Dünyamızda sınırlı orman varlığı ve sınırsız insan ihtiyaçları dikkate alındığında mobilya üretimini doğal ürünlerden ziyade yapay ürünlerle üretmek daha tutarlı bir yaklaşım olabilir ancak bu yapay ...malzemelerin de çevreye daha az zararlı ürünlerden olmasının istenmesi doğaldır. Gerçekleştirilen alan araştırmasında son yıllarda ağaçişleri endüstrisi ve mobilyacılıkta geniş bir uygulama alanına sahip olmaya başlayan kimyasal döküm teknikleriyle yapılan mobilya üretimi ile ilgili yeterli araştırmanın olmadığı belirlenmiştir. Bu eksikliğin giderilmesine bir derece katkısı olması amacıyla bu çalışmada; kimyasal maddelerle klasik tarz mobilya üretim teknolojileri, kullanılan malzemeler ve döküm teknikleri ile mobilya üretim yöntemleri ve üretilen mobilyalar incelenmiştir. Günümüz klasik tarz mobilya üretim teknolojisinde CNC (Computer Numeric Control/Bilgisayar Sayılımlı Yönetim) makineler yoğun olarak kullanılmakta, bilgisayar kontrollü üretim gerçekleştiren bu makineler için bilgisayar ortamında yapılan CAD (Computer Aided Desing/Bilgisayar Destekli Tasarım) tasarımlar, CAM (Computer Aided Manufacturing/Bilgisayar Destekli İmalat) ortamında kolaylıkla üretilebildiği görülmekte ise de son yıllarda özellikle zaman ve maliyet sebebiyle poliüretan ve polyester esaslı kimyasal malzemelerin önceden hazırlanan döküm kalıplarına dökülmesi ile de klasik tarz mobilyalar daha ekonomik ve daha kısa sürede üretilebildiği görülmüştür. Bu avantajlarından dolayı kimyasal malzemelerle klasik mobilya üretim teknolojilerinin incelemesi çalışmasında önce literatür araştırması yapılmış daha sonra Ankara İli Siteler sanayi bölgesindeki işyeri ve imalathanelerde yerinde inceleme çalışmaları yürütülerek üretim teknikleri araştırması yapılmış, her üretim aşaması takip edilerek prosesler ortaya çıkarılmıştır. Yapılan piyasa araştırmasında bu üretim yönteminin yaygın olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Çalışma sonuçlarına göre diğer üretim tekniklerine göre kimyasal maddelerle mobilya üretimi; uzun ömürlü, kolay şekil alma, boyanabilme, hafif ve uygulama kolaylığı gibi avantajları ile üstünlük sağlamaktadır. Poliüretan ve polyester malzemelerin özellikle dekoratif aplikler, taçlar, çerçeveler, sandalyeler, koltuk ve masalar gibi çok farklı biçimde mobilyaların üretiminde kullanıldığı saptanmıştır. Ayrıca bu kimyasal malzemelerle üretim sonucu çevrenin korunması sağlanarak daha fazla ağaç kesilmesinin önüne geçilebileceği belirlenmiştir. Tespit edilen avantajlarından dolayı önümüzdeki yıllarda kullanım alanlarının ve miktarlarının daha da artacağı öngörülebilir.
İslâmî ilimler alanında yazılan klasik metinlerin, genel olarak kapalı ve veciz bir üslupla kaleme alındığı ve bu üslûba modern dönemde yazılan eserlerde çok fazla rastlanmadığı bilinen bir husustur. ...Bu üslûba hakim olmanın modern Arap dilini öğrenmekle mümkün olmadığı ise açıktır. Nitekim İslâmî ilimlerle ilgilenen bir araştırmacının ilk hedefi de günümüz Arapçasını öğrenmek değildir; bu, gerekli olmakla birlikte ikincil öneme haiz olan ve dolayısıyla yapacağı bir şeydir. Bu sebeple, makalemizde klasik eserlerin diline hakim olmayı sağlayacak bazı nahiv eserlerinin metin tahlili yapılarak bu metinlerin araştırmacıya sağladığı yararlar ele alınacaktır.
In the field of Islamic sciences, one of the most significant features of classical texts is their concise and ambiguous writing style. Contrary to classical texts, this writing style is not commonly observed in modern writings. In that sense, learning the Arabic language is not sufficient for mastering classical texts. Therefore, the first aim of a researcher in the field is not to advance in modern Arabic, but to come to grips with the elements of the writing style in classical texts. This article presents an in-depth textual analysis of some foundational classical Arabic grammar texts which are of great importance in qualifying the researchers to master the sentence structure and syntax in classical texts and discusses the benefits of studying these texts for the researchers in the field of Islamic sciences.
Japonya'da, Çince Klasik eserlere ve Japonların yazdığı Çince eserlere kanbun adı verilmektedir. Kanbun Japon dili-edebiyatının parçası olarak görülür. Japonlar Klasik Çince metinlerin okunmasında ...kanbun kundoku adında, bu metinlerin, Japonca anlaşılmasını sağlayan kunten işaretleme sistemini kapsayan yöntemi kullanmaktadırlar. İşaretler a) Söz dizimindeki değişikliği b) Japonca ilgeç-ekleri c) Kanji iminin anlamını göstermekte kullanılır. Klasik Çince metnin üzerine konulan küçük işaretleri takip eden okur, zihinsel olarak metni Japonca söz dizimine çevirir ve işaretlerdeki Japonca ek-ilgeçleri kullanarak metni çözümler. Makalenin hedefi T’ang Dönemi sonuna kadar olan Klasik Çince edebi metinlerin Türkçeye çevrilmesinde, Japon kanbun kundoku yönteminin uygulanabilir olduğunu ortaya koymaktır. Çalışmada öncelikle alandaki mevcut çalışmalar araştırılarak, yöntemin uygulanmasının Sinoloji ve Japonoloji alanına olası katkısı incelenmiştir. İkinci bölümde kanbun kundoku yöntemi ele alınmış üçüncü bölümde yöntem üç T’ang şiirinin çevirisine uygulanmıştır: 1) Wang Wei'in辛夷塢 şiiri, 2) Li Bai'in月下獨酌şiiri 3) Du Fu'nun春望. Sonuç olarak, T’ang Dönemi sonuna kadar olan Klasik Çince edebi metinlerin Türkçeye çevrilmesinde, Japon kanbun kundoku yönteminin uygulanabilir olduğu ortaya konularak, yöntemin uygulanmasındaki kazançlar ve sorunlara dair sonuçlar elde edilmiştir.
KLASİK EDEBİYATIN EĞİTİMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Ömer Demirbağ
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi = Journal of Yüzüncü Yıl University Social Sciences Institute,
03/2018
39
Journal Article
Recenzirano
Odprti dostop
Dîvân edebiyatı Batı etkisinin başladığı Tanzimat döneminden sonragittikçe artan, koyulaşan bir reddedilişe maruz kalmıştır. ÖzellikleCumhuriyet’ten sonra neredeyse büsbütün hiç olmamış farz edilen ...klasikedebiyatımız, artık keşfedilmeyi, canlandırılmayı ve yeniden yorumlanmayıbeklemektedir. Toplumsal seviyede ve eğitim-öğretim bünyesinde neleryapılabileceğine dair düşünceler üretilmeli, dönemler boyu kasıtlı bir ihmal ileunutturulmaya çalışılmış dîvân edebiyatımız, bize ait bir miras, bir değerolarak tekrar topluma kazandırılmalıdır. Ön yargılardan ve siyasi ideolojikyönlendirme, biçimlendirme çabalarından uzak, bilimsel ve gerçekçi biryaklaşımla bu konuya eğilmenin zamanı geldiği kanısı ortaya çıkmıştır. Esasenkültürel birikim, belli başlı dönemlerle sınırlı kalarak birkaç kuşağın gözündenkaçırılsa bile, onun bütünüyle yok farz edilmesi ya da sonsuza kadar tamamenunutturulması, bilimsel olarak da mümkün değildir. Öyleyse en gerçekçiyaklaşım, dîvân edebiyatımızın ve klasik birikimimizin varlığını kabul etmek,onu tanımak ve ciddiye almak. Bu yazı, resmi kurumlar kapsamında, eğitim -öğretim düzeyinde ve toplum nezdinde klasik edebiyatımızın tekrargüncellenmesine dair yapılabileceklerin tespiti üzerinedir ve dikkat çekmekabilinden konu hakkındaki düşünceleri paylaşma mahiyetindedir.
Yedinci yüzyıl Arap Yarımadası’nda yaşamış olan Hansâ (Tumâdir) bint ‘Amr, İslam öncesindeki ve İslam’ın ilk yıllarındaki en etkili şairlerden birisidir. Suleym kabilesine mensup olan Hansâ, mersiye ...sahasında, hiç kuşkusuz ki, zamanının en güçlü kadın şairidir. İslam öncesi toplumunda kadın şairlerin üstlenmiş olduğu rol, Hansâ örneğinde olduğu gibi, savaş meydanında şehit düşen kabile üyeleri için mersiye şiirleri nazmetmeleridir. Onun olağanüstü şöhreti, ağırlıklı olarak, Benû Suleym ile Benû Murra ve Benû Esed arasında gerçekleşen kabile çatışmalarında, İslamiyet’ten önce öldürülen kardeşleri Sahr ve Mu‘âviye için nazmettiği ağıtsal şiirlere dayanmaktadır. 629 senesinde, aşiretinin gönderdiği bir heyetle birlikte Medine’ye gelmiş, burada İslam Peygamberi Hz. Muhammed ile buluşmuş ve büyük bir hevesle yeni dini benimsemiştir. Onun şiirleri, İslâmî metinleri tefsir edebilmeleri için bozulmamış Arapçayı tetkik etmeleri lazım gelen Müslüman âlimlerce tedvin edilmiştir. Yadsınamaz şiirsel yeteneği bir kenara bırakıldığında, Hansâ’nın edebiyat sahasındaki ehemmiyeti, mersiye geleneğini, sec‘ yahut recez formlarının yerine, karîd nazmı seviyesine yükseltmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sanat türünde ona üstünlük sağlayan metodolojisi, onun ardından risâ’ şiirlerinde klişeleştirilecektir. Hansâ’nın bir kadın figürü olarak Arap edebiyatında elde ettiği sağlam konum, son derece benzersizdir. Bu çalışmada Hansâ’nın mersiye şiirleri ve şiirsel üslubu bilimsel bir yöntemle incelenmiştir. Bunun yanı sıra onun öne çıkan birkaç şiirinden örnekler sunulmuştur.
Klasik gitarda sağ el tekniğinin belirlenmesi üzerine yürütülen tartışmalar incelendiğinde bu tekniklerin oluşturulabilmesi konusunda genel bir görüş birliği olmadığı görülmektedir. Bu tartışmaları ...yürüten kimi pedagog ve gitaristlere göre sağ el tekniği her gitaristin anatomik yapısına bağlı olarak değişebilecektir. Dolayısıyla temel unsurların belirlenmesi oldukça zordur. Öte yandan insan türünün türsel özelliklerini ön planda tutup her gitaristte ortak unsurların tespiti ile genel sağ el tekniğinin oluşturulabileceğini savunan görüşlerde mevcuttur. Çalışma, söz konusu tartışmaları kronolojik bir sıra ve betimsel yöntemle Rönesans, barok, klasik, romantik ve modern dönem gitarlarının gelişim süreci ile ilişkisel olarak incelemektedir.
Bu araştırmada nasihatname türünde kaleme alınan eserlerin, Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı’nda yer alan adalet, dürüstlük, sabır, saygı, ...yardımseverlik gibi evrensel değerlerin genç nesillere aşılanmasında önemli bir kaynak olabileceği vurgulanmak istenmiştir. Örneklem olarak Vasiyyet-i Nûşirevân-ı Âdil Be-Püsereş Hürmüz-i Tâcdâr, Şeyh Eşref b. Ahmed Nasihat-nâmesi, Pendnâme-i Emîrî Çelebi, Hayriyye, Lutfiyye ve Pend-nâme-i Lokman Hekim Terceme-i Manzumesi isimli altı manzum nasihatname belirlenmiş ve bu metinler üzerinde betimsel analiz yapılmıştır. Araştırmada bu dokümanların incelenmesinin başlıca nedeni müelliflerin eserlerini doğrudan çocukları, kimilerinde kendi evlatlarını muhatap alarak nazmetmeleridir. Çalışma kapsamında incelenen dokümanların sağladığı veriler göstermektedir ki XIII-XIX. yüzyıllarda kaleme alınan klasik Türk edebiyatına ait metinler, evrensel değerleri aktarmaya yönelik nasihat içeriği bakımından oldukça zengin bir malzemeye sahiptir ve bu bağlamda nasihatnamelere hususi bir yer açmak gerekir. Çünkü nasihatnamelerin temel yazılış nedeni aşkın değerleri doğrudan veya ima, gönderme, kıssadan hisse yoluyla muhataba hatırlatma, öğretme, benimsetme; muhatapların değerleri hayatlarına tatbik etmelerini, sonraki kuşaklara nakletmelerini ve böylece değerli insanlar olmalarını temin etmedir. Klasik Türk edebiyatı metinlerinin; bugünün çocuklarının ilgi ve gereksinimleri, söz dağarcıkları ve idrak düzeyleri ölçüt alınıp itinalı bir planlama, inceleme, belirleme ve sınıflama sürecinden geçirilmek suretiyle yüce değerlerin taze dimağlara aktarımında oldukça etkili bir eğitim ve öğretim gereci olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.
This study aims to underline the extent to which books written as nasihatname genre can serve as an important source for immersing young generations with some universal values like justice, honesty, patience, respect and helpfulness which take place in the Secondary Education Turkish Language and Literature subject (9th, 10th, 11th and 12th grades) Curriculum. Six nasihatnames in verse, Vasiyyet-i Nûşirevân-ı Âdil Be-Püsereş Hürmüz-i Tâcdâr, Şeyh Eşref b. Ahmed Nasihat-nâmesi, Pendnâme-i Emîrî Çelebi, Hayriyye, Lutfiyye and Pend-nâme-i Lokman Hekim Terceme-i Manzumesi, were chosen as sample and these texts were analysed descriptively. Main reason for examining these documents in the study is that the authors allocated their works directly for children and some of them did that specifically for their own kids. The data collected from the documents which were examined for the study shows that the texts in classical Turkish Literature written in XIII-XIX centuries have a highly rich content regarding their content for conveying universal values and in this context, it’s necessary to expand space for the nasihatnames in classrooms. The main reason for writing nasihatnames is to remind, to teach and to adopt the transcendent values explicitly or implicitly, by referring or pointing to a moral significance of an action; in addition, they help the audience apply the values in their lives, transfer the values the next generations and thus make them virtuous people. This study suggest that the texts of Classical Turkish Literature can be used as a quite effective educational tool for transferring values to the young minds with careful planning, studying, determining, and classifying process which is proper for the interests, needs, and the level of perception of today’s children.
Mevlânâ Mesnevî-i Ma‘nevî’de insanın ilâhî irade karşısındaki konumunu değerlendirerek
çeşitli vesilelerle Cebriyye’yi konu edinir. Cebriyye’ye yönelik çok yönlü tenkitleri bulunan
Mevlânâ genellikle ...insanın ahlaki özellikleri ve psikolojik gerçeklikleri üzerinden konuyu ele alır
ve insanı cebrî düşünceye iten sebepleri bu minval üzerinden irdeler. Mevlânâ’ya göre; şüphe
ve tereddüt içinde cebrî tutum sergileyen insan, cehaletle gözünü ışığa kapatmış, ahlaki tutum
ve eksikliklerinin beslediği bir nazarla konuya yaklaşmaktadır. Aklına aslında kendi iradesiyle
perde çeken Cebriyye yapıp ettiklerine karşılık hem bu dünyada hem de ahirette verilecek adalet
ve cezadan kaçmak arzusundadır. Cebriyye bu tavrı ile insan tabiatını inkâr etmekte ve Kur’an-ı
Kerim’i kalbinde yer alan eğrilikle hevasına göre tevil etmektedir. Bu nedenle cebrî tutum hakikatte
bir ahlak problemidir. Tetkik edilmesi gereken bir başka cebrî tavır daha vardır ki o da
vaktinde gösterilmiş cebrîliktir. Cebriyye’nin zan ve şüphe içinde olmasının aksine, yakîne ulaşarak
muhkem bir tutum sergileyen insan-ı kâmilin cebrîliği katrenin denize karışması gibidir.
Bu çalışmada Mevlânâ’nın Cebriyye’ye yönelik tenkitleri ve ihtiyarın varlığına yönelik getirdiği
deliller farklı alt başlıklar altında incelenmiş henüz tekâmüle ermemiş olan insanın zannına ve
cebriyyeciliğine karşılık insan-ı kâmilin yakîni ve cebrîliği ele alınmıştır.
Türk musiki tarihinin yetiştirdiği önemli udilerden olan Yorgo Bacanos gerek taksimleri ve solist eşlikleri bakımından gerekse de icra ettiği saz eserlerindeki üstün performansları sebebiyle ekol ...olmuş isimlerden biridir. Günümüzde Bacanos ekolünü örnek alarak kendi icralarında bu ekolden örnekler sergileyen profesyonel ud icracıları olduğu gibi ud öğrencilerinin de onun taksimlerini dinleyip taklit etmeye çalıştıkları gözlemlenmektedir. Çalgı çalmayı öğrenme süresince iyi bir seviyeye ulaşmak için ekol olmuş üstadların ses kayıtları üzerine çalışmalar yaparak bu icraların taklit edilmesinin sürece olumlu katkılarda bulunduğu artık kabul görmüş bir eğitim modelidir. Bu model, günümüzde teknolojinin de sunduğu imkanlar dahilinde aslında meşk sisteminin bir parçası olmuştur. Bacanos’un icrası vesilesiyle yorumculuğun geliştirilmesine katkı sağlamak araştırmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bulgular nitel araştırma yöntemlerinden betimsel analiz yöntemi ile değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, Kalan Müzik tarafından yayınlanan “Yorgo Bacanos 1900 – 1977 / Arşiv” adlı albümün içinde yer alan bir kayıt ele alınarak Yorgo Bacanos’un Ud icrası teknik bakımdan incelenmiştir. Araştırmacı tarafından Yorgo Bacanos’un eser içerisinde yapmış olduğu tüm nota dışı süslemeler ve ud tekniğini içeren öğeler de dahil olmak üzere ilgili kayda göre yeniden notası yazılmıştır. Ayrıca eserin orijinal haliyle kıyaslanması açısından 2 parti olacak şekilde gösterilmiştir. Yapılan analizlere göre Bacanos’un eser içerisindeki uzun sesli kalışları kendine has ajiliteli özgün kalıplarla doldurduğu, yer yer çift sesler, atlamalı aralıklar ve akorlar kullandığı tespit edilmiştir.