In this article we present lowland type of settlement Ključ in Rižana valley. Due to technological and typological pottery analysis, we are able to date this site to Early Bronze Age. Nearby fresh ...water and communication route under Karts Edge, which connects Gulf of Trieste and Istria, were presumably the main reasons for selecting Ključ as a location. There is only one other known contemporaneous site nearby Ključ - cave Jama nad Brežcem. We believe this is only a consequence of the state of research.
In this paper is presented intrinsic vulnerability assessment of the aquifer in the Rižana spring chatcment by the method SINTACS. It is parametric method that takes into consideration seven ...parameters (depth to ground water, effective infiltration action, unsaturatedzone attenuation capacity, soil/overburden attenuation capacity, hydrogeological characteristics of the aquifer, hydraulic conductivity range of aquifer, hydrologic role of the topographic slope). Parameters are presented in grid information layers that wereelaborated on the basis of interpretation and GIS processing of geological, hydrogeological,speleological, topographical, meteorological and pedological data. According to the parametersimportance for vulnerability assessment, a multiplier (importance weight) was assigned to each parameter. Final map of vulnerability is a result of overlaying (summing) of weighted information layers (parameters) and shows the catchment area of the Rižanaspring subdivided into six vulnerability classes.
The stibnite mineralization at Rizana (Kilkis ore district; Serbo-Macedonian metallogenic province; northern Greece) occurs along a NE–SW-trending brittle shear-zone, which transects a two-mica and ...an augen-gneiss of the Vertiskos Unit. Barren Triassic A-type granites and satellite pegmatites and aplites, as well as Oligocene-Miocene plutonic, subvolcanic and volcanic rocks that are variably hydrothermally altered and mineralized, outcrop in the broader region. The mineralization appears as veins, discordant lodes and disseminations. Veins and discordant lodes exhibit massive and brecciated textures. Historic underground mining (1930s–1950s) produced 9000 t of stibnite ore, grading 40% Sb on average. The main ore mineral assemblage includes stibnite + berthierite + sphalerite + pyrite + chalcopyrite + native antimony and traces of wolframite, galena, tetrahedrite, marcasite, pyrrhotite, arsenopyrite, realgar, native arsenic and native gold. Quartz, minor barite and ankerite are the gangue minerals. Sericitization and silicification developed along the shear-zone, forming hydrothermal halos of moderate intensity in the two-mica gneiss. Locally, valentinite, goethite and claudetite are present due to the supergene oxidation of the stibnite mineralization. Bulk ore geochemistry shows enrichments in specific elements including As, Au, Cd, Se, Tl and W. Fluid inclusion microthermometry showed that the mineralization was formed under a limited range of temperatures and salinities. The fluids had low to slightly moderate salinities (6.6–8.1 wt% equiv. NaCl) with low homogenization temperatures (217–254 °C, with a maximum at 220 °C).
Karst aquifers are known for their heterogeneity and irregular complex flow patterns which make them more difficult to model and demand specific modeling approaches. This paper presents one such ...approach which is based on a conceptual model. The model was applied in a karst area of the catchment of Rižana spring (200 km²). It is based on the MIKE SHE code and incorporates the main hydrological processes and geological features of the karst aquifer (diffuse and concentrated infiltration, allogenic recharge, quick and slow groundwater flow, shifting groundwater divides and groundwater outflow from the catchment area). Modeling of evapotranspiration and flow in the upper part of the unsaturated zone is more detailed. For the modeling of groundwater flow in the karst aquifer, a conceptual model was applied which uses drainage function for the simulation of groundwater flow through large conduits (karst channels and large fissures). The model was calibrated and validated against the observed Rižana spring discharge which represents a measured response of the aquifer. The results of validation show that the model is able to adequately simulate temporal evolution of the spring discharge, measured by Nash–Sutcliffe coefficient (0.82) as well as overall water balance.
The present paper aims to address the sustainable management issues of karst water sources in Slovenia and Croatia. It focuses on the Mediterranean part of the Dinaric karst, which holds important ...groundwater reserves. The importance of selected karst aquifers for water supply is presented. In addition, national drinking water management strategies are examined to synthesise the issues relating to the exposure of groundwater to contamination and over-exploitation. Finally, the most significant problems, pressing needs and challenges are identified. These depend predominantly on revision of existing drinking water protection strategies and integration of karst-specific provisions, aspects of over-exploitation and proper water quality control. The need for harmonised multi-country policies regulating resource abstraction and contamination issues is stressed.
İslam medeniyetinde kırk hadis telif geleneği hicri ikinci asırdan beri var olagelmiştir.
Osmanlı döneminde manzumelere de konu olan bu türün Cumhuriyet sonrası örneklerinden
biri Esad Erbilî’nin ...halifelerinden Nakşî-Hâlidî şeyhi aynı zamanda Medine mücâviri olan
Kaşıkçı Ali Rıza Konevî’ye ait Kenzü’l-fuad isimli manzum kırk hadistir. Eser manzum-mensur
karışık bir çalışma olup, müellifin Dîvân’ının başında yer almaktadır. Bu çalışmada kırk hadisin
adının tespiti, sebeb-i telifi ve Konevî’ye kadar kırk hadis telif geleneği başta olmak üzere
Kenzü’l-fuâd’a dair bilgiler verilmiştir. Daha sonra rivayetlerin sıhhatine dair tespitler, tablo ve
grafikler eşliğinde, tahlil edilmiştir. Buna göre eserde yer alan 69 rivayetin; 37’si sahih (%54),
23’ü zayıf (%33), 7’si aslı olmayan, bulunamayan ve mevzu, (%10) ve 2’sinin de selefe ait söz
(%3) şeklinde olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca müellifin rivayetleri tercih ederken kullandığı
kaynaklar araştırılmış ve Suyûtî’nin el-Câmiu’s-sağîr isimli eserinin en önemli kaynağı olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Tercih edilen rivayetlerin muhtevası ve müellifin hadisleri şerh yöntemi,
çalışmanın inceleme konusu yaptığı bir başka husustur.
Çerezler, internet üzerindeki gezinti üzerinde pozitif ve negatif olmak üzere önemli etkilere sahiptir. Genel olarak web üzerindeki gezinti performansını artırmayı amaçlayan çerezler, aynı zamanda ...gezinti takibi yaparak hedefli reklamcılık uygulamalarında ya da profilleme faaliyetlerinde de kullanılmaktadır. Bu yüzden çerez uygulamaları, veri koruma hukukunun önemli bir alanını oluştururlar ve AB mevzuatında düzenlenmişlerdir. 2021 yılında Google’ın çerezlerin yönetimine dair yapmış olduğu uygulamalara dair şikayetler, Fransız Veri Koruma Otoritesi (CNIL) tarafından soruşturulmuş ve Google’ın iki şirketine toplam 150 milyon Euro para cezası verilmiştir. Söz konusu karar, çerezlerin nasıl konumlandırılması gerektiğine ve yönetimine dair önemli tespitlere yer vermektedir. Makalemizde söz konusu karar ele alınacak ve karardan yola çıkarak Türk hukukunda çerezlerin düzenlenmesine ilişkin önerilere yer verilecektir.
Türk İslam edebiyatinda, dinî-tasavvufi muhtevali çok sayida telif veya tercüme nasihatname kaleme alinmiştir. Manzum ya da mensur formda yazilan bu eserlerde İslam inanç ve ibadet esaslari hakkinda ...bilgiler verilmiş; insanlarin ahlakli, imanli, dinin emir ve yasaklarina riayet eden, Hz. Peygamber in hadislerini önceleyen, yardimsever ve hoşgörülü bir birey olmalari öǧütlenmiştir. Bu nasihatnamelerden biri farkli nazim şekillerinden oluşan manzumelerin vasita beyitleriyle birbirine baǧlandiǧi Gencül-Esrâr dir. Telif ettiǧi eserlerin türlerinden ve muhtevalarından anlaşildiǧi üzere mutasavvif bir şair olan Gaziantepli Seyyid Muhammed Ali Rıza, Kâdirî tarikatının Hâlisiyye kolunun halifelerinden Urfalı Dede Osman Avni Baba'ya ve onun da halifesi olan Gaziantepli Mustafa Baba'ya intisap etmiştir. 22 Rebiülahir 1342/ 2 Aralık 1923 tarihinde kaleme alınan Gencü'l-Esrâr da, cennet mefhumu çeşitli yönlerden ele alınmıştır. Eserlerinde Esrârî mahlasını kullanan şair kimi zaman ayet ve hadisleri iktibas ederek ikna ve delil yöntemiyle sözünü güvenilir kılmış; kimi zaman da edebî sanatların saǧladıǧı imkânla şahsi cennet tasavvurunu süsleyerek okurun vasıl olmayı isteyeceǧi ulvi mekân olan cenneti tasvir ve tahkiye etmiştir. Şairin oluşturduǧu cennet tasavvuru tasvirle bütünleştirildikten sonra hikâyeleştirilmiş, hikâyenin ortaya çıkardıǧı atmosferle okur üzerinde bir etki saǧlanmaya çalışılmıştır. Tahkiyenin ön plana çıktıǧı bu bölümlerde Muhammed Ali Rıza, kendi muhayyilesinde oluşturduǧu cennet kavramını Kur'an'la ve hadisle harmanlayarak sunmuştur. Çalışmamızda, cennet mefhumunun Gencü'l-Esrâr da hangi boyutlarda ve suretlerde tasvir edildiǧini ortaya koymak hedeflenmiştir. Bu amaç doǧrultusunda, araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılarak öncelikle Gencü'l-Esrâr daki cennet ile ilgili veriler tespit edilmiştir. Seyyid Muhammed Ali Rıza'nın cennet tasavvuru ve tasvirine işaret eden her türlü bilgi, yorum ve anlatı "Cennetin Fiziki Tasviri", "Cennet İsimlerinin, Çeşitlerinin ve Kapılarının Tasviri", "Cennet Sakinlerinin Tasviri" ve "Esrâri'nin Cennete Kavuşma Aruzusunu Dile Getirişi" olmak üzere dört başlık altında sınıflandırılarak incelenmiştir. 1923 yılında klasik Türk edebiyatı geleneǧine baǧlı kalarak kaleme alınan Gencü'l-Esrâr da cennetin teferruatlı ve sanatlı bir şekilde ele alındıǧını ortaya koyan bu çalışma, bu edebî geleneǧin 20.yy'daki varlıǧına ışık tutması bakımından önem arz etmektedir. Araştırmanın sonucunda cennetle ilgili ayet ve hadislerden hareketle Esrârî'nin cennetin fiziki özelliklerini kelimelerle resmettiǧi görülmektedir. Esrârî, cennetin misk, safran, kâfÛr ve amberden oluştuǧunu; cennette eşsiz güzellikte baǧ ve bahçelerin bulunduǧunu belirtmiştir. Büyüklüǧü bu dünyanın bin katı olan sayısız şehri ve bu şehirlerde bulunan binlerce kapı, çadır, kasır ve hücreyi tasvir eden şair, cennette bulunan hücrelerin önlerinde birer taht bulunduǧunu kaleme almıştır. Ayrıca bu tahtların üstünde bir döşeǧin bulunduǧundan ve bu döşeǧin üstünde bir hurinin oturduǧundan bahsetmiştir. Cennet içerisinde süt, bal, şarap ve Kevser ırmaklarının olduǧunu dile getirdikten sonra bu ırmakların özelliklerini anlatan Muhammed Ali Rıza, kâfÛr ve tesnîm içecekleri ile selsebil pınarını da tasvir etmiştir. Cennette bulunan Burakları fiziki olarak tasvir eden şair, onların davranışlarını tahkiye etmiştir. Esrârî, cennet kuşlarını da çeşitli özellikleriyle nitelemiş; cennette kimsenin aklına gelmeyecek şekilde nimetlerin bulunduǧunu dile getirmiştir. Cennet ehline her biri 16 yaşında olan çok sayıda hurinin verileceǧini belirten Esrârî, hurilerin fiziki tasviriyle birlikte cennet ehline karşı sergileyecekleri tutum ve davranışlarını da mübalaǧalı bir üslupla tahkiye etmiştir. Hurilerden sonra cennetteki gılman ve vildanları da tasvir ve tahkiye eden şairin, cenneti avam ve havas olmak üzere ikiye ayırdıǧı görülmektedir. Esrârî cennet kapılarının isimlerini Dârü'l-Celâl, Dârü's-Selâm, Dârü'l-Me'vâ, Dârü'l-Huld, Dârü'l-Firdevs, Dârü'l-Karâr ve Dârü'l-'Adn olarak zikretmiş ve onların fiziki yapılarını da kaleme almıştır. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Ömer'in cennette ikamet ettiklerini belirttikten sonra Hz. EbÛ Bekir'i seven kişilerin cennete vasıl olacaklarını belirten Esrârî, cennet sakinleri ile ilgili fiziki tasvirlerde bulunmuş; mahşer günü sırat köprüsünden geçen kulların cennete intikallerini teferruatlu bir şekilde tahkiye etmiştir. Hz. Âdem'in cumartesi günü Huld içinde; Hz. Süleyman'ın pazar günü Naîm içinde; Hz. İbrahim'in pazartesi günü Firdevs içinde; Hz. Musa'nın salı günü Me'vâ içinde; Hz. İsa'nın çarşamba günü Adn içinde ve Hz. Muhammed'in perşembe günü Vesîle'de cennet ehline bir ziyafet vereceǧini belirten Esrârî'nin, cuma günü Dârü'l-Celâl'de ruyetullaha mazhar olunacaǧını tahkiye ettiǧi görülmektedir.