) at the time of departure; all positive samples were serogroup B. Upon returning to Turkey,1 (0.4%) pilgrim, who was not a carrier before pilgrimage, was positive for serogroup B. This study is the first to examine meningococcal carriage following the administration of conjugate vaccine to Hajj pilgrims from Turkey.
Tabakât eserlerinin kaleme alınması ile ilgili birçok sebep belirtilmektedir. Fukaha biyografilerini ele alan eserlerde genellikle mezhep fakihlerinin hayat öyküleri, eserleri ve mezheple ilişkisi ...bir araya getirilmiştir. Dört mezhep imamı için yazılan birçok biyografi bulunmakla birlikte mezhepte öne çıkan kimseler için de müstakil biyografik eserler kaleme alınmıştır. Hanefî mezhebinin kurucu imamları olan Ebû Hanîfe (ö. 150/767), İmam Züfer (ö. 158/775), Ebû Yusuf (ö. 182/798), İmam Muhammed (ö. 189/805) ve Hasan b. Ziyâd (ö. 204/819) için de mezkûr durum söz konusudur. Hanefî mezhebindeki tabakât müelliflerinin önde gelen simalarından birisi de İbn Kutluboğa’dır (ö. 879/1474). İbn Kutluboğa’nın es-Sikât ve Tâcü’t-terâcim eserleri onun alandaki otoritesini göstermesi bakımından yeterlidir. Bu makalede İbn Kutluboğa’ya nisbet edilen Menâkıbu Ebî Hanîfe isimli metin ele alınmış ve bu risalenin İbn Kutluboğa’ya ait olmadığı ispatlanmaya çalışılmıştır. Mezkûr eser son dönem kimi çalışmalarda İbn Kutluboğa’ya nisbet edilmişse de bu nisbet ne İbn Kutluboğa’nın öğrencisi Sehâvî (ö. 902/1497) ne de onun sonrasındaki tabakât müellifleri tarafından zikredilmiştir. İbn Kutluboğa’ya ait olarak verilen kütüphane kayıtları ise yazma eserlerin genellikle müstensihler tarafından oluşturulan ve zahriyye olarak nitelendirilen ilk sayfasında yer alan bilgilerden hareketle yapılan nisbetlerdir. Menâkıbu Ebî Hanîfe’nin İbn Kutluboğa’ya aidiyetindeki otantiklik ve müellifin neden böyle bir metin ele aldığı çalışmanın temel konusunu oluşturmuştur. Bu tarz metinlerin üretilmesindeki ana saiklerin neler olabileceği üzerinde durulmuş ve apokrif metinler için oluşturulan tenkit safhalarıyla eser inceleme konusu edilmiştir. Mezhebî faktörler, kazanç vesilesi, kaynakların tahrifi, yeni bir tarih inşası ve daha birçok sebep bu tarz metinlerin telif gayesi olabilmektedir. Bu açıdan apokrif metinler ile hadis uydurma sebeplerinin birçok noktada benzerlik gösterdiğini söylemek mümkündür. Söz konusu eser, iç ve dış tenkit safhalarına tâbi tutularak farklı açılardan incelenmiştir. Öncelikle dış tenkit safhaları metne uygulanmış devamında ise iç tenkit süreci metin üzerinden işletilmiştir. Oluşturulan tenkit safhaları apokrif olduğu düşünülen metinler için tarihçiler tarafından da tatbik edilmiştir. Bu tarz metinlerde özellikle tarihsel veriler büyük önem arz etmektedir. Zira bu veriler metnin birkaç açıdan tutarlık ve sağlamlığını ortaya koymaktadır. Menâkıbu Ebî Hanîfe’de ferağ veya istinsah kaydına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bu durum birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Zikri geçen eserde mevcut verilerden hareketle eserin yazım tarihine, yazıldığı coğrafyaya ve kaleme alınma gayesine dair genel çıkarımlarda bulunulmuştur. Eserin İbn Kutluboğa’ya ait olmadığı ispat edilmeye çalışılırken, Menâkıbu Ebî Hanîfe’deki bilgiler gerek müellifin diğer eserleriyle gerekse farklı kaynaklarla karşılaştırılarak incelenmiştir. Oluşturulan tahlil safhalarıyla bu ve benzeri metinler için uygulanabilecek yönteme işaret edilmiş ve eserdeki bilgilerin kategorik tasnifine gidilmiştir. Hanefî mezhebinin üç imamı hakkında nakledilen tarihsel yanlışlıklara işaret edilmiştir. Bunlarla beraber özelde İmam Züfer’in biyografisinde yer alan bilgilerin sıhhati problemine dikkat çekilmiştir. Nakiller İbn Kutluboğa’nın diğer kitapları ve alanda kabul görmüş eserler üzerinden yapılmıştır. Eser birçok tarihsel hata, nakillerde problem, diğer kaynaklarda yer almayan bilgiler, farklı mezhep imamları için aktarılan bilgilerin Hanefî mezhep imamları için uyarlanması ve daha birçok yanlışı bünyesinde barındırmaktadır. Mezhepte otorite isimlerden olan ve eserlerindeki titizliğiyle ön plana çıkan İbn Kutluboğa gibi bir âlimin çok basit denebilecek yanlışlara düşmesi muhtemel gözükmemektedir. Menâkıbu Ebî Hanîfe isimli çalışmanın Hanefî mezhebinin dirayetli ve kudretli âlimlerinden İbn Kutluboğa gibi bir âlimin kaleminden çıkmayacağının ortaya konması ile bir anlamda onun sırtından vahim hatalar barındıran bu eserin yükü kaldırılmış olacaktır.