Mounting evidence suggests involvement of deregulated microRNA (miRNA) expression during the complex events of tumorigenesis. Among such deregulated miRNAs in cancer, miR-125b expression is reported ...to be consistently low in breast cancers. In this study, we screened a panel of breast cancer cell lines (BCCLs) for miR-125b expression and detected decreased expression in 14 of 19 BCCLs. Due to the heterogeneity of breast cancers, MCF7 cells were chosen as a model system for ERBB2 independent breast cancers to restore miR-125b expression (MCF7-125b) to investigate the phenotypical and related functional changes. Earlier, miR-125b was shown to regulate cell motility by targeting ERBB2 in ERBB2 overexpressing breast cancer cells. Here we showed decreased motility and migration in miR-125b expressing MCF7 cells, independent of ERBB2. MCF7-125b cells demonstrated profoundly decreased cytoplasmic protrusions detected by phalloidin staining of filamentous actin along with decreased motility and migration behaviors detected by in vitro wound closure and transwell migration assays compared to empty vector transfected cells (MCF7-EV). Among possible numerous targets of miR-125b, we showed ARID3B (AT-rich interactive domain 3B) to be a novel target with roles in cell motility in breast cancer cells. When ARID3B was transiently silenced, the decreased cell migration was also observed. In light of these findings, miR-125b continues to emerge as an interesting regulator of cancer related phenotypes.
MicroRNAs (miRNAs), are ~22 nucleotides long, non-coding RNAs that control gene expression post-transcriptionally by binding to their target mRNA's 3'UTRs (untranslated regions). Due to their roles ...in various important regulatory processes and pathways, miRNAs have been implicated in disease mechanisms such as tumorigenesis when their expression is deregulated. To date, a significant number of miRNAs and their target messenger RNAs (mRNAs) have been identified and verified. It is generally accepted that miRNAs can potentially bind to many mRNAs, which brings the requirement of validation of these interactions. While understanding that such individual interactions is crucial to delineate the role of a specific miRNA, we took a holistic approach and analyzed global changes in the cell due to expression of a miRNA in a model cell line system. Our model consisted of MCF7 cells stably transfected with miR-125b (MCF7-125b) and empty vector (MCF7-EV). MiR-125b is one of the known down-regulated miRNAs in breast cancers. In this study we examined the global structural changes in MCF7 cells lacking and expressing miR-125b by Attenuated Total Reflectance Fourier Transform Infrared (ATR-FTIR) Spectroscopy and investigated the dynamic changes by more sensitive spin-labelling Electron Spin Resonance (ESR) spectroscopy. Our results revealed less RNA, protein, lipid, and glycogen content in MCF7-125b compared to MCF7-EV cells. Membrane fluidity and proliferation rate were shown to be lower in MCF7-125b cells. Based on these changes, MCF7-125b and MCF7-EV cells were discriminated successfully by cluster analysis. Here, we provide a novel means to understand the global effects of miRNAs in cells. Potential applications of this approach are not only limited to research purposes. Such a strategy is also promising to pioneer the development of future diagnostic tools for deregulated miRNA expression in patient samples.
