Bu çalışma, İran’ın Birinci Dünya Savaşı’nın son yılını simgeleyen 1918 yılından Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması’na kadar geçen süre içerisinde Osmanlı ...Ortadoğu’sunun en önemli merkezlerinden birisi olan Musul’a yönelik geliştirdiği strateji ve faaliyetlere odaklanmıştır. Her ne kadar Musul meselesi dünya tarih yazımı içerisinde bugüne kadar Türkiye ve İngiltere eksenli bir anlayışla tetkik edilmekle birlikte konunun görünmeyen yüzü çerçevesinde İran’ın Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminin ardından burada ortaya çıkan güç boşluğunu doldurabilmek hedefiyle özellikle jeopolitik ve jeostratejik önem atfettiği Musul için Türkiye ve İngiltere ile hangi mücadeleleri verdiğine ve onlar karşısında nasıl bir performans sergilediğine çalışmada geniş bir parantez açılmıştır. Böylece eser, Musul meselesinde Türkiye ve İngiltere haricinde üçüncü bir gücün varlığını akademik yazıma kazandırarak meselenin çözümünün bölgesel dinamizm açısından ne anlam ifade ettiğini açıklamaya kendisini adamıştır. Ayrıca, Birinci Dünya Savaşı resmi olarak 1918 yılında bitmesine karşın onun akislerinin Musul gibi Osmanlı coğrafyasının farklı noktalarında uzun bir süre devam ettiği ve hatta günümüze kadar uzandığı eserin sonuç kısmında öne sürülmüştür.
This study focuses on the strategies and activities developed by Iran towards Mosul, one of the most important centers of the Ottoman Middle East, from 1918, which symbolizes the last year of the First World War, to the Ankara Agreement signed between Turkey and England in June 1926. Although the Mosul issue has been examined in world historiography with a Turkey and Britain-centered approach, within the framework of the invisible face of the issue, Iran has attached geopolitical and geostrategic importance to Mosul, with the aim of filling the power vacuum that emerged here after the end of the First World War. As a matter of fact, the study broadly touches on the struggles that Iran has entered into with the UK and Turkey for Mosul. Thus, the study has devoted itself to explaining what the solution of the issue means in terms of regional dynamism by introducing the existence of a third power other than Turkey and the UK in the Mosul issue into academic writing. In addition the study argues in the conclusion that although the First World War officially ended in 1918, its repercussions continued for a long time in different parts of the Ottoman geography such as Mosul and even extended to the present day.
Bu çalışma, Japon devletinin Yakın Doğu’yu tanımlama arzusu neticesinde 1906 yılının son demlerinde Osmanlı ülkesine giriş yapan Japon Yüzbaşı Haroşiya Hirayama’nın İstanbul’dan Basra’ya uzanan ...seyahatine odaklanmıştır. Japon yüzbaşının, kendi devletinin emperyal amaçları doğrultusunda gerçekleştirdiği bu seyahati sırasında Anadolu, Suriye ve Irak coğrafyalarında hangi noktaları uğrak haline getirdiği, buraların toplumsal yapıları ile hangi ilişkileri geliştirebildiği ve başta Osmanlı Devleti olmak üzere Almanya ve İngiltere gibi dönemin süper güçlerinin onun özelinde bu tarz özel gezilere hangi anlamlar yükledikleri çalışmanın hususi olarak yoğunlaştığı alt başlıkları oluşturmuştur. Çalışma bütün bu alt başlıkları irdelemeye kendini adamakla beraber ayrıca Türkiye’deki arşiv malzemelerini kullanarak Uzak Doğu çalışmalarına Türkiye’den bir pencere açma hedefini de gütmüştür. Böylece bu yöntemle, Türkiye’de üzerinde çok çalışılmayan Uzak Doğu devletlerinin tarihinden bir demet sunulmuş ve örnek teşkil ederek daha fazla araştırmacının bu alana yönlenmesi arzu edilmiştir. Son olarak çalışma, emperyalizm olgusunun yalnızca Avrupa devletleri için biçilmiş bir kaftan olduğu şeklinde Doğu toplumlarının benimsediği inancı kritik ederek esasında Uzak Doğu’da yer alan devletlerin de tarihi süreç içerisinde zaman zaman bu misyon ile hareket ettiği tezini tartışmaya açmıştır.
This study focuses on the strategies and activities developed by Iran towards Mosul, one of the most important centers of the Ottoman Middle East, from 1918, which symbolizes the last year of the ...First World War, to the Ankara Agreement signed between Turkey and England in June 1926. Although the Mosul issue has been examined in world historiography with a Turkey and Britain-centered approach, within the framework of the invisible face of the issue, Iran has attached geopolitical and geostrategic importance to Mosul, with the aim of filling the power vacuum that emerged here after the end of the First World War. As a matter of fact, the study broadly touches on the struggles that Iran has entered into with the UK and Turkey for Mosul. Thus, the study has devoted itself to explaining what the solution of the issue means in terms of regional dynamism by introducing the existence of a third power other than Turkey and the UK in the Mosul issue into academic writing. In addition the study argues in the conclusion that although the First World War officially ended in 1918, its repercussions continued for a long time in different parts of the Ottoman geography such as Mosul and even extended to the present day.
This study focused on the trip of the Japanese Captain Haroshiya Hirayama, who entered the Ottoman Country in the last days of 1906 as a result of the desire of the Japanese State to define the Near ...East, from Istanbul to Basra. During this trip, which the Japanese state carried out for imperial purposes, the Japanese captain visited what points in the geographies of Anatolia, Syria and Iraq, what relationships he could develop with the social structures of these places, and what meanings the superpowers of the era, such as Germany and Great Britain, especially the Ottoman State, attached to such special trips in his particular work was particularly focused on. Although the study devotes itself to studying all these subheadings, it also aimed to open a window from Türkiye to Far Eastern studies using archival materials in Türkiye. Thus, with this method, a bunch of the history of the Far Eastern states that have not been studied much in Türkiye was presented and it was desirable that more researchers would be directed to this area by setting an example. Finally, the study criticized the belief that the phenomenon of imperialism is a duty only for the European states and opened the discussion of the thesis that the states located in the Far East also act with this mission from time to time in the historical process.
Bu çalışma, Türk ve Alman tarafının Birinci Dünya Savaşı’nda İran’da gerçekleştirdiği iş birliğinin boyutunu analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın ana odak noktasını tarafların savaşa yönelik ...beklentilerinin İran’da yürütülen müşterek harekâtı ne şekilde etkilediği oluşturmaktadır. Bu kapsamda çalışma iki önemli soruya cevap aramaktadır. İran’a yönelik müşterek harekâtın kontrolünü hangi tarafın daha fazla üstlendiği meselesi çalışmanın cevap aradığı ilk soruyu teşkil etmektedir. İran’da yürütülen müşterek harekâtın son bulmasında hangi tarafın aksiyonlarının kilit rol oynadığı konusu ise çalışmanın cevap aradığı bir diğer soruyu oluşturmaktadır. Çalışma bu iki soruya cevaplar ararken taraflar adına müşterek harekâtın yürütülmesinde ön plana çıkan bazı isimlerin görüşlerinden istifade etmiştir. Bu isimlerin görüşlerini analiz ederek ve bu görüşleri birtakım arşiv malzemesi ile destekleyerek müşterek harekâtın ortaya çıkışında ve uygulanışında ne gibi aksaklıkların meydana geldiğini açığa kavuşturmaya çalışmıştır. Ayrıca çalışma sonuç kısmında müşterek harekâtın etkinliği üzerine genel bir değerlendirme ile meseleyi nihayete kavuşturmayı arzu etmiştir.
Bu çalışma; Osmanlı Genelkurmayının Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak’a yönelik
askerîinisiyatiflerini muhakeme etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma iki ana eksen üzerine inşa edilmiştir.
Birinci ...kısımda, Osmanlı Genelkurmayının savaşın başlangıcında Irak’taki savaş konseptini nasıl
algıladığı ve bu bağlamda ilgili alana hangi ordu birliklerini seferber ettiği tartışmaya açılmıştır.
İkinci kısımda, Kut kuşatması sonrasında İran’a gönderilen 13’ncü Kolordu’nun merkezi Bağdat’ta
yer alan 6’ncı Ordu’nun gücünü nasıl etkilediği ve onun Bağdat savunmasını ne şekilde zafiyete
uğrattığı analiz edilmiştir. Sonuç kısmında ise iki olayın genel bir değerlendirmesi yapılarak bu
olayların Osmanlı Devletinin Bağdat’ı kaybedişine hangi oranda tesir ettiği ortaya çıkarılmaya
çalışılmıştır.