Klasik Türk Müziği eserleri, nota kullanımının yaygınlaşmasından önce meşk usulü ile icra edildiği için, hafızada kaldığı kadarıyla icracıların üslup farklılıklarına göre şekillenmiştir. Günümüzde ...ise notalar yalnızca yol gösterici olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle eser icra edebilmek için nota araç olarak kullanıldığından icra ve nota arasında farklılıklar ortaya çıkmaktadır. İcracı esere kendi üslubunu ve icra tekniklerini katarak nota dışına çıkmaktadır. Bu süsleme elemanları ve icra teknikleri Batı müziğinde değiştirici işaretler ve nota farklılıkları ile belirtilmektedir. Bu nota sistemi Türk Müziği notasyon sisteminde kullanılmamaktadır. Yapılan bu çalışmada hem icracının okumuş olduğu eserde icra sırasında yapmış olduğu teknik farklılıklar belirlenerek nota üzerinde gösterilmiş hem de belirtilen bu değiştirici işaretlerin icra sırasında nasıl ve ne sıklıkla yaptığı tespit edilmeye çalışılmıştır.Bu araştırmada; Klasik üsluptaki kadın ses icracılarının önemli temsilcilerinden Meral Uğurlu tarafından icra edilen “Bir elif çekti yine” adlı eseri; kendi sesinden dikte edilip notaya alınmıştır.
Tradıtıon of Gıvıng Kunyas in Arabıc Culture and Its Reflectıons on the Desert Fauna Kunya, as an Arabic tradition resulted by different causes, is a type of epithet that is formed by making the ...words such as mostly father (abu) and mother (umm), as well as occasionally son or daughter, brother or sister, uncle, aunt etc. mudafs for a name. Some of kunyas gained a reputation to the extent that its holders’ real names became forgotten and they became known for their kunyas. This article deals with the tradition of giving kunyas in Arabic culture which has a wide area of using that
Farklı sebeplerle ortaya çıkan ve Arap âdetlerinden biri olan künye; genelde baba ve anne, bazen de erkek veya kız çocuk, erkek ve kız kardeş, amca, hala, dayı ve teyze gibi kelimelerin bir isme muzaf yapılmasıyla oluşturulan isim türüdür. Bu isimler (künyeler) bazen asıl ismi unutturacak ölçüde şöhret kazanmakta, kişiler öz isimleri yerine söz konusu künyeleriyle tanınır hale gelmektedir. İşte bu makale, hakkında müstakil eserler yazılmasını gerektirecek ölçüde yaygın bir kullanıma sahip olan Arap kültüründeki künyeleme olgusu ve onun ortaya çıkış sebepleri üzerinde duracak, ayrıca hayvanlara verilen zengin bir künye listesini linguistik açıdan tahlil edecektir.
Şifreleme bilimi olarak ifade edilebilecek olan kriptoloji için kullanılan algoritmaların temel amacı bir noktadan bir noktaya iletilen, ya da herhangi bir ortamda saklanan verilere izinsiz kişilerin ...erişmesini engellemek ve bu veriler ele geçirilse dahi verilerin anlaşılmasını imkânsız hale getirmektir. Günümüzde, birçok farklı tipteki şifreleme algoritmalarının temeli klasik simetrik şifreleme yöntemlerine dayanmaktadır. Gelişen teknolojiyle ortaya çıkan veri güvenliği sorununu çözmek için daha karmaşık matematiksel altyapıya sahip yöntemler denense de donanımsal gerçekleme zorlukları araştırmacıları farklı arayışlara yöneltmiştir. Bunlardan biri de YSA (Yapay Sinir Ağları – Artificial Neural Networks)’dır. Kriptoloji ve YSA’nın birleşimi ile oluşan ve “Nöral Kriptografi” olarak adlandırılan çalışma alanında hem şifreleme hem de kriptanaliz aşamalarında YSA modellerinden faydalanılmaktadır. Bu çalışmada, bir Nöral Kriptografi uygulaması ile klasik simetrik şifreleme yöntemlerinden birkaçıyla şifrelenen verilerin, YSA yöntemi ile klasik şifreleme algoritmalarından hangisine ait olduğu tahmin edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma, Türk Musikisine damgasını vurmuş bir musikişinas ve bestekâr olan Osmanlı Padişahı Sultan III. Selim’in Türk Musikisindeki konumunu, musiki geleneğine etkileri ve söz konusu dönemindeki ...musiki hareketleri çerçevesinde ortaya koymayı ve Sultan III. Selim’in ‘‘Beste’’ formundaki eserlerini usul-aruz vezni ilişkisi yönünden inceleyerek, güfte, vezin ve beste uyumunu araştırmayı amaçlamaktadır. Selim reformcu karakterinin yanı sıra sanatçı kişiliği ve Türk musikisinde “Selim Dönemi” olarak adlandırılacak derecede etkiye sahip bir isimdir. Bestelediği eserler ve terkip ettiği makamlar ile dönem sanatçıları üzerindeki etkisi ve himayesi ile Türk musikisinde verimli bir dönem yaratılmasına katkı sağlamıştır. Çalışmada bestekârın “Beste” formundaki eserleri usul-aruz vezni ilişki açısından incelenmiştir. İnceleme amacıyla önce eserler yeniden yazılmış, sonra güftelerdeki hecelerin dağılımı, usulün velvelesi kullanılarak yapılmıştır. Mısra içerisindeki her hece bu darplara göre yerleştirilmiştir. Usul şablonları bilgisayar ortamında üç çizgi üzerinde yazılmış ve eserlerin güftesi nota değerlerine göre dağıtılmıştır. Güfte ve vezin arasında bilinçli bir ilişkinin olup olmadığının görülebilmesi için musiki ve edebiyat ilişkisinin besteleme teknikleri arasında yer alması bakımından önemli olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda çalışmada Selim’in Beste’lerinde usul-aruz vezni kullanımının belli bir tekniğe dayalı olarak bestelenip bestelenmediği araştırılmıştır. Araştırma bulguları bestekârın bestelerindeki usul -vezin ilişkisinin çoğunlukla zeminhâne ile uyumlu, meyan kısımlarının ise farklı yapılarda olduğunu göstermektedir.
Eylül, Türk edebiyatının en başarılı psikolojik aşk romanıdır. Mehmet Rauf, Eylül’den başka da roman ve hikâye yazmış, dergi çıkarmış olmasına rağmen şöhretini Eylül romanıyla kazanmıştır. Mehmet ...Rauf, Eylül’de dar mekânda, bir mevsimde gelişen yasak bir aşkın, cinselliğe dönüşmeden yaşanması ve bedelinin de ölümle ödenmesini hikâye eder. Bu yazıda Eylül romanının edebiyatımızdaki yerine değinilecek, sonra da asıl temayı oluşturan yasak aşkın doğmasını oluşturan ortam ve diğer unsurlar üzerinde durulacaktır.
Amaç: Helicobacter pylori H. pylori gastrik ülser, duodenal ülser ve atrofik gastrite neden olan bir mikroorganizmadır. Bu bakterinin eradikasyonu zordur ve eradike etmek için genellikle 14 günlük ...çoklu antibiyotik kullanımı gerekmektedir. Bu çalışmada amacımız H. Pylori eradikasyonunda klasik 3’lü tedavinin Tokat ili ve çevresindeki eradikasyon başarısını belirlemektir.Gereç ve Yöntem: Çalışmada Ocak 2012 - Aralık 2016 tarihleri arasında Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde üst endoskopik inceleme yapılan hastaların verileri geriye dönük olarak incelendi. Endoskopik biyopsi materyallerinin histolojik incelmesinde H. pylori pozitifliği saptanan, eradikasyon tedavisinde amoksisilin, klaritromisin ve lansoprozol kombinasyonu alan, tedavi sonrası 3 ay içersinde H. pylori eradikasyonu kontrol edilen hastalar çalışmaya dahil edildi.Bulgular: Çalışmaya 131’i kadın, 87’si erkek toplam 218 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 43,7 idi. 218 hastanın 188 % 86,2 ’inde H. pylori eradikasyonu saptandı. Kadın ve erkekler arasında tedavi başarısı açısından anlamlı fark yoktu p=0,417 . Sonuç: Günümüzde H. pylori eradikasyonunda pek çok farklı tedavi rejimi uygulanmaktadır. Klasik 3’lü tedavi ile başarı oranları antibiyotik direnci ve karaciğer enzim metabolizmasındaki değişiklikler nedeniyle bölgeler arasında farklılıklar arz etmektedir. Bu çalışma Tokat ilinde klasik 3’lü tedavinin etkin bir tedavi seçeneği olduğunu ve H. pylori enfeksiyonunun tedavisinde ilk seçenek olarak tercih edilebileceğini göstermesi bakımından önemlidir
Klasik Arap şiirinde zirve isimlerden birisi kuşkusuz, Abbâsîler dönemi şairlerinden Ebü’t-Tayyib el-Mütenebbî’dir (öl. 354/966). Hayat felsefesini oldukça veciz ve ilgi çekici beyitleriyle özlü bir ...surette kalıba döken şair, Arapların sözlü kültüründe hatırı sayılır bir yer edinmiştir. Şairin klasik Arap şiirindeki yerini anlamak için şiirleri üzerine yapılmış yaklaşık yüz civarındaki şerhin var olduğunu bilmek dahi yeterlidir. Bu çalışmada Mütenebbî’nin şiirlerini nitelikli hale getiren hususiyetlerin ne olduğu incelenmiştir. Görüldüğü kadarıyla şairi temayüz ettiren etkenlerden en önemlisi edebî üslubun can damarı sayılan söz sanatlarını ustaca kullanmasıdır. Şairin soyutu somutlaştırmadaki başarısını gösteren teşbih ve istiareleri, methiyelerde zirveye çıkan hüsn-i ta‘lîl uygulamaları, hayalin sınırlarını zorlayan mübalağalı tasvirleri ve en başarılı bulduğumuz yanı olan teşhis sanatı kullanımları dikkat çeken örnekler üzerinden irdelenmiştir. Arap dili ve belâgatı açısından -istiare gibi- söz sanatlarının tamamının incelenmesinin bir makalenin kapsamını zorlayacağı düşüncesiyle araştırma, daha ziyade öne çıkan sanatlarla daraltılmıştır. Ele alınan başlıklar ve seçilen örneklerde şairin özgünlüğü esas alınmıştır. Seçilen beyitlerde yeri geldikçe biçim ve içerik bakımından eleştiriler yapılmıştır. Sonuç olarak şairin söz sanatlarındaki başarısını sağlayan unsurlar sıralanmış, gereksiz tekrarlar, aşırı abartılar, kaside içi tutarsızlıklar, kulağı tırmalayan kelimeler vb. açılar şiirin kalitesi bakımından birer olumsuzluk olarak değerlendirilmiştir.
Yakın akraba evliliği geçmişten günümüze dini, edebi, tarihi, sosyolojik ve tıbbi açılardan incelenmiştir. Böyle bir evlilik dini açıdan fıkıh ilmi kapsamında delil ve maslahat açısından ...tartışılmıştır. Hanefi ve Malikî fakihler bu evliliğin mübah olduğunu vurgulamakla yetinmişlerdir. Şafiî ve Hanbelî fakihler ise yakın akraba evliliğini mübah kabul etmekle birlikte böyle bir evliliği tavsiye etmemişlerdir. Naklî delillerden ve maslahattan hareketle yabancı bir adayla evlenmenin müstehap olduğunu savunmuş ve bu içtihada yöneltilen eleştirilere cevap vermişlerdir. Çağdaş tıp ve genetik araştırmalarında yakın akraba evliliğinde kalıtsal risk oranının iki kat daha fazla olduğu görüldüğünden böyle bir evlilik tavsiye edilmemiş ve buna rağmen akrabayla evlenecek kimselerin genetik testlerinden geçmesi önerilmiştir. Buna karşın bazı araştırmalarda ise akraba evliliğiyle kurulan ailelerin daha güçlü olduğu, tıbbî/genetik araştırmaların kesinlik taşımadığı, bu konudaki batılı araştırmaların aile-toplum yapısını zayıflatma türünden ideolojik olabileceği, yakın akraba evliliğine mesafeli içtihatların delil açısından zayıf-isabetsiz olduğu savunulmuş ve akraba evliliğini savunmak üzere karşıt deliller ileri sürülmüştür. Sosyolojik bazı araştırmalarda ise yakın akraba evliliğinin dinin etkisiyle yaygınlaştığı, geçmişte toplumsal birliği zayıflattığı savunulmuştur. Bu çalışma yakın akraba evliliğine dair klasik ve çağdaş yaklaşımları fıkıh, usûl ve delil açısından tez-antitez birlikteliği çerçevesinde ayrıntılı şekilde analiz etmekte, akraba evliliğine dair tıbbî araştırma sonuçlarına ve sosyolojik bazı araştırmalara yer verilerek bu tür araştırmalar fıkhî açıdan değerlendirmektedir. Yakın akraba evliliği ile genetik rahatsızlıklar arasında genel geçer türden determinist bir bağ kurulamaz. Çünkü aynı riskler yabancıyla yapılan evliliklerde de bulunmakta ve ayrıca zararlı madde bağımlılığından da kaynaklanmaktadır. Ancak yakın akraba evliliğinde genetik risk oranı yabancı bir adayla yapılan evliliklerdeki risk oranından iki kat fazladır. İki zarar ihtimalinden en az olanı tercih edilir. Bu nedenle böyle bir riske iki defa fazla bir şekilde muhtemel olan bir evliliğin din tarafından tavsiye edilmemesi anlamlıdır. Zira dinin evlilikteki temel gayesi nesli korumak ve devam etmesini sağlamaktır. Böyle bir evliliğin dini açıdan yasaklanmamış olması, onun tavsiye edilmiş olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü ibaha alanını maslahat gerekçesiyle sınırlandırmak bireylere ve kamu otoritesine bırakılmıştır. Hz. Ömer’den bu yana kalıtsal risk oranı yüksek olduğundan akraba evliliği tavsiye edilmemiş, böyle bir evliliğin yaygınlaşmaması için fıkhî bir çaba gösterilmiştir. Sosyolojik açıdan yakın akraba yerine denk olan yabancı bir adayla yapılacak evlilikler toplumsal örgütlenmenin güçlendirilmesi bakımından daha isabetli görülmüştür. Yakın akraba evliliğini tavsiye etmeyen Şafiî ve Hanbelî içtihadın günümüzdeki tıp ve genetik araştırmalarıyla da desteklendiği görülmektedir. Ancak akraba evliliğini tavsiye etmeyen bu içtihatlar dini delillere, tıbbi ve genetik sebeplere ilaveten maslahat kapsamında psikolojik ve sosyolojik gerekçeleri de esas almaktadır. Yakın akraba evliliğini tavsiye etmeyen içtihatların delil açısından isabetsiz olduğu, bu tür evliliklerin maslahat açısından daha güçlü olduğunu savunan görüşlerin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Genel itibarıyla dinin yakın akraba evliliğine mesafeli olduğu, bu tür evliliklerin daha çok psikolojik, sosyolojik ve kültürel sebeplerden kaynaklandığı görülmektedir. Yakın akraba evliliğini tavsiye etmeyen Şafiî ve Hanbelî mezhebine mensup bölgelerde böyle bir evliliğin yaygın olması, buna karşılık aynı evliliğin sadece mübah olduğunu belirten Hanefî bölgelerde yakın akraba evliliklerin daha az olması bunu desteklemektedir. Bu yönüyle akraba evliliğinin din tarafından tavsiye edildiğini zanneden anlayışları esas alarak böyle bir evliliğin dinden kaynaklandığını savunan bazı iddialar isabetli değildir. Bu nedenle toplumsal birliğin dağılması, kalıtsal hastalıkların yaygınlaşması ile dinin akraba evliliğini tavsiye ettiği türünden iddialar arasında bir bağ kurmak zordur. Günümüzde akraba evliliğinin dini yönünün aydınlatılması toplumu kalıtsal risklere karşı koruma hususunda faydalı olacaktır.
Kadim zamanlarda rağbet edilen avlanma usullerinden olan “şahbâzla avcılık” edebî eserlerde sıklıkla yer bulmuştur. Bu sebeple alıcı bir kuş olarak bilinen şahbâzla yapılan avlar ve bu av ...sahnelerindeki avlanma figürleri, şairlerin kullandıkları albenisi yüksek birer şiir malzemesi hâline gelmiştir. Bu ilhamla divan şairleri “şahbâzla kuş avlama usulü”nü genellikle “âşık-sevgili” müşterekinde işlemiştir. Nitekim aşk sergüzeşti içerisinde sevgili; bir saraya hâkim, kullarına iltifat sunma tasarrufunu elinde tutan yüce bir sultan ve mecazen taşıdığı silahlar, pençeleri ve kan dökücü unsurlarıyla da bir şahbâz gibi tasvir edilmiştir. Bu doğrultuda bahsi geçen kurguyu merkeze alarak ağırlıklı olarak 16. yüzyıla ait yirmiye yakın şairin divanından konumuzla ilgili olan şiir örnekleri derlenmiş, mukayeseli ve tanıklı tespitlerde bulunulmuştur. Bu tespitler neticesinde şahbâza benzetilen “sevgili”yle ona av olan “âşık-âşığın gönlü” ekseninde kurgulanan şiirler, edebiyat ve gerçeklik irtibatıyla tetkik edilmiştir. Nihai olarak bahsi geçen hayal özelinde klasik şiir örneklerinin eleştirisinden oluşan bu çalışmada bir avcı kuş olan şahbâzın; toplum, sanat ve edebiyattaki yeri hususunda mülahazalar yapılmıştır.