Les harmonies symphoniques sont un projet composite, apparemment rédigé par Lucini entre 1885 et 1888, dont seulement deux poèmes ont été publiés en 1892, ceux-là mêmes qui témoignent du premier ...emploi vers-libriste chez Lucini. Si ces deux poèmes marquent le début d’une expérimentation qui sera propre de la poésie symboliste et ‘futuriste’ de Lucini, plus tard considéré à bon escient comme l’inventeur du vers libre en Italie grâce à sa redécouverte par les néo-avant-gardistes italiens des années 1960, d’autres parties de ce projet de jeunesse restées inédites de son vivant montrent ses intérêts en matière de cabalisme. Sans sous-estimer les apports des années 1970 sur ce sujet, nous proposerons des sources possibles et une interprétation ésotérique plus approfondie de ces écrits, qui seront aussi envisagés par rapport à la production concomitante et future de Lucini.
Bu çalışma, siyaset felsefesinin önemli kavramlarından biri olan çoğulculukkavramı bağlamında, postmodern çoğulcu felsefenin yaşayan önemlidüşünürlerinden Fransız filozof Jean-Luc Nancy (d.1940)’nin ...çoğulcu sanat anlayışınıizah etmeyi hedeflemektedir. Çoğulculuk hem bilimsel teori ve metotlardahem de insan hakları, adalet, egemenlik, demokrasi, özgürlük ve vatandaşlık gibisosyal ve toplumsal hayatı etkileyen konularda önemli bir yaklaşım getirme iddiasıdır.Devlet, toplum, politika, siyaset, sanat, demokrasi, liberalizm, barış, adaletve ahlak gibi kavramların çoğulcu bir bakış açısıyla ele alınmasını beraberindegetirmiştir. Bu sorgulamayı başlatan en önemli kavramlardan biri çoğulculuk düşüncesidir.Nancy, anlamı işaret eden pek çok yolun bulunduğunu sanatı konu edinerekaçığa çıkarmayı amaçlar. Bu amaçta sanat, kendini anlama çemberine kapatmayanbir ilişkiye dönüşür. Bu dönüşümle beraber sanat, anlamı saklanmış hiçbirşey içermeyen bir yapıya bürünür. Konunun daha iyi anlaşılması için postmoderndüşüncede çoğulculuk kavramını kısaca açıkladıktan sonra Nancy’nin konuyla ilgilidüşüncesini bu alanda öne çıkan diğer düşünürlerin yaklaşımlarıyla birlikteele alacağız. Çoğulculuk ve sanat konularında öne çıkan birbirinden farklı düşünürlerinyaklaşımları, konunun anlaşılmasında önemli katkı sağlayacağı inancındayız.Bu vesileyle konumuzla ilgili iddia ve varsayım sahibi düşünürlere kısacadeğineceğiz.
Life is God-given and to give birth begs for divine help. This article seeks to present new perspectives on selected appearances and apparitions of Lucina, the Roman goddess of birth, with respect ...to birth in the Golden Age of Spain. Ovid, antique’s best-known author, paints Lucina as an ambiguous sorceress, volatilely answering prayers. Still, allegoric representations of Lucina relating to the Spanish rulers and high society are found in Spanish literature, art, architecture and medical tractates. The pagan gods are revived in Renaissance art and do not fit into Christian moral codes nor qualify as praiseworthy saints, but nevertheless maintain a prevailing source of allegories and figurative images. Lucina’s appearances in Francisco Núñez’s obstetrical tractate Libro intitulado del parto humano, Pedro Ruiz de Camargo’s painting in the Arch of Santa María of Burgos and in Micheli Parrasio’s canvas Alegoría del nacimiento del infante don Fernando are described and interpreted. The goddess of birth appears with aspects of Juno, Venus and the Virgin Mary and is blamed when misfortune strikes.
Las que alumbran piden ayuda divina: en la antigüedad, son las diosas
del parto que asisten a las mujeres parturientas. En el Siglo de Oro los dioses
paganos ya no son adorados: ellos no caben en los códices morales cristianos, y
no califican como santos dignos de veneración, sin embargo, son ellos que sirven
como fuente principal de alegorías e imágenes figurativas en la corte y la alta sociedad.
La diosa romana de los partos es Lucina, epíteto de Juno. Ovidio la introduce
como ambigua hechicera, caprichosa y respondiendo a los rezos humanos
según se le antoje. No obstante, ella surge en el Siglo de Oro en el teatro, la poesía,
en las artes, y también en tratados obstétricos. Este artículo presenta e interpreta
las apariciones de Lucina en el Libro intitulado del parto humano del médico Francisco
Núñez, en la pintura de Pedro Ruiz de Camargo en el arco de Santa María de
Burgos y en el lienzo Alegoría del nacimiento de don Fernando del pintor Micheli
Parrasio. La mitología encubre y poetiza una dura realidad social en la que todo
parto ponía en peligro tanto la vida de la madre como la del niño. Lucina aparece
con aspectos de Juno, Venus, y la Virgen María, y se le culpabiliza cuando la
desgracia golpea.
EVRİMİN MOLEKÜLER İZLERİ VE KANITLARI GÜÇLÜ, Selen; Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü, ANKARA, TÜRKİYE; ALBAYRAK, Gülşah; Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü, ANKARA, TÜRKİYE; DEVECİ, Asuman; Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü ...
İstanbul Tıp Fakültesi dergisi = Journal of the Istanbul Faculty of Medicine,
10/2014
Journal Article
Recenzirano
Evrim, günümüzde teknolojinin sağladığı olanaklarla merakla araştırılmaya devam edilen bir konudur. Evrimsel biyolojik araştırmalar, doğrudan ya da dolaylı olarak bugünü ve yarını ...etkileyebilmektedir. Evrim denildiğinde akla öncelikle gelen türlerin kökeniyle ilgili Darwin’in evrim teorisi ve organizmaların morfolojisini dikkate alan geleneksel filogenetik yaklaşımlar olsa da, mutasyonu ve genetik kaymayı, popülasyonlardaki genetik çeşitliliğin kaynağı olarak gören hipotezler de bulunmaktadır. Evrimi destekleyen kanıtlar kayalardan kemiklere, kemiklerden moleküllere kadar çeşitlilik göstermektedir. DNA dizileme analizleriyle canlıların genom dizilimi ve canlılardaki ortak mekanizmalarda etkili proteinler belirlendikçe canlılığın biyolojik kökeninin nereden geldiği, hangi canlının birbiri ile akraba olduğu, hangi organizmaların ortak atayı paylaştığı sorularına moleküler boyutta yanıt oluşturulabilmektedir. Yaşamın kökeni ve evrimin tarihsel olaylarıyla ilgili hipotezlerin bir kısmı, hipotezi test edecek uygulamaların laboratuvarlarda henüz yapılamaması nedeniyle tam olarak açıklanamamaktadır. Bu derlemede, gen ve genom evrimine etki eden mekanizmalar ışığında moleküler evrim ile ilgili çeşitli teori, hipotezler ve evrimin moleküler izleri takip edilerek elde edilen kanıtlar tartışılmaktadır.Anahtar Sözcükler: mutasyon; moleküler evrim; LUCA
Evolution is being investigated with the aid of today’s technological advances. Evolutionary biology researches directly or indirectly may affect today and tomorrow. When evolution is mentioned, even at first Darwin’s Evolutionary Theory and phylogenetic approaches that depend on organisms’ morphological features come to mind, there are also hypotheses that see mutation and genetic drift as the genetic diversity resource in populations. Proofs that support evolution vary from rocks and bones to molecules. As living organisms’ genome sequences and proteins that are involved in common mechanisms are discovered through DNA sequence analysis, it has been answered to these questions in molecular level like what is the origin of the living organisms, which living organism is relative with another, which organisms share the common ancestor. The hypotheses like origin of the life and evolutionary history are not being able to be explained exactly as the hypothesis testing applications can not be performed in the laboratory. In this review, various theories and hypotheses related with molecular evolution are being discussed with proofs that have been obtained by tracking evolution’s molecular marks in the light of mechanisms that affect gene and genome evolution.
Twelve species of lucinid bivalves are reported from late Jurassic to late Miocene methane-seep deposits worldwide. Among them, eight species and two genera are new. Amanocina n. gen. includes ...Nipponothracia yezoensis from the Cenomanian of Japan as type species, Cryptolucina kuhnpassetensis Kelly, 2000 from the Berriasian of Greenland, A. raukumara n. sp. from the Albian of New Zealand and A. colombiana n. sp. from the Oligocene of Colombia. Tehamatea n. gen. includes Lucina ovalis Stanton, 1895 and Lucina colusaensis Stanton, 1895 from the late Jurassic to early Cretaceous of California, T. vocontiana n. sp. from the Hauterivian of southern Europe and T. agirrezabalai n. sp. from the Albian of northern Spain. The new species are: Cubatea awanuiensis from the Albian and Cenomanian of New Zealand, Nymphalucina panochensis from the early Palaeocene of California, Elliptiolucina washingtonia from the late Oligocene of Washington State, USA, and Elongatolucina peckmanni from the Oligocene of Colombia. New combinations are provided for Nipponothracia lomitensis (Olsson, 1931) from the Oligocene of Peru and Elliptiolucina hetzeli (Martin, 1933) from the late Miocene of Indonesia. The anterior adductor muscle scar of Beauvoisina carinata is documented for the first time. The lucinids found at Jurassic and Cretaceous deep-water methane seeps belong to the subfamily Myrteinae and within this to genera that are restricted to the seep environment (Beauvoisina, Tehamatea, Amanocina and Cubatea); shallow-water seeps were inhabited by the codakiine genus Nymphalucina, which is not seep-restricted. Amanocina, Cubatea and Nymphalucina survived into the Cenozoic. Genera that newly colonized deep-water seeps during the Cenozoic include members of both Myrteinae (Elongatolucina, Nipponothracia and Elliptiolucina) and Codakiinae (Epilucina and Lucinoma); the latter are clearly not seep-restricted.
La luna ha sido considerada por mucho tiempo una fuerza determinante en los ritmos naturales y de los ciclos femeninos. Este cuerpo celeste se metamorfoseó en Diana, Luna y Lucina, las deidades ...greco-romanas del parto, en correspondencia con las fases y tiempos de la procreación. Estos, en relación con los diferentes aspectos de las diosas, la luna y su influencia, se analizan desde un punto de vista interdisciplinar en obras como el tratado legal Disputatio de vera humani partus naturalis et legitimi designatione de Alonso Carranza, el tratado médico Tratado sobre el uso de mujeres de Francisco Núñez, el tratado moral Ejemplos morales, humanos y divinos de Juan Pérez de Montalbán, obras de teatro y poesía, las cartas del emperador Leopoldo I, Juan Pérez de Moya, Fernando de Herrera y otras. Las antiguas diosas siguen presentes aún a comienzos de la España Moderna. Se caracterizan por su ambivalencia como expresión de la indeterminación acerca de la procreación, que el ser humano intenta entender y controlar.
Üç boyutlu sinema teknolojisi daha çok popüler sinemanın yararlandığı bir film yapımı ve gösterimi teknolojisi olagelmiştir. Diğer yandan, günümüzde, "stereografi" (stereography) adı verilen 3B (üç ...boyutlu) sinematografinin yaratıcı kullanımı giderek sanat sineması yönetmenleri arasında yaygınlaşıyor. Wim Wenders, Werner Herzog, Jean-Luc Godard, Peter Greenaway gibi sanat sinemasının usta yönetmenleri peş peşe stereografik üç boyutlu filmler yapıyorlar. Bu filmlere bakıldığında, iki ortak nitelik öne çıkıyor. İlk olarak,bu usta yönetmenlerin stereografiden yararlanarak daha çok kurmaca-olmayan, belgesel sanat filmleri yaptıklarını görüyoruz. İkinci olarak da, bu 3B belgesel sanat filmlerinin mecralararası (intermedial) niteliği açık biçimde kendini hissettiriyor. Bu makalede, Wim Wenders'in "Pina" adlı, 2011 yapımı, 3B belgesel sanat filmi odağa alınarak yukarıda ifade edilen temel iki nitelik tartışmaya açılacak. Bir yandan, 3B belgesel sanat sinemasının bir parçası olarak Pina filminin (belgesel) sinema içindeki yeri tartışılırken, diğer yandan, bu filmin mecralararası nitelikleri mekân, zaman, hareket, performans, dans, beden, ve sinema arasındaki ilişkisellikler ve etkileşimler üzerinden ele alınacak. Bu bağlamda, Pina filminde, 3B sinemanın mekânı genişleterek filmi seyrettiğimiz salona dahil etmesi, filmin salonu işgal etmesi ve kaplamasının ne demek olduğu tartışılacak. Bu mekânsal genişlemeyle birlikte edebi anlatının dışında, mecralararası bir anlatının nasıl mümkün olduğu açıklanmaya çalışılacak. Sonuç olarak, Pina filminin edebi olmayan bir anlatı arayışında olması; diğer sanat disiplinleriyle kurduğu açık işbirliği; ve ayırt edici mecralararası niteliği tartışılacak.
Las cesáreas han tenido un incremento explosivo en la mayoría
de los países de ingresos altos y medios en años recientes.
En América Latina los porcentajes de partos
quirúrgicos alcanzan cifras de ...30% en Brasil, 40% en Chile y
36% en Mxico. En este ensayo se describe la relación de
las cesáreas con diversas figuras mitológicas, se presenta
una breve historia de esta operación y se discute el posible
origen de su crecimiento reciente. Dentro de los factores
relacionados con esta epidemia destacan los intereses económicos,
la oferta de servicios especializados y la poca información
que las mujeres embarazadas reciben respecto
de las alternativas para el nacimiento de sus hijos. El trabajo
concluye con un llamado al control de este tipo de intervenciones
atendiendo a experiencias exitosas documentadas.