Fatma Tunç Yaşar tarafından doktora tezi olarak hazırlanan ve sonrasında kitap olarak basılan Alafranga Halleri: Geç Osmanlı’da Âdâb-ı Muâşeret isimli eser, alanındaki öncü çalışmalardan birisidir. ...Eserde, 19. yüzyıl sonunda hızlı bir gelişim gösteren adabımuaşeret literatürü çerçevesinde adabımuaşeretin toplum içerisindeki döngüsü yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu anlamda yazarın yaklaşımı çok seslilikten yanadır. Öyle ki sayısı onu aşan, farklı dünya görüşüne sahip yazarların kaleminden çıkan adabımuaşeret kitapları karşılaştırmalı olarak bir araya getirilmiş, eşit söz hükmünde bakış açıları ve düşünceleri değerlendirilmiştir. Ayrıca karşılaştırmalar sadece Osmanlı münevverleri ile sınırlı tutulmayarak adabımuaşeretin Avrupai yönünü de içine alacak şekilde yapılmıştır. Yine eski zamanların gündelik pratiğini günümüze taşıyan eser, özel ve kamu alanlarındaki dönüşümü literatür üzerinden göstererek bugün dahi uymak zorunda hissedilen kimi alışkanlık ve görgü kurallarının yaşam alanında nasıl karşılık bulduğuna dikkat çekmektedir. Bunlarla beraber eserin belki en önemli tarafı; Batılılaşma ekseninde Osmanlı toplumunun yaşadığı eski-yeni arasındaki medeniyet krizini, görgü ikilemlerini, nezaket gelgitlerini akıcı bir dil ile aktarmasıdır. Bu incelemede, Alafranga Halleri: Geç Osmanlı’da Âdâb-ı Muâşeret’in panoraması çizilmeye çalışılmıştır.
The work titled Alafranga Situations: Etiquette in the Late Ottoman Empire Alafranga Halleri Geç Osmanlı’da Âdâb-ı Muâşeret, prepared as a doctoral thesis by Fatma Tunç Yaşar and later published as a book, is one of the pioneering works in its field. In the work, the cycle of etiquette within society was tried to be expressed within the framework of etiquette literature, which developed rapidly at the end of the 19th century. In this sense, the author's approach favors polyphony. So that etiquette books written by more than ten authors with different worldviews were brought together comparatively, and their perspectives and thoughts were evaluated with an equal approach. In addition, comparisons were made not only with Ottoman intellectuals but also included the European aspect of etiquette. The work, which carries the daily practice of old times to the present day, shows the transformation in private and public spaces through literature and draws attention to the response of some habits and etiquette that we feel obliged to follow even today. Along with these, perhaps the most important aspect of the work is; it conveys in a fluent language the civilization crisis between the old and the new experienced by the Ottoman society on the axis of Westernization, the dilemmas of etiquette, and the ebb and flow of politeness. In this review, an attempt was made to draw the panorama of Alafranga Situations: Etiquette in the Late Ottoman Empire.
Cumhuriyet sonrası Türk düşünce tarihine katkılarıyla bilinen Mustafa Namık, felsefe başta olmak üzere mantık, psikoloji, estetik gibi pek çok alanda eserler vermiştir. Türkiye’nin yakın dönem ...felsefe çalışmalarında önemli bir yeri olan yazar, bu alana ömrünü vakfetmeden önce Türk edebiyatının önemli isimleriyle bir araya gelerek edebiyat ile meşgul olmuştur. Gençlik dönemine karşılık gelen bu süreçte ise en çok etkilendiği ve takip ettiği isim Tevfik Fikret’tir. Kuruculuğunu üstlendiği Aşiyan mecmuasında yayımlanan sınırlı sayıdaki şiirinde ona ithaflarda bulunurken anlayış, tarz, kelime dünyası ile Fikret’e oldukça yaklaşmaktadır. Yine mütareke döneminde Tevfik Fikret’in “Yeni Mektep” tasarısına benzer okul ve öğretim modelini benimseyen “Aşiyan Mektepleri”ni hayata geçirmiştir. Bunlarla beraber yazar, Tevfik Fikret’in ölümünden yıllar sonra bile kaleme aldığı eserlerinde, köşe yazılarında ona atıflarda bulunmaya devam etmiştir. Bu çalışma, felsefe dilini Türkçeleştirmek için büyük çaba harcayan Mustafa Namık’ın edebî ve düşünsel evrenindeki Tevfik Fikret tesirine işaret etmek üzere tasarlanmıştır. Ayrıca bu çalışmada, Ankara Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü Kütüphanesinden temin edilen görsel/görsellerden faydalanılmıştır.
Known for his contributions to the history of Turkish thought after the Republic, Mustafa Namık has produced works in many fields such as philosophy, logic, psychology and aesthetics. The author, who has an important place in Turkey's recent philosophical studies, came together with important names of Turkish literature and engaged in literature before devoting his life to this field. In this process, which corresponds to the youth period, Tevfik Fikret is the name that was most influenced and followed. While making dedications to him in the limited number of poems he founded, published in the magazine Aşiyan, he is very close to Fikret with his understanding, style and world of words. Again, during the armistice period, he implemented the “Aşiyan Mektepleri”, which adopted a school and teaching model similar to Tevfik Fikret's “Yeni Mektep” design. In addition to these, the author continued to refer to Tevfik Fikret in his works and columns even years after his death. This study is designed to point out the influence of Tevfik Fikret in the literary and intellectual universe of Mustafa Namık, who made great efforts to translate the language of philosophy into Turkish. In addition, in this study, the visual/visuals obtained from the Ankara Manuscripts Regional Directorate Library were used.
Mudanya Mütarekesi’nin ardından 25 Kasım 1922’de Yunan işgalinden kurtulan Edirne’de, bu gelişmenin yıldönümü olan 25 Kasım 1923 tarihinde bir tören düzenlenmiştir. Bu törene, elli bini aşkın bölge ...halkının yanı sıra TBMM Başkanı Fethi Bey’in başkanlığında bir heyet ile İstanbul’dan da önemli sayıda kişi katılmıştır. Törene katılamayan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa da özel bir mektup göndermiştir. Törene katılmadan önce İstanbul’a uğrayan ve burada çeşitli etkinliklerde bulunan heyet, büyük sevgi gösterileri eşliğinde Edirne’ye ulaşmıştır. TBMM Heyeti, başarıyla gerçekleştirilen törende hazır bulunmuş ve ardından bir dizi etkinliğe katılarak tekrar İstanbul’a dönmüştür. İkinci kez geldiği İstanbul’da da çeşitli faaliyetlerde bulunan milletvekili heyeti, üstlendiği görevi olumlu bir şekilde tamamlayarak 4 Aralık 1923’te Ankara’ya dönmüştür.
Millî Mücadele Dönemi’nde Doğu Cephesi’nde büyük başarılar elde eden Kâzım Karabekir Paşa, ikinci Meclise İstanbul’dan milletvekili seçilmiş ve Doğu Cephesi Komutanlığı kaldırıldıktan sonra kurulan ...Birinci Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’a, İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak 1923 yılında iki ve 1924 yılında dört ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerinde, milletvekili olarak şehrin ihtiyaçlarını öğrenmek için görüşmelerde bulunmuş, kendisi adına düzenlenen organizasyonlara katılmış ve askerî birlik ve kurumları denetlemiştir. Bu süreçte ziyaret ettiği ya da denetlediği kurumlara yönelik olduğu kadar siyasi, ekonomik ve toplumsal konulara ilişkin de görüşlerini açıklamıştır. Bu görüşleri, 17 Kasım 1924’te kurulan ve kendisinin Genel Başkanlığını üstleneceği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programında da etkili olmuştur. Çalışmada, Kâzım Karabekir Paşa’nın İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak İstanbul’a yaptığı ziyaretler tarihsel araştırma yöntemi kapsamında kronolojik olarak incelenmiş; ulusal basının yanı sıra konuya katkı sağlayacak diğer birinci ve ikinci el kaynaklardan yararlanılmıştır.
Kâzım Karabekir Pasha, who achieved great success in the Eastern Front during the National Struggle, was elected as a deputy from Istanbul to the Second Assembly and was appointed to the First Army Inspectorate, which was established after the Eastern Front Command was abolished. Kazım Karabekir Pasha made a total of six visits to Istanbul, including two in 1923 and four in 1924, as the Deputy of Istanbul and the Inspector of the First Army. During these visits, as the Deputy of Istanbul, he held meetings to be informed about the needs of the city, participated in events organized on his behalf and supervised military units and institutions. In this process, he explained his views on political, economic and social issues as well as on the institutions he visited or supervised. These views were also influential in the Progressive Republican Party program, which was established on November 17, 1924, and of which he would assume the leadership. In this study, Kazım Karabekir Pasha's visits to Istanbul as the Deputy of Province and the Inspector of the First Army were examined. The historical chronology method was applied for this purpose. In addition to the national press, other first and second hand sources were used to contribute to the research subject.
MillÎ Mücadele'yi desteklemesinin yanı sıra Cumhuriyet modernleşmesinin de yanında bir tavır alması sebebiyle Türk basınında önemli bir yeri bulunan Akşam gazetesi, 1927 yılında, kamuoyunun da büyük ...bir ilgi gösterdiği üç davaya konu olmuştu. Bu davalar sırasıyla, genç bir kızın intiharına yönelik yazının müstehcen bulunması, yayımlanan bir karikatürün Türk kadınlığına hakaret olarak algılanması ve mahkemedeki savunma sırasında savcılık makamının itibarının zedelenmesi iddiaları üzerine açılmıştı. Davalar zaman içerisinde tek bir dava olarak birleştirilmiş ve bu süreçte gazetenin kurucuları Necmeddin Sadık, Ali Naci, Kâzım Şinasi ile sorumlu müdür Senih Muammer ve karikatürist Râtib Tahir Beyler yargılanmışlardı. Savcılık iddianamesinde, gericilik de dâhil olmak üzere sanıklar aleyhine sert ifadeler kullanılmış ve dava sırasında Râtib Tahir Bey dışındaki gazeteciler tutuklanmıştı. İddialara karşılık basın özgürlüğü temasını da içeren kapsamlı bir savunma yapılmasına karşın, sanıklar intihar olayından beraat etmekle birlikte karikatür ve savcılığa hakaret konularından suçlu bulunarak para ve hapis cezalarına çarptırılmışlardı. Gazeteciler kararın ardından kefaletle serbest bırakılırken mahkemenin kararı kısa bir süre sonra bozulmuş ve yeniden görülen dava sonucunda sanıkların cezaları tecil edilmişti. Bu çalışmada, Akşam gazetesi davası tarihsel araştırma yöntemi çerçevesinde incelenmiştir. Bu bağlamda davanın seyri kamuoyundaki yansımalarıyla birlikte değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında, dönemin basını karşılaştırmalı bir şekilde irdelenmiş ve gerekli ikinci el kaynaklara başvurulmuştur.
Millî Mücadele Dönemi’nde Doğu Cephesi’nde büyük başarılar
elde eden Kâzım Karabekir Paşa, ikinci Meclise İstanbul’dan
milletvekili seçilmiş ve Doğu Cephesi Komutanlığı kaldırıldıktan sonra
kurulan ...Birinci Ordu Müfettişliğine atanmıştır. Kâzım Karabekir Paşa
İstanbul’a, İstanbul Milletvekili ve Birinci Ordu Müfettişi olarak 1923
yılında iki ve 1924 yılında dört ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu
ziyaretlerinde, milletvekili olarak şehrin ihtiyaçlarını öğrenmek için
görüşmelerde bulunmuş, kendisi adına düzenlenen organizasyonlara
katılmış ve askerî birlik ve kurumları denetlemiştir. Bu süreçte ziyaret
ettiği ya da denetlediği kurumlara yönelik olduğu kadar siyasi,
ekonomik ve toplumsal konulara ilişkin de görüşlerini açıklamıştır. Bu
görüşleri, 17 Kasım 1924’te kurulan ve kendisinin Genel Başkanlığını
üstleneceği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası programında da etkili
olmuştur. Çalışmada, Kâzım Karabekir Paşa’nın İstanbul Milletvekili
ve Birinci Ordu Müfettişi olarak İstanbul’a yaptığı ziyaretler tarihsel
araştırma yöntemi kapsamında kronolojik olarak incelenmiş; ulusal
basının yanı sıra konuya katkı sağlayacak diğer birinci ve ikinci el
kaynaklardan yararlanılmıştır